Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO :
KARAR NO :
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/10/2022
NUMARASI : Esas Karar
İSTİNAF EDEN
DAVACILAR : 1-… – (T.C Kimlik No: … )
2
3-… – (T.C Kimlik No: … )
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … – (T.C Kimlik No: … )
VEKİLLERİ : Av. … & Av. …
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 27/10/2023
YAZIM TARİHİ : 31/10/2023
Davacılar tarafından davalı aleyhine Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …5 Esas sayılı dosyası ile açılan menfi tespit davasında 21/10/2022 tarihinde tesis edilen karara karşı davacıların istinaf kanun yoluna başvurması üzerine üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA:Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili … Ltd. Şti’nin 01.12.2012 tarihinde … Mah. ….Cad. ….İş Merkezi No:… Selçuklu/KONYA adresindeki dükkanı kaba inşaat halinde iken davalıdan kiraladığını, franchise sözleşmesi ile ….olarak işlettiğini, düzenli olarak kiralarını ödediğini, 2019 yılı sonunda kiralayan … tarafından gönderilen fahiş kira artışı talebi, ülkedeki ekonomik kriz ve arkasından gelen pandemi yasakları nedeniyle iş yerini kapatarak mülk sahibine teslim ettiğini, iş yerindeki tuvaletler, demir merdivenler, içerideki ve terastaki seramiklerin hepsinin müvekkil tarafından yapılmış olup kira borcuna mahsuben davalıya bırakıldığını, kiracının en son 26.700 TL kira ödediğini, herhangi bir kira borcu bulunmadığını, mülk sahibinin daha sonra burayı başkasına kiraya verdiğini, 2012 yılında kira kontratı yapıldığında kiralayana, kiracı … Ltd. Şti. ile şirket yetkilisi … ve iş yeri çalışanı …’un imzaları açığa atılarak tarihsiz ve meblağsız teminat senedi verildiğini, senedin kira akdinin yapıldığı anda (2012 yılında) tarihsiz ve meblağ yazılmaksızın verildiğini, davalının iş yerinin boşaltılmasından sonra ve alacağı olmamasına rağmen, güvene dayalı olarak verilen işbu senedi, düzenleme tarihi kısmını 06.12.2018, ödeme tarihi kısmını 06.11.2019 ve meblağ kısmını 180.000,00 TL olarak kendisinin doldurduğunu, davalının 26.08.2020 tarihinde işbu senedi Konya .. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ile icra takibine koyup 10 örnek ödeme emri gönderdiğini, davalı hakkında yukarıda izah edilen sebeplerle açığa atılan imzanın kötüye kullanılması, kambiyo senetlerinde sahtecilik ve bedelsiz senedi kullanma suçlarından dolayı Konya CBS’na gönderilmek üzere İzmir CBS Muhabere No:….. sayılı dilekçe ile suç duyurusunda bulunulduğunu beyan ederek senet nedeniyle davacıların davalıya karşı borçlu olmadığının tespitine, senedin taraflarına iadesine, ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile, öncelikle teminatsız veya teminat mukabili olarak, dava konusu senede ilişkin başlatılan Konya .. İcra Müdürlüğü … sayılı takibin tedbiren durdurulmasına, davacılar aleyhine konulmuş/konulacak hacizlerin kaldırılmasına, davalının %20 kötüniyet tazminatı ödemesine, davanın kabulüne, reddi halinde davalıya bırakılan iyileştirme bedelinin takas edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı cevap dilekçesinde özetle; davanın arabuluculuk yoluna başvurulmadan açıldığını reddinin gerektiğini, dava dilekçesinde takibe konu senedin iddia edilenin aksine teminat senedi olmadığını, hiçbir şekilde teminat ibaresinin yazmadığını, teminat olunan sözleşmenin de belirtilmediğini, Yargıtay kararlarında belirtildiği üzere bonoya dayalı icra takibine ilişkin menfi tespit istemlerinde bedelsizlik iddiasını ispat yükünün davacı borçluda kaldığını, davacı borçluların senetteki imzalara karşı itirazının olmadığını, borçluların menkul ve gayrimenkullerini kaçırmak