Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/461 E. 2022/964 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/02/2022
NUMARASI : … Esas – … Karar

DAVACI : … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. … –

İSTİNAF EDEN DAVALI : …
DAVA : Şirketin İhyası

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 02/06/2022
YAZIM TARİHİ : 07/06/2022
Taraflar arasında görülen davada Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas -… Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içerisinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten ve üye hakimin görüşleri alındıktan sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin 30.06.2014 tarihinde sicilden re’sen terkin edilen ….’nin pay sahibi ve müdürü olduğunu, şirketin Münfesih Olmasına veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler ile Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicil Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ ile TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca yapılan ihtar ve 27.03.2014 tarihli ilana rağmen süresi içerisinde bildirimde bulunulmaması nedeniyle 30.06.2014 tarihinde sicilden re’sen silindiğini, şirket adına kayıtlı kamyonun, şirket müdürü tarafından 1994 yılında şirketle ilişkisi bulunmayan bir şahsa emanet olarak verildiğini ancak, bu aracın emanet verilen kişi tarafından iade edilmediğini, bu hususta müvekkili tarafından suç duyurusunda da bulunulduğunu, araca herhangi bir şekilde ulaşılamadığını ve bugüne kadar aracın trafikten çekilmesinin yapılamadığını, aracın vergi borcunun ortaya çıktığını ve müvekkiline ödeme emri tebliğ edildiğini, aracın trafik kaydının ve vergi borcunun silinmesi için araç sahibinin başvurusunun gerektiğini ancak, araç sahibi şirketin ticaret sicilinden silinmesi nedeniyle gerekli başvuruların yapılamadığını, aracın trafik tescil kaydı ve vergi borçlarının silinmesi veya yapılandırılması için şirketin ek tasfiyesinin gerektiğini ileri sürerek, 30.06.2014 tarihinde ticaret sicilinden re’sen silinen …’nin ek tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı, hak düşürücü süre itirazında bulunmuş, dava konusu ….’nin terkin işlemi yapılmadan önce öngörülen ihtarın şirket yetkilisi ve şirketin merkez adresine gönderildiğini ancak, şirketin tescilli adresinden taşınması nedeniyle tebligatın iade olduğunu, daha sonra Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan suretiyle TTK’nın geçici 7. maddesi kapsamında 30.06.2014 tarihi itibariyle re’sen terkin edildiğini, şirketin kaydının silinme işleminin usul ve yasaya uygun olduğunu, müdürlüklerinin bu hususta herhangi bir kusurunun bulunmadığını ve yasal hasım olduğundan yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, “… Davacı …’nin, Ticaret Sicilden 30.06.2014 tarihinde resen silinen …’nin pay sahibi ve müdürü olduğunu, şirketin …ne 18.01.1994 tarihinde … sicil numarasıyla tescil olup şirketin merkezinin Konya ili olduğunu, şirketin Münfesih Olmasına veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler ile Türk Ticaret Kanunu’nun geçici 7.maddesi uyarınca yapılan ihtar ve 27.03.2014 tarihli 8537 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinden yayımlanan ilana rağmen süresi içerisinde bildirimde bulunulmaması nedeniyle 30.06.2014 tarihinde ticaret sicilinden resen silindiğini, şirket adına kayıtlı … plakalı aracın trafik kaydının ve vergi borcunun silinmesi için araç sahibinin başvurusunun gerektiğini, ancak araç sahibi şirketin ticaret sicilinden silinmesi nedeniyle gerekli başvuruların yapılamadığını, bu nedenlerle Meram-383 sicil numarasıyla …’ne kayıtlı olan, 30.06.2014 tarihinde ticaret sicilinden resen silinen …’nin ek tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava ettiği, davalı tarafın, davanın reddine karar verilmesini talep ettiği, 6102 sayılı TTK.’nun Geçici Madde 7/15. maddesinde; “…Ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.” şeklinde