Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/1695 E. 2023/2036 K. 18.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/03/2022
NUMARASI : Esas Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI :
VEKİLİ : Av.

İSTİNAF EDEN DAVALI :
VEKİLİ : Av
DAVA : İtirazın İptali

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 27/10/2023
YAZIM TARİHİ : 31/10/2023
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan itirazın iptali davasında 30/03/2022 tarihinde tesis edilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karara karşı tarafların istinaf kanun yoluna başvurmaları üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin Konya ili Beyşehir ilçesi …. mahallesinde Petrol istasyonu işlettiğini, borçlu şirket ile veresiye akaryakıt alım satım ticari ilişkisinin olduğunu, ancak borçlu şirketin satın aldığı petrol ürünlerinin bedelini ödemediğini, cari hesaplarından görüleceği üzere müvekkili şirketin borçludan alacaklı olup, borçlu alacak faturaların ekli olduğu muavin defter örneği eklenerek 08/03/2018 tarihinde Konya .. Noterliği … yevmiye ile düzenlenen ihtarnameyle alacağın talep edildiğini, davalı şirket tarafından ihtarnameye cevap ile, fatura içeriklerine itiraz edilmediğini, müvekkili şirket ile aralarındaki ticari ilişkinin kabul edildiğini, müvekkili şirketin ikamet adresinin Konya olduğunu ve icra takibinin yetkili yerde yapıldığını, bu sebeple davalının yetki itirazının reddinin gerektiğini belirterek; davalı şirketin Konya .. İcra Müdürlüğü …. E. takip dosyasına yaptığı itirazın iptaline, davalının %20 oranında kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirket tarafından gönderilen ihtarnameye Antalya … Noterliği … yevmiye numaralı 19.03.2018 tarihli ihtarnamesi ile cevap verdiklerini, müvekkil şirketin faaliyet adresinin Antalya ili olduğunu, yetkili mahkemelerinin Antalya Mahkemeleri olduğunu, ticari ilişkinin meydana geldiği yerin …./Konya olup, yetkili yerin Beyşehir Mahkemeleri olduğunu, HMK madde 6 gereği yetki itirazında bulunduklarını, müvekkil şirket tarafından, davacı şirkete ait petrolden mazot alımı olduğunu ve bu alımlara ilişkin ödemeler gerçekleştirildiğini, müvekkil şirket mazot almaya devam edeceğini düşünerek davacı şirkete fazladan 68.262,67 TL ödeme yaptığını, müvekkil şirketin herhangi bir borcu bulunmadığını, davacı şirket yetkilisi …. olarak gözükmesine rağmen, ….’te bulunan petrole ilişkin tüm işlemlerini …. aracılığıyla yaptığını, bu kişinin davacı şirketin ticari mümessili gibi ve 3. şahıslar ile ticari ilişkide şirket sahibi gibi hareket ettiğini,….ilçesinde sadece müvekkil şirket ile ilgili değil , birçok şirket ile ticari ilişki içerisine girip yapılan ticarete ilişkin çek-senet alıp ve verdiklerini, nakit ödeme alarak ortadan kaybolduklarını, bu hususta, Beyşehir Mahkemelerinde devam etmekte olan birçok şikayet dosyası olduğunu, Beyşehir tevzi müdürlüğüne müzekkere yazılarak davacı şirket, … ve …. hakkında açılmış olan dava ve şikayet dosyalarının celbi ile bunların incelenmesi gerektiğini, davacı şirket tarafından, ….’e verilmiş vekalet olabileceği neticesinde bu hususta mahkeme tarafından araştırma yapılmalı, bankalara davacı şirketin işlemlerinin kim tarafından yapıldığının sorulması gerektiğini, şirket yetkilisinin ve sorumlusunun, şirket adına hareket edenlerin kim olduğunun tespiti için… Jandarma Komutanlığı’na müzekkere yazılmasını ve şirket adına kimlerin yetkili olduğunun tespit edilmesini talep ettiklerini, 2 şirket arasında devam eden birçok mail yoluyla yazışmanın bulunduğunu, bu yazışmalarda davacı şirket cari hesaplarını gönderdiğini, davacı şirkete verilen müşteri çeklerinde….Endüstriyele ödeyiniz ibaresi bulunduğunu, mağdur olan esnaf tanıkların mahkemeye bildirileceğini, ticari defterlerin incelendiği takdirde belirtilen hususların ortaya çıkacağını belirterek; haksız ve kötüniyetli olarak açılan davanın reddine, davacı tarafın %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince “…eldeki davada takip konusu alacağın faturaya dayanması karşısında alacak belirlenebilir (likit) olup kabul edilen miktar yönünden davacı yararına icra inkar tazminatına karar verilmesi gerekmiştir. Öte yandan kısmen ödeme yapılmasına rağmen davalının aleyhinde tümden takip başlatılmış olduğu anlaşıldığından, reddedilen miktar yönünden davacının takibinde haksız ve aynı zamanda kötü niyetli olduğu sonucuna varılmakla,..” gerekçesiyle davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, davalının Konya .. İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibe 482.869,48 TL asıl alacak, 1.071,57 TL işlemiş faiz olmak üzere 483.941,05 TL toplam alacak ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %9 ve ilerde değişmesi halinde değişen oranlarda yasal faiz işletilmek suretiyle devam olunmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine, kabul edilen toplam alacağın %20’sine tekabül eden 96.788,21 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, reddedilen alacağın %20’sine tekabül eden 48.461,68 TL kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; somut olayda uyuşmazlıkta müvekkili şirket ile davalı arasında yazılı cari hesap sözleşmesi bulunmadığını, davalı borçlunun ödemeye ilişkin savunmalarını rasyonel biçimde kanıtlaması gerektiğini, davalı ödeme iddiasını kanıtlayamadığını, faturaya istinaden yapılan takibe vaki itirazda, sadece dayanak faturalar açısından inceleme yapılabileceğini, cari hesap incelemesi yapılamayacağını,
davalı iddiasında ve mahkemenin gerekçeli kararında belirlenen çeklerin arkasındaki ciro çeklerinin müvekkili şirket yetkilisi tarafından ciro edilmediğinden ödeme iddiasının kanıtlanamadığını, bu itirazlara mahkemece itibar edilmeden hüküm kurulduğunu, mahkemenin gerekçeli kararında ödeme olarak kabul ettiği toplam dört adet toplam bedeli 158.203 TL olan çekler olduğunun anlaşıldığını, yani, davacının defterinde kayıtlı olan 30.000 TL bedelli çek haricindeki toplam bedeli 158.203 TL olan çeklerin müvekkili şirket lehine düzenlenmiş ve bu çekler ile ilgili olarak çeklerin tedavüle çıkarılması müvekkili şirket tarafından cirolanmadığından bu ödemelerin kabul edilemeyeceğini, davalının ödemeye ilişkin bir çok çekte aynı ciro silsilesi takip edildiğinden davalının ödeme iddiasının kesinlikle gerçek ile bağdaşmadığını, davalının mahkemenin gerekçeli kararında belirttiği çekleri ….’e verdiklerini …’in ise şirketin vekili olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, ….’in müvekkili şirkette yetkili müdür ve mesul müdür olmadığı gibi sigortalı olarak çalışan kişiye ödeme yapıldığı iddiasının kötü ifa olup, ödeme olarak kabul edilemeyeceğini, ….’in müvekkili şirket adına ahzu kabza yetkisinin bulunmadığını, ancak küçük çapta idari işlerin yapılması noktasında yetkiler verildiğini, müvekkili şirket yetkilileri.. ile …’un tatbiki imza örneklerinin alınarak imza incelemesi yaptırılması ve bu çekler ile ilgili imzanın müvekkili şirket yetkililerine ait olmadığından dolayı davanın tam kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine dair verilen kararın aykırı olduğunu belirterek; ödeme iddialarının yazılı olarak kanıtlanamadığından dolayı davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı şirket defter kayıtlarında geçen 25.07.2017 vadeli ….yevmiye nolu 30.112017 vadeli 30.00,00 TL tutarında müvekkil şirket T-BANK çeki olup, …’e hesap mutabakatı sonrası yanında 30.07.2017 vadeli 40.000,00 TL tutarlı senedin bizzat teslim edildiğini, çek ve senedin aynı anda teslim edildiğine dair …’in kendi el yazısı ile “senet ve çekin aslını cari hesaba mahsuben aldım” yazdığını, ancak bu ödemelerin davacı şirket defterlerine işlenmediğini, davacı tarafından usulüne uygun tutulan defterler mevcut olmadığından delil olarak değerlendirilemeyeceğini, bilirkişi raporunda müvekkil defterleri yanıltıcı olarak kabul edildiğini, davacı şirketin LPG ve benzine fatura kesmediğini, bunun üzerine müvekkil sadece davacının pompadan çıkan LPG ve benzin alımlarına ait yazar kasa fişlerini defterlerine işlemek zorunda kaldığını, usulüne uygun kayıt tutan müvekkil defterlerinin esas alınması gerektiğini, müvekkil şirkete ait defter incelemesinde herhangi bir borç tutarına rastlanmadığını, Garanti Bankası Bakanlıklar/…. Şubesine ait 30/07/2016 tarih … nolu ve 21.000,00 TL bedelli ve … tarafında tahsil edilen çekin 30.07.2016 tarihli olduğunu, Bilirkişi raporu ile 2017 yılı defterlerinde davacı – davalı arası bakiyenin 0 olarak belirlendiğini, çek bedelleri davacı tarafından deftere işlenmemiş olup haksız kazanç sağlanmak amacıyla müvekkilden 2.kez aynı alacağa ilişkin ödeme talep edildiğini, dosya kapsamında toplanan deliller ile …. ve …’ın davacı şirket bünyesinde çalıştığı, vekaletname ile yetkilendirildiği, şirket adına jandarma tutanaklarında imzalarının bulunduğu, şirket adına çek – senet vb. teslim aldığı imzalarının bulunduğu, davacı şirket işverenliğinde SGK girişlerinin bulunduğu, hatta davacının bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde adı geçenlerin şirket çalışanı olduğunun ikrar edilmesi bir arada değerlendirildiğinde davacının beyanlarının kendi içerisinde çeliştiğini, davacının bilirkişi raporuna itiraz dilekçesin “….’in müvekkilim şirkette çalışan olduğu ancak yöneticilik vasfı bulunmadığı,” demek sureti ile …in davacı şirket çalışanı olduğunu ikrar ettiğini, ticari temsilci ile yapılan işlemlerin, temsil edileni bağladığını, yetkisiz temsil söz konusu olsa dahi iyiniyetli 3. kişinin korunduğunu, cari hesap alacağının bölünemeyeceğini, yalnızca faturaların takibe konu edilemeyeceğini beyanla; yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın tümden reddine, davanın tümden reddine bağlı olarak, müvekkili lehine reddedilen alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN EK KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince; “…davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine eksik harç ve gider avansının HMK’nun 344. maddesi gereğince bir haftalık kesin sürede yatırılması için muhtıra düzenlendiği, bu muhtıranın 16/05/2022 tarihinde tebliğ edildiği, bir haftalık kesin süreden sonra 28/05/2022 tarihinde harç ve gider avansının yatırıldığı anlaşılmakla,…” gerekçesiyle istinaf harçları ve gider avansı süresi içerisinde yatırılmadığından HMK 344. maddesi gereğine davacı vekilinin istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına şeklinde karar verilmiştir.
Davacı vekili ek karara yönelik istinaf dilekçesinde özetle; 09/05/2022 tarihli istinaf dilekçesini tekrarla; HMK Madde 345’te “(1) İstinaf yoluna başvuru süresi iki haftadır. Bu süre, ilamın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlar.” denildiğini, HMK Madde 91 de “(1) Süreler, taraflara tebliğ tarihinden veya kanunda öngörülen hâllerde, tefhim tarihinden itibaren işlemeye başlar.” denildiğini, bu hususta Yüksek Mahkeme 11. HD 11.09.2019 T. E. 2018/3559, K. 5283 sayılı kararının olduğunu, somut olayda gerekçeli kararın 09/05/2022 tarihinde tebliğe çıkartıldığı, öte yandan 17/05/2022 tarihinde okunduğu kabul edildiğinde bile 25/05/2022 tarihinde yatırılan istinaf harcı süresinde olup, Konya .. Asliye Ticaret mahkemesinin yerinde olmayan istinaf başvurusunun reddine dair kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, faturaya dayalı takibe icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacı tarafından davalıya karşı Konya .. İcra Müdürlüğünün ….Esas sayılı dosyası ile 38 adet faturaya dayalı olarak 691.462,79 TL asıl alacak ile 34.786,68 TL işlemiş faiz toplamı 726.249,47 TL üzerinden ilamsız takip yapıldığı, davalının yasal süresi içerisinde icra dairesinin yetkisine borca ve faize itiraz ettiği, İcra Müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verildiği, takibin devamının sağlanması için eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davacının istinaf talepleri yönünden;
6100 sayılı HMK’nın harç ve giderlerin yatırılması başlıklı 344.maddesinde “İstinaf dilekçesi verilirken, istinaf kanun yoluna başvuru için gerekli harçlar ve tebliğ giderleri de dâhil olmak üzere tüm giderler ödenir. Bunların hiç ödenmediği veya eksik ödenmiş olduğu sonradan anlaşılırsa, kararı veren mahkeme tarafından verilecek bir haftalık kesin süre içinde tamamlanması, aksi hâlde başvurudan vazgeçmiş sayılacağı hususu başvurana yazılı olarak bildirilir. Verilen kesin süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde, mahkeme başvurunun yapılmamış sayılmasına karar verir. Bu karara karşı istinaf yoluna başvurulması hâlinde, 346 ncı maddenin ikinci fıkrası hükmü kıyas yoluyla uygulanır.” hükmünün yer aldığı, karara karşı istinaf yoluna başvuran davacının istinaf harç ve giderlerini yatırmadığı, Mahkemece HMK 344. Maddesi gereğince davacıya eksik istinaf harç ve giderlerini yatırmak üzere 1 haftalık kesin süre verildiği, muhtıranın davacı vekiline 16/05/2022 tarihinde tebliğ edildiği, davacının 1 haftalık kesin süre geçtikten sonra 28/05/2022 tarihinde istinaf harçlarını yatırdığı, davacının kesin süre içerisinde istinaf harçları ile gider avansını yatırmadığı anlaşılmakla; mahkemece ek karar ile davacının istinaf talebinin reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. Bu nedenlerle HMK 353/1.b.1 maddesi gereğince davacının ilk derece mahkemesince verilen istinafın reddine ilişkin ek kararına karşı yaptığı istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Davalının istinaf talepleri yönünden;
İspat yükü ile ilgili genel kuralı düzenleyen TMK’nın 6. maddesine göre; “Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” İspat yükü kenar başlıklı HMK’nın 190. maddesine göre; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”
Belirtilen yasa hükümleri karşısında, alacağın tahsili için girişilen icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasında kural olarak ispat yükü davacı alacaklıya aittir. Bununla birlikte itirazın iptali davasında davalı borçlunun ödeme savunmasında bulunması ya da borcu ortadan kaldıran diğer itirazları ileri sürmesi halinde ispat yükü yer değiştirecek ve davalıya geçecektir.
6100 sayılı HMK’nın 222.maddesinde “(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. (3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. (4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır….” hükmünün yer aldığı,
Türk Ticaret Kanunu’nun 21. maddesine göre fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişki olgusunun bulunması gerekir. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağın mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin varlığı gerekir.
Bir başka anlatımla, faturaya tebliğ tarihinden itibaren sekiz gün içinde (mücerret) itiraz edilmemiş olması hâli, sadece o faturanın -miktar ve fiyat yönünden- münderecatını kabul anlamını taşır, yoksa o faturada yazılı malın alıcıya mutlaka, daha önce teslim edilmiş olduğu anlamına gelmez; satıcının faturada yazılı malı alıcıya veya kanuni temsilcisine teslim ettiğini ayrıca ispat etmesi zorunludur (Doğanay, İ.: Ticari Alım-Satım Akdi ve Nevileri, Ankara 2003, s:52, Doğanay,İ: Faturanın Kapatılması, Delil Olma Özelliği ve Faturaya İtiraz Aylık Yaklaşım Dergisi Sayı 4, Nisan 1993, s:8-13).
6098 sayılı TBK’nın 102. maddesinde “Kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme,muaccel borç için yapılmış olur. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur.” hükmünün yer aldığı,
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17/09/2019 tarih 2017/19-824 Esas 2019/885 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; İtirazın iptali davasının icra takibine sıkı sıkıya bağlı olup, faturaya dayalı olarak icra takibinin yapıldığı, davacının takipte cari hesap ilişkisine dayanmadığı nazara alındığında, faturaların ödendiğini ispat yükü davalı üzerindedir.
Mahkemece tarafların ticari defterleri üzerinde inceleme yaptırılarak bilirkişilerden rapor aldırılmış, bilirkişiler raporlarında her iki tarafın ticari defterlerinin usule uygun şekilde tutulduğunu bildirmişler, davacının ticari defterleri üzerinde inceleme yapan bilirkişi ….’ın raporunda, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 2017 yılına ait faturalara ilişkin olduğu, buna göre 753.672,48 TL fatura karşılığı davalının toplam 112.600,00 TL ödeme yaptığı, ödemeler mahsup edildiğinde davacının bakiye alacağının 641.072,48 TL olduğu bildirilmiş; davalının ticari defterleri üzerinde inceleme yapan bilirkişi….’ın raporunda ise dava konusu edilen dönemde takibe konu faturaların davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davalının defterlerine göre davacının alacağı bulunmadığı bildirilmiştir.
Takibe konu faturalar her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olup, bilirkişi raporları arasındaki farklılığın; davalının defterleri üzerinde inceleme yapan bilirkişinin cari hesap ilişkisine göre hesap yapmasından ve davalı defterleri üzerinde inceleme yapan bilirkişinin davalı şirketçe, davacı şirketin temsilcisi gibi hareket ettiği ileri sürülen ….’e borca mahsuben çek ve senetlerle yapıldığı bildirilen ödemeleri de mahsup etmesinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Davalının keşidecisi, davalının lehtarı olduğu T-Bank tarafından verilme 30/11/2017 keşide tarihli 30.000 TL’lik çekle yapılan ödemeler her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olup, bu konuda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davalı, çek ve senetlerle davacıya başka ödemeler yaptığını iddia etmekte olup, davalının davacıya yaptığını iddia ettiği çek ödemelerine ilişkin ilgili bankalara yazılan müzekkerelere cevap verildiği, gelen yazı cevaplarından Vakıfbank …. Şubesince verilme … numaları 10/05/2017 keşide tarihli 38.203 TL’lik; Denizbank … şubesince verilme …. numaralı 05/07/2017 keşide tarihli 50.000 TL’lik; aynı bankaca verilme …. numaralı 15/09/2017 keşide tarihli 20.000 TL’lik ve Denizbank …. şubesince verilme ….numaralı 31/07/2017 keşide tarihli 50.000 TL’lik çeklerin hamile ödendiğinin bildirildiği, Denizbank … şubesince verilme çekin müşteri çeki olarak davalıdan ciro ile davacıya devredildiği, diğer çeklerin keşidecisinin davalı, lehtarının davacı olduğu anlaşılmıştır. Buna göre mahkemece, davacının ticari defterlerinde kayıtlı olmayan toplam 158.203 TL tutarındaki çeklerle yapılan ödemelerin davacının alacağından mahsubunun yapılması yerindedir.
Davalı, davacı şirketin temsilcisi gibi hareket eden ….’e senetlerle ve başka çeklerle de ödeme yaptığını iddia etmekte ise de, senet/bonolarla yapıldığı bildirilen ödemelerin yapıldığının veya davalının dosyaya sunduğu bonoların takibe konu faturalardan kaynaklı borca mahsuben davacıya iade edildiğinin yazılı delillerle ispatlanamadığı, ödeme yapıldığı iddia edilen bir kısım çeklerin ödemelerinin fatura tarihlerinden önce olduğu, bir kısım çeklerde davacının lehtar, hamil veya ciranta olarak yer almadığı, bir kısım bonoların lehtar kısmının boş olduğu görülmekle, davalı bu ödemelerin yapıldığına ilişkin iddiasını ispatlayamamıştır.
Ancak davacının 06/04/2017 ve sonrasında düzenlenen 39 adet faturaya dayalı olarak takip yaptığı, davacının ticari defterleri üzerinde inceleme yapan bilirkişinin raporunda taraflar arasındaki ticari ilişkinin 10/02/2017 tarihinde başladığı kabulü ile bu tarihten itibaren düzenlenen tüm faturalar yönünden inceleme yaptığı, bilirkişinin 10/02/2017 tarihi ile 31/03/2017 tarihi arasındaki toplam 148.002,15 TL tutarındaki 6 adet faturayı da dikkate alarak hesaplama yaptığı anlaşılmakla, mahkemece rapor hükme esas alınarak karar verilmişse de 06/04/2017 tarihinden sonraki 39 adet faturadan kaynaklı 605.670,33 TL’lik alacağından, ticari defterlerde görünen 112.600 TL ödeme ve çeklerle yapılan 158.203,00 TL mahsup edildiğinde davacının 334.867,33 TL asıl alacağı bulunduğu, davacının 27/03/2018 temerrüt tarihi ile 05/04/2018 takip tarihi arasındaki dönem yasal faiz alacağının ise 753,45 TL olduğu, mahkemece eksik araştırma ve hatalı olarak düzenlenen bilirkişi raporuna göre karar verildiği anlaşılmakla davalının istinaf talebinin kabulüne, eksikliklerin giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden HMK 353/1.b.2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak dairemizce davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A) Davacının istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
1-Alınması gereken 269,85 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,15‬ TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
2-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
B) Davalının istinaf başvuru talebinin KABULÜ ile; Konya . Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/03/2022 tarih … Esas … Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
1-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yatırılan 8.264,50 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
2-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf yoluna başvuru harcı ile 65,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 285,70 TL istinaf yargılama giderlerinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflara ücreti vekalet taktirine yer olmadığına,
C) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.2 maddesi gereğince davacı talebi ile ilgili YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA,
1-Davanın kısmen kabulü ile; davalının Konya .. İcra Müdürlüğünün …. Esas sayılı dosyasından yapılan takibe vaki itirazının kısmen iptali ile takibin 334.867,33 TL asıl alacak, 753,45 TL işlemiş yasal faiz olmak üzere 335.620,78 TL üzerinde devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Kabul edilen alacağın %20’si oranında hesap edilen 67.124,15 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Alınması gereken 22.822,21 TL harçtan peşin ve tamamlama harcı olarak alınan 8.771,57 TL harcın mahsubu ile bakiye 14.050,64 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, davacı tarafça yatırılan toplam 8.771,57 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince kabul edilen miktar üzerinden belirlenen 52.343,12 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince reddedilen miktar üzerinden belirlenen 60.594,30 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Kabul ve red oranına göre davacı tarafından yapılan 35,90 TL başvuru harcı, 1.300,00 TL bilirkişi ücreti, 5,20 TL vekalet suret harcı, 314,00 TL keşif harcı, 425,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 2.080,1‬0 TL yargılama giderinden 961,30 TL’ sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Kabul ve red oranına göre davalı tarafından yapılan 1.000,00 TL bilirkişi ücreti, 438,80 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 1.438,80 TL yargılama giderinden 773,90 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalan kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
8-HMK’nın 333 ve HMKGAT’nin 5/1. maddeleri gereğince yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının gider avansını yatıran tarafa iadesine,
D) Konya .. İcra Dairesi’nin …. Esas sayılı icra dosyası üzerinden tehiri icra talebi ile ilgili İİK’nın 36/5 maddesi gereğince yatırılan teminatın yatırana iadesine,
E) İlk derece mahkemesince 21/06/2022 tarihinde yazılan harç tahsil müzekkeresinin bila infaz iadesinin ilk derece mahkemesince istenmesine,
F) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin dairemiz tarafından yapılmasına,
G) Kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde; dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince; taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine 27/10/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan
e-imzalıdır
Üye
e-imzalıdır
Üye
e-imzalıdır
Katip
e-imzalıdır