Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/257 E. 2023/1458 K. 21.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas … Karar

ASIL DOSYADA
DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …

İSTİNAF EDEN DAVALI : … – (T.C Kimlik No: … )
VEKİLİ : Av. …

BİRLEŞEN KONYA…ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
… ESAS SAYILI DOSYASINDA
DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …

İSTİNAF EDEN DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …

BİRLEŞEN KONYA… ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
… ESAS SAYILI DOSYASINDA

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …

İSTİNAF EDEN DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …
ASIL VE BİRLEŞEN DAVALAR : Alacak

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 21/06/2023
YAZIM TARİHİ : 23/06/2023

Asıl ve birleşen dosya davacısı tarafından, asıl ve birleşen dosya davalıları aleyhine Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan alacak davasında 29/12/2021 tarihinde tesis edilen karara karşı asıl ve birleşen dosya davalılarının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili kooperatifin ana sözleşmesinde yönetim kurulu üyelerinin ücretlerini düzenleyen 46.maddesi gereğince; yönetim kurulu başkanı, başkan vekili ve üyelerine yapacakları hizmetler için ödenecek yollukların düzenlendiğini, ödeme miktarının her yıl için Merkez Birliği Büyük Kongresinde belirlenecek tarifeyi aşmamak üzere genel kurulca belirleneceğinin ve yönetim kuruluna başkaca ücret ödenmeyeceğinin kararlaştırıldığını, alınan karara rağmen 2004 ile 2006 yılları arasında davalıya fazla ödeme yapıldığının tespit edildiğini, yapılan fazla ödeme miktarının 16.800,00TL olduğunu, kooperatifin 20/01/2011 tarihli genel kurul toplantısında alınan karar gereğince davalıya usulsüz olarak fazla ödenen miktarın faiziyle birlikte davalıdan tahsiline yönelik alınan karar gereği davalıya Konya … Noterliğinin … tarih, … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile ihtar çekildiğini ancak davalının ödemede bulunmadığını, çekilen ihtarnameye rağmen ödeme yapılmaması üzerine iş bu davanın açıldığını beyanla usulsüz olarak huzur hakkı olarak ödenen 16.8000,00 TL’nin ödeme gününden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yönetim kurulu üyelerinin alacağı ücretlerin genel kurulca belirlendiğini, genel kurul kararının usulsüz olduğu iddiası varsa yasal bir aylık süre içinde iptali için mahkemeye başvuru yapılması gerektiğini ancak bu yönde bir dava açılmadığını, genel kurul kararının mahkeme kararı ile iptal edilmeden davacı tarafın fazla ödeme iddiasında bulunmasının hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin iade etmesi gereken fazla ödemesi olmadığı gibi aksine alacaklı konumunda olduğunu, alınan genel kurul kararının ibra edildiğini, ibra edilen genel kurul kararı ile müvekkilinin sorumluluğunun ortadan kalktığını, açılan davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, ayrıca Koopetatif Kanunu’nun 98. maddesi ve TTK’nun 309/4 maddesi uyarınca 5 yıllık zamanaşımı süresinde açılmayan davanın zamanaşımına uğradığını beyanla açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA:Birleşen … Esas sayılı dava dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde özetle; mahkemenin ana davasına konu aynı yöntemle genel kurul kararına aykırı bir şekilde usulsüz olarak ödenen huzur hakkı bedelinin noter ihtarına rağmen davalı tarafından iade edilmediğini beyanla ödenen 16.8000,00 TL’nin ödeme gününden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;mahkememiz ana davasına vermiş olduğu cevap dilekçesini tekrarla davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA:Birleşen … Esas sayılı dava dosyasında davacı dava dilekçesinde özetle; mahkemenin ana davasına konu aynı yöntemle genel kurul kararına aykırı bir şekilde usulsüz olarak ödenen huzur hakkı ve yolluk bedellerinin noter ihtarına rağmen davalı tarafından iade edilmediğini beyanla ödenen 13.400,00 TL’nin ödeme gününden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; mahkemenin ana davasına vermiş olduğu cevap dilekçesini tekrarla davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “….Dava ve birleşen davalar, kooperatif yöneticisi davalılara fazladan yapıldığı ileri sürelen huzur hakkı ve yolluk ödemelerinin faizi ile tahsili istemine ilişkindir.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 s. TTK’nin 341. maddesi gereğince murakıpların aktif husumet ehliyetlerinin bulunduğu anlaşılmıştır.