düzenleme yapıldığı, TTK’nun 547.maddesinde; “(1)Tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar, şirketin yeniden tescilini isteyebilirler. (2)Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirir.” şeklinde, TTK’ nun 636. maddesinde; “(1)Limited şirket aşağıdaki hâllerde sona erer: a)Şirket sözleşmesinde öngörülen sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesiyle. b)Genel kurul kararı ile. c)İflasın açılması ile. d)Kanunda öngörülen diğer sona erme hâllerinde. (2)Uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, ortaklardan veya şirket alacaklılarından birinin şirketin feshini istemesi üzerine şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, müdürleri dinleyerek şirketin, durumunu Kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre belirler, buna rağmen durum düzeltilmezse, şirketin feshine karar verir. (3)Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir. (4)Fesih davası açıldığında mahkeme taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir. (5)sona ermenin sonuçlarına anonim şirketlere ilişkin hükümler uygulanır.” şeklinde, TTK’ nun 643. maddesinde;”(1)Tasfiye usulü ile tasfiyede şirket organlarının yetkileri hakkında anonim şirketlere ilişkin hükümler uygulanır:” şeklinde, TTK’nun 644. maddesinde;”(1)Aşağıda madde numaraları bildirilen anonim şirketlere ilişkin hükümler limited şirketlere de uygulanır. A)Belgelerin ve beyanların kanuna aykırılığına ilişkin 549 uncu; sermaye hakkında yanlış beyanlar ve ödeme yetersizliğinin bilinmesi hakkında 550 nci; değer biçilmesinde yolsuzluğa dair 551 inci; kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve tasfiye memurlarının sorumluluğunu düzenleyen 553 üncü; denetçilerin sorumluluğuna ilişkin 554 ilâ 561 inci maddeler. b)(Değişik: 26/6/2012-6335/32 md.) Feshe ilişkin 353 üncü madde, şirkete karşı borçlanma yasağına ilişkin 358 inci madde, müdürlerin yakınlarının şirkete borçlanmasına ilişkin 395 inci maddenin ikinci fıkrasının birinci ve ikinci cümlesi hükümleri, kâr payı avansına ilişkin 509 uncu maddenin üçüncü fıkrası. C)Yönetim kurulu kararlarının butlanı hakkındaki 391 inci ve müdürlerin bilgi alma haklarına kıyas yolu ile uygulanmak üzere 392 nci madde. d)Limited şirketlere de uygulanan 549 ilâ 551 inci maddelerine aykırı hareket edenler, 562 nci maddenin sekizinci ilâ onuncu fıkralarında öngörülen cezalarla cezalandırılırlar.” şeklinde düzenlemelerin yapıldığı,
Konya Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin 06/11/2020 tarih ve …. Es. … Kar. Sayılı ilamında;”….Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İle Odalar Ve Borsalar Kanunun 10/3.maddesinde; “Oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl içinde, ilgilinin üyesi bulunduğu odaya müracaatla adres ve durumunu bildirmemesi halinde, oda yönetim kurulunun teklifi ve meclis kararıyla ticaret sicil kaydının re’sen silinmesi için ticaret sicil memurluğuna ihbarda bulunulur. İhbarı takip eden ayın ilk günü itibarıyla oda kaydı silinmiş sayılır. Bu süre içerisinde durumunu bildiren üyelerin aidat tahakkukları başlatılır. Ancak bu durumda olanlar tüm aidat borçlarını ödemedikçe seçmen listelerine tekrar kaydedilemeyeceği, hükmünü içermektedir.
Resmi gazetede 30/12/2012 gün ve 28513 sayıyla yayınlanan “Münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler ile Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin” Tebliğ’in 1. maddesinin “d” bendinde; “18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 10 ve 32 nci maddelerine göre adreslerinin ve durumlarının tespit edilememesi nedeniyle ilgili odadaki üyelikleri askıya alınan ve oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl sonunda oda kaydı silinerek, sicil kaydı silinmek üzere Müdürlüklere bildirilen şirketler ve kooperatifler.” ifadesi ile kanunda olmayan bir hali tebliğ ile düzenlemiştir.
