Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/1833 E. 2023/151 K. 25.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/10/2022
NUMARASI : … Esas … Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : …
VEKİLİ : Av. … – …

DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …
İHBAR OLUNAN : …

DAVA : Menfi Tespit

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 25/01/2023
YAZIM TARİHİ : 27/01/2023
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan menfi tespit davasında … tarihinde tesis edilen karara karşı davacının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin enerji sektöründe faaliyet gösteren firmalardan olduğunu, davacı şirketin ürettiği elektriği davalı şirketin kurulu tesisleri üzerinden geçirerek devlete sattığını, bu anlamda davacı müvekkilinin, davalı şirketin tesislerini kullanması nedeniyle davalıya dağıtım bedeli katkı payı ödediğini, davanın konusunu son dönemde davalı şirketin müvekkilinden talep ettiği fahiş ve haksız dağıtım bedeli katkı payı oluşturduğunu, davalı şirket son dönemde yaptığı uygulamalarla 2018 yılı öncesinde devreye alınan… enerji santrallerinin (…) dağıtım bedeli katkı payını 5,6882krş/kwh’tan 28,2765krş/kwh’a yükselttiğini, davalının müvekkili davacıya haber vermeksizin yapmış olduğu bu artışın müvekkili şirketin projelerinin kredilendirilmesinde büyük zorluklara sebep olduğunu, davalı şirketin yapmış olduğu bu hamlenin “öngörülebilirlilik ilkesine” aykırı olduğunu ve hukuki bir izahının olmadığını, davacı şirketin ürettiği elektriği davalı gibi elektrik dağıtım şirketleri yoluyla satmak zorunda olduğundan davalının bu durumu kendisi lehine fahiş ve haksız bir kâr elde etmek için kullanmaktan çekinmediğini, müvekkili şirketin davalı şirketin bu haksız kâr amacının mağduru olduğunu beyan ederek fazlaya dair her türlü yasal hakları saklı kalmak kaydıyla, davanın kabulüne, davalının davacı müvekkilinden talep ettiği şimdilik 1.000,00 TL tutarında dağıtım bedeli katkı payı borcunun olmadığının, davalının dağıtım bedeli katkı payında yaptığı artışın yasalara ve sözleşmeye uygun olup olmadığının, günün ekonomik koşulları ve diğer hususlar dikkate alınarak adil bir dağıtım bedeli katkı payı miktarının ne kadar olması gerektiğinin ve bu hususlarla bağlantılı olarak davacının davalıya (… enerji santrallerinin dağıtım bedeli katkı payının 5,6882krş/kwh’tan 28,2765krş/kwh’a yükseltildiği tarihten itibaren) fazla ödeme yapıp yapmadığı ile yapmış ise bunun miktarının ne kadar olduğunun tespitine, davacının yapacağı ödeme işlemlerinin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, … tarihli tavzih dilekçesi ile de, dava dilekçesinde bahsi geçen 1.000,00 TL tutarındaki menfi tespit isteminin Ocak/2022 ve Şubat/2022 dönemine ilişkin olduğunu, bu dönemlere ilişkin fatura bedellerinin davalıya ödendiğini, esasen bu döneme ilişkin fatura bedelleri ödendiğinden menfi tespit istemlerinin bulunmadığını, asıl talebinin dağıtım bedeli katkı payındaki artışın yasalara ve sözleşmeye uygun olup olmadığının tespiti ile adil bir katkı payı miktarının ne kadar olması gerektiğinin tespitine ilişkin olduğunu, fazla ödeme tutarının tespitine ilişkin talebin de asli talep niteliğinde olmadığını beyan etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davanın idari yargının görevinde olduğunu, davanın her iki tarafın da ticari işletmesiyle ve bir miktar paranın ödenmesiyle ilgili olduğunu, davacının asıl maksadı ve hukuki yararı fazla ödediğini iddia ettiği bedellerin geri alınması olmasına karşın davacı dava dilekçesinde sadece arabuluculuktan kaçınmak için davasını menfi tespit davası olarak gösterdiğini, fazla ödeme yaptığını ve bu fazla ödeme miktarının tespitini talep eden davacının fazla ödediğini iddia ettiği bedel yönünden istirdat talebi barındırmayan menfi tespit talebinde hukuki bir yararından söz edilemeyeceğini, hukuki niteleme mahkemeye ait olup davanın nihai olarak menfi tespiti değil, fazla ödediği iddia edilep katkı paylarınını miktarının tespiti ile istirdadını amaçlamakta olduğunu, davacı tarafından dava şartı sağlanmadan dava açılmış olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, aksi halde davacının istirdat talebi olmadığına ilişkin açık beyanının alınmasını talep ettiklerini, söz konusu işlemin kendilerine bildirim tarihinden itibaren üç işgünü içerisinde itiraz edebileceğini, davacının görevli tedarik şirketine itiraz etmeden doğrudan dava açmasının mümkün olmadığını, davanın … tarafından onaylanan tarifeye dayalı olarak yapılan faturalandırmalara karşı açılmış bulunduğundan husumetin …’ye yöneltilmesi gerektiğini, davanın belirsiz alacak davası olarak görülmesinin mümkün olmadığını, dava dilekçesinde talep sonucunun açık şekilde gösterilmediğini, mahkemenin …’nın yerine geçerek dağıtım bedeli katkı payını belirleyemeyeceğini, davacı taleplerinin zamanaaşımına uğradığını, davacı taraf şayet tarifelere dayalı bir hak iddiasındaysa öncelikle idari yargıda söz konusu idari düzenlemeyi yapan kuruma karşı dava açması, şayet iptali kararı alabilirse sonra adli yargıda hakkını araması gerektiğini, aksinin kabulünün hukuken mümkün olmayıp hukuk mahkemelerinin, idari mahkemelerinin hatta Anayasa malkemesinin görev ayrımını ortadan kaldırarak her mahkemeye herhangi bir alan sınırlaması olmadan her alanda karar verme yetkisi verilmesinin kabulü anlamına geleceğini, bu durumda hukuki belirsizliğin olacağını, idari yargıda dava açılsa ve tarife iptal edilse bile yine geçmişe dönük talepte bulunulmasının mümkün olamayacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… eda davası açılabilecek hallerde tespit davası açılmasında hukuki yarar yoktur. Somut olayda davacı menfi tespit istemine ilişkin olarak … tarihli tavzih dilekçesi ile ocak/2022 ve Şubat/2022 dönemine ilişkin fatura bedellerinin ödendiğini ifade etmiştir. Bu fatura bedellerinin de ödenmiş olması karşısında davacının isteminin dava tarihine kadarki süreçte davalıya yapılan fazla ödeme tutarının tespitine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Ancak davacının istirdat (alacak) davası açma imkanı varken tespit davası açmasında hukuki yararı yoktur. Her ne kadar davacıya tespit davası açmasındaki hukuki yararının ne olduğunu açıklaması için süre verilmiş ise de davacı yeterli bir açıklama yapmamıştır. Davacı tespit davası soncunda elde edilecek hüküm ile gelecek aylarda fazla ödeme yapılmasının önüne geçileceğini ifade etmektedir. Ancak eldeki davadan böyle bir kazanım elde edilmesi mümkün değildir. Zira, eldeki dava mevcut uyuşmazlık üzerinden değerlendirilmekte olup, ilerde ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkları çözümü mümkün değildir. Bu bakımdan davacının hukuki yararının bulunduğunu bu şekilde açıklaması yerinde görülmemiştir. Anılan nedenlerle, davacının eda davası açma imkanı varken tespit davası açmasında hukuki yararının bulunmadığı kabul edilmiş ve davanın hukuki yarar dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…” gerekçesiyle davanın hukuki yarar dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece, açılmış olunan davada tespit talebinin niteliği ve amacının yanlış değerlendirildiğini, tespit davasında mahkemece hukuki yararın varlığına ilişkin inceleme yapılırken davacının bir hakkı veya hukuki durumunun güncel bir tehlike ile tehdit edilip edilmediği, bu tehdit sebebiyle davacının hukuki durumunun zarara uğrayıp uğramayacağı ve tespit hükmünün bu tehdidi ortadan kaldırılmaya elverişli olup olmadığı hususlarının değerlendirilmediğini, açılan davada davalı ile yapılan sözleşme gereği ödemekle yükümlü olunan dağıtım bedeli katkı payının davalı tarafından haksız ve fahiş olarak arttıldığını, davacı müvekkilinin de davalı ile devam eden sözleşmesi gereği olumsuz şekilde etkilenmemek için kendisine fatura edilen bu bedelleri ödemek zorunda kaldığını, müvekkilin üretmiş olduğu elektrik enerjisini davalının dağıtım sisteminden geçirdiğini, elektrik enerjisinin depolanabilen bir meta olmayıp derhal kullanıma sunulması gerektiğini, bu halde davalı şirketin dağıtım bedelinin ödenmemesi durumunda müvekkilini dağıtım şebekesinden çıkarması ve dolayısıyla müvekkilin işletmesini kullanamaz hale getirmesi durumu ortaya çıkabileceğini, bu durumda dağıtım bedelinin fahiş miktarda artırılması sonucu müvekkilin işletmesinin ticari faaliyetini sürdürmede mevcut ve ciddi bir tehdit ile karşı karşıya olduğunu, açılan davanın amacının müvekkilin içinde bulunduğu bu belirsizliğin giderilmesi olduğunu, davalı ile yapılan sözleşmenin devam etmekte olduğunu, müvekkilin her ay sürekli kendisine haksız olarak kesilen faturaları ödemek zorunda kaldığını, açılan dava ile de mahkemenin vereceği tespit hükmü sonrasında bu uyuşmazlığın müvekkili lehine çözülmesinin amaçlandığını, aksi durumda müvekkilinin her ay fahiş miktarda dağıtım bedelini ödemeye devam etmek zorunda kalacağını, müvekkilinin davalının uyguladığı dağıtım bedeli katkı payının haksız ve fahiş oranda artırıldığını iddia ettiğini ve fakat bu bedeli kendisinin tespit etmek imkanı olmadığından bunu mahkemeden talep ettiğini, eldeki davada mahkemece işin esasına girilerek talepler doğrultusunda delilleri toplanıp değerlendirilmesi ve bilirkişi incelemesi yaptırılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davanın reddine dair hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, yine dava, dava şartı yokluğu nedeniyle reddedildiğinden davalı yararına 160 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken 1.000 TL vekalet ücreti hükmedildiğini beyan ederek ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davalarının kabulünü talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi; Kamu düzenini ilgilendiren konularda resen, diğer yönlerden HMK’nın 355.maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Dosyada mevcut bilgi ve belgelere göre taraflar arasında bağlantı sistem kullanım anlaşması yapıldığı, davacının bu sözleşme kapsamında davalıya dağıtım bedeli katkı payı ödediği anlaşılmakta olup davacı taraf, davalının fahiş ve haksız dağıtım bedeli katkı payı talep ettiğini ileri sürerek dağıtım bedeli katkı payındaki artışın yasalara ve sözleşmeye uygun olup olmadığının, adil bir katkı payı miktarının ne kadar olması gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmektedir. Davacının bu talepleri bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, davalı tarafça dağıtım bedeli katkı payı miktarı hususunda muaraza(çekişme) yaratıldığını iddia ederek bu muarazanın giderilmesini talep ettiği sonucuna varılmaktadır. Hukuk Genel Kurulunun 29.09.2004 tarih, 2004/13-417 E.-2004/442 K.sayılı ilamında da açıklandığı üzere; muarazanın men’i(çekişmenin önlenmesi) davaları, usul hukuku anlamında tespit değil, eda davası niteliğindedir. Bu tür davalarda hem muarazanın(çekişmenin) varlığının tespiti ve hem de onun önlenmesi(men’i) talep edilir. Bu durumda mahkemece davacının talebi hakkında davanın esası hakkında inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile davanın hukuki yarar dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle davacının istinaf başvuru talebinin kabulü ile HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dava dosyasının taraflar arasındaki ihtilaf ile ilgili esasa ilişkin delillerin toplanması ve değerlendirilmesi sonucunda karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının istinaf başvuru talebinin KABULÜ ile Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/10/2022 tarih … Esas … Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince; kararın tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 25/01/2023 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

A.Ç