Davalılar tarafından zamanaşımı itirazında bulunulmuş ise de, dava ve isnat edilen eylem tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 s. TTK.nin 309/4. maddesine göre, “Mesul olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren beş yıl geçmekle müruruzamana uğrar. Şu kadar ki; bu fiil cezayı müstelzim olup Ceza Kanununa göre müddeti daha uzun müruruzamana tabi bulunuyorsa tazminat davasına da o müruruzaman tatbik olunur.” hükmünü amirdir.
Davaların konusu eylemler, suç soruşturma tabi tutulabilecek nitelikte olduklarından olayda TCK’nun da düzenlenen uzamış zamanaşımı sürelerinin tatbik edilebileceği kanısına varılmıştır. Davalılara isnat edilen eylem “görevi kötüye kullanma” ve “zimmet” olup, 5237 s. TCK’nin zimmet suçuna ilişkin 247. ve zamanaşımına ilişkin 66/1-d maddesine göre ceza zamanaşımının 15 yıl olması ve isnat edilen eylem tarihi olan 2005 yılından dava (16/02/2011) tarihine kadar da 15 yıllık sürenin geçmemesi nedeniyle davalı tarafın zamanaşımı itirazının reddi gerekmiştir.
Konya … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … E. sayılı davasının incelenmesi sonucu; davacı Kooperatifin şikayeti üzerine, yönetim kurulu üyeleri olan davalılar hakkında 2 ayrı iddianame ile görevi kötüye kullanma ve zimmet suçundan kamu davası açıldığı, Konya … Ağır Ceza Mahkemesi’nin …gün ve … E…. K. sayılı ilamı ile sanıklardan … hakkındaki davanın kendisinin ölümü nedeniyle düşürülmesine ve diğer sanıkların görevi kötüye kullanma suçundan ayrı ayrı cezalandırılmalarına karar verildiği görülmüştür. Kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay … Ceza Dairesi’nin … gün ve … E. … K. sayılı ilamı ile de sanıklar hakkındaki Mahkememizdeki bu dava ile diğer hukuk davalarının sonuçlarının araştırılması, bu davalarda verilen karar ve Yargıtay ilamlarının incelenmesi suretiyle bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle ceza mahkumiyet kararı bozulmuş, bozma sonrası dosya Konya …Ağır Ceza Mahkemesi’nin … E. sırasına kaydedilmiş ve bozma ilamının sanıklar aleyhine olduğu tespit edilerek savunmalarının alınması ve hukuk davalarının akıbetlerinin araştırılmasına karar verilmiştir.
Mahkememizdeki bu davada, önceki ara kararları ile ceza davasının sonucunun beklenilmesine karar verilmiş ise de; ceza davasına ilişkin Yargıtay … Ceza Dairesi bozma ilamında, hukuk davalarının sonucuna göre karar verilmesi (ve adeta hukuk davalarının sonucunun beklenilmesi) istenildiğinden ve davalıların hukuki sorumluluğunun tespiti yönünden eylemlerinin suç teşkil edip etmemesinin önemli olmadığı kanaatine varıldığından Mahkememizce Konya …Ağır Ceza Mahkemesi’nin … E. sayılı davasının sonucunun beklenilmesinden vazgeçilmiştir.
Davaya dayanak teşkil eden…’nın … gün ve … sayılı raporunda; “Anasözleşmesi’nin 49. maddesine göre, yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile murahhas üyelere bu sıfatla yapacakları hizmetlerden dolayı aylık ücret veya katılacakları toplantılardan dolayı huzur hakkı ile yapacakları görev seyahatleri için yolluk ödeneceğinin, ödenecek miktarın, her yıl Merkez Birliği Büyük Kongresinde belirlenecek tarifeyi aşmamak üzere genel kurulca kararlaştırılacağının, yönetim kurulu üyelerine genel kurulca kararlaştırılan yukarıdaki nevi miktarların dışında hiç bir ödeme yapılamayacağının düzenlendiği, yapılan denetim ve incelemeler sonucu ayrıca;
a)2005 ila 2010 yılları arasında (31/05/2010 tarihine kadar) Alanya’daki sosyal tesisin bakım ve onarımı için ödenen 14.200 TL.’nin
b) Genel kurullarda ortaklara dağıtılan hediyelerin seçimi için gidilen yerlere ödenen 4.950 TL.’nin
c) Ankara’ya özel ziyaretlere ve plasman istemeye gidilmesi için ödenen 14.750 TL.’nin
d) 2005, 2008 ve 2009 yılları genel kurullarında ortaklara dağıtılmak üzere alınan el havlusu, nevresim ve kaban için ödenen 93.847,66 TL.’nin
e) 01/01/2005 – 31/12/2009 tarihleri arasında kooperatif adına verilen yemek ve iftar yemeklerine ilişkin 52.851,32 TL.’nin
f) Mevlana’yı anma törenleri sebebiyle 2009 yılında yapılan 2.595 TL.’nin usulsüz harcama niteliğinde olduğu açıklanarak, yukarıda yazılı harcamaların bir kısmının belgesinin bulunmadığı, bir kısım harcamaların gereksiz olarak yapıldığı, bir kısım harcamaların fiili durumla uyuşmayacak kadar abartılı olduğu, konaklama yapılmadığı halde rezervasyon nedeniyle ödenen paralar bulunduğu, Anasözleşmeye aykırı hareket edidiği, bu hususun ilk genel kurulda gündeme alınarak ilgililerden tahsili için karar alınması, genel kurul karar vermez ise TTK.nin 341. maddesine göre hukuki (mali) sorumluluk davası açılması gerektiği” açıklanmıştır.
Davacı Kooperatif’in 2010 yılına ilişkin 20/01/2011 tarihli genel kurulunda da gündemin 11. maddesi ile “06.07.2010 tarihli teftiş kurulu raporuna istinaden, davalılardan fazla ve haksız ödemelerin iadesinin istenilerek kooperatife gelir kaydedilmesinin aksi halde, ilgililer hakkında dava açılmasının kararlaştırıldığı” görülmüştür.
Davalılara Konya … Noterliği’nin … gün ve … yevmiye nolu ihtarnamesi gönderilerek, teftiş raporu ile belirlenen fazla ödemenin, tebliğden itibaren 5 gün içerisinde iadesi istenilmiş, ihtarname davalılara 02/02/2011 tarihinde tebliğ edilmiş ve davalıların 08/02/2011 tarihi itibariyle temerrüte düşürüldüğü, ancak davalılarca ödemenin yapılmadığı anlaşılmıştır.
Ana dava dosyası için alınan 30/08/2012 tarihli bilirkişi raporunda, davalının, davacı kooperatifte yönetim kurulu üyeliği görevini icra ettiği, … tarafından, davacı kooperatifin plasman durumuna göre belirlenen ücret tarifesinde davalının 2005 ve 2006 yıllarında her ay 500,00 TL ücret alması gerekirken raporda hesaplanıp ayrıntılarıyla belirtildiği üzere genel kurula sunulan kadro cetveline göre davacıya her ay 1.200,00 TL huzur hakkı ödendiği, buna göre davalıya 2005 ve 2006 yıllarında toplam 16.800,00 TL fazla ücret ödendiği tespit edilmiştir.
Birleşen mahkememiz … esas sayılı dosyası için alınan 30/08/2012 tarihli bilirkişi raporunda, davalının, davacı kooperatifte yönetim kurulu üyeliği görevini icra ettiği, … tarafından, davacı kooperatifin plasman durumuna göre belirlenen ücret tarifesinde davalının 2005 ve 2006 yıllarında her ay 500,00 TL ücret alması gerekirken raporda hesaplanıp ayrıntılarıyla belirtildiği üzere genel kurula sunulan kadro cetveline göre davacıya her ay 1.200,00 TL huzur hakkı ödendiği, buna göre davalıya 2005 ve 2006 yıllarında toplam 16.800,00 TL fazla ücret ödendiği tespit edilmiştir.
Birleşen mahkememiz … esas sayılı dosyası için alınan 30/08/2012 tarihli bilirkişi raporunda, davalının, davacı kooperatifte başkan vekilliği görevini icra ettiği, … tarafından, davacı kooperatifin plasman durumuna göre belirlenen ücret tarifesinde davalının 2005 ve 2006 yıllarında her ay 750,00 TL ücret alması gerekirken raporda hesaplanıp ayrıntılarıyla belirtildiği üzere genel kurula sunulan kadro cetveline göre davacıya her ay 1.200,00 TL huzur hakkı ödendiği, buna göre davalıya 2005 ve 2006 yıllarında toplam 10.800,00 TL fazla ücret ödendiği ve ayrıca… ile davacı kooperatifin herhangi bir bağı olmamasına rağmen …semineri için davalıya dayanaksız olarak 2.600,00TL yolluk ödemesi yapıldığı tespit edilmiştir.
Davalılar vekili dava konularına ilişkin ücret tarifelerinin 2012 yılı genel kurul kararı ile belirlendiğini, ancak düzenlenen bilirkişi raporlarından 2004 yılı genel kurul kararının ve bu kararlar uyarınca belirlenen ücret tarifesinin esas alındığını belirterek 2002 genel kurulunda alınan kararlara göre yeniden inceleme ve araştırma yapılmasını talep etmiş ise de, dava ve birleşen davalarda tespit edilen fazla ödemelerin 2005 ve 2006 yıllarına ilişkin olduğu, davacı kooperatifin 2004 yılı genel kurulunun 12/02/2005 tarihinde yapıldığı, bilirkişinin raporlarında da 2004, 2005, 2006 yıllarına ait kooperatif ticari defterlerinin incelendiği, …’nin … sayılı genelgesinde, yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücretler belirlenirken toplam plasman tutarının dikkate alınacağının belirtildiği, buna göre bilirkişinin hesap raporuna dayanak ettiği genel kurul kararı ve toplam plasman tutarına göre belirlenen ücret tarifelerinde bir yanlışlık veya eksiklik olmadığı, düzenlenen bilirkişi raporlarının dosya kapsamına, mevzuata ve toplanan delillere uygun olması sebebiyle hükme esas alınması gerektiği anlaşılmıştır.
Davalılar vekili savunmalarında ayrıca, davalıların sonraki genel kurullarda ibra edildiğini, bu sebeple zarardan sorumlu olmadıklarını beyan etmiş ise de; genel kurullardaki ibraların somut ve ayrıntılı bir ibra niteliğinde olmaması nedeniyle, ibraların dava konusu ödemeleri kapsamadığı ve davalıların davacı kooperatifin zararından sorumlu oldukları kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar davacı kooperatif, dava dilekçesinde ödeme tarihinden itibaren faiz istemiş ise de; davalıların noter ihtarnamesinde belirtilen mühletin dolmasıyla, 08/02/2011 tarihinde, temerrüde düştükleri anlaşıldığından bu tarihten itibaren faize hükmedilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle mahkemenin … Esas sayılı dava dosyası yönünden davanın kabulü ile 16.800,00 TL ‘nin temerrüt tarihi olan 08/02/2011 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, birleşen mahkemenin …Esas sayılı dava dosyası yönünden davanın kabulü ile 16.800,00 TL ‘nin temerrüt tarihi olan 08/02/2011 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, birleşen mahkemenin … Esas sayılı dava dosyası yönünden davanın kabulü ile 13.400,00 TL ‘nin temerrüt tarihi olan 08/02/2011 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; yargılamaya konu ihtilafın …’nin harcırah huzur haklarına ilişkin 22 Aralık 2004 tarih ve … sayılı genelgesi yayınlandığı andan itibaren mi uygulanacağını yoksa yayınlandığı tarihten sonra yapılan ilk genel kurulda harcırah ve huzur hakları bu genelgeye göre düzenlenip uygulamaya gireceği hususu olduğunu, 22 Aralık 2004 tarih ve … sayılı genelge öncesinde harcırah ve huzur haklarını düzenleyen bir genelge olmadığını, müvekkillerinin aldığı huzur hakkı ve harcırahların 2004 yılı içinde yapılan genel kurul kararları ile belirlendiğini ve huzur hakkı harcırahların 2004 yılı genel kurul kararlarına uygun olduğunu, kooperatif ana sözleşmesinin 49. maddesine göre bahsi geçen genelgenin bir sonraki genel kurul yani 2006 yılında yapılacak genel kurulda alınacak kararlar yönünden bağlayıcı olduğunu, ilgili genelgenin yayın tarihinde değil bir sonraki genel kurulda alınacak kararlar yönünden uygulanması mümkün olduğundan mahkeme kararının açıkça hukuka aykırı olduğunu, yapılan ücret, huzur hakları ve harcırah ödemeleri 2006 yılı genel kuruluna sunulan bilançoda yer aldığını, bilançonun genel kurula okunduğunu ve ibra edildiğini, ödenen ücretler harcırahlar ve huzur haklarının önceki genel kurul kararlarına uygun olduğunu dolayısıyla ibranın geçerli olduğunu, tarifenin okunmamış olması ibrayı geçersiz kılmayacağını, nitekim aynı mahiyetteki miktar yönünden Sulh Hukuk Mahkemesi’nin görevine giren Konya …Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasından ibranın geçerli olduğundan bahisle davanın reddine karar verildiğini, ayrıca temerrütten sonra faiz işlemesi gerekirken ücretlerin ödendiği tarihten itibaren faiz hesabı yapıldığını, dava dilekçesinin tebliğ tarihinden itibaren temerrütten söz edilebileceğini, faiz başlangıç tarihinin hatalı olduğunu, bunun dışında Kooperatifler Kanunun 98. maddesinin eski TTK’nun 309 . maddesine yaptığı atıf gereği zamanaşımı süresi beş yıl olup dava tarihinden beş yıl öncesi yani 6 Şubat 2006 tarihinden önceki döneme ilişkin fazla ücretlerin iadesine ilişkin taleplerin zamanaşımına uğradığını beyanla ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davaların reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava ve birleşen davalar, davacı kooperatifin eski yöneticileri olan davalılara 2005 ve 2006 yıllarında fazla ücret ödemesi yapıldığı, ayrıca davalı …’ye gereksiz harcırah ödemesi yapıldığı iddiasına dayalı istirdat istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve re’sen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Kooperatif ana sözleşmesinin 49.maddesinde yönetim kurulu üyelerine yapılacak aylık ücret, huzur hakkı ve yolluk ödemesinin her yıl …’de belirlenecek tarifeyi aşmamak üzere genel kurul tarafından belirleneceği düzenlenmiş olup, …’nın 16/06/2010 gün ve …sayılı raporunda 2005 ve 2006 yıllarında (ayrıntıları cetvel halinde gösterilmek suretiyle) davalı …’a toplam 17.250,00 TL, davalı …’ye toplam 10.800,00 TL, davalı …’e toplam 16.800,00 TL fazla ödeme yapıldığının, ayrıca davalı …’ye kooperatifle bir bağı olmayan … için 2.600,00 TL harcırah ödemesi yapıldığının bildirilmesi üzerine davacı kooperatifin 2010 yılına ilişkin 20/01/2011 tarihli genel kurulunda alınan karar gereğince işbu dava ve birleşen davaların açıldığı anlaşılmıştır.
Dosya kapsamına göre davalılara 2005 ve 2006 yıllarında yapılan ücret ödemelerinin 12/02/2005 tarihinde yapılan davacı kooperatifin 2004 yılına ait genel kurulunda alınan karara ve yine 25/02/2006 tarihinde yapılan 2005 yılına ait genel kurulunda alınan karara istinaden yapıldığı anlaşılmıştır.
Kooperatif ana sözleşmesinin 33.maddesinde: ”Genel kurulun toplanabilmesi ve gündemdeki konuları görüşebilmesi için, kooperatife kayıtlı ortaklardan genel kurula katılma hakkına sahip olanların en az 1/10’unun şahsen veya temsilen toplantıda hazır bulunması gerekir. İlk toplantıda nisap temin edilmediği takdirde, ikinci toplantıda nisap aranmaz. Genel Kurulda kararlar, ortaklar cetvelinde imzası bulunanların yarıdan fazlasının oyu ile alınır. Ancak kooperatifin dağılması, diğer kooperatifle birleşmesi veya ana sözleşmede değişiklik yapılması ile ilgili kararlar ortaklar cetvelinde imzası bulunanların 2/3 çoğunluğu ile alınır.” düzenlemesi mevcut olup, 2004 ve 2005 yıllarına ait genel kurul toplantılarının ilk toplantıda nisap sağlanamadığı için ikinci toplantıda nisap aranmaksızın yapıldığı ve davaya konu ücret ödemelerine ilişkin kararların toplantıya katılanların oy birliğiyle alındığı anlaşılmıştır.
Bu açıklamalardan sonra tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davalılara yapılan ücret ödemeleriyle ilgili 2004 ve 2005 yıllarına ait genel kurul toplantılarında alınan kararlarının yeterli nisapla alındığı, herhangi bir yokluk ya da butlan durumunun mevcut olmadığı, genel kurul kararlarının iptaline yönelik de bir dava açılmadığı, genel kurul kararlarının ayakta olduğu, ayrıca davalı …’ye … için ödenen 2.600,00 TL harcırahın da, kooperatifle … arasında bir bağ olmadığından bahisle usulsüz ödeme olduğunun kabul edilemeyeceği, dava konusu ödemelere ilişkin olarak ceza dosyası sonucunun beklenmesine de gerek olmadığı, bu sebeplerle davanın ve birleşen davaların reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinde isabet bulunmadığı anlaşıldığından, davalıların istinaf taleplerinin kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A)Asıl ve birleşen dosya davalılarının istinaf taleplerinin KABULÜ ile; Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … tarih … Esas – … Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
1-İstinaf başvurusunda bulunan davalı … tarafından yatırılan 228,84 TL istinaf karar harcının talep halinde bu davalıya iadesine,
2-İstinaf başvurusunda bulunan davalı … tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf yoluna başvuru harcının davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davalı … tarafından yatırılan 286,91 TL istinaf karar harcının talep halinde bu davalıya iadesine,
4-İstinaf başvurusunda bulunan davalı … tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf yoluna başvuru harcının davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
5-İstinaf başvurusunda bulunan davalı … tarafından yatırılan 286,91 TL istinaf karar harcının talep halinde bu davalıya iadesine,
6-İstinaf başvurusunda bulunan davalı … tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf yoluna başvuru harcının davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
7-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflara ücreti vekalet taktirine yer olmadığına,
B) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince davacı talebi ile ilgili YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA,
1-ASIL DAVA YÖNÜNDEN
-Davanın REDDİNE,