Türk Ticaret Kanunu’nın geçici 7. maddesinde; “01/07/2015 tarihine kadar aşağıdaki hâlleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır” denilmek sureti ile ancak kanun metninde sayılan halleri tespit edilen şirketin tasfiyesi TTK hükümlerine uyulmaksızın anılan maddedeki usule göre tasfiye edileceği belirtilmiştir. Diğer bir anlatımla bu madde belirtilen sınırlı hallere münhasıran özel bir tasfiye yöntemi getirilmiştir. Bu nedenle tadadi nitelikteki (numerus clausus) bu haller dışındaki durumlarda geçici 7. maddeye göre değil TTK veya ilgili kanunlardaki tasfiye usulünü uygun tasfiye yapılacaktır. Maddenin geçici ve istisnai oluşu göz önüne alındığında anılan maddedeki sayılan hallerin tadadi olduğu ve genişletilmeye tabi tutulamayacağı veya genişletici yorumda bulunulamayacağı açıktır. Kanunun istisnai tasfiye usulüne (geçici 7. Maddeye göre) tabi olacağını belirtmediği bir hal ikincil bir düzenleme ile de olsa geçici 7. madde kapsamına alınamaz. Hukuk Genel Kurulu’nun 14/06/2017 tarih ve 2017/4-1358 esas 2017/1193 karar sayılı kararında; “…Diğer taraftan normlar hiyerarşisi dikkate alındığında daha alt basamakta yer alan ve tamamen idarenin düzenleyici tasarrufu niteliğinde olan yönetmelikle, daha üst basamakta bulunan ve yasama organı tarafından objektif, soyut ve genel nitelikte bir yasama tasarrufu niteliğinde bulunan kanuna aykırı düzenleme getirilmesi mümkün değildir. Yönetmelik kaynağını kanundan alır ve ancak kanunun uygulanmasını gösterir. Kanunda bulunmayan bir düzenlemenin, yönetmelikle ihdası ve bu yolla kanunun önüne geçen bir uygulamanın benimsenmesi hukukun genel teorisine de aykırıdır” denilmek sureti ile yönetmeliğin kanunla çelişen hükümlerinin değil kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
Özetle ikincil düzenlemeler dayandıkları kanun maddelerine aykırı olamaz ve çelişen hallerde ikincil düzenleme hükümleri dikkate alınmaz ve kanun hükümleri uygulanır.
Doktrinde de bu çelişkiye dikkat çekilerek tebliğdeki düzenlemenin kanuni dayanağının bulunmadığı ve kanundaki sayımın sınırlı olduğu vurgulanmıştır. (Murat Kaderoğlu Anonim Şirketlerin İnfisahı, sayfa 350-351, dipnot 251 atfı Çalışkan s. 200; Şengül Al Kılıç, Anonim Şirketlerde Tasfiyeden Dönme, sayfa 168 dipnot 418-aynı yöndeki atıf Karaman Coşgun s.316,)
Özetlenen süreçte davalı … müdürlüğünün terkin işlemleri sırasında kanunda olmayan bir hali esas alarak TTK geçici 7. madde uygulamak sureti ile re’sen terkin işlemini gerçekleştirmesinin normlar hiyerarşisine aykırı olduğu gibi; ticaret sicil müdürlüğünce şirketin kaydının 5174 Sayılı Kanunun 10 ve 32. maddelerine göre adreslerinin ve durumlarının tespit edilememesi nedeniyle oda kaydı silinerek sicil kaydı silinmek üzere bildirildiğinden bahisle silindiği, Yargıtay … Hukuk Dairesinin 15/11/2018 tarih … Esas … Karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi; davalı … Müdürlüğünün şirketin terkini işleminin hukuka uygun olmadığı, davanın açılmasına Ticaret Sicil Müdürlüğünün sebebiyet verdiği, davalı … Odasının yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulması gerektiği” şeklinde kabul edildiği,
…’nün 20.10.2021 tarihli yazısında dava dışı …’nin 30.06.2014 tarihli tescil işlemiyle terkin olup kaydının silindiğinin bildirildiği, infisah sebebi olarak “18.05.2014 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunun 10 ve 32.maddelerine göre adreslerini ve durumlarını tespit edilememesi nedeni ile ilgili odadaki üyelikleri askıya alınan ve oda yönetim kurulu kararını takip eden yıl başından itibaren 2 yıl sonunda oda kaydı silinerek sicil kaydı silinmek üzere müdürlüklerine bildirilen şirket ve kooperatifler olarak” belirtildiği, davalı … müdürlüğünün terkin işlemleri sırasında kanunda olmayan bir hali esas alarak TTK geçici 7. madde uygulamak sureti ile re’sen terkin işlemini gerçekleştirmesinin normlar hiyerarşisine aykırı olduğu, 6102 sayılı TTK’nın geçici 7/15. Maddesindeki 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahsedilemeyeceği, davanın süresi içerisinde açıldığı, davacının dava dışı “…” ihyasına yönelik dava açmakta ve ihyasını talep etmekte hukuki menfaatinin olduğu, dava konusu ihyası istenen şirketin terkin işleminin hukuka uygun olmadığı Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün terkin işleminde kusurlu olduğu, bu nedenle yargılama giderlerinden sorumluluğunun bulunduğu anlaşılmakla davanın kabulüne…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı, gerek şirkete gerekse de şirket yetkilisine yapılması gereken tüm tebligat işlemlerinin usulüne uygun ve eksiksiz olarak yerine getirildiğini, bu nedenle terkin işleminde hukuka aykırılık bulunmadığını, her ne kadar Tebliğ ikincil bir düzenleme olsa da, Bakanlığa bu maddenin uygulanmasına ilişkin düzenlemeleri yapma yetkisinin yine bizzat TTK’nın geçici 7. maddesi ile verildiğini, Tebliğin 5/1-d maddesinin kanunun uygulanmasına ilişkin bir düzenleme olup, şirketin bu madde uyarınca kapsama alınmasının da kanunun uygulanmasına ilişkin bir işlem olduğunu, kaydı silinen diğer şirketler gibi ihyası istenen bu şirketin de TTK’nın geçici 7/3 maddesi uyarınca kapsam yönünden incelemeye tabi tutulduğunu, dava açılmasına sebebiyet verilmediğini aksine, TTK’nın geçici 7. maddesine istinaden şirketi re’sen terkin etmekle yasa emrini yerine getirdiklerini, şirketin ayrıca şirket sermayesinin kanunen belirlenen asgari sermaye miktarının altında olması nedeniyle münfesih durumda olduğunu ancak, sermayeden dolayı olduğu ifadesinin ilan metnine sehven yazılmadığını, ihyası istenen şirketin tescilli sermayesinin 500,00 TL olup, kanunen infisah etmiş sayılması gerektiğini, şirketin sermaye artırımında bulunmaması nedeniyle de infisah etmiş sayıldığını, yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmalarının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, dava dışı limited şirketin ihyası istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda özetlendiği şekilde karar verilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve re’sen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde şirketlerin hangi şartlarda ve usullerde tasfiye ve ticaret sicilinden re’sen kayıtlarının silinmesinin düzenlendiği, aynı maddenin 4.fıkrasının “a” bendinde; kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanacağı, yapılacak ihtarın, ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderileceği, ilanın, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçeceği, aynı maddenin 11.bendinde ise; dördüncü fıkra uyarınca yapılan ihtar ve ilana rağmen süresi içerisinde cevap vermeyen veya tasfiye memuru bildirmeyen veyahut durumunu kanuna uygun hale getirmeyen veya faaliyette bulunduğunu adres ve kanıtları ile birlikte bildirmeyen şirketin unvanının ticaret sicilinden re’sen silineceği düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta şirketin 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi kapsamında kaldığından bahisle davalı … müdürlüğünce ihtarname hazırlandığı ancak, ihtarnamenin ihyası istenen şirkete veya şirket temsilcisine tebliğ edilemediği anlaşılmıştır.
5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İle Odalar Ve Borsalar Kanunun 10/3. maddesi; ” Oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl içinde, ilgilinin üyesi bulunduğu odaya müracaatla adres ve durumunu bildirmemesi halinde, oda yönetim kurulunun teklifi ve meclis kararıyla ticaret sicil kaydının re’sen silinmesi için ticaret sicil memurluğuna ihbarda bulunulur. İhbarı takip eden ayın ilk günü itibarıyla oda kaydı silinmiş sayılır. Bu süre içerisinde durumunu bildiren üyelerin aidat tahakkukları başlatılır. Ancak bu durumda olanlar tüm aidat borçlarını ödemedikçe seçmen listelerine tekrar kaydedilemeyeceği ” hükmünü içermektedir.
30/12/2012 gün ve 28513 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan ” Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler ile Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin” Tebliğ’in 1. maddesinin “d” bendinde; “18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 10 ve 32 nci maddelerine göre adreslerinin ve durumlarının tespit edilememesi nedeniyle ilgili odadaki üyelikleri askıya alınan ve oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl sonunda oda kaydı silinerek, sicil kaydı silinmek üzere Müdürlüklere bildirilen şirketler ve kooperatifler.” ifadesi ile kanunda olmayan bir hali tebliğ ile düzenlemiştir.
6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde, “01/07/2015 tarihine kadar aşağıdaki hâlleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır” denilmek sureti ile ancak kanun metninde sayılan halleri tespit edilen şirketin tasfiyesi TTK hükümlerine uyulmaksızın anılan maddedeki usule göre tasfiye edileceği belirtilmiştir. Diğer bir anlatımla bu maddede belirtilen sınırlı hallere mühhasıran özel bir tasfiye yöntemi getirilmiştir. Bu nedenle tadadi nitelikteki (numerus clausus) bu haller dışındaki durumlarda geçici 7. maddeye göre değil TTK veya ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uygun tasfiye yapılacaktır. Maddenin geçici ve istisnai oluşu göz önüne alındığında anılan maddeki sayılan hallerin tadadi olduğu ve genişletilmeye tabi tutulamayacağı veya genişletici yorumda bulunulamayacağı açıktır. Kanunun istisnai tasfiye usulüne (geçici 7. maddeye göre) tabi olacağını belirtmediği bir hal ikincil bir düzenleme ile de olsa geçici 7. madde kapsamına alınamaz. Hukuk Genel Kurulu’nun 14/06/2017 tarih ve 2017/4-1358 Esas- 2017/1193 Karar sayılı kararında; “…Diğer taraftan normlar hiyerarşisi dikkate alındığında daha alt basamakta yer alan ve tamamen idarenin düzenleyici tasarrufu niteliğinde olan yönetmelikle, daha üst basamakta bulunan ve yasama organı tarafından objektif, soyut ve genel nitelikte bir yasama tasarrufu niteliğinde bulunan kanuna aykırı düzenleme getirilmesi mümkün değildir. Yönetmelik kaynağını kanundan alır ve ancak kanunun uygulanmasını gösterir. Kanunda bulunmayan bir düzenlemenin, yönetmelikle ihdası ve bu yolla kanunun önüne geçen bir uygulamanın benimsenmesi hukukun genel teorisine de aykırıdır” denilmek sureti ile yönetmeliğin kanunla çelişen hükümlerinin değil kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
Özetle ikincil düzenlemeler dayandıkları kanun maddelerine aykırı olamaz ve çelişen hallerde ikincil düzenleme hükümleri dikkate alınmaz ve kanun hükümleri uygulanır.
Doktrinde de bu çelişkiye dikkat çekilerek tebliğdeki düzenlemenin kanuni dayanağının bulunmadığı ve kanundaki sayımın sınırlı olduğu vurgulanmıştır. ( Murat Kaderoğlu Anonim Şirketlerin İnfisahı, sayfa 350-351, dipnot 251 atfı Çalışkan s. 200; Şengül Al Kılıç, Anonim Şirketlerde Tasfiyeden Dönme, sayfa 168 dipnot 418-aynı yöndeki atıf Karaman Coşgun s.316,)
Davalı … Müdürlüğünce ihyası istenen şirketin oda kaydından re’sen terkin edilmesi sebebi ile silinme hususu kanunda tadadi olarak sayılan hallerden olmadığından yapılan terkin işlemi usul ve yasaya aykırıdır.
Türk Ticaret Kanunu’nun “ek tasfiye” başlıklı 547. maddesinde “Tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar, şirketin yeniden tescilini isteyebilirler. Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirir.” hükmü düzenlenmiştir.
Somut olayda, ihyası talep edilen şirket adına kayıtlı aracın bulunması nedeniyle ihyası talebinin TTK’nın 547. maddesi gereğince ek tasfiye niteliğinde de olduğu ve bu nedenle de hak düşürücü süreye tabi olmadığı kanaatine varılmıştır.
Bu durum karşısında, dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf istemleri nazara alındığında, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2017/1434 E- 2017/2666 K.,2018/4965 E-2018/7120 K, 2018/4514 E-2018/6607 K. sayılı içtihatlarında da belirtildiği üzere, davalı … müdürlüğünün 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde öngörülen usul ve şartlar gerçekleşmeden ihyası istenen şirketi ticaret sicilinden re’sen terkin etmekle işbu davanın açılmasına sebebiyet verdiği ayrıca, davanın hak düşürücü süreye de tabi olmadığı, yargılama sırasında ileri sürülmeyen hususların istinaf aşamasında da ileri sürülemeyeceği, ilk derece mahkemesince davalının harç ve yargılama giderleri ile bu giderlerden olan vekalet ücretinden sorumlu tutulmasında herhangi bir isabetsizliğin bulunmadığı kanaatine varıldığından, davalının istinaf isteminin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davalının istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
2- Alınan harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4- İstinafa başvuran davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3. maddesi gereğince kararın tebliği işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına,
6- Kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge AdliyeMahkemesi Hukuk Dairesine veya İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine 02/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır

R.T