Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/1686 E. 2023/2526 K. 21.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/09/2022
NUMARASI : Esas Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI :
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : i.
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 21/12/2023
YAZIM TARİHİ : 25/12/2023
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin .. Esas sayılı dosyası ile açılan tazminat davasında 13/09/2022 tarihinde tesis edilen davanın reddine ilişkin karara karşı davacının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile dava dışı ….’ün 10/05/2018 tarihinde karşıklı olarak 15/05/2018-15/06/2018 tarihleri arasında Konya Büyükşehir Belediyesi’nin iftar verilmesi işini ortaklaşa yürütmek amacı ile sözleşme imzaladıklarını, sözleşme gereğince müvekkilinin dava dışı ….’ün sorumlu olduğu sözleşme kapsamında yer alan 3 merkez ilçe ve 10 ilçe sınırları içerisinde yemek hizmeti verilmesi işini üstlendiğini, müvekkilin ilgili sözleşme gereğince 2018 ramazan ayı içerisinde toplamda 225.000 kutu (225.000 kişilik) yemek işini sözleşme gereğince yerine getirmek için pek çok ön hazırlık yaptığını, davalı şirkete 118.455,28 TL bedelli malzeme (pirinç, süt, irmik, meyve suyu, yağ, yumurta, hindistan, cevizi, nohut) siparişi verdiğini, yemek hizmeti vermesinin 2. günü zehirlenme vakalarının ortaya çıktığını, olayın karakola ve savcılığa intikal etmesi üzerine müvekkilin yemek hizmeti sözleşmesine son verildiğini, yapılan inceleme neticesinde zehirlenme vakalarının kavurmalı pilav ve yoğurt çorbası içerisinde bulunan pirinçten kaynaklı bacillus cereus bakterisi nedeniyle meydana geldiğinin anlaşıldığını, davalı firmadan yaklaşık 2 ton pirinç siparişi alan müvekkilinin 3 günlük yemek hizmeti için ilgili pirincin 1.5 tonunu kullandığını, ilgili pirinç nedeni ile zehirlenme yaşanması nedeni ile yemek hizmetine devam edemeyen müvekkil cezai sorumlulukla karşı karşıya kaldığı gibi maddi olarak da ciddi zarara uğradığını, ayrıca Tarım İl Müdürlüğü tarafından davacıya kesilecek olan cezanın da ödenmesi durumunda kalınacağını belirterek; tahkikat sonucunda müvekkilinin uğramış olduğu zararın değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere şimdilik 25.000 TL maddi tazminat ile 15.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin dava dışı …. ile sözleşme yaptığını, müvekkil şirket ile davacı şirketin imzalamış olduğu herhangi bir sözleşme bulunmadığını, müvekkil şirketin davacı şirkete pirinç satım tarihinin 16/05/2018 olduğunu, söz konusu sözleşmenin ise 22/05/2018 tarihinde imzalandığını, davacı şirketin toptan gıda işi ile uğraşan bir firma olduğunu, davacı şirkete 16/05/2018 tarihli fatura ile 1500 kg, 19/05/2018 tarihli fatura ile de 2000 kg olmak üzere toplamda 3500 kg pirinç sattığını, müvekkil şirketin bu princi 25/04/2018 tarihinde Çorum’da mukim …. Ticaret isimli bir firmadan fatura karşılığında satın aldığını, müvekkil şirket satın aldığı bu prinçleri yemek işi ile uğraşan çeşitli firmalara sattığını, müvekkil şirketin bu satmış olduğu pirinçlerden en ufak bir şikayet almadığını, müvekkil şirketin satmış olduğu pirinçler zehirli olsaydı, yemek verilen ilk gün zehirlenme vakalarının ortaya çıkacağını, zehirlenme vakasının müvekkilin satmış olduğu pirinçten kaynaklandığı iddiasını kabul etmediklerini, yemeklerin ısıtma işlemi ve saklama koşulları gibi bir çok faktörün zehirlenme nedeni olabileceğini, ayrıca zehirlenmeye sebep olan pirinçlerin müvekkil şirketten alınan pirinçler olduğunun da kesin olmadığını, zehirlenme olayından 20 gün sonra KLD firmasına yaptırılan tahlil sonuçları ile müvekkil şirket arasında bağlantı kurulmasının da mümkün olmayacağını, ayrıca uygun olmayan koşullarda ve ruhsatsız bir yerde yemeklerin hazırlandığı hususunda tanıklarının bulunduğunu, hiç kimsenin kendi kusurundan da yararlanamayacağından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince; “…davacı ile dava dışı ….’ün aralarında yaptıkları sözleşme kapsamında, davacının davalı şirketten pirinç, süt, irmik, meyve suyu, yağ, yumurta, hindistan, cevizi ve nohut satın aldığı, alınan malzemeler ile yapılan yemekler nedeniyle insanların zehirlendiği, davalı şirketten alınan malzemelerden kaynaklı davacı şirketin zarar ettiğinden bahisle mahkememizde zararın tazminine yönelik maddi ve manevi tazminat davası açıldığı, mahkememizce alınan bilirkişi raporlarının denetime elverişli ve hüküm kurmaya yeterli olduğu, bilirkişi heyeti tarafından sunulan rapor, Konya Valiliği İl Tarım ve Orman Müdürlüğünün 18.03.2020 tarihli yazısı ve dosyada bulunan belgeler incelendiğinde; davacının yemeğin yapıldığı tarihte yemek yapmaya uygun ruhsatının olmadığı, tanık beyanlarından ve dosyadaki delillerden anlaşıldığı üzere, davacı tarafından davalıdan alınan pirince ait şahit numunenin bulunmadığı ve pirincin alındığı tarihte yapılmış bir analizin dosyamıza yansımadığı, her ne kadar daha sonraki tarihlerde pirinç ve yapılan yemekler üzerinde analizler yapılmış ise de Konya Valiliği İl Tarım ve Orman Müdürlüğünün 18.03.2020 tarihli yazı ekinde yer alan 21.05.2018 tarihli … seri nolu resmi kontrol raporu incelendiğinde, üretim alanının dışarı açılması, bulaşıkhanenin fiziksel olarak üretim alanından ayrılmadığı, tuvaletin direkt üretim alanına açıldığı, yemeklerin, çiğ malzemelerin ve ambalaj malzemelerin hepsinin bir arada depo alanında saklandığı, işletme hakkında hijyen esaslarına aykırılıktan işlem yapılacağı yönünde tespitte bulunulduğu, ayrıca bilirkişi heyeti tarafından sunulan 08.03.2021 tarihli rapor incelendiğinde; “Davaya konu yemekte kullanılan pirinçten kaynaklandığı ileri sürülen zehirlenmenin tam olarak kullanılan malzemeden veya saklama, ısıtma ve paketleme gibi sorunlardan kaynaklanabileceği gibi, davalı şirketten alındığı iddia edilen pirinç ile yemek yapıldığı ve kullanıldığı da tam olarak belirlenememesi, alınan pirinçlerin yemek yapımından önce kalite ve tahlil edildiğine dair bir delilin dosya içinde mevcut olmaması, davacı şirketin yemek yaptığı (üretim yapılan yerin) ruhsatının 24.05.2018 tarihinde Karatay ilçe Tarım Orman Müdürlüğünün …. iletme kayıt belgesi ile alındığı. Çalışan işçilerin azlığı (2 kişi) iş güvenliği mevzuatı gereğince müessesede Gıda Mühendisinin olup olmadığının belirlenmediği, saklama ve yemek organizasyonunda kullanılan plastik kaplardaki yemeklerin saklama süresi dikkate alındığında davada davacı şirketin gerekli özeni göstermediği” yönünde tespitte bulunulduğu, bu tespitler muvacehesinde davaya konu zehirlenme kaynağı olarak gösterilen pirinçlerin davalıdan alındığı anda 28157 Türk Gıda Kodeksi Mikrobiyolojik Kriterler Yönetmeliğinde belirlenen kriterlere uygun olmadığı hususunda yeterli delil bulunmaması, davacının söz konusu pirinçleri uygun şekilde muhafaza ettiğine ilişkin mahkememizde kanaat oluşmaması….” gerekçesiyle davacının maddi ve manevi tazminat davasının reddine, karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece red sebebine gerekçe olarak 08.03.2021 tarihli bilirkişi raporu ve pirinçlerin müvekkil tarafından uygun muhafaza edildiğine dair kanaat oluşmamasının gösterildiğini, müvekkilinin Selçuklu Kaymakamlığı İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünden …. işletme kayıt numarası ve 24.05.2008 tarihinde Karatay kaymakamlığı İlçe Tarım Müdürlüğünden … numaralı işletme kayıt belgesinin olduğunun tespit edildiğini, kaldı ki müvekkil tarafından ilgili işletme deposunda pirinç, süt, irmik, meyve suyu, yağ, yumurta, hindistan, cevizi, nohut, yoğurt, et gibi pek çok ürünün muhafaza edildiğini, ancak bacillus cereusun bakterisinin yalnızca pirincin kullanıldığı yemeklerde çıktığını, müvekkilin yaptığı yemeklerden zehirlenme tipinin kusma tipi olduğunun belirtildiğini, bilirkişi raporunda Bacillus cereus tipi zehirlenmenin iki türlü olduğunu, diyare tipi zehirlenmenin mısır, nişasta, patates püresi, sebzeler, kıyma, et gibi ürünlerden, kusma tipi zehirlenmenin sadece pirinç ve pirinçli mamullerden olduğunun ifade edildiğini, mahkemece müvekkilin talep ve itirazları değerlendirilmeden karar verilmiş ise de müvekkilin uğradığı zararın tespiti noktasında da eksiklik bulunduğunu, mahkeme ara kararında müvekkilin kar kaybı ile ilgili bilirkişi raporu talep edilmişse de kar zarar hesabı yapılamadığı gibi pirinç yönü ile de net ve anlaşılır bir rapor alınmadığını, mahkemece gıda mühendisi tarafından eksik bilgilendirme ile değerlendirilen rapor hususunda yeni ve açıklayacı net bir rapor istenmediğini, ayrıca dinlenen tanık beyanlarından yemekte kullanılan pirincin paletler halinde paketli geldiği ve hangi şartlarda korunduğu bilinmediğini, pirincin müvekkil işletmede ne kadar süredir bulunduğu ile ilgili bir araştırma yapılmadığını, müvekkil tüm pirinci tek bir seferde almadığını, bu sebeple uzun süre müvekkile ait işletmede kalmadığını, davalı firma tarafından 19.05.2018 tarihinde 2 ton 16.05.2018 tarihinde 1.5 ton olmak üzere pirinç gönderildiğini, müvekkilce 30.05.2018 tairihinde iade faturası kesilerek 1,950 kg davalıya iade edilmiş geri kalanı ise 16-17-18 mayıs tarihlerinde yemekte kullanıldığını, mahkemece müterafik kusur yönünden bir değerlendirme yapılmadığını, müvekkilin ön hazırlık yaptığı ve en çok zarara uğradığı ambalaj ürünü ve kasapla yapılan sözleşme gereğince yapılan et alımı hususunda bilirkişi raporunda hesaplama yapılmadığını ve itirazları dikkate alınmadığını belirterek; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava ayıplı satıştan kaynaklı maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Ticari satış ve mal değişimi başlıklı 6102 sayılı TTK. 23/1 maddesinde; özel hükümler saklı kalmak şartıyla, tacirler arasındaki satış ve mal değişimlerinde TBK.’nın satış sözleşmesi ile mal değişim sözleşmesine ilişkin hükümlerin uygulanacağı buna göre malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmesi gerektiği, açıkça belli değilse alıcının malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde inceleyip veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlü olacağı, diğer durumlarda, TBK. 223. maddesinin ikinci fıkrasının uygulanacağı düzenlenmiştir.
6098 sayılı TBK. ayıba karşı tekeffülü düzenleyen 219. maddesine göre “Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.” düzenlemesi mevcuttur.
6098 sayılı TBK. 222. maddesinde ise; satıcının, satış sözleşmesinin kurulduğu sırada alıcı tarafından bilinen ayıplardan sorumlu olmayacağı, satıcının, alıcının satılanı yeterince gözden geçirmekle görebileceği ayıplardan da, ancak böyle bir ayıbın bulunmadığını ayrıca üstlenmişse sorumlu olacağı düzenlenmiştir.
6098 sayılı TBK. 223/2 madde hükmünde ise alıcının gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal etmesi halinde, satılanı kabul etmiş sayılacağı, ancak satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hükmün uygulanmayacağı, bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmesi gerektiği; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılacağı düzenlenmiştir. Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 22/01/2019 tarih 2017/2463 Esas 2019/362 Karar sayılı ilamında da belirtildiği aracın yetkili servise götürülmesi halinde ayıp ihbarı yapılmış sayılacaktır.
Davacı, davalıdan satın almış olduğu pirinçlerin ayıplı olduğu, pirinç ve yoğurtlu çorba yemekleri nedeniyle kullanıcılarda zehirlenmeler meydana geldiğini iddia etmekte; davalı ise satılan malların ayıplı olmadığını savunmaktadır.
Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın somut olayın özelliklerine uygun olarak belirlendiği, yargılamanın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda belirtilen usullere uygun olarak yürütüldüğü, taraflarca gösterilen hükme etki edecek delillerin usulüne uygun olarak toplandığı, toplanan delillere ve özellikle Dairemizce usul ve yasaya uygun görülen bilirkişi raporuna göre; dava dışı …. ile Konya Büyükşehir Belediyesi arasında, …. tarafından 2018 yılı Ramazan ayı için iftar yemeği hizmeti verilmesinine yönelik 22/05/2018 tarihli hizmet alım sözleşmesi düzenlendiği, sözleşmenin 15. Maddesi ile yapılacak işte alt işverenin çalıştırılmayacağının kararlaştırıldığı, ilgili sözleşmeden önce 10/05/2018 tarihinde dava dışı …. ile davacı arasında “İş Ortaklığı Sözleşmesi (Hizmet)” başlıklı sözleşme düzenlendiği, her ne kadar sözleşme iş ortaklığı sözleşmesi adı altında düzenlenmiş ise de sözleşmenin alt işverenlik sözleşmesi niteliğinde olduğu, sözleşmenin 2.ci maddesi ile dava dışı ….’ün Konya Büyükşehir Belediyesinden alacağı iftar yemeği hizmetinin birlikte yürütüleceğinin kararlaştırıldığı, davacının bu kapsamda davalı şirketten dava konusu edilen pirinç, süt, irmik, meyve suyu, yağ, yumurta, hindistan, cevizi ve nohut satın aldığı, alınan malzemelerle yapılan yemeklerden yiyen kişilerin zehirlendiği, her ne kadar davacı davalıdan aldığı ürünlerin ayıplı olması nedeniyle zehirlenme vakalarının meydana geldiğini iddia etmişse de, bilirkişi incelemesinin kullanılan yemeklerden alınan numuneler üzerinde yapıldığı, bilirkişinin raporunda zehirlenme vakalarının kullanılan ürünlerde mevcut olduğu iddia edilen ayıptan kaynaklanabileceği gibi bu ürünlerle yapılan yemeklerin yapım, saklanması, ısıtılıp yeniden servis edilmesi, hijyenik ortamda yemeklerin hazırlanmaması vs.. nedenlerden de kaynaklanabileceğini bildirdiği, bilirkişi raporunda zehirlenmelerin sebebinin genellikle daha önceden kalan yemeklerin ısıtılıp tekrar servis edilmesinden kaynaklanabileceğinin mütalaa edildiği, keza Konya Valiliği İl Tarım ve Orman Müdürlüğünün 18/03/2020 tarihli yazı ekindeki resmi kontrol raporunda, üretim alanının dışarı açıldığı, bulaşıkhanenin fiziksel olarak üretim alanından ayrılmadığı, tuvaletin direkt üretim alanına açıldığı, yemeklerin, çiğ malzemelerin ve ambalaj malzemelerinin hepsinin bir arada saklandığının bildirildiği, tanık sıfatıyla dinlenen ….’ün duruşmadaki beyanında, yemeklerde kullanılan pirinçlerin bir kısmının davalı şirketten satın alınan ürünler olduğu, bir kısmının ise kendisinin elinde bulunan ürünler olduğunu bildirdiği, davacının yapmış olduğu yemeklerde kullanılan pirinçlerin tamamının davalıdan alınan ürünler olmadığı gibi zehirlenme vakalarının davalıdan satın alınan pirinçlerden kaynaklandığının ispatlanamadığı, açıklanan nedenlerle davacının ileri sürdüğü istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı, mahkemece delillerin takdirinde ve yasa kurallarının olaya uygulanmasında bir isabetsizlik görülmediği, davanın reddine ilişkin kararda kamu düzenine aykırı herhangi bir husus bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacının istinaf başvuru talebinin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 269,85 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,15‬ TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4-İstinafa başvuran davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4.maddesi gereğince kararın dairemiz tarafından tebliğe çıkarılmasına,
6-Dava dosyasının temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince; taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine 21/12/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır