Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/611 E. 2023/1691 K. 20.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/01/2022
NUMARASI : …. Esas – …… Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI :
VEKİLİ :

DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Menfi Tespit

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 20/09/2023
YAZIM TARİHİ : 21/09/2023
Davacı tarafından, davalı aleyhine Konya …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ……. Esas sayılı dosyası ile açılan menfi tespit davasında 18/01/2022 tarihinde tesis edilen davanın reddine ilişkin karara karşı davacının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendi;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ve davalı şirket arasında şifahi olarak meyve ve sebze fide alımı konusunda anlaşma yapıldığını, anlaşmaya göre cari hesap tablosunda da yer alan faturalarda belirtilen (kimi evraklara karşı faturada kesilmemiştir) birim fiyatlardan davalı tarafça anlaşılan miktarlardaki fidenin müvekkiline gönderilmesinin kararlaştırıldığını, yapılan anlaşma uyarınca müvekkilince davalıya keşidecisinin dava dışı ……………………….olan alacaklısı ve ilk cirantası davacı müvekkili olan senetlerin davalı tarafça icra dairelerince takibe konulduğunu, işleme girilen bu evraklar yönünden müvekkili şirketin borçlu olmadığının tespitinin gerektiğini, zira müvekkilinin kendisine gönderilmesi gereken malları teslim almadığını, bu süreçte davalı firmaya da ödemeler yapıldığını, lakin malların teslim olmaması ve müvekkilinin satış yapamamasından dolayı ödemelerin yapılamadığını, müvekkilince kendisine yüklenen edimlerin yerine getirilmesine rağmen davalı tarafça müvekkiline şuana kadar herhangi bir mal tesliminin gerçekleşmediğini, davalı tarafça anlaşmaya uygun olarak teslimi yapılacak olan mallara ilişkin faturaların e-fatura sisteminden kesilerek müvekkiline internet ortamından gönderildiğini, ancak ödemesi yapılan ve faturalandırılan bu malların tesliminin yapılmadığını, gerekli edimlerini yerine getirmeyen davalıya, müvekkili tarafından Konya… Noterliği’nin 06.03.2019 tarih ve……. yevmiye no’lu ihtarı ile taraflarına teslim edilen senet bilgileri paylaşılarak anlaşılan ve ödemesi gerçekleştirilen malların teslimini aksi halde kendilerinde bulunan çek ve senetler ile ilgili her türlü cezai ve hukuki başvurunun yapılacağının ihtar edildiğini, malların teslim edilmemesi üzerine müvekkilinin söz konusu senetlerin ödenmesinin önünü geçildiğini, taraflar arasındaki alım satım ilişkisi konusundaki şifahi anlaşma ve davalının müvekkili ile aralarındaki anlaşmaya uygun olan faturalar göndermesinin davalının edimlerini yerine getireceğine dair müvekkilinde kanaat oluşturduğunu, bu konuda güven telkin eden şirketin hem müvekkilinden ödeme konusu senetleri aldığını hem de faturaların bugüne kadar iadesini engellediğini, söz konusu faturaların müvekkili şirketçe ticari defterlerine de işlendiğini, ancak davalı tarafın kötü niyetli davranarak ödemelerini almış olmasına rağmen kendi edimlerini yerine getirmediğini, davalının müvekkiline yapılan ödemelerin toplamı kadar sebze ve meyve fide borcunun bulunduğunu, davanın her ne kadar menfi tespit talepli olsa da aslında dava konusu edilen senetlere ilişkin davalı tarafça gönderilen fatura mündericatına uygun olarak edimlerin yerine getirilmesinin ilk talepleri olduğunu, müvekkilince bu zamana kadar 2.665.000,00 TL’den fazla senet verilmiş olmasına karşın davalı tarafça hiçbir şekilde mal teslimi yapılmadığını, asıl amaçlarının ticari hayatlarını devam ettirmek olduğunu, zedelenen ve sekteye uğrayan ve davalının yapmış olduğu eylem sebebi ile ticari faaliyetleri zarar gören müvekkilinin zararlarını gidermek olduğundan bahisle; davanın kabulü ile müvekkilince davalıya teslim edilen Konya …. İcra Müdürlüğü’nün …….. Esas 14.08.2018 tanzim 28.02.2019 vade tarihli 65.000,00 TL’lik bono, Konya …. İcra Müdürlüğü’nün ….. Esas 14.08.2018 tanzim 30.03.2019 vade tarihli 75.000,00 TL’lik bono, Konya ……. İcra Müdürlüğü’nün ……. Esas 14.08.2018 tanzim 30.04.2019 vade tarihli 85.000,00 TL’lik bono, Konya … İcra Müdürlüğü’nün ………. Esas 14.08.2018 tanzim 30.05.2019 vade tarihli 95.000,00 TL’lik bono, Konya ….