Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/1536 E. 2023/2084 K. 23.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/09/2022
NUMARASI : Esas – Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ :Av….-
DAVA : Menfi Tespit

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 23/10/2023
YAZIM TARİHİ : 24/10/2023
Taraflar arasında görülen davada Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas – … Karar sayılı kararının Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içerisinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten ve üye hakimin görüşleri alındıktan sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

DAVA: Davacı vekili, davalı tarafından 24/11/2018 tanzim, 24.12.2018 vade tarihli, 18.000 TL bedelli senede istinaden müvekkili aleyhine Konya … İcra Dairesi’nin …. Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, senedin kendisinden hile yoluyla alındığını, senet metninin sonradan doldurulduğunu, yazıların müvekkiline ait olmadığını, davalının savcılık ifadesinde ”… ….’ın kendisine 18.000,00 TL karşılığında arsa sattığını, … …’ın parayı almasına rağmen tapuyu kendisine vermediğini, bunun üzerine evde bulunan …’dan verdiği paraya karşılık senet aldığını” iddia ettiğini, böyle bir durumun söz konusu olmadığını ileri sürerek, müvekkilinin dava konusu senet nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalının haksız ve kötüniyetli takip yapması nedeniyle % 20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, ödeme emri tebligatlarını teslim almayan ve icra ödeme emrine itiraz etmeyen davacının işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, taraflar arasındaki akrabalık ve komşuluk ilişkisi nedeniyle tapu devrine ilişkin elden ödeme yapıldığını, davacının eşi tarafından tapu devri gerçekleştirilmediğini, köydeki arsanın kamulaştırılmasına karar verilmesi nedeniyle tarlanın satışından vazgeçildiğini ancak müvekkiline parasının iade edilmediğini, davacının, müvekkilinin verdiği 18.000,00 TL tutarındaki arsa payı bedelini işbu arsanın devredilmemesi nedeniyle senet yolu ile iade ettiğini savunarak, davanın reddi ile davacı aleyhine %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, “…Somut olaya baktığımızda; dava konusu bononun “nakten” sebebine dayalı verildiği, davacı borçlu dava konusu bonoya ilişkin şikayette bulunduğu, şikayet üzerine ” kovuşturmaya yer olmadığı kararı” verilmiştir.
Kambiyo senedi hakkında açılan olumsuz tespit davasına -taraflar tacir olmasa bile- ticaret mahkemesi bakar (Yüksek Yargıtay 19. HD 28/06/2004 tarih, 2003/11978 Esas, 2004/8099 Karar)
Menfi tespit davası, icra takibindin açıldığı yer mahkemesinde açılabilir. Bu nedenle yetki itirazına itibar edilmemiştir.
Davalı yan süre yönünden davanın reddini talep etmişse de:
A-Menfi tespit davalarında İİK herhangi bir süre düzenlemesi yapılmamıştır.
B-Ancak maddi hukuka ilişkin bir süre var ise davacı bu süre içinde menfi tespit davası açmalıdır.
Somut olayımızdaki şikayet direkt icra takibine konu bono bakımından değil de, genel olarak şikayet dilekçesindeki belirtilen olay nedeniyle imza atılmış olabileceğine ilişkin olduğundan bu yöndeki savunmaya itibar edilmemiştir. Diğer taraftan icra takibinin açılış tarihi ve huzurdaki dava tarihine baktığımızda iradeyi fesat eden hallere ilişkin süreler içinde açıldığının kabulü gerekir.
İcra Takibi yönünden tedbir kararı verildiğinden davacı aleyhine tazminata hükmedilmiştir. (Yüksek Yargıtay 19. HD’nin 15/06/2007 tarih, 847/6306 Karar sayılı ilamı)
Somut olayımızda her iki taraf bonoda “nakten” yazılı olduğu halde her iki taraf talil ettiğinden “çift taraflı talilde ispat yükü yer değiştirmez” kuralı gereği (Yüksek Yargıtay 19.HD 23/09/2014 tarih, 10371/13955 sayılı ilamı) davacı yan borçlu olmadığı yazılı delille ispat edemediğinden davacının davasının reddine İİK 72/4 maddesi gereği 26.286,40 TL nin %20 si olan 5.257,28 TL tazminatın davacıdan alınıp, davalıya verilmesine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, mahkemece davacının senet metnini talil ettiğini yani çift taraflı talil olduğunu kabul etmesinin hatalı olduğunu, taraflar arasında herhangi bir hukuki ilişki bulunmadığını, müvekkilinin senedin malen yada nakden alınmadığını iddia ettiğini, bu durumda davacının senedi talil ettiğinin kabul edilemeyeceğini, davalının müvekkilinden haricen arsa satın aldığını ve bu arsa satışı nedeni ile senet bedeli kadar para ödediğini ispatlayamadığını, ispat yükünün davalı üzerinde olduğunu, mahkemece davalı lehine tazminata hükmedilmesinin de yerinde olmadığını ileri sürerek, mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, kambiyo senedine dayalı menfi tespit istemine ilişkin olup, yukarıda özetlendiği şekilde karar verilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve re’sen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacı tarafça, 21.11.2018 tarihinde daha önce tanımadığı davalının evine gelerek kendisini PTT görevlisi gibi tanıtarak mahkemeden tebligat getirdiğini belirttiğini, o sıralar devam eden arazi davası nedeniyle tebligatlar geldiğinden durumdan şüphelenmediğini, davalının üst kısmı kağıtla kaplanmış bir belgenin altına ”okudum” yazdırdıktan sonra birkaç imza attırdığını, imza attıktan sonra durumdan şüphelendiğini ve davalının bindiği aracın PTT aracı olmadığını görünce plakasını aldığını ve sonrasında da savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu, yapılan soruşturmada araç plakasının davacının eşinin husumetlisi dava dışı şahsın kardeşi olan davalı olduğunun anlaşıldığını, davacının eşinin açmış olduğu davayı kazandığını, bu nedenle davalının kendisine ve eşine husumet beslediğinden bu senedi imzalattığını düşündüğünü, davalı hakkında takipsizlik kararı verildiğini, aradan yaklaşık 3 yıllık bir süre geçtikten sonra davalının senede dayalı olarak icra takibi başlattığını, senet metni sonradan doldurulmuş olup, yazıların müvekkiline ait olmadığını, davalının soruşturma aşamasında iddia ettiği üzere taraflar arasında herhangi bir arsa satışı olmadığını, böyle bir satıştan kaynaklı para ödemesinin de söz konusu olmadığını, davalıyı tanımadığı gibi, eşinin borcundan dolayı onun namına bir senet düzenlemesinin de söz konusu olmadığını, takibe konu senedin hile yoluyla alındığını iddia etmiş,
Davalı, taraflar arasında yakın akrabalık ve komşuluk ilişkisi bulunduğunu, davacının iddiasının aksine birbirlerini tanıdıklarını, bu nedenle tapu devrine ilişkin elden ödeme yapılmış olup, davacının eşi tarafından tapu devrinin gerçekleştirilmediğini, daha sonra kamulaştırma nedeniyle tarlanın satışından vazgeçildiğini ancak parasının kendisine iade edilmediğini, davacının, davalının verdiği 18.000,00 TL tutarındaki arsa payı bedelini işbu arsanın devredilmemesi nedeniyle senet yoluyla iade ettiğini savunmuştur.
Dava konusu senet, 24.11.2018 keşide, 24.12.2018 vade tarihli, 18.000,00 TL bedelli, davacının keşideci, davalının lehtar olduğu bono olup, senet nakden kaydını ihtiva etmektedir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, taraf iddia ve savunmaları kapsamında somut uyuşmazlık yönünden çift talil olduğu, bu nedenle ispat yükünün davacı üzerinde olup, davacının iddiasını ispat edemediğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkeme kabulünün aksine somut olayda çift talil olmadığı gibi, davalının beyanının talil niteliğinde de olmadığı, davacının senedin hile yolu kendisinden alındığını ve bedelsiz olduğunu iddia ettiğinden ispat yükünün davacı üzerinde olduğu anlaşılmakla, davacının senedin kendisinden hile ile alındığına yönelik delilleri toplanılarak sonucuna göre karar vermek gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile; Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/09/2022 tarih, … Esas- …. Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4 maddesi gereğince kararın tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/10/2023 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır