Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/1837 E. 2023/220 K. 01.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas … Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : …
VEKİLLERİ : Av. …

İSTİNAF EDEN DAVALI : … – (T.C Kimlik No: … )
VEKİLLERİ : Av. …
DAVA : İtirazın İptali

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 01/02/2023
YAZIM TARİHİ : 03/02/2023
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan itirazın iptali davasında … tarihinde tesis edilen karara karşı tarafların istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı … ile davacı banka arasında imzalanan 22/04/2011, 15/02/2013 ve 18/11/2015 tarihli genel kredi sözleşmelerine istinaden kredi kullandırıldığını, davalı …’in de bu sözleşmelere kefil sıfatıyla imza attığını, dava dışı şirketin borcunu ödememesi üzerine hesabın kat edilerek borçlulara ihtarname gönderildiğini, ihtarnameye rağmen de borcun ödenmemesi üzerine davalı kefil ve dava dışı diğer borçlular hakkında Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının takibe yaptığı itiraz üzerine takibin durduğunu ancak, itirazın haksız olduğunu beyan ederek, davalının Konya … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takibine yaptığı itirazın iptali ile takibin 5.000.000 TL. üzerinden devamına ve davalının alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle icra dairesinin ve Mahkememizin yetkisine itiraz etmiş, zamanaşımı, hak düşürücü süre, hukuki yarar ve pasif husumet yokluğu itirazları ile eş rızası yokluğu itirazlarında bulunmuş, takibe konu takip talebi ile ödeme emrinin de farklı olduğunu beyan etmiş ve ayrıca davanın esastan da reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Somut olayda ; davalı taraf icra dairesinin ve Mahkememizin yetkisine itiraz etmiş ise de, davacının dayandığı 22/04/2011, 15/02/2013, 18/11/2013 tarihli sözleşmelerin davacı bankanın … ve … Şubeleri tarafından düzenlenmesi, 6100 s. HMK’nin 14. maddesi gereğince şubelerin işlemlerinden doğan ihtilaflarda şubelerin bulunduğu yer icra daireleri ve mahkemelerinin de yetkili olması, … ve … ilçelerinin Mahkememizin yetki alanında bulunması nedeniyle, davalı tarafın icra dairesinin ve Mahkememizin yetkisine yaptığı itiraz reddedilmiştir. Davalı taraf, sözleşmelerde eş rızasının bulunmadığı yönünde de TBK’nın 584/3. maddesi gereğince itirazda bulunmuş ise de; 22/04/2011 tarihli sözleşmede eş rızası yok ise de, sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte bulunan mülga Borçlar Kanunu hükümlerine göre eş rızasının zorunlu olmaması, 15/02/2013 tarihli sözleşmede davalının eşinin rızasının bulunması, 18/11/2015 tarihli sözleşmede eş rızası yok ise de o tarihlerde davalının asıl borçlu şirketin ortaklarından olması nedeniyle eş rızası yokluğuna ilişkin itirazlar yerinde görülmeyerek reddedilmiştir. Davalı taraf, zamanaşamı ve hak düşürücü süre itirazlarında bulunmuş ise de; sözleşmeden doğan davaların 10 yıllık zamanaşımına tabi olması, borcun doğduğu tarih itibariyle bu sürenin geçmemesi, takip yönünden de takibe itirazın davacı bankaya tebliğ edilmemesi nedeniyle 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçmediği sonucuna varılmış, bu itirazlar da reddedilmiştir. Davalı tarafın, hukuki yarar yokluğu ve pasif husumet yokluğu itirazları da yerinde görülmemiş, davacı bankanın takip yapmakta hukuki yararının bulunduğu, dava dışı asıl borçlu şirketin borcunu ödememesi ve ihtarın sonuçsuz kalması üzerine kefile müracaat hakkının doğduğu, davalının bu davada pasif husumet ehliyetinin bulunduğu, her iki itirazının da haklı olmadığı sonucuna varılarak bu itirazlar da reddedilmiştir. Davacı taraf, icra takip talebi ile ödeme emrinin uyumlu olmadığını ileri sürerek de itiraz etmiştir. Yargıtay 19. HD’nin 15/02/2018 gün ve 2016/19481 E. 2018/700 K. sayılı emsal içtihadına göre, “İtirazın iptali davası açılabilmesinin koşullarından birisi de ortada geçerli bir ilamsız icra takibinin bulunmasıdır. Geçerli bir ilamsız icra takibinin mevcut olmaması halinde itirazın iptali davası açılamaz. Bu husus dava şartı olup, mahkemece re’sen gözetilmelidir. Dava dosyası içinde bulunan dava konusu Bandırma … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasının aslı incelendiğinde, dayanak takip talebi ile takip borçlusuna çıkarılan ödeme emrinin içerik olarak birbirinden farklı olduğu anlaşılmaktadır. Böyle bir halde geçerli bir ilamsız icra takibinin varlığından söz edilemez. Mahkemece bu yön gözetilerek geçerli bir takip bulunmadığı gerekçesiyle davanın, dava şartı yokluğundan reddi gerekirken işin esası hakkında yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir. 18/01/2019 tarihinde başlatılan Konya … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı ilamsız icra takibine ilişkin belgelerin incelenmesi sonucu; 08/01/2019 tarihli takip talebinde takip sebebi olarak “genel kredi sözleşmesi borcu” gösterilmiş ve dayanak belge olarak 02/09/2016 tarihli kat ihtarnamesinin dışında ayrıca 18/11/2010 tarihli sözleşme takibe dayanak belge olarak icra dosyasına sunulmuştur. İcra Müdürlüğü’nce düzenlenen ödeme emrinde ise, takip sebebi olarak “08/01/2019 tarihli genel kredi sözleşmesi borcu yazıldığı” görülmüştür. Her ne kadar ödeme emri icra müdürlüğü tarafından düzenlenmekte ise de, davacı tarafın ödeme emrinin düzeltilmesi ve doğru ödeme emrinin gönderilmesi için icra müdürlüğüne başvurmadığı belirlenmiştir. Takip talebinde ve ödeme emrinde takip konusu borç, tekil ifadelerle genel kredi sözleşmesi borcu olarak gösterilmesine rağmen, davacı taraf dava dilekçesinde icra takibine konu borcun 22/04/2011, 15/02/2013 (dilekçelerde 18/02/2013 yazılmış ise de 18/02/2013 kefalet tarihi olup, sözleşme tarihi 15/02/2013’tür), 18/11/2013 tarihli sözleşmelerden doğduğunu, takibe dayanak sözleşmelerin bu 3 sözleşme olduğunu beyan etmiştir. Davacı tarafın, icra takibine dayanak belge dışında itirazın iptali dosyasında başka bir belgeye dayanması mümkün olmadığı gibi, takip talebi ile ödeme emrinin de uyumsuz olması, davacı tarafın icra dosyası içeriğine her an ulaşma imkanı olduğu halde ödeme emrindeki yanlışlık ve farklılığının düzeltilmesi için icra müdürlüğünden talepte bulunmaması, icra dosyasına dayanak belge olarak sunulan sözleşme ile dava dilekçesinde açıklanan ve dosyaya sunulan, bilirkişi tarafından da borcun sebebi olarak gösterilen 3 sözleşmenin farklı olması nedeniyle, davalı hakkında usulüne uygun ve geçerli bir takip bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Yukarıda yazılı Yargıtay emsal içtihadında da belirtildiği üzere, geçerli bir takibin bulunması özel dava şartı olup, dava şartının her aşamada ve re’sen gözetilmesi gerektiği sonucuna varılarak davacının davasının dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiştir. Davalı taraf, tazminat talebinde bulunmuş ise de; 2004 s. İİK’nın 67/2 maddesi gereğince, davalı borçlu lehine tazminat hükmedilebilmesi için takibin haksız olması yeterli olmayıp, aynı zamanda kötü niyetli olarak da yapılması gerekmektedir. Bilirkişi raporundan davalı tarafın borçlu olduğu anlaşılmış, takibin usulden reddinin gerektiği belirlenmiş, davacı bankanın kötü niyetli ve haksız takip yaptığı davalı tarafından ispatlanamayıp, iyi niyetin karine olarak mevcut olduğu sonucuna varılmış olduğundan, davalının şartları oluşmayan feri nitelikteki tazminat talebinin de reddine karar vermek gerekmiş ve oluşan vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle davacının davasının dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, davalının feri nitelikteki tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı, itiraz dilekçesinde ödeme emrine itiraz etmediğini, takip hukuk bakımında süresi içerisinde ödeme emrinin içeriğine itiraz edilmemesi nedeniyle ödeme emrinin içeriğinin kesinleştiğini, yerel mahkemenin bu yönde davalının bir iddiasının bulunmamasına rağmen inceleme yapması usul ve yasaya aykırı olduğunu, ayrıca dosyaya sunulan Genel Kredi Sözleşmelerinin tetkikinde dava dışı …’nin kefalet limitleri dahilinde davalının borçlu olduğunun açıkça ortaya çıkmasına rağmen yerel mahkeme tarafından davaın dava şartı yokluğundan nedeniyle reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, müteselsil kefilin yargılama neticesinde kefalet limiti ile icra dosyasındaki borçtan sorumlu olup olmadığının ortaya konması gerektiğini, kaldı ki bilirkişi raporunda da davalının borçtan sorumlu olduğu ortaya konmuş olmasına rağmen yerel mahkemenin bu konuda herhangi bir karar vermeden sadece usul yönünden karar vermesinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu beyan ederek ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davalının icra takibine konu alacağın tamamına, işlemiş faize ve ferilerine yönelik itirazlarının iptaline, takibin 5.000.000 TL üzerinden devamına, itiraz olunan alacağın %20’sinden az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafın müvekkili aleyhine haksız yere icra takibi başlattığını, bu sebeple davacı tarafın dava konusu alacak iddiasının %20’sinden az olmamak üzere, kötü niyet tazminatından sorumlu tutulması gerektiğini beyan ederek ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın somut olayın özelliklerine uygun olarak belirlendiği, yargılamanın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda belirtilen usullere uygun olarak yürütüldüğü, taraflarca gösterilen hükme etki edecek delillerin usulüne uygun olarak toplandığı, toplanan delillere göre ödeme emrinde yazan 08/01/2019 tarihli bir genel kredi sözleşmesinin bulunmadığı, icra takibinde takip talebi ile ödeme emrinin içerik olarak birbirinden farklı olduğu, geçerli bir icra takibinin bulunmadığı, itirazın iptali davasında geçerli bir icra takibi bulunmasının dava şartı olduğu bu sebeple davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, davanın usulden reddine karar verildiği, davacının takip yapmakta kötüniyetli olmadığı anlaşıldığından davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesinde de bir isabetsizlik bulunmadığı, tarafların istinaf başvuru sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşıldığından, tarafların istinaf başvuru taleplerinin HMK 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Tarafların istinaf başvuru taleplerinin ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5-İstinafa başvuran tarafların tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin dairemiz tarafından yapılmasına,
7-Kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde; dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince; taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine 01/02/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

A.Ç