Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/1584 E. 2022/2013 K. 29.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/12/2019
NUMARASI : … Esas … Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : … – (T.C Kimlik No: … )
VEKİLİ : Av. …

İSTİNAF EDEN
DAVALILAR :1-…
:2-… – (T.C. Kimlik No: …)
:3-… – (T.C Kimlik No: … )
:4-… – (T.C Kimlik No: … )
VEKİLİ :Av. …
DAVALI/MÜTEVEFFA :5-… – (T.C. Kimlik No: …)
TASFİYE MEMURU :… (T.C Kimlik No: … )

:6- … (Davadan önce ölmüştür)
DAVA : Şirket Ortağı Olunmadığının Tespiti, Alacak, Manevi Tazminat

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 29/11/2022
YAZIM TARİHİ : 05/12/2022
Davacı tarafından, davalılar aleyhine Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan şirket ortağı olunmadığının tespiti ve alacak davasında … tarihinde tesis edilen karara karşı davacı ile bir kısım davalıların istinaf kanun yoluna başvurmaları üzerine dairemizce yapılan inceleme sonucunda verilen 19/10/2021 tarih … Esas … karar sayılı kararın Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin … tarih … Esas … Karar sayılı ilamıyla bozularak dairemize iade edildiği anlaşılmakla, dosya incelendi;

DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacı tarafın yüksek faiz getireceği ve istendiği an geri ödeneceği garantisi ile davalı tarafa para verdiğini, müvekkili davacı tarafa yatırdığı para karşılığı belge verildiğini, bu parasının müvekkili davacı tarafa iadesinin gerektiğini ancak müvekkili davacı tarafın verdiği paraları geri istemesine rağmen davalı tarafça müvekkili davacı tarafın parasının iade edilmediğini, davalı tarafın Bankacılık Kanunu ‘na aykırı şekilde mevduat topladığını, SPK ‘na aykırı olarak aracılık faaliyetinde bulunup hisse senetlerini halka arz ettiğini, davalı şirket veya şirketlerin yöneticilerinin vs. cürüm işlemek amacıyla çete oluşturmak vs. suçlarından değişik ceza dava dosyalarında yargılandıklarını, birçok devlet kuruluşunca davalı tarafın denetlendiğini ve denetlemelere ilişkin birçok rapor düzenlendiğini, davalı şirket veya şirketlerin ticari defterlerinin de usulüne uygun tutulmadığından bahisle diğer davalı gerçek kişilerin de şirket veya şirketlerin yöneticilerinden olması nedeniyle müvekkili davacı tarafı zarara uğrattıklarından ve müvekkili davacı tarafa karşı sorumlu olduklarından da bahisle müvekkili davacı taraf ile davalı taraf arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitine ve ayrıca davalı tarafa verilen para nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 6.000,00 TL alacağın istirdatı ve 40.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 46.000,00 TL nin faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP: Davalılar …, …, … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın hem … A.Ş. ‘nin hem de … A.Ş. ‘nin pay defterinde kayıtlı ortak olduğunu, TTK 417. maddesi gereğince şirket pay defterinde kayıtlı hisse senedi sahibi olması nedeniyle davacı tarafın şirket ortağı sıfatını kazandığını, TTK nun 329 ve 405. maddeleri gereğince şirket ortaklarının hisse bedellerini şirketten geri istemesinin mümkün olmadığı gibi şirketin de kendi paylarını temellük etmesinin (edinmesinin) de mümkün olmadığını, davacı tarafın şirket ortağı olduğuna dair elinde halen varsa hamiline hisse senetlerini üçüncü şahıslara devretme hakkının olduğunu, davacı tarafın müvekkili şirkete veya şirketlere her an geri alabileceği garantisi ile para verdiğine ilişkin iddianın gerçek olmadığını, bu iddianın bağlayıcı yazılı belge ile ispat edilmesi gerektiğini, müvekkili şirket veya şirketlerin davacı taraftan para almadığını, davacı tarafın dayandığı belge veya belgelerdeki imzaların müvekkili şirketle veya şirketlerle hiç bir ilgisinin olmadığını, belge veya belgelerdeki imza veya imzaların müvekkili şirket veya şirketlerin yetkililerine ait olmadığını, belge veya belgelerin içeriğini kabul etmediklerini, bu belge veya belgelerde dahi şirket hisse senedi alındığının yazılı olduğunu, bu belge veya belgelerin delil değerinin olmadığını, davacı tarafın hata veya hileye maruz kaldığı ile ilgili talep ve beyanlarının Borçlar Kanununun 31. maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle dinlenemeyeceğini, kaldı ki müvekkili şirketin veya şirketlerin davacı tarafa yönelik hata veya hile olgusu içerir bir davranışının olmadığını, davacı tarafın müvekkili şirkete veya şirketlere her hangi bir para vermediğini, sunulan delillere göre davacı tarafın şirket paylarını üçüncü kişilerden edindiğini, davacı tarafın iyi niyet kurallarına aykırı davranarak işbu davayı açtığını, davacı tarafın üçüncü kişilerden aldığı şirket hisseleri nedeniyle şirketin kâr ve zararına ortak olduğunu, iyi niyet kurallarına aykırı davranamayacağını, ayrıca Borçlar Kanununun 126. maddesi gereğince şirket ile ortaklar arasındaki davaların 5 yıllık zaman aşımı süresine tabi olduğunu, varsa davacı tarafın dayandığı belgelerde geçen düzenleme tarihinden veyahut bir an için iddianın doğruluğu halinde bile iddiaya konu paranın verildiği tarihten dava tarihine kadar zaman aşımı süresinin geçtiğini, hatta olayda uygulanması mümkün olmayan sebepsiz zenginleşme ile ilgili Borçlar Kanununun 66. maddesindeki bir yıllık ve on yıllık zaman aşımı sürelerinin de geçtiğini, yine haksız fiiller ile ilgili zaman aşımı süresinin dahi geçtiğini, davacı tarafın iddialarını yazılı delille ispat etmesi gerektiğini, kaldı ki müvekkili şirketten veya şirketlerden döviz olarak para istenemeyeceği gibi faiz de istenemeyeceğini, davacı tarafın tüm iddia ve taleplerinin hak düşürücü süre ve zaman aşımına uğradığından bahisle davanın öncelikle hak düşürücü süre veya zaman aşımı yönlerinden bunlar olmadığında esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “..Resmi Gazete ‘nin 07/12/2019 tarih ve 30971 sayılı nüshasında yayınlanan 7194 Sayılı Kanunun 41. maddesi ile 25/03/1987 tarihli ve 3332 Sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması Ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler İle 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu Ve 3182 Sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna eklenen geçici 4. maddesindeki “(1)31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez. (2)Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” hükmü gereğince; davacının davalılar … A.Ş., …, … ve …’a yönelik alacak davası hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına. davacının davalılar … A.Ş., …, … ve …’a yönelik manevi tazminat davasının esastan reddine, davacının davalı …’ya yönelik alacak ve manevi tazminat davalarının atiye terkedilmeleri ve davalı vekilinin de buna rıza göstermesi nedeniyle adı geçen davalı hakkındaki davalar nedeniyle bir karar verilmesine yer olmadığına, davacının davalı …’ye yönelik alacak ve manevi tazminat davalarının adı geçen davalının davadan önce 01/10/2012 tarihinde ölmüş olması nedeniyle ölü kişiye karşı dava açılamayacağından adı geçen davalı hakkındaki davaların dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine..” karar verilmiştir.

İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 07/12/2019 tarihinde yürürlüğe giren 7194 sayılı yasanın 41. Maddesi Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 5, 48 ve 65. Maddelerine aykırı olduğunu, ilgili yasa düzenlemesinin Anayasa Mahkemesi tarafından somut norm denetimi vasıtasıyla iptal edilmesinin mümkün olduğunu, yine Anamuhalefet Partisinin de Anayasa Mahkemesine davaya uygulanan yasa değişikliğinin iptali yönünde iptal davası bulunmakta olup halen derdest olduğunu bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalılar … A.Ş, …, … ve … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkemenin, davacının 40.000 TL’lik manevi tazminat talebini esastan reddetmesine rağmen, davalılar lehine maktu vekalet ücretine hükmettiğini, davacının 40.000 TL manevi tazminat talebi esastan reddedildiği için hükmedilecek vekalet ücretinin maktu değil 40.000 TL üzerinden nisbi vekalet ücreti olması gerektiğini, yerel mahkeme kararının bu yönüyle hatalı olduğunu, nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini beyan ederek ilk derece mahkemesi kararının hatalı olan kısmının kaldırılarak davalılar lehine nisbi vekalet ücretine hükmedilmesini talep etmiştir.
Dairemizin … tarih … Esas … Karar sayılı kararı ile davacı ve bir kısım davalıların istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince açılan dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Dairemizce verilen karar davalılar … A.Ş, …, … ve … tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin … tarih … Esas … Karar sayılı bozma ilamıyla: “.1- İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre davalılar … A.Ş., …, … ve … vekilinin aşağıdaki bentler dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Dava, davacı ile davalı şirket arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi kurulmadığının tespiti, bu amaçla verilen paranın iadesi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesinin 30.12.2019 tarihli kararı ile davacının manevi tazminat talebinin esastan reddine, davalı … hakkındaki dava geri alındığından bu davalı hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Davacı vekili ve bir kısım davalılar vekili davalı … yönünden herhangi bir istinaf talebinde bulunmamış olup bu itibarla … hakkındaki ilk derece mahkemesi kararı kesinleşmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince, davalı … hakkındaki davanın geri alınması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına dair ilk derece mahkemesi kararının kesinleştiği gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken bu davalı hakkında 7194 sayılı Yasa’nın 41. maddesi kapsamında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
3- İlk derece mahkemesince, davacının manevi tazminat talebinin manevi tazminat şartları oluşmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir. 7194 sayılı Yasa’nın 41. maddesi ile davalı şirkete para yatıranların ortak kabul edileceği ve yatırdıkları paraları geri isteyemeyecekleri, bu tür talepler hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verileceği hükme bağlanmıştır. Manevi tazminat ise farklı bir talep olup bu talebe ilişkin davanın anılan yasal düzenleme kapsamında değerlendirilmesi uygun değildir. Bu itibarla ilk derece mahkemesi gibi bölge adliye mahkemesince de manevi tazminat talebinin esastan reddine karar verilmesi gerekirken bu talebe ilişkin karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi doğru görülmemiş kararın bu nedenle de bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” şeklinde hüküm kurularak dosyanın dairemize gönderildiği anlaşılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Yargıtay bozma ilamından sonra dairemizce yapılan yargılamada Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin … tarih … Esas … Karar sayılı bozma ilamına oy çokluğu ile uyulmasına karar verilmiştir.
Dava; davalı şirkete ortak olmadığının tespiti, kar payı alınması maksadıyla verilen paranın iadesi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davaya konu … A.Ş’nin ünvanının … A.Ş. olarak değiştirildiği, bilahare … A.Ş.’ye devredilmesi suretiyle birleştirilmesine ve tasfiyesiz infisahına karar verildiği ve unvanının … A.Ş. olarak değiştiği dosya kapsamından anlaşıldığı,
7194 sayılı yasanın 41. maddesiyle; 3332 sayılı yasaya “31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez.
Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” şeklinde Geçici 4. madde eklenmiştir.
Yasal düzenlemenin Anayasaya aykırı olduğu ve bu nedenle Anayasa Mahkemesine gidilmesine yönelik davacı iddiası yapılan müzakereler sonucunda ciddi görülmemiştir
Öncelikle; yasal düzenlemenin taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi kapsayıp kapsamadığı ve davalı şirketin yasal düzenlemede belirtilen şirketlerden olup olmadığı yönünden delillerin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davalı şirketin yasal düzenlemede verilen … tarihinden önce, BIST (İMKB) yönetim kurulunun … tarihli toplantısında ortaklığın paylarının halka arz edilmeksizin … ulusal pazarda … tarihinden itibaren işlem görmesine karar verildiği ve … tarihinden itibaren işlem görmeye başladığı mevcut delillerden anlaşılmaktadır.
Somut olayda; davacının yatırım maksadı ile davalı şirkete para verdiğini, verilen para karşılığında kendisine “ortaklık durum belgesi” ve hisse senetleri verildiğini istenmesine rağmen parasının iade edilmediğini verdiği paranın faizi ile tahsilini, davalı tarafın ise; davacı tarafından davalı şirkete para verilmişse; şirkete ortak olmak maksadıyla verildiğini, kendisine verdiği para karşılığında nominal bedelli hisse senedi verildiğini, davacının şirket pay sahibi olarak şirket kayıtlarına kaydedildiğini Anonim şirket olan davalının 6762 sayılı TK’nın 329 ve 405. maddelerindeki düzenleme gereğince kendi hisselerini temellük etmesinin ve bunun sonucu olarak yatırılan paranın iadesinin mümkün olmadığını aksinin kabulü durumunda ise; davanın süresinde açılmadığını, alacağın zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Yukarıda yapılan açıklama ve tespitler nazara alındığında; davacı ile davalılar …A.Ş, …, … ve … arasında görülmekte olan alacak davasının 05/12/2019 tarihinde 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. madde kapsamında olduğu, 743 sayılı MK. 48 (4721 sayılı TMK 50. maddesi), 6762 sayılı TK 7 ve 321 (6102 Sayılı Yasanın 7/1 ve 371/5. maddeleri) ile 818 sayılı BK 145 (6098 sayılı TBK’nın 166/2. maddesi) maddelerindeki düzenlemeler ve davalı gerçek kişiler hakkında sadece davalı şirket yöneticileri olmaları sıfatıyla şirket ile birlikte müştereken / müteselsilen sorumlu olduklarına ilişkin iddia gözönünde bulundurulmak suretiyle 7194 sayılı yasanın 41. Maddesiyle 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. maddesi gereğince bu davalılarla ilgili alacak davasında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı anlaşılmıştır.
Yargıtay bozma ilamında da belirtildiği gibi … hakkındaki ilk derece mahkemesi kararının kesinleştiği, 7194 sayılı Yasa’nın 41. maddesi ile davalı şirkete para yatıranların ortak kabul edileceğinin ve yatırdıkları paraları geri isteyemeyeceklerinin, bu tür talepler hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verileceğinin hükme bağlandığı, manevi tazminatın ise farklı bir talep olduğu bu talebe ilişkin davanın anılan yasal düzenleme kapsamında değerlendirilemeyeceği, somut olayda manevi tazminat talep edebilme şartlarının oluşmadığı bu nedenle manevi tazminat talebinin esastan reddine karar verilmesinde de bir isabetsizlik olmadığı, AAÜT gereğince manevi tazminat davasının tamamının reddi durumunda maktu vekalet ücretine hükmedileceği için ilk derece mahkemesince de maktu vekalet ücretine hükmedilmesinde de bir isabetsizlik olmadığı bu nedenlerle davacı ve davalılar … A.Ş, …, … ve …’nın istinaf taleplerinin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği, ancak ilk derece mahkemesi kararı daha önce dairemizin … tarih … Esas … Karar sayılı ilamı ile kaldırılarak açılan dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği, dairemizce verilen bu kararın da yukarıda belirtilen Yargıtay ilamı ile bozulduğu, bu durumda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/11/2021 tarih 2021/10-643 Esas 2021/1457 Karar, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 30/11/2020 tarih 2020/3473 Esas 2020/7194 Karar ve Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 15/12/2020 tarih 2020/354 Esas 2020/49 Karar sayılı ilamlarında da belirtildiği gibi, işin esası hakkında da yeniden karar verilmesi gerektiği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.03.2021 tarih 2021/2-96 Esas 2021/205 Karar sayılı ilamında da belirtildiği Yargıtay bozmasından sonra duruşma açılarak karar verilmesi durumunda istinaf vekalet ücretine hükmedilemeyeceği anlaşıldığından aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı ve davalılar … A.Ş, …, … ve …’nın istinaf taleplerinin ESASTAN REDDİNE,
2-Davacının davalılar …A.Ş., …, … ve …’a yönelik alacak davası hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına.
3-Davacının davalılar … A.Ş., …, … ve …’a yönelik manevi tazminat davasının esastan reddine.
4-Davacının davalı …’ya yönelik alacak ve manevi tazminat davalarının atiye terkedilmeleri ve davalı vekilinin de buna rıza göstermesi nedeniyle adı geçen davalı hakkındaki davalar nedeniyle bir karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davacının davalı …’ye yönelik alacak ve manevi tazminat davalarının adı geçen davalının davadan önce 01/10/2012 tarihinde ölmüş olması nedeniyle ölü kişiye karşı dava açılamayacağından bu davalı hakkında açılan davaların dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine,
6-Ortak olunmadığının tespiti ve ödenen paranın iadesi (alacak/istirdat) davası ile ilgili;
Alınması gereken 44,40 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 1.195,43 TL harçtan mahsubu ile fazladan alınan 1.151,03 TL harcın talep halinde davacı tarafa iadesine.
Davacının bu davaya özgü olarak yaptığı anlaşılan; peşin yatırılan 35,90 TL başvuru, 44,40 TL karar ilam ve 5,20 TL vekaletname suret harcı, 205,00 TL davetiye gideri, 253,80 TL keşif harcı, 3.000,00 TL bilirkişi ücreti ve 130,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 3.674,30 TL yargılama giderinin davalı … ‘den alınarak davacıya verilmesine,
Davalı tarafın davaya özgü olarak yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına.
7194 SK 41. maddesi ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 2.725,00 TL maktu vekâlet ücretinin davalı …’ den alınarak davacı tarafa verilmesine.
7-Davalılar …, …, … ve … A.Ş.’ye yönelik yönelik manevi tazminat davası ile ilgili;
Alınması gereken harç yukarıda hüküm altına alındığından yeniden karar verilmesine yer olmadığına.
Davacının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına.
Davalıların yaptığı bir yargılama gideri olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına.
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir edilen 2.725,00 TL vekâlet ücretinin davacı taraftan alınarak davalılar … A.Ş., … ve … na verilmesine.
8-Davalı … aleyhinde açılan davalar ile ilgili;
Alınması gereken harç yukarıda hüküm altına alındığından yeniden karar verilmesine yer olmadığına.
Davacının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına.
Davalının yaptığı bir yargılama gideri olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına.
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir edilen 2.725,00 TL maktu vekâlet ücretinin davacı taraftan alınarak davalı … ya verilmesine.
9-Davalı …ile ilgili davalar nedeniyle;
Alınması gereken harç yukarıda hüküm altına alındığından yeniden karar verilmesine yer olmadığına.
Davacının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına.
10-İşbu hükümden sonra yapılması gereken zorunlu giderlerin davalı … tarafından karşılanmasına,
11-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333 ve HMKGAT’nin 5/1. maddeleri gereğince yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde gider avansını yatıran tarafa iadesine,
Dair; bir kısım davalılar vekilinin yüzüne karşı, davacı ve diğer tarafların yokluğunda, verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince; taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine 29/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

A.Ç

MUHALEFET ŞERHİ: Dava dosyası incelendiğinde; davalı … vekilinin 15/06/2020 tarihli dilekçe ile ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf talebinde bulunduğu anlaşıldığından;
Yargıtay … Hukuk Dairesinin bozma ilamının ikinci sahifesinin 4. paragrafının 2 nolu alt bendinde “…davacı vekili ve bir kısım davalılar vekili davalı … yönünden herhangi bir istinaf talebinde bulunmamış olup, bu itibarla … hakkındaki ilk derece mahkemesi kararı kesinleşmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince davalı … hakkındaki davanın geri alınması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına dair ilk derece mahkemesi kararının kesinleştiği gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken….” şeklindeki gerekçesinin dosya kapsamına uygun olmadığı kanaatiyle sayın çoğunluğun bozma ilamına bu konuda uyulmasına yönelik görüşüne katılmıyorum.

Başkan …
e imzalıdır