İcra Müdürlüğü’nün …… Esas 14.08.2018 tanzim 30.06.2019 vade tarihli 75.000,00 TL’lik ve 11.06.2018 tanzim ve 30.06.2019 vade tarihli 100.000,00 TL’lik iki adet bono, Konya ….İcra Müdürlüğü’nün …… Esas 14.08.2018 tanzim 30.07.2019 vade tarihli 110.000,00 TL ve 11.06.2018 tanzim ve 30.07.2019 vade tarihli 75.000,00 TL’lik iki adet bono, Konya…İcra Müdürlüğü’nün ……… Esas 14.08.2018 tanzim 30.08.2019 vade tarihli 120.000,00 TL ve 11.06.2018 tanzim ve 30.08.2019 vade tarihli 75.000,00 TL’lik toplamda 875.000,00 TL’lik senetlerden müvekkilinin davalıya karşı borçlu olmadığının tespiti ile icra takiplerinin iptaline karar verilmesini, müvekkilince davalıya ödenen keşidecisinin dava dışı ……………olan alacaklısı ve ilk cirantası davacı müvekkili olan 14.08.2018 tanzim 30.01.2019 vade tarihli 50.000,00 TL’lik bono, borçlusu …… cirantası müvekkili şirket olan 31.01.2019 vadeli 25.000,00 TL’lik bono, borçlusu …….. cirantası müvekkili şirket olan 04.02.2019 vadeli 25.000,00 TL’lik bono, borçlusu …….cirantası müvekkili şirket olan 15.02.2019 vadeli 10.000,00 TL’lik bono, borçlusu……. cirantası müvekkili şirket olan 11.03.2019 vadeli 25.000,00 TL’lik bono, borçlusu……. cirantası müvekkili şirket olan 30.04.2019 vadeli 15.000,00 TL’lik bono, borçlusu …….. cirantası müvekkili şirket olan 29.05.2019 vadeli 15.000,00 TL’lik toplamda 165.000,00 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren yasal faiziyle davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın yetkili mahkemede açılmadığından yetkisizlik itirazında bulunduklarını, müvekkilin ikametgahı gereği Antalya Mahkemeleri genel yetkili olduğunu, taraflar arasında sözleşmesel ilişkinin bulunduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte bir an için davacının iddialarının doğru olduğu düşünülse bile fide teslim borcu, cins borç olduğundan TBK madde 89 gereği sözleşmenin ifa yerinin davalı müvekkilin ikamet adresi olduğunu, HMK madde 10 düzenlemesine göre sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça ifa yeri olan Antalya mahkemelerinin yetkili olduğunu, yetkisizlik kararı verilerek dosyanın yetkili Antalya Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, davalı müvekkili ile davacı şirket arasında şifahi sözleşme gereği alım satım ilişkisinin bulunduğunu, davacı şirketin bazen kendi adına bazen alt bayiileri, kendi bölgesindeki çiftçi ve diğer müşterileri adına fide siparişleri verdiğini, sipariş konusu malların davalı müvekkilince temin edilerek davacının isteği üzerine davacıya veya müşterisine teslim edildiğini, davalı müvekkilinin siparişlerini kargo veya üçüncü kişi nakliyeciler vasıtasıyla teslim ettiğini, davalı müvekkili tarafından düzenlenen e-faturalarda malın teslimine dair irsaliye tarihi ve numarası bulunduğundan kolayca eşleştirilmesinin mümkün olduğunu, yine davacının üçüncü kişilere mal satarken düzenlediği faturalarda söz konusu irsaliyelerin gösterilmesinin gerektiğini, davacı şirketin her ne kadar davalı müvekkilden satın aldığı ürünlerin teslim edilmediğini iddia etse de bu ürünlere ilişkin faturalara herhangi bir şekilde itiraz etmediğini ya da iade faturası düzenlemediğini, bu hususta HMK md 222/5 gereği münhasıran davacı ticari defter ve kayıtlarına dayandıklarını, davacı şirketin ticari defterlerinde yapılacak incelemeler sayesinde davacı iddialarının doğru olmadığının ortaya çıkacağını, ayrıca davacı ticari defterlerin detaylı incelenmesi ile davalı müvekkilinden satın alınan ürünlerin üçüncü kişilere fatura düzenlenerek satıldığının, davacının iş bu davayı açmakla kendisi aleyhine kambiyo senetlerine özgü takip yapılarak haciz uygulanmasını engellemeye çalıştığını, menfi tespit davasına konu alacağın kambiyo senedine bağlı olup kambiyo senedin sebepten mücerret olduğunu, kambiyo vasfındaki senetlerin kayıtsız şartsız bir borç ikrarı mahiyetinde olduğunu, davacı tarafın söz konusu senetleri borcu karşılığı verdiğini, davacı/borçlunun senetlerdeki imzasına itiraz etmediğini, bedelsizlik iddiasının senet kuvvetinde bir belge ile kanıtlanması gerektiğinden ispat yükünün davacıda bulunduğunu, dava dilekçesinde, davalı müvekkilince keşide edilen faturaların tebliğ edildiği, yasal süresi içerinde itiraza uğramadan, davacı taraf ticari defter ve kayıtlarına işlendiği kabul ettiğini, TTK madde 21/2’ye göre, faturaya 8 gün içinde itiraz etmeyen kimsenin, fatura içeriğini kabul etmiş sayılacağını, faturaların davacı defterlerinde kayıtlı olmasının malın/hizmetin verildiğine karine teşkil ettiğini, davacının taleplerinin belirsiz ve hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafından davayı ispata yarar veya elverişli delil gösterilmediğinden hukuka aykırı olarak açılmış menfi tespit davasının reddinin gerektiğinden bahisle; Konya Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkisizliğine, dosyanın yetkili Antalya Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, haksız ve dayanaksız davanın reddine, davacının %20’den aşağı olmamak kaydı ile kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ: İlk derece mahkemesince; “…Davacı tarafın, davalı şirket ile aralarında şifahi olarak meyve ve sebze fide alımı konusunda anlaşma yapıldığını, anlaşmaya göre cari hesap tablosunda da yer alan faturalarda belirtilen (kimi evraklara karşı faturada kesilmemiştir) birim fiyatlardan davalı tarafça anlaşılan miktarlardaki fidenin davacıya gönderilmesinin kararlaştırıldığını, davalı tarafça anlaşmaya uygun olarak teslimi yapılacak olan mallara ilişkin faturaların e-fatura sisteminden kesilerek davacıya internet ortamından gönderildiğini, ancak ödemesi yapılan ve faturalandırılan bu malların tesliminin yapılmadığını, davalının gerekli edimlerini yerine getirmediği iddiasında bulunan davacının bu iddiasını ispat külfetinde bulunduğu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.04.2018 tarih ve 2017/19-819 Es. 2018/771 Kar. Sayılı içtihadında; “… menfi tespit davasında takibe konu kambiyo senedinin bedelsizliğini ileri süren davacı olan borçlu bu iddiasını ispat ile mükelleftir. Eldeki davada da davacı, kömür karşılığı düzenlenen bononun, kömürün teslim edilmemesi nedeni ile bedelsiz kalmasına rağmen takibe konu edildiğini belirterek, bono nedeni ile borçlu bulunmadığının tespitini istemiştir. Şekli açıdan unsurları tam olan bono üzerinde taraflar seçimlik olarak senedin hangi amaçla düzenlendiğine ilişkin bir kayıt eklememişlerdir. Hukuki ilişkiden mücerret olan senetteki keşideci imzası da inkâr edilmemiştir. Bu durumda davacı 818 sayılı BK’nın 182. maddesinde düzenlenen peşin satışa dayanmış ve ödeme vasıtası olarak düzenlenen bononun avans olarak verilmesine rağmen malın teslim edilmediğini iddia etmiştir. Bu durumda ispat yükü yer değiştirmiş ve somut olayda edimlerin aynı anda ifası gerektiğinden, bu karinenin aksini ispat külfeti davacıya geçmiştir. Kambiyo senedi hukuken geçerli olduğundan eldeki menfi tespit davasında davacı-borçlunun bononun kömürün tesliminden önce avans olarak verildiğini, malın (kömürün) teslim edilmediğini ve senedin bedelsizliğini de usul hükümleri gereğince yazılı delille ispatlaması gerekmektedir. ” şeklinde, Yargıtay 19.Hukuk Daire’sini 17/12/2015 tarih ve 2015/7353 Es.2015/17117 Kar. sayılı ilamında;”….Somut olayda ispat külfeti, dava konusu senetlerin teminat senetleri olduğunu iddia eden davacılardadır. 6100 sayılı HMK’nın 201. maddesi uyarınca senede karşı ileri sürülen her türlü iddianın yazılı delille kanıtlanması gerekir. Yerel mahkemenin gerekçesinde yer verdiği HMK’nın 220. maddesi, belgelerle ilgili bir hüküm olup, ticari defterleri düzenlememektedir. Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması, aynı Kanun’un 222. maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu itibarla somut olayda HMK’nın 220. maddesi hükmünün uygulanabilirliği bulunmamaktadır. Esasen kambiyo senetlerinin tacir olan tarafların ticari defterlerinde kayıtlı olmaması sonuca etkili olmayıp, kambiyo senedini hükümden düşürmez. Bu durumda mahkemece ispat yükü kendilerinde olan davacıların dava konusu senetlerin teminat senedi olduğu yönündeki iddialarını yazılı delille kanıtlamaları gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir..” şeklinde kabul edildiği, 6098 sayılı TBK’nun 207/2. Maddesi gereğince Peşin satışta mal ve bedel aynı anda ödeneceği, Bir başka anlatımla, alıcı ve satıcının yüklendiği edimler aynı anda ifa edecekleri, bononun bu tür satışlarda borcun nedenini tüketmek amacıyla ödeme vasıtası olarak kullanılabileceği, yine kambiyo senetlerinin sebepten mücerret olduğu, dava konusu edilen bonolarda malen kaydının yer aldığı, davacının bonoların bedelsiz kaldığını alacak senede bağlandığından ancak HMK’nun 200 ve 201.maddeleri kapsamında senetle ispat edebileceği, her iki tarafın ticari defter kayıtlarına göre; Tacir olan taraflar arasında ticari ilişkinin bulunduğu, esasen bu konuda ihtilafın bulunmadığı, davalının ticari defter kayıtlarının usulüne göre tutulduğu, lehine delil olma vasfında olduğu, davacı adına 1.099.000,00 TL’lik e fatura düzenlendiği, davacı tarafından iade fatura düzenlenmediği, sevk irsaliyelerinde nakliyeci adı ve nakliyeci plakalarının yazıldığı, davalının 2019 yılı şüpheli alacaklar hesabında davacı adına takip ettiği, 1.729.918,62 TL alacağın şüpheli alacak olarak 2020 yılına devir olarak kayıtlı olduğu, davacı tarafın ticari defterlerini eksik sunduğu, 09/11/2021 tarihli duruşmada ticari sır kapsamında bir kısım defterlerinin eksik bırakıldığını beyan ettiği, bu hali ile defterlerin eksik tutulduğu ve davacı lehine delil niteliğinde olmadığı, davacı tarafın yemin deliline dayanması nedeniyle mahkememizin 09/11/2021 tarihli duruşmasında yemin hakkının hatırlatıldığı ve yemin teklifi konusunda kesin süre verildiği, davacı tarafça verilen kesin süre içerisinde davalı tarafa yemin teklifinde bulunmadığı, davacı tarafın davalı tarafından malların teslim edilmediğini ve davaya konu bonoların bedelsiz kaldığını ispat edemediği anlaşılmakla davanın reddine, davalının kötüniyet tazminatı talebinin tedbir yolu ile takip durdurulmadığından İİK.72/4. maddesi gereğince şartları oluşmadığından reddine karar vermek gerekmiştir….” gerekçesiyle davanın reddine, davalının tazminat talebinin reddine şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı yanın ticari defter incelemesine ilişkin rapora itirazlarının değerlendirilmediğini, rapordaki eksikliklerin tamamlatılmadığını, sevk irsaliyelerinin huzurdaki davaya konu bonolar ile hiçbir illiyet taşımadığını, şöyle ki; bonoların keşide tarihleri ile bilirkişice dosyaya sunulan ve dosya ile hiçbir ilgisi olmayan sevk irsaliyelerindeki teslim tarihleri karşılaştırıldığı takdirde sevk irsaliyelerinin illiyet bağından yoksunluğunun daha net bir şekilde görüleceğini, sevk irsaliyelerine müvekkili şirketin adının yazılı olması da sevkiyatın yapıldığı konusunda delil niteliğine haiz olmadığını, çünkü sunulmuş olan sevk irsaliyelerinin hiçbirinde müvekkili şirketin teslim aldığına ilişkin imzasının bulunmadığını, bilirkişi incelemesi eksik yapılmış olup sevk irsaliyesinde ürünlerin tesliminin kimlere ve hangi faturaya istinaden yapıldığının karşılaştırmalı olarak yapılması davanın aydınlatılması için gerekli olduğunu, izah edildiği üzere sevk irsaliyelerindeki teslim edildiği belirtilen ürünlerin bedelinin ne kadar olduğu, davaya konu bonoların bedelini karşılamaya yetip yetmeyeceği ve yine hangi faturaya istinaden yapıldığının tek tek karşılaştırılarak incelenmesi ve bu hususun aydınlatılması gerektiğini, müvekkili şirketin ticari defter incelemesinde eksik ve hatalı değerlendirme yapıldığını, dava konusu olmayan bilgiler sunulmadığından bahisle hatalı bir değerlendirme ile müvekkili lehine delil olamayacağı kanaatine varıldığını, hükme esas alınmış olan davalı yanca dosyaya sunulmuş olan sevk irsaliyeleri yönünden yapmış oldukları itirazların değerlendirilmediğini, alıcı ve satıcının edimlerini aynı anda ifa edecekleri yönündeki kabulün aksini ispat edemediklerinden bahisle aksini ispat külfetini yerine getiremedikleri yönünde hatalı değerlendirme yapıldığını, davalı tarafından malların teslim edilmediğini ve davaya konu bonoların bedelsiz kaldığını ispat edemedikleri yönündeki hatalı değerlendirme ile davanın reddine karar verildiğini beyanla kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi; Kamu düzenini ilgilendiren konularda resen, diğer yönlerden HMK’nın 355.maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispatla yükümlüdür.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddesine göre; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklindedir.
Menfi tespit davasında da anılan Yasa hükümlerindeki ispat yüküne ilişkin kuralın uygulanması gerekir. Buna göre, menfi tespit davasında ispat yükü kural olarak alacaklı olduğunu iddia eden tarafa yani davalıya düşer. Ancak davalının alacağı senede dayanıyorsa ispat yükü yer değiştirerek senetten dolayı borçlu olmadığını iddia eden davacı tarafa düşer (Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2017/3521 Esas 2019/1844 Karar sayılı ilamı).
Davacı, davalıdan satın alınacak mal karşılığı avans olarak davaya konu bonoların verildiğini, davalı tarafça mal teslimi gerçekleşmediğinden bonoların bedelsiz kaldığını iddia ettiği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.04.2018 tarih 2017/19-819 Esas 2018/771 Karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi peşin satışta mal ve bedelin aynı anda ödeneceği ve 818 sayılı BK’ nın 182. maddesine göre aslolanın da peşin satış olduğu, bir başka anlatımla, alıcı ve satıcının yüklendiği edimlerin aynı anda ifa edilmesi gerekeceği, hiç şüphesiz ki bononun bu tür satışlarda borcun nedenini tüketmek amacıyla ödeme vasıtası olarak kullanılabileceği, davaya konu bonoların avans olarak verildiğinin ispat yükünün davacıya ait olduğu, davacının bu iddiasını ancak yazılı delillerle/ kesin delillerle ispatlaması gerekeceği, davacının bu iddiasını yazılı delille ispat edemediği, ilk derece mahkemesince hatırlatılmasına rağmen davalıya yemin teklifinde bulunmadığı, bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacının istinaf başvuru talebinin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 269,80 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,10 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4-İstinafa başvuran davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4.maddesi gereğince kararın dairemiz tarafından tebliğe çıkarılmasına,
6-Kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesine veya İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine 20/09/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

A.G