-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 249,50 TL peşin harçtan karar tarihi itibariyle alınması gereken 179,90 TL harcın mahsubu ile fazla yatırıldığı anlaşılan 69,60 TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince 9.200,00 ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
2-BİRLEŞEN KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN … ESAS SAYILI DOSYASI YÖNÜNDEN,
-Davanın REDDİNE,
-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 249,50 TL peşin harçtan karar tarihi itibariyle alınması gereken 179,90 TL harcın mahsubu ile fazla yatırıldığı anlaşılan 69,60 TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince 9.200,00 ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,

2-BİRLEŞEN KONYA…ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN … ESAS SAYILI DOSYASI YÖNÜNDEN,
-Davanın REDDİNE,
-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 199,00 TL peşin harçtan karar tarihi itibariyle alınması gereken 179,90 TL harcın mahsubu ile fazla yatırıldığı anlaşılan 19,10 TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince 9.200,00 ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalı …’ye verilmesine,
3-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333 ve HMKGAT’nin 5/1. maddeleri gereğince asıl ve birleşen dosyalar için yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının gider avansını yatıran tarafa iadesine
C)İlk derece mahkemesince yazılan 07/03/2022 tarihli harç tahsil müzekkerelerinin bila infaz iadesinin istenmesine, iade işleminin İlk derece mahkemesince yapılmasına,
D) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince kararın ilk derece mahkemesi tarafından tebliğe çıkarılmasına,
E) Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 21/06/2023 tarihinde oyçokluğu ile HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip … e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır (muhalif)

A.Ç

MUHALEFET ŞERHİ:Asıl ve birleşen davalar, davalı yönetim kurulu üyeleri tarafından Kooperatifin zarara uğratıldığı iddiasına dayalı sorumluluk davasıdır.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve re’sen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacı tarafça, ana sözleşmenin 49. maddesinde yönetim kurulu üyelerine yapılacak aylık ücret, huzur hakkı ve yolluk ödemesinin her yıl …de belirlenecek tarifeyi aşmamak üzere genel kurul tarafından belirleneceğinin düzenlendiği, işbu ana sözleşme hükmüne rağmen davalılara fazla ödeme yapıldığı ayrıca, davalı …’ye kooperatifle bir bağı olmayan …semineri için 2.600,00 TL harcırah ödemesi yapıldığı iddia edilmiş, davalı tarafça zamanaşımı def’inde bulunulmuş, dava konusu ödemelerin genel kurul kararına dayalı olduğu, işbu genel kurul kararı iptal edilmediğinden sorumluluğuna gidilemeyeceği ayrıca, genel kurullarda ibra edildiği savunulmuş, bunun üzerine davacı tarafça da genel kurul kararlarının yok hükmünde olduğu ileri sürülmüştür.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 62. maddesi uyarınca yönetim kurulu üyeleri kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan ortaklara ve kooperatife karşı sorumlu oldukları gibi, aynı Kanun’un 98. maddesi yollamasıyla, fiilin işlendiği tarih ve aynı zamanda dava tarihi itibariyle de somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nun 336/5. maddesi uyarınca kasıt ve ihmallerinden doğan zararlardan dahi ortaklara ve kooperatife karşı sorumludurlar.
Sorumluluğun söz konusu olabilmesi için de öncelikle bir zararın doğması şarttır. Zarar meydana gelmiş ise, yöneticilerin kusursuzluğunu ispat etmesi gerekir. Kusursuzluğun ispatı da genel hükümlere tabidir. Kural olarak yönetim kurulu üyeleri kooperatif adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlar ise de, anılan TTK’nın 336. maddesindeki hallerde kooperatife, kooperatif ortaklarına ve kooperatif alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe müteselsilen sorumlu olurlar. Yöneticilerin görevlerini ifa sırasındaki zararın kusur ile işlendiği karinesinin aksini ispat etmedikçe 338. maddesi gereğince sorumluluktan kurtulamazlar.
6762 sayılı TTK’nın 309. maddesinde de “Mesul olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren beş yıl geçmekle müruruzamana uğrar. Şu kadar ki; bu fiil cezayı müstelzim olup Ceza Kanununa göre müddeti daha uzun müruruzamana tabi bulunuyorsa tazminat davasına da o müruruzaman tatbik olunur.” hükmü düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlık yönünden, taraf iddia ve savunmaları kapsamında genel kurul kararlarının yoklukla malul, butlan ya da iptaline sebebiyet verecek hallerin de değerlendirilmesi gerekmektedir.
”Yokluk”; bir hukuki işlemin doğabilmesi için öngörülen kurucu veya şekli nitelikte olan emredici hükümlere aykırılık halidir (Mehmet Bahtiyar, Ortaklıklar Hukuku, s.196). Bu aykırılık, işlemin unsurlarında eksikliğe yol açar ve işlemi “yokluk” ile sakat hale getirir. Yok sayılan işlem, şeklen dahi meydana gelmemiştir. Yokluk, bunu ileri sürme konusunda hukuki menfaati bulunan herkes tarafından her zaman ileri sürülebilir ve tespit ettirilebilir, hâkim tarafından da re’sen dikkate alınır. Mahkemenin vereceği tespit hükmü, bu durumu açıklayıcı niteliktedir. Yokluk ve butlan hallerinin varlığı halinde bu hususun mahkemelerce re’sen gözönünde bulundurulacağı ve herkesin bu geçersizliği, 6762 sayılı TTK’nın 381. maddesinde düzenlenen koşullara tabi olmaksızın ileri sürebileceği Hukuk Genel Kurulu’nun 12.03.2008 gün ve 2008/11-246 E., 2008/239 K. sayılı ilamında da benimsenmiştir.
Mutlak butlanla batıl kararlar, baştan beri hükümsüz olan, sonradan geçerlilik kazanma olanağı olmayan, emredici kurallara, kamu düzenine veya ahlaka ve adaba aykırı veyahut konusu olanaksız olan kararlardır. Bu tür kararlar, baştan beri hüküm ifade etmezler.
6762 sayılı TTK’nın 381’nci maddesi anlamında iptali kabil kararlar ise, daha çok ortakların menfaatlerini koruyan düzenlemelere aykırılık teşkil eden, emredici kurallar dışında yorumlayıcı ve şekle ilişkin kuralların ihlal edildiği kararlardır. İptali gereken kararlar, baştan itibaren geçersiz olmadıklarından, iptal edilinceye kadar geçerli bir kararın hüküm ve sonuçlarını doğururlar.
1163 sayılı Yasa’nın 53. maddesinde kanuna, ana sözleşme hükümlerine ve iyi niyet esaslarına aykırı olduğu iddiası ile Genel Kurul kararları aleyhine bir ay içerisinde iptal davası açılabileceği düzenlenmiştir.
Ayrıca; somut olayda, davalıların ibra savunması üzerinde de durulması gerekmektedir. Zira, yönetimin zarara yol açan işlem ve eylemleri genel kurulda tüm açıklıkla ve ayrıntılarıyla açıklanıp irdelenmişse yapılan ibra gerçek anlamda borçtan kurtarma ve aklama niteliği taşır. Bu şekilde bir ibranın varlığı halinde ise, zarara neden olsalar dahi sorumlular aleyhine sorumluluk davası açılamaz. Genel kurulda yapılan ibranın aklanma sonucunu doğurabilmesi için davada ileri sürülen hususların faaliyet raporunda tartışılması ve buna rağmen ibra kararı alınmış olması gerekir. Bu nedenle, davalıların sorumluluğuna konu eylemler nedeniyle, bu eylemlerden sonra yapılan genel kurullarda ibra edilip edilmedikleri, ibra edilmişlerse dava konusu eylemlerin faaliyet raporları ve bilançolara konu olup olmadığı, genel kurullarda değerlendirilip tartışılmak suretiyle ibra kararının verilip verilmediğinin tespit edilmesi, böylece ibranın geçerliliğinin değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, 1163 sayılı Yasa’nın 50. maddesi ” Kooperatif işlerinin görülmesine herhangi bir suretle katılmış olanlar Yönetim Kurulunun ibrasına ait kararlarda oylamaya katılamazlar. Bu hüküm denetçiler hakkında uygulanmaz. Ortaklardan hiçbiri kendisi veya karı ve kocası yahut usul ve füruu ile kooperatif arasında şahsi bir işe veya davaya dair olan görüşmelerde oy hakkını kullanamaz.” hükmü de düzenlenmiş olmakla, ibra kararının yeterli nisapla alınıp alınmadığının da tespiti gerekmektedir.
Aynı Yasa’nın 56. maddesinde de ” Yönetim kurulu üyelerine genel kurulca belirlenen aylık ücret, huzur hakkı, risturn ve yolluk dışında hiç bir ad altında başkaca ödeme yapılamaz.” hükmünün düzenlendiği anlaşılmıştır.
Ayrıca, ceza hukuku ile medeni hukuk arasındaki münasebeti düzenleyen 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi uyarınca, ceza mahkemesinin kusurun takdiri ve zarar miktarının tayinine yönelik kararı hukuk hakimini bağlayıcı olmadığı gibi, hukuk mahkemesi, ceza mahkemesinde ikame edilen delillerle de bağlı değildir. Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımı, aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının da, kişi ilişkilerinin Medeni Hukuk alanında düzenlenmesi, özellikle tazmin koşullarını öngörmesi esasına dayanmaktadır. Ancak, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Hukuk hakimi, ceza hakiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağını saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkumiyet veya maddi vakıa tespiti yapan beraat hükmü ile bağlı olacağı hem ilmi hem de kökleşmiş yargısal içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır.
Somut olayda, davacı tarafından dava konusu eylemlerden dolayı davalılar hakkında suç duyurusunda bulunulmuş olup, davalıların da aralarında bulunduğu yönetim kurulu üyeleri hakkında ceza davası açıldığı dosya kapsamı ile sabittir. Mahkemece, her ne kadar ceza davasının da hukuk davasını beklediğinden bahisle, bekletici mesele yapılmasından vazgeçilmesine karar verilmiş ise de, anılan ceza davasının akıbetinin işbu davaya etkisinin de değerlendirilmesi ve sonucuna göre, yukarıda belirtilen hususlar nedeniyle halen derdest olan ceza davasının neticesinin beklenilmesi gerekmektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde ise, mahkemece yargılama sırasında bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve yazılı olduğu şekilde karar verilmiştir.
Ancak, 6100 sayılı HMK’nun 27. maddesinde hukuki dinlenilme hakkı düzenlenmiştir. Bu hak adil yargılanma hakkının da en önemli unsurudur. Hukuki Dinlenilme Hakkı gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir.
Adil yargılanma hakkı da Anayasanın 36/1. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bazı kararları ile Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuruya ilişkin bazı kararlarında gerekçeli karar hakkının adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden olduğu belirtilmiştir. Anayasa’nın 141/3. maddesine göre bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kararların gerekçeli olmasıyla ilgili kamu düzenine ilişkin hükümlere 6100 sayılı HMK’da da yer verilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde mahkeme kararlarında bulunması gereken hususlar sayılmıştır. Kanun’un 297/1-c maddesi gereğince karar “tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri” içermeli, 297/2 maddesi gereğince de hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Yargıtay HGK’nun 2010/1-86 E.-2010/108 K., 2014/2-1121 E.-2016/635 K., 2014/9-1137 E.-2016/994 K., 2013/21-1791 Esas, 2013/1676 Karar sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere, mahkeme kararının gerekçesi o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir. Tarafların o dava yönünden hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve kanun yolu denetiminin yapılabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur.
Anayasanın 141/3 maddesi ve HMK’nun 297. maddesi bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Kararın gerekçesinin yeterli açıklıkta ve denetime elverişli olmaması Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair anayasa ve yasa hükümlerine de açıkça aykırıdır.
Bu cümleden olarak, davalı yöneticilerin sorumluluğuna dayalı olarak açılan işbu davada, taraf iddia ve savunmaları kapsamında, yukarıda ilke bazında açıklanan hususlar yönünden yapılacak incelemeye esas olmak üzere, davalı Kooperatifin dava konusu olan iddiaları incelemeye esas dönemlere ilişkin genel kurul tutanakları, hazirun cetvelleri, ortaklık yapısını gösteren belgeler, ibraya esas yönetim kurulu faaliyet raporları, bilanço ve eki belgeler ile davalılara yapılan ödemelere ilişkin tüm belgeler getirtilerek, dava konusu yapılan ödemelerin genel kurulda onaylanan bilanço ve ibra edilen faaliyet raporları içerisinde bulunup bulunmadığı hususunda bilirkişi incelemesi de yaptırılarak, uyuşmazlığın kanun ve ana sözleşme hükümleri kapsamında incelenerek, davalıların sorumluluğunu gerektirir bir işlem ya da eyleminin bulunup bulunmadığı, ceza davasının işbu davaya etkisi, zamanaşımı def’inin de bu kapsamda değerlendirilmesi, özellikle de her bir iddia ve savunma yönünden ayrı ayrı açık, gerekçeli ve denetime elverişli bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde görülmediğinden, asıl ve birleşen davalarda davalılar vekilinin istinaf isteminin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılması gerektiği kanaatinde olduğumdan sayın heyetin aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.

Üye …
e-imzalıdır