Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/39 E. 2023/1139 K. 22.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas – … Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : … – T.C Kimlik No: …
VEKİLİ : Av. … –

DAVALILAR : 1- … – T.C Kimlik No: …
: 2- …
: 3- …
: 4- … – T.C Kimlik No:…
VEKİLLERİ : Av. …
DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki İnanç Sözleşmesinden Kaynaklı)

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 22/05/2023
YAZIM TARİHİ : 25/05/2023
Davacı tarafından, davalılar aleyhine Konya… Asliye Ticaret Mahkemesi’nin… esas sayılı dosyası ile açılan alacak davasında …1 tarihinde tesis edilen davanın reddine ilişkin karara karşı davacının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendi;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davanın açılmasından önce 29/11/2019 tarihinde zorunlu arabuluculuğa başvurulduğunu ancak sonuç alınamadığını, davacı müvekkili ile davalılardan …, … ve dava dışı …’nin 06/08/2007 tarihinde adi ortaklık sözleşmesi düzenlediklerini, bu sözleşmeye göre …nde … adına olan hisselerden 80 paya (8.000,00-TL’ye) tekabül eden miktarının müvekkiline ait olduğunu, müvekkilinin ilgili şirkete %16 hisse ile diğer ortaklarla eşit şartlarda ortak olduğunu, müvekkilinin bu hisseleri dilediği şekilde tasarruf etme hakkına sahip olduğunu, ancak hisse satışında tüm ortakların öncelikli olarak diğer ortaklara teklifte bulunmalarının gerektiğini, …’ın müvekkilinin hisselerinin karşılığında gerekli garantiyi sağlayacağını, ilerde hastane için kurulacak şirkette müvekkilinin resmi ortak olarak yer alacağını, bu ortaklık oluşumunda da mevcut ortaklıktaki oranların korunacağını, ortaklardan … ile …’nin yaptıkları işler karşılığında hakediş olarak cironun %30’unu alacaklarını, kalan karın ortaklar arasında pay edileceğini, müvekkilinin çalışması karşılığında aylık 2.500,00-TL ödeneceğini, cironun artması ile bu maaşın da tedricen artırılacağını, yeni ortak alınacağı zaman müvekkilinin hissesinin sabit kalacağını ve diğer ortakların hisselerinden devir yapılacağını, ortakların hisse miktarınca kar ve zarara ortak olacakları hususunda sözleşme imzalandığını, işbu sözleşmenin kurulması sırasında tıp merkezi kurucularının / ortaklarının doktor olması zorunluluğu bulunduğunu, bu sebeple müvekkilinin resmi ortak olamadığını ve taraflar arasında (bir nev’i inanç sözleşmesi niteliğindeki) adi yazılı sözleşme yapıldığını, tıp merkezi kurucularının / ortaklarının doktor olma zorunluluğu ortadan kalktıktan sonra müvekkilinin kendi hisselerini emaneten elinde tutan … ve diğer davalılardan bu hisselerinin kendisine iade edilmesini talep ettiğini ancak müvekkilinin ısrarlı taleplerine rağmen davalıların müvekkilini sürekli oyaladıklarını, sözleşme gereklerini yerine getirmediklerini ve müvekkilini resmi ortak yapmaya yanaşmadıklarını, nitekim …tarih ve… sayılı Ticaret Sicil Gazetesinin …-…sayfalarında yapılan ilana göre adı geçen şirketin Konya … Noterliği … tarih ve … yevmiye numaralı ana sözleşmesi ile kurulduğunu ve aynı noterlik … yevmiye numaralı ortaklar kurulu kararı ile tescil ve ilanının istenildiğinin yazılı olduğunu, yapılan ilana göre şirket sermayesinin 50.000 YTL olduğunu ve 500 adet paya ayrıldığını, bu payların 280 payının …, 10 payının … ve 210 payının … adına olduğunun ilan edildiğini, sözleşmede belirtildiği üzere resmi kayıtta … adına olan 280 payın 80 payı gayri resmi olarak müvekkilinin payı olduğunu, 80 payın aynı zamanda toplam 500 payın (sözleşmede yazılı olduğu üzere) %16’sına tekabül ettiğini, 14/09/2012 tarihli ticaret sicil gazetesine göre resmi hissedarlardan …’nin hisseleri resmi olarak diğer ortaklara devredildiğini, şirketin (… Medikal) resmi olarak iki ortağı kalmış olup onların da sözleşmenin tarafı olduklarını, sözleşmenin 2. maddesi gereğince sonradan hastane için kurulacak şirkete de müvekkilinin aynı oranda hissedar olacağı yazıldığından müvekkilinin sonradan kurulan ….’nin de işbu sözleşme gereğince (%16 oranında) adi ortağı konumunda olduğunu, …’nin 22/06/2017 tarihli ticaret sicil gazetesi ilanına göre sermayesinin 3.500.000,00-TL’ye yükseltildiğini ve 3.500 adet payın 3.150’sinin …’a 350’sinin ise …’a ait olduğunun ilan edildiğini, bu arada 02/12/2013 tarihinde … İli, … İlçesi, … Mah. … ada … parsel sayılı arsa vasıflı taşınmazın hastane için … tarafından satın alındığını, hastane inşaatının tamamlanmasını müteakip Ankara … Noterliği’nin … tarih ve …yevmiye numarası ile Sağlık Bakanlığı’nın … tarih ve … sayılı Özel Hastane Açılış Ruhsatı düzenlediğini, ….’nin sözleşmede belirtildiği şekilde hastane kurulması için aynı ortaklar tarafından kurulduğunu, müvekkilinin sözleşme gereği her iki şirkette de %16 oranında adi ortaklık sahibi olduğu gibi devretme ve devralma sebebiyle dahi sonradan sözleşme gereğince kurulan …’nin de %16 oranında hissesinin adi ortağı konumunda olduğunu, davalıların sözleşme gereği edimlerini yerine getirmedikleri gibi müvekkilini sözleşmenin ikinci maddesi gereği hastane için kurulan şirkete de resmi olarak ortak yapmadıklarını, bu nedenlerle fazlaya dair talep ve dava haklarının saklı kalması kaydı ile şimdilik 1.000,00-TL tasfiye payının (davalı … ile davalı … şirketlerinin değerlerinin tespit edilerek, her iki şirkette ayrı ayrı müvekkilinin payı olan %16 pay miktarının (tasfiye paylarının) ilerde artırılmak üzere, müvekkilinin arabulucuya başvuru tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı müvekkiline verilmesine karar verilmesini, şimdilik 1.000,00-TL’nin ödenmemiş hak ediş alacağının, sözleşmenin 4. maddesi gereğince (müvekkilinin hak edişlerinin belirlenerek ödenmemiş hak ediş alacaklarının belirlenerek) ilerde artırılmak suretiyle, hak ediş tarihlerinden itibaren ticari faizleriyle birlikte … dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacı müvekkiline verilmesine karar verilmesini, yargılama gideri ve ücreti vekaletin de davalı taraflara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarının hem asılsız hem de hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, ….’nin Konya … Noterliği’nden tasdikli … tarihli … sayılı ana sözleşme ile … tarihinde tescil edildiğini, … tarihinde de Ticaret Sicil Gazetesi’ nde ilan edildiğini, işbu şirketin faaliyetlerine …olarak başladığını ve hiçbir zaman hastaneye dönüşmediğini, …’nin ” … Mah. … Sk. No:… …” adresinde … tarihinde faaliyete başladığını, …’nin halen aktif faaliyet gösteren bir merkez olduğunu, … ne ait hastane ruhsatının 11.01.2013 tarihinde … tarafından devralındığını, 2014 yılında “… Mah. …Sk. No:… …” adresinde “… ” olarak faaliyette bulunmaya başladığını, daha sonra 2017 yılında …; “… Mah…. Sk. No:……” adresine taşındığını ve faaliyetine burada devam etmekte olduğunu, 2019 yılında …’nde kısmi bölünme olduğunu, …’nin Tıp Merkezi olarak faaliyetine devam etmekte olduğunu, ortak olduğunu iddia eden davacının kısmı bölünmede üç aylık askı süresince hiçbir itirazda bulunmadığını, hiçbir hukuki yola başvurmadığını, şu anda … Hastanesi’nin, davalılardan … tarafından işletilmek olduğunu, davacının sözleşmenin kurulması sırasında tıp merkezi kurucularının / ortaklarının doktor olması zorunluluğunun bulunduğunu, bu nedenle davacının resmi ortak olamadığını beyan ettiğini, ortak bir amacın mümkün olmayıp; amacın gerçekleşmesinin imkansız olduğunu, sözleşmenin kesin olarak hükümsüz olduğunu ayrıca ortaklardan …’nin yıllar önce devlet kadrosunda doktor olarak çalışmaya başladığını, davacının iddia ettiğinin aksine hastane için bir şirket kurulmadığını, …’nin Konya … Noterliği’nden tasdikli … tarihli ve … sayılı ana sözleşme ile … tarihinde tescil olduğunu, … tarihinde Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, davacının … ile uzaktan yakından hiçbir ilgisinin bulunamayacağını, …’ nin ana sözleşme tarihi 04.01.2007 olduğunu, …’nin ana sözleşme tarihinden bile önce olduğunu, davacının bu şirketle hiçbir ilgisinin bulunmadığı aşikar olduğunu, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 520. maddesinin son fıkrası gereği; payın devri veya devir vaadi hakkındaki mukavele yazılı şekilde yapılmış ve imzası noterce tasdik ettirilmiş olmadıkça ilgililer arasında dahi hüküm ifade etmemekte olduğunu, dolayısıyla “YOK” hükmünde olan bir belgeye dayanılarak talepte bulunulmasının mümkün olmayacağını, davanın reddine karar verilmesini, 6762 sayılı türk ticaret kanunu’nun 520. maddesi gereği şirkete bildirilmiş ve pay defterine kaydedilmiş bir pay devri bulunmadığından, davacının şirketten de herhangi bir talepte bulunmasının mümkün olmadığını, iddia edilenin aksine davacının şirkete ortak olmak için sözlü ya da yazılı herhangi bir başvurusunun bulunmadığını, mahkemelerin adi ortaklığın tasfiyesini yapma gibi bir görevinin bulunmadığını, davacının hakediş alacağının da bulunmadığını, davacının sebebiyet verdiği zararları ödeme zorunluluğunun bulunduğunu ayrıca davacının haksız alacak iddiasının zamanaşımına uğradığını, davacının müvekkiline tehdit ve şantaj içeren mail gönderdiğini bu konuda davacı aleyhinde Savcılığa ayrıca suç duyurusunda bulunulacaklarını, bu nedenlerden dolayı, davanın reddine, vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince; “…Taraflar arasında düzenlenen 06/08/2007 tarihli sözleşmenin davacının iddiasının aksine 6762 sayılı TTK’nun 520.maddesi(6102 sayılı TTK’nun 595.maddesi) kapsamında limited şirket hisse(pay) devri vaadi sözleşmesi mahiyetinde olduğu, şekil şartlarına uyulmadığından sözleşmenin geçerli olmadığı, geçersiz bir sözleşmeye istinaden tarafların 818 sayılı BK’nun 61.maddesi(6098 sayılı TBK’nun 77.maddesi) hükmü gereğince sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre verdiklerini geri isteyebilecekleri, davalı tarafın süresi içerisinde zamanaşımı def’inde bulunduğu, sebepsiz zenginleşme hukuksal nedenine dayalı taleplerin BK’nun 66. Maddesi gereğince geri isteme hakkının doğduğu tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde zenginleşmenin meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıllık TBK’nun 82. Maddesi gereğince iki yıl ve on yıllık sürelere tabi olduğu, 6101 sayılı Kanun’un 5. Maddesi ve BK’nun 66. Maddesi gereğince davanın bir yıllık zamanaşımı ve BK’nun 66. TBK’nun 82.maddeleri gereğince sözleşmenin yapıldığı 06/08/2007 tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığı, davalı şirketlerin taraflar arasındaki sözleşmenin tarafı olmadığı, bu davalılara husumet yöneltilemeyeceği, pasif husumet ehliyetlerinin bulunmadığı anlaşıldığından sözleşmenin tarafı olan davalılardan … ve … yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, diğer davalı şirketler yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur….” gerekçesiyle davacı tarafından davalılardan … ile … hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine, davacı tarafından davalılardan … ve … hakkında açılan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece taraflar arasında yapılan sözleşmenin niteliği yanlış yorumlanmış olup davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığını, her ne kadar mahkemece sözleşme limited şirkette pay devri olarak yorumlanmış ise de; mahkemece sözleşmenin yanlış yorumlandığını, taraflar arasında yapılan 06/08/2007 tarihli sözleşmenin adi ortaklık sözleşmesi olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin niteliğine ilişkin uzman görüşünün de iddialarını desteklediğini, mahkemece davanın zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmesinin doğru olmadığını, açılan davanın tüzel kişiler yönünden pasif dava ehliyeti yokluğundan usulden reddine karar verilmesinin de doğru olmadığını, yönetici ortakların sorumluluğunun TBK’nın 630. maddesine göre vekalet ilişkisindeki gibi sorumlu olduğunu, açıklanan nedenlerle istinaf taleplerinin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, işin esasına girilmesi halinde, davanın kısmi dava olarak açıldığı da nazara alınmak suretiyle talepleri gereği müvekkilinin alacaklarının belirlenmesinden sonra tahkikat aşamasında ıslah hakları kullandırılmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; alacak talebine ilişkindir.
İstinaf incelemesi; Kamu düzenini ilgilendiren konularda resen, diğer yönlerden HMK’nın 355.maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
6100 sayılı HMK 297/2 maddesinde “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmünün yer aldığı, davacının dava dilekçesinde imzalanan sözleşme uyarınca hakediş talebinde bulunduğu, sözleşmenin 4.maddesinde part-time çalışması karşılığında maaş ödemesinin kararlaştırıldığı, davalıların cevap dilekçesinde davacının muhasebe işlemlerini yaptığını beyan ettikleri, davacının alınan vergi kaydına göre muhasebe ve defter tutma faaliyetleriyle uğraştığından davacının davalıların muhasebe işlemlerini yapıp yapmadığı, yapmış ise bu işi iş sözleşmesine dayalı olarak mı yaptığı, yoksa hizmet sözleşmesine dayalı olarak mı yaptığının tespit edilmesi, buna göre görev hususunun da değerlendirilmesi gerekirken bu hususta olumlu ve olumsuz bir karar verilmediğinden usule uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunmadığı (Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 28/03/2019 tarih 2016/25081 Esas 2019/4130 Karar ve 07/11/2018 tarih 2016/2279 Esas 2018/10407 Karar sayılı ilamları) bu hususun kamu düzenine ilişkin olduğu, bu nedenle başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu istinaf sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın kaldırılması gerektiği, kabule göre de davalı şirketlerin defterleri incelenerek davacı ile davalılar … ve … arasında imzalanan sözleşmenin Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 21/01/2020 tarih 2018/3597 Esas 2020/597 Karar ve 3.Hukuk Dairesi’nin 14/09/2022 tarih 2022/5002 Esas 2022/6515 Karar sayılı ilamları doğrultusunda niteliği belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmadığından davacının istinaf başvuru talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince yukarıda belirtilen şekilde inceleme ve değerlendirme yapılarak usulüne uygun şekilde hüküm tesis etmek üzere dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerektiği sonuç ve kanaatiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının istinaf başvuru talebinin KABULÜ ile; Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … tarih … Esas … Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4 maddesi gereğince; kararın tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/05/2023 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

A.G