amacıyla 3. Kişilere devrettiğini ve bu şekilde mal kaçırma hazırlıklarını yaptığını, davacı borçluların alacağını tehlikeye sokmak amacıyla hareket ettiklerinin ortada olduğunu beyan ederek davanın reddi ile tedbirin kaldırılmasına, İİK m.72 uyarınca %20’den aşağı olmamak üzere davacı borçluların tazminat ödemesine, davacı tarafın tazminat talebinin reddine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “….Mahkememizce 19/01/2021 tarihli … Esas …. Karar sayılı kararı ile taraflar arasındaki kira sözleşmesine bağlı olarak dava konusu bononun kira sözleşmesi kapsamında verildiği iddia edildiğinden ve uyuşmazlığın 6100 sayılı yasa 4. Maddesi A fıkrasına göre Kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ve davalara karşı açılan davaları bakma görevinin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesine rağmen ilgili mahkememiz kararının Konya Bölge Adliye Mahkemesinin .. Hukuk Dairesinin 09/04/2021 tarih … Esas …. Karar sayılı ilamı ile davaya konu bononun kira ilişkisi nedeniyle verilip verilmediği yönünden kira sözleşmesi ve soruşturma dosyası incelendikten ve bu konudaki diğer deliller toplandıktan sonra takibe konu bononun kira ilişkisi nedeniyle verildiğinin tespiti halinde görev yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi, şayet takibe konu bononun kira ilişkisi nedeniyle verildiğinin tespit edilememesi halinde ise yargılama devam edilerek davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle kararımızın kaldırılması neticesinde mahkememizce yapılan incelemede hem dosyaya sunulan kira sözleşmesi hem de taraflar arasındaki soruşturma dosyası içeriğine göre dava konusu bononun kira ilişkisine istinaden verildiğinin tespit edilememesi sebebiyle işin esasına geçilerek inceleme yapılmıştır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir.
Kural olarak, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” (TMK m. 6 m.).
İleri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. (HMK m.190)
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle ortadan kalktığını ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle sona erdiğini ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır.
Her ne kadar menfî tespit davalarında kural olarak ispat yükü davalı (alacaklı) tarafa ait ise de, davaya konu bonoda davacının keşideci, davalının ise lehdar konumunda oldukları anlaşılmaktadır.
Davacı vekili dava dilekçesinde icra takibine konu bononun Teminat maksadıyla verildiğini ileri sürmüştür.
Teminat senedi; bir işin, taahhüdün, alım-satımın veya hizmetin kararlaştırıldığı şekilde tamamlanacağının, aksi halde senette yazan parasal miktarın ödeneceğinin taahhüt edildiği yazılı belgedir. Teminat senedi şarta bağlı olması yönüyle bir kambiyo senedi olan bonodan (borç senedi) ayrılır. Zira teminat senedinde kambiyo senetlerinin en temel özelliklerinden biri olan kayıtsız şartsız ödeme taahhüdü söz konusu değildir; aksine, ödeme şarta bağlanmıştır. Bir başka ifadeyle teminat senedi, düzenlenmesine neden olan sebebe/asıl borç ilişkisine (iş, söz veya mal ve hizmet) sıkı sıkıya bağlıdır; bu ilişkiden bağımsız olarak ileri sürülemez. Teminat senetlerinde bonoda olduğu gibi mücerretlik ilkesi (soyutluk) söz konusu değildir.
Teminat senedi bir kambiyo senedi (poliçe, bono, çek) olmadığından, teminat senediyle kambiyo senetlerine mahsus takip yoluna başvurulamaz. Bunun yerine genel haciz yoluyla (ilamsız takip) yasal takip yapılabilir. Teminat senedinin bu özelliğinin pratik sonucu, teminat senediyle kambiyo senetlerine mahsus takip başlatılması halinde, takip borçlusu tarafından duruma göre şikayet veya borca itiraz yoluna başvurulabilecek olmasıdır.
