Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/1855 E. 2023/347 K. 17.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/09/2022
NUMARASI : … Esas – … Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : …

DAVALILAR : 1- … – (T.C. Kimlik No: …)

2- … – (T.C. Kimlik No: …)

3- … – (T.C. Kimlik No: …)

4- … – (T.C. Kimlik No: …)

5- … – (T.C. Kimlik No: …)

6- … – …
DAVA : Ticari Şirket

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 25/01/2023
YAZIM TARİHİ : 30/01/2023
Taraflar arasında görülen davada Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas- … Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içerisinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten ve üye hakimin görüşleri alındıktan sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
DAVA: Davacı temsilcisi, … sicil no’lu … A.Ş.’nin genel kurul toplantılarının mutad zamanlarda yapılmaması sebebiyle 26.12.2008 tarihinde … Bakanlığı tarafından şirketin feshi davası açıldığını, Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/04/2010 tarih, … Esas- … Karar sayılı ilamı ile davanın kabulüne ve 6762 sayılı TTK’nın 435. maddesi uyarınca şirketin feshine karar verildiğini, kararın temyiz edilmeksizin 30.06.2010 tarihinde kesinleştiğini, mahkemenin 21.04.2022 tarihli üst yazısı ile kararın ifasının gereğinin bildirildiğini ancak, mahkeme tarafından fesih kararında herhangi bir tasfiye memuru ataması yapılmadığını, şirketin yetkisi devam eden herhangi bir yönetim kurulu da bulunmadığı için fesih kararı nedeniyle tasfiyeye girecek olan şirket için tasfiye memuru olarak kimin tescil edileceği hususunda tereddüt yaşandığı için mahkemeye fesih kararının ifası için tasfiye memuru atanıp atanmayacağı ile ilgili görüş sorulduğunu, sonrasında da şirketin eski yöneticilerine mahkeme kararı gereğince fesih işleminin tescili için tasfiye memuru tasfiye memuru bildirilmesini içeren TTK’nın 33. ve Ticaret Sicili Yönetmeliği’nin 36. maddesine istinaden tescile davetler yapıldığını, tescile davet neticesinde şirketin eski yöneticileri tarafından … tarihli dilekçe ile tescil işleminin re’sen yapılarak şirketin Ticaret Sicilinden silinmesini, tescile daveti gerektirecek bir durum olmadığı gerekçesiyle davete itiraz ettiklerini, tescil isteminde bulunmayacaklarını ve tescilden kaçındıklarını bildirdiklerini ileri sürerek, şirketin tasfiye prosedürünü yürütecek ve süreç sonunda şirket kaydının silinmesini Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden talep edecek tasfiye memuru veya memurları atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, “…Somut olayda ; Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/04/2010 gün ve … E. … K. sayılı ilamı ile davacı … Bakanlığı’nın açtığı dava sonunda, davalı …Ş.’nin (mülga) TTK’nın 435. maddesi gereğince feshine karar verildiği, fesih kararı ile birlikte tasfiye memuru atanmadığı, verilen kararın temyiz edilmemesi üzerine … tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Davacı … Müdürlüğü tarafından 6102 s. TTK’nın 33. maddesi gereğince işlem yapılmış ise de, 6102 s. TTK’nin 33. maddesi ve Ticaret Sicili Yönetmeliği’nin 36. maddeleri gereğince tescile davet ve icbar uygulamasının şartları oluşmadığı gibi, Mahkememizdeki bu dava, tescile icbar davası da değildir. Her ne kadar dava dilekçesinin talep kısmında, tasfiye memuru atanmasına karar verilmesi 6102 s. TTK’nın 33/3 ve Ticaret Sicili Yönetmeliği’nin 36/2. maddesi gereğince talep edilmiş ise de, dava tescile icbar davası olmayıp, tasfiye memuru atanması davası olduğundan, bu davanın yasal dayanağının da 6102 s. TTK’nın 33. ve Ticaret Sicili Yönetmeliği’nin 36. maddelerinin olmadığı sonucuna varılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 33. maddesinde de belirtildiği üzere, hâkimin bir davaya uygulanacak hukuku re’sen tespit görevi bulunmaktadır. Diğer bir anlatımla, maddi vakıaları dile getirmek tarafa, hukuki vasıflandırma ise hâkime ait bir görevdir. Mahkememizce dava tasfiye memuru tayini davası olarak vasıflandırılmıştır.
Davanın, tasfiye memuru tayini davası olarak vasıflandırılması karşısında; bu davayı açma hakkının, tasfiyesine karar verilen ve henüz tüzel kişiliği devam eden şirket ile bu şirketin yönetim kurulu üyelerine ve ayrıca fesih davası açan … Bakanlığı’na (T.C….Bakanlığı’na) ait olduğu, Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün önceki fesih davasında taraf sıfatının bulunmadığı gibi, ek dava niteliğinde olan tasfiye memuru tayini davasında da Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün herhangi bir taraf sıfatının bulunmadığı kabul edilmiştir.
Yargıtay 3. HD.nin 21.02.2017 gün ve 2016/13540 E. 2017/1715 K. sayılı emsal içtihadında da belirtildiği üzere, “davada sıfat, tarafın, dava konusu maddi hukuk ilişkisinin süjesi olup olmamasıyla ilgilidir. Taraf sıfatı (husumet), maddi hukuka göre belirlenen, bir subjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir subjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Dava şartı olan taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Davacı tarafta yer alan taraf için aktif dava sıfatı, davalı tarafta yer alan taraf için pasif taraf sıfatından söz edilebilir. Uygulamada, “sıfat” yerine “husumet” terimi de kullanılmaktadır. Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır… Bir kişinin belli bir davada davacı ya da davalı sıfatını haiz olup olmadığı şeklinde nitelendirilen husumetin, ileri sürülme zamanı yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi, davalı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def’i de değildir. Davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vâkıf olunduğu takdirde re’sen nazara alınması gerekli hukuki bir durumdur (KURU Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C.I., İstanbul 2001, s. 1157 vd.).”
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı … Müdürlüğü’nün bu davada aktif husumet ehliyetinin (taraf sıfatının) bulunmadığı belirlenmiş, bu hususun her aşamada ve re’sen nazara alınması gereken hukuki bir durum olduğu anlaşılmış olduğundan, davacının davasının aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı temsilcisi, Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün Bakanlık tarafından kurulduğunu ve Bakanlıkça alınması istenen önlemlere ve verilen talimatlara uymakla yükümlü olduğunu, Bakanlık ile yapılan şifai görüşmeler neticesinde ilgili şirkete ve şirket yöneticilerine TTK’nın 33. ve Ticaret Sicili Yönetmeliği’nin 36. maddesine istinaden tescile davetler yapıldığını, yapılan “tescile davet” sonuçsuz kaldığından Yönetmeliğin 36.maddesinin 4.fıkrası “…müdürlük durumu sicilin bulunduğu yerdeki ticari davalara bakmakla görevli asliye ticaret mahkemesine bildirir. Mahkemenin tescile hükmetmesi halinde olgu resen tescil edilir” hükmü gereğince davalı şirketin durumunu bildirmek amacıyla dava açtığını ileri sürerek, mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, mahkemece feshine karar verilen şirkete tasfiye memuru atanmadığından sicil müdürlüğünün davetine rağmen, fesih işleminin tescili için tasfiye memuru bildirilmesine ilişkin tescile davetin yerine getirilmemesi nedeniyle mahkemece karar verilmesi istemine ilişkin olup, yukarıda özetlendiği şekilde karar verilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve re’sen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Ancak, Yargıtay 11. HD’nin 29.06.2020 tarih, 2019/5291 E-2020/3282 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere, Türk Ticaret Kanunu’nun 33. maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarında; ”(1) Tescili zorunlu olup da kanuni şekilde ve süresi içinde tescili istenmemiş olan veya 32’nci maddenin üçüncü fıkrasındaki şartlara uymayan bir hususu haber alan sicil müdürü, ilgilileri, belirleyeceği uygun bir süre içinde kanuni zorunluluklarını yerine getirmeye veya o hususun tescilini gerektiren sebeplerin bulunmadığını ispat etmeye çağırır. … (3) Süresi içinde kaçınma sebepleri bildirildiği takdirde, sicilin bulunduğu yerde ticari davalara bakmakla görevli asliye ticaret mahkemesi, dosya üzerinde inceleme yaparak tescili gerekli olan bir hususun bulunduğu sonucuna varırsa, bunun tescilini sicil müdürüne emreder, aksi takdirde tescil istemini reddeder.” hükmü bulunmaktadır.
Ticaret Sicil Yönetmeliği 36. maddesinin birinci ve ikinci fıkrasında ise; (1)”Tescil edilmesi gereken bir olgunun ilgilisi tarafından tescil ettirilmediğini haber alan müdürlük, tescil başvurusunda bulunmakla yükümlü kişileri, otuz gün içinde tescil başvurusunda bulunmaya veya tescili gerektiren sebeplerin bulunmadığını ispat etmeye çağırır. Bu davette, kanuni dayanaklar gösterilmek suretiyle davetin gerekçesi, tescili gereken belgeler ve tescil yükümlülüğünün yerine getirilmemesinin yaptırımları belirtilir. (2) Birinci fıkra gereğince yapılan çağrı üzerine, süresi içinde tescil isteminde bulunulmaması veya kaçınma sebepleri bildirilmiş olmasına rağmen kaçınma sebeplerinin yeterli görülmemesi halinde müdürlük, durumu sicilin bulunduğu yerdeki ticari davalara bakmakla görevli asliye ticaret mahkemesine bildirir. Mahkemenin tescile hükmetmesi halinde olgu resen tescil edilir.” hükmü yer almaktadır.
Bu durumda, sicil müdürlüğünce tescili gereken bir hususun sicile tescil edilmemesi halinde ilgili kişiler, ticaret sicil müdürlüğü tarafından TTK’nın 33. ve Ticaret Sicil Yönetmeliğinin 36. maddeleri uyarınca tescile davet edilir. Sicil müdürlüğü tarafından tescile davet edilmesine rağmen süresi içinde tescil için başvuru yapılmaması veya tescilden kaçınma sebeplerinin bildirilmesi halinde, işbu durum karar verilmek üzere ticaret sicil müdürlüğü tarafından asliye ticaret mahkemesine bildirilir. Mahkeme, ilgili durumun sicile tescili gerektiğine kanaat getirirse, sicile tescil emrini içeren bir karar vermelidir.
Somut olayda, davacı tarafça feshine karar verilen şirketin fesih işleminin tescili için tasfiye memuru bildirilmesini içeren TTK’nın 33. ve Ticaret Sicil Yönetmeliği’nin 36. maddeleri uyarınca tescile davet edilmesine rağmen, tescil işlemlerinin yapılmayacağının bildirildiğini ileri sürerek tasfiye memuru atanmasına karar verilmesi istemi ile mahkemeye başvurmuştur. Her ne kadar, davacı tarafça dava dilekçesinde tasfiye memuru atanmasına karar verilmesi talep edilmiş ise de, işbu dava dilekçesinin, TTK’nın 33. ve Ticaret Sicil Yönetmeliğinin 36. maddelerinde açık düzenlemelerde yerini bulan asliye ticaret mahkemesine bildirim istemi olduğu kabul edilerek, sonucuna göre ve de davalı tarafın tescilden kaçınmakta haklı olmadığı tespit edildiği takdirde, tescili emreden nitelikte karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde görülmediğinden, davacı temsilcisinin istinaf isteminin kabulü ile HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacı temsilcisinin istinaf talebinin KABULÜ ile, Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/09/2022 tarih, … Esas- … Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
4- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
5- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4 maddesi gereğince kararın tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 25/01/2023 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır

R.T