Kambiyo senedi olan bonoda bir takım unsurların bulunması zorunludur (şekil şartları). Aksi takdirde söz konusu belge kambiyo senedi vasfını taşımayacaktır (TTK m. 777). Teminat senetlerinin ise hukuki sonuç doğurabilecek şekilde düzenlenmesi yeterlidir. Teminat senetleri için ise bir takım zorunlu unsurlar/şekil şartları söz konusu değildir.
Normal koşullarda teminat senedi üzerine senedin teminat senedi olduğuna ilişkin bir takım ifadelerin usulüne uygun olarak yazılması veya senedin hangi ilişkinin teminatı olduğu açıklayan yazılı bir belge (sözleşme, protokol vs.) ile birlikte düzenlenmesi yahut da kredi sözleşmesinde söz konusu senedin teminat olarak verildiğinin düzenlenmesi ve senedin bilgilerinin açıkça yazılmak suretiyle belirtilmesi gerekmektedir.
Teminat amaçlı verilmekle birlikte senet üzerinde veya senedin asıl düzenlenme nedeni olan hukuki ilişkide senedin teminat amaçlı verildiğine ilişkin herhangi bir ifade geçmediği durumlarda; borçlu, senedin teminat amaçlı verildiğini, senette belirtilen borcun kayıtsız şartsız olmaması yani bir hukuki ilişkinin teminatı olması sebebiyle kambiyo senedi vasfını taşımadığını, dolayısıyla böyle teminat senediyle kambiyo takibi yapılamayacağını ileri sürebilir. Yargıtay’ın bu gibi bir ihtilaf karşısındaki tutumu hangi ilişkinin teminatı olduğunun açıkça senet üzerinde veya kredi sözleşmesinde yazmaması nedeniyle senedin kambiyo senedi vasfını taşıdığı yönündedir.
“HGK’nun 14.3.2001 tarih ve 2001/12-233 Sayılı ve yine 20.6.2001 tarih ve 2001/112-496 Sayılı kararlarında da benimsendiği üzere dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğu yazılı belge ile kanıtlanmalıdır. İİK 169/a maddesi uyarınca belgede takip dayanağı senede açıkça atıf yapılması zorunlu olup, açıkça atıf yapıldığının kabulü için senedin, vade ve tanzim tarihleriyle miktarlarının belirtilmesi gereklidir. Davacı borçlu İİK’nun 169/a maddesi kapsamında, senedin teminat senedi olarak verildiğinden bahisle takibin iptalini talep etmiş ise de bu iddianın aynı madde kapsamındaki belgelerden biri ile ispatı zorunlu olup, yerleşik Yargıtay İçtihatlarına göre senedin banka kredi sözleşmesi kapsamında teminat için verildiğinin iddia edilmesi halinde, kredi sözleşmesinde takibe konu bonoya açıkça atıf yapılması zorunlu olup, kredi sözleşmesinde senede hiçbir atıf olmadığı ve yine alacaklının da senedin teminat senedi olarak verildiğine dair kabulünün de bulunmadığı anlaşılmakla, Bölge Adliye Mahkemesince davacı borçlu yönünden takibin durdurulmasına karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.” (12. HUKUK DAİRESİ E. 2019/808 K. 2020/519 T. 21.1.2020)
“Dava kambiyo senedi niteliğindeki bonodan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik icra takibine ilişkin borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davaya konu bonoda davacı keşideci davalı ise lehtar konumundadır. Bonodaki düzenleme nedeninde ise nakden kaydı mevcuttur. Davacı sözkonusu bononun 01/03/2014 tarihli sözleşme uyarınca davalıdan alınacak mallara karşı teminat olarak verildiğini ileri sürmektedir. Davalı ise sözkonusu bononun davacıya verilen borç para karşılığı verildiğini savunmuştur. Davacı teminat iddiasını kanuni delillerle (yazılı delil veya yemin) ispat etmelidir. Davaya konu bononun sözleşme ile aynı tarihli olması ve taraflar arasında ticari ilişki olması nedeniyle dava konusu bononun mahkemece teminat bonosu olarak kabulü doğru olmamıştır. Mahkemece, davacıdan bononun teminat olduğuna dair varsa kanuni delillerinin sorulması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış hükmün bozulması gerekmiştir.” (YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ E. 2018/370 K. 2019/5317 T. 27.11.2019)
Yukarıda belirtilen ve alıntılanan Yargıtay kararlarında da açıkça belirtildiği üzere; bir senedin teminat senedi olarak kabulü için belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğu yazılı belge ile kanıtlanmalıdır.
Davacının dava dilekçesinde; ….İNŞ. …LTD. ŞTİ’nin 01.12.2012 tarihinde …. Mah. …. Cad. ….İş Merkezi No:… Selçuklu/KONYA adresindeki dükkanı kaba inşaat halinde iken davalıdan kiraladığını, davalı … ‘ün kira borcunun bulunmadığını, 2012 yılında kira kontratı yapıldığı zaman tarihsiz ve meblağsız olarak açığa imza atılarak teminat senedi verildiğini iddia etmiş ise de; mahkememizce yapılan yargılama ve inceleme neticesinde borçlu olunmadığı iddia edilen dava konusu bononun senet metninden teminat olarak verildiği anlaşılmadığından ve bu bononun teminat olarak verildiğini tevsik eden yazılı belge davacı tarafından sunulamadığından Yerleşmiş Yargıtay Kararları da dikkate alınarak bononun teminat olarak verilmediği mahkememizce anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı ile tarafların bildirdiği deliller toplanmış olup taraflar arasında davaya konu edilen İcra Müdürlüğünün dosyası detaylıca incelenmiştir. Dava konusu takibe konu edilen bononun açıkça teminat senedi olduğunu gösterir her hangi bir ibare bulunmamaktadır. Davacı davasını ispat edecek yazılı bir delil de sunmamıştır. Davacının davalıyı bağlayan herhangi bir yazılı delili yoktur. Bu nedenle, davacı davasını ispatlayamadığından davacının davasının reddine karar verilmiştir.
Davacının, dava konusu bonodan dolayı borçlu olmadığı iddiasını ispatlar mahiyette muteber herhangi bir delil bulunmadığından ve davalının kötü niyet tazminat talebinin; İİK 72. Madde “Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.” hükmü gereğince mahkememizce tedbir kararı uygulandığından ve tedbir nedeniyle davalının alacağını geç almış bulunacağı ve zarara uğrayacağı anlaşılmakla kabulüne karar verilerek hüküm altına alınan 193.004,38 TL üzerinden % 20 oranında hesaplanan 38.600,88 TL kötüniyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle davacının davasının reddine, hüküm altına alınan 193.004,38 TL üzerinden % 20 oranında hesaplanan 38.600,88 TL kötüniyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; dosyanın yeteri kadar incelenmediğini, takip konusu bono ile ilgili olarak açığa atılan atılan imzanın kötüye kullanılmasından dolayı Konya Cumhuriyet Başsavcılığı …. soruşturma nolu dosya açıldığını ve takipsizlik verildiğini, soruşturma dosyasındaki davalı …’ün ifadeleri incelenseydi taraflar arasındaki ilişkinin sadece kira ilişkisine dayalı olduğu ve senedinde kira ilişkisine dayalı olarak teminat amacı ile verildiği anlaşılacağını, davalının değişik tarihlerde 4 kez ifadesinin alındığını, davalının ilk üç ifadesi incelendiğinde sadece kiracılık ilişkisinin bulunduğundan bahsedildiğini ancak borç para verildiğinden hiç bahsedilmediğini, oysa ki savcılıkta alınan son ifade de ilk üç ifadede ile ilgisi bulunmayan beyanlarda bulunulduğunu, davalıdan alınan dört ayrı ifadenin sonuncusunda senet bedeli olan 180.000 TL’yi … isimli kişiye borç olarak verdiği ve senedin bu nedenle düzenlendiği iddiasında bulunduğunu, dosyada mevcut İzmir ..Asliye Ticaret Mahkemesi… E….K. sayılı konkordato dosyası incelendiğinde, …. Ltd. Şti’nin konkordato davasını 22.11.2018 tarihinde açtığını, mahkemenin 03.12.2018 tarihli ara karar ile geçici mühlet kararı verildiği ve konkordato komiseri atandığının görüleceğini, konkordato talep eden … Ltd. Şti’nin senedin düzenleme tarihi olan 06.12.2018 tarihinde senet düzenleyip vermesi İcra İflas Kanunu’nun konkordato hükümleri ve mahkeme tensip tutanağı gereğinin mümkün olmadığını, … .. İnş. Ltd. Şti’nin yetkilisi olan …, şirketini kurtarma derdindeyken Konya’ya gidip konkordato mühleti içerisinde bilançoda yer almayan öyle yüklü bir borç senedinin komiserin bilgisi dışında vermesi hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi suç teşkil ettiğini, bu açıklanan durum ve senetteki yazıların karakteri birlikte değerlendirildiğinde kira akdi kurulurken boş olarak imzalanıp verilen senedin daha sonra doldurulduğunu gösterdiğini, mahkemece bunların değerlendirmediğini, yine tanıklarının dinlenmediğini, ayrıca dava dilekçesinde sair delillere yer verilmesinin yemin deliline dayandıklarını gösterdiğini, yemin teklif etme haklarının hatırlatılmadığını, menfi tespit davalarının arabuluculuğa tabi olmaması nedeni ile arabuluculuğa başvurulmadan dava açıldığı halde 1.360,00 TL arabuluculuk ücretine hükmedilmesinin yanlış olduğundan kararın bu yönde de kaldırılmasının da gerektiğini, diğer bir husus kötüniyet tazminatının da yersiz olduğunu, tazminata hükmedilmek için davanın kötüniyetle açılmış olması gerektiğini ve davalı lehine hükmedilen vekalet ücretinin de yüksek hesaplandığını beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; menfi tespit istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
İlk derece mahkemesince ilk olarak dava dilekçesinin görev yönünden reddi ile mahkemenin görevsizliğine, davaya bakmaya Konya Nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğuna ilişkin verilen kararın davalı tarafından istinaf edilmesi üzerine dairemizin 09/04/2021 tarih, ….Esas-…. Karar sayılı kararı ile :” Dosya kapsamına göre davalı tarafından davacılar aleyhine Konya ..İcra Müdürlüğü’nün…. Esas sayılı dosyası ile 06/12/2018 tanzim, 06/11/2019 vade tarihli bonoya dayalı olarak 25/08/2020 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus yolla icra takibinde bulunulduğu, davacıların takibe konu bononun kira ilişkisi nedeniyle davalıya teminat olarak verildiğini, verildiğinde de imzalar hariç tarih ve meblağının boş olduğunu iddia ederek iş bu menfi tespit davasını açtıkları, davalının bononun kira ilişkisi nedeniyle verildiği yönünde açık bir kabulünün olmadığı, taraflar arasındaki kira sözleşmesinin dosyada olmadığı bu sebeple mahkemece kira sözleşmesi ve davacıların şikayeti üzerine açılan soruşturma evrakı getirtilip incelenmeden davaya bakmaya Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verildiği görülmüştür.
Bono, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda unsurları ile birlikte düzenlenmiş olup aynı Kanunun 4/1-a maddesi hükmü uyarınca bonoya dayalı uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkeme kural olarak asliye ticaret mahkemesidir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 4/1-a maddesinde ise, Sulh Hukuk Mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; kiralanan taşınmazların, 09/06/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanun’una göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları görürler, hükmüne yer verilmiştir.
Bu sebeple mahkemece davaya konu bononun kira ilişkisi nedeniyle verilip verilmediği yönünde kira sözleşmesi ve soruşturma dosyası incelendikten ve bu konudaki diğer deliller toplandıktan sonra takibe konu bononun kira ilişkisi nedeniyle verildiğinin tespiti halinde görev yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi, şayet takibe konu bononun kira ilişkisi nedeniyle verildiğinin tespit edilememesi halinde ise yargılamaya devam edilerek davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği..” gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırıldığı, dairemiz kaldırma kararından sonra ilk derece mahkemesince yeniden yapılan yargılamada kaldırma kararında belirtildiği şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra dava konusu bononun kira ilişkisine istinaden verildiğinin tespit edilemediği kanaatine varılarak davanın esası hakkında karar verildiği görülmüştür.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 4/1-a maddesinde ise, Sulh Hukuk Mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; kiralanan taşınmazların, 09/06/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanun’una göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları görürler, hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda kira sözleşmesinde davaya konu bonoyla ilgili bir ibare bulunmasa da, davacıların davalı hakkındaki şikayeti üzerine açılan Konya Cumhuriyet Başsavcılığı’nın…. soruşturma sayılı dosyasında davalının birden fazla kez ifadesinin alındığı, davacıların suçlamalarına karşılık davalının polis merkezinde verdiği ilk ifadesinde davacı şirketin kiracısı olduğunu, kira ilişkisinden dolayı davacıların borçları olduğunu, borçlarını ödememek veya zaman kazanmak için bu şekilde şikayette bulunduklarını, senet üzerinde oynama olmadığını beyan ettiği, daha sonra yine polis merkezinde verdiği 14/07/2021 tarihli ifadesinde şahıstan borcuna karşılık senet aldığını, borcu ödemediği için icraya verdiğini, haricen görüşmelerinde borcu olduğunu kabul etmekte olduğunu, ancak savcılığa dilekçe verip şikayetçi olarak suç bastırmakta olduğunu beyan etmiş, son olarak Cumhuriyet Savcısına verdiği ifadesinde ise bu kez kira sözleşmesinde borçlunun …. Ltd. Şti olduğunu, müştekilerin aval olarak imza attıklarını, bu kişilerin kiracılıktan doğan borçlarının son 6 aya ilişkin olduğunu, öncesinde ödemeleri düzenli yaptıklarını, bu nedenle kendisinde bir güven oluşturduklarını, kendilerinin paraya ihtiyacı olduğunu söylemeleri üzerine kendisinin elden nakit olarak 06/12/2018 tarihinde 180.000 TL para verdiğini ve karşılığında şikayet konusu 06/11/2019 vadeli senedi aldığını beyan ettiği görülmüştür.
Davacılardan …ve Tic. Ltd. Şti. İle davalı arasında kira ilişkisi bulunduğu sabit olup, davalının yukarıda özetlenen polis merkezinde verdiği ifadeleri göz önüne alındığında davaya konu bononun bu kira ilişkisi nedeniyle verildiği anlaşıldığından davada görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi olduğu nazara alınarak davanın görev yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken aksi düşünce ile yazılı şekilde davanın esası hakkında karar verilmesi yerinde olmadığından davacıların istinaf başvuru taleplerinin kabulü ile HMK’nın 353/1.a.3 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın mahkemesine gönderilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacıların istinaf başvuru taleplerinin KABULÜ ile; Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/10/2022 tarih … Esas .. Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davacılar adına tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcının talep halinde yatırana iadesine,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5-İstinaf başvurusunda bulunan davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince; kararın tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/10/2023 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.
Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır