Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/1525 E. 2023/2169 K. 06.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/09/2022
NUMARASI : Esas – Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI :
VEKİLİ : Av.

DAVALI :
VEKİLİ : Av.
DAVA : İtirazın İptali

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 06/11/2023
YAZIM TARİHİ : 08/11/2023
Taraflar arasında görülen davada Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin . Esas – . Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içerisinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten ve üye hakimin görüşleri alındıktan sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
DAVA: Davacı vekili, müvekkili bankanın Konya/Yazır Şubesi nezdinde dava dışı asıl kredi borçlusu … lehine 11/04/2019 tarih ve 200.000,00 TL limitli genel kredi ve teminat sözleşmesine istinaden çeşitli kredi hesapları açıldığını ve krediler kullanıldırıldığını, davalının kullandırılan kredilerden müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, davalının Konya .. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan takibe itirazı sonucunda takibin durdurulduğunu, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, davalının itirazının iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkilinin dava dışı asıl borçlu …’in 11/04/2019 tarihli genel kredi sözleşmesine kefil olduğunu, bu kredinin de zamanında ödenerek kapatıldığını, icra takibine konu ek hesap ve kredi kartından dolayı hiçbir sorumluluğunun bulunmadığını, ilgili icra takibine konu borcun müvekkilinin kefil olduğu sözleşmeden çok öncesine dayandığını ve müvekkilinin bu hususta bilgilendirilmediğini, bu sebeple ilgili borçtan sorumlu olmadığını savunarak, davanın reddi ile davacı aleyhine % 20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, “…Tüm dosya muhtevası birlikte değerlendirildiğinde; Mezkur kanun hükmüne göre kefalet sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekle tabi olmasının yanında sözleşmenin esaslı noktalarının da şekil şartına tabi olmasını zorunlu kılmaktadır. Şu halde kefalet beyanında ilke olarak borçlu, alacaklı, sorumluluk miktarı ve kefalet altına alınan asıl borcun net şekilde belirtilmesi gerekmektedir. Kefalete konu borcun belirli olmasına karşın, asıl borçlunun mevcut ve ileride hangi sebeple doğarsa doğsun tüm borçlardan sorumluluğunu düzenleyen, genel borçlandırıcı hükümler kefaletin belirliliği ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. Yargılamaya esas alınan 18/07/2022 tarihli bilirkişi raporunda davalının kefalete ilişkin imzasının bulunduğu 11/04/2019 tarihli kefalet sözleşmesinden başka dava konusu takibe dayanak … nolu business kart sözleşmesinde ve… nolu esnek ticari kart sözleşmesinde davalının imzasının bulunmadığı, imzasının bulunduğu kredilerin ödenerek dosyanın kapatıldığı anlaşılmakla, işbu dava konusu icra takibine dayanak sözleşmelerden kaynaklı kefilin sorumluluğunun bulunmadığı takdir ve kanaatine varılmıştır. Yine davalının kefalet imzasının bulunduğu sözleşmeden önce tanımlanan esnek hesap ve business kart tahsisine ilişkin kullandırılan kredilerin taraflar arasındaki sözleşme tarihinden önce olmasına rağmen yukarıda zikredildiği üzere asıl borca ilişkin daha önce var olan bu sözleşmelerin kefalet sözleşmesinde açıkça belirtilmemesi sebebiyle, tanımlanan kredilerin taraflar arasındaki kefalet sözleşmeleri kapsamında olup olmadığının tespit edilemediği anlaşılmakla, davalı kefilin ilgili borçtan sorumlu tutulamayacağı takdir ve kanaatine varılarak, ispatlanamayan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Her ne kadar davalı vekili kötü niyet tazminat talebinde bulunmuş ise de; davanın açılmasının gerekçesi taraflar arasındaki sözleşmede bulunan madde hükümleri nedeniyle olduğundan ve davacının açık kötü niyeti ispatlanamadığından bu yöndeki taleplerin reddine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, her ne kadar davalının müteselsil kefil olduğu 11/04/2019 tarihi öncesi belgelerde imzasının bulunmadığı tespiti yer alsa da davalının tüm borçtan sorumlu tutulması için genel kredi sözleşmesini imzalamış olmasının yeterli olacağını, davalı tarafından imzalanan sözleşmede kefilin sözleşmenin imzalandığı tarihten önce açılmış her türlü krediler ile bu kredilere ilişkin olarak doğmuş ve doğacak tüm borç ve taahhütlerinden sorumlu olacağının açık bir şekilde belirtildiğini, davalının da müteselsil kefil sıfatıyla sözleşme hükümlerini kabul ettiğini ileri sürerek, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, dava dışı asıl borçlu ile imzalan kredi sözleşmesine kefil olan davalının takibe konu banka alacağından da sorumlu olduğu iddiasına dayalı, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve re’sen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacı tarafça, asıl borçlu ile akdedilen kredi sözleşmesine davalının müşterek ve müteselsil kefil olup, akdedilen sözleşme kapsamında takip konusu alacaktan da sorumlu olduğu iddia edilmiş, davalı tarafça, davalının kefaletini içeren kredi sözleşmesinin ödendiği ve borcun sona erdiği, asıl borçlunun kefil olunan sözleşme öncesi borçlarından herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı savunulmuştur.

Mahkemece de, bilirkişi incelemesi yaptırılarak, bilirkişiden kök ve ek rapor alınmış ve takip konusu alacaktan davalı kefilin sorumlu olmadığından bahisle yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, takip konusu alacağın davalının kefil olduğu sözleşme öncesi asıl borçlu tarafından imzalanan sözleşmeden kaynaklı olduğu yönünde uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, davalı kefilin davacı banka ile akdettiği 11.4.2019 tarihli, Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesinin ”Kredinin Müteselsil Kefalet Karşılığı Kullandırılması ve Müteselsil Kefillerin Sorumluluğu” başlıklı 10.13 maddesi uyarınca, davalı kefilin asıl borçlunun anılan sözleşmenin imzalanması öncesinde doğan borcundan sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Anılan sözlemenin 10.13 maddesinde ”Müteselsil Kefiller; bankanın merkez ve tüm şubelerinde müşteri lehine, gerek işbu sözleşme’nin imzalandığı tarihten önce açılmış gerek işbu sözleşme’nin imzalandığı tarihten sonra açılacak olan her türlü krediler ile bu kredilere ilişkin olarak doğmuş ve doğacak tüm borç ve taahhütlerinden, mevzuattan kaynaklanan çek garanti tutarlarından (Çek Kanunu uyarınca banka’nın ödemekle yükümlü olduğu yasal ödeme tutarlarından) ve gerek yalnız olarak gerek diğer kişilerle birlikte asaleten veya müteselsil kefil sıfatıyla, krediler sebebiyle doğmuş ve doğacak bütün borçlarından, bankaya karşı, aşağıda her bir müteselsil kefilin el yazısı ile belirtmiş oldukları kefalet limitlerine kadar; müteselsil kefil sıfatıyla imza tarihinden itibaren 10 (on) yıl süreli olarak sorumlu olduklarını, sorumlu oldukları azami miktarı ve kefalet tarihlerini kendi el yazılarıyla belirtmek suretiyle ve imzalarıyla, TBK’nın ilgili hükümlerine uygun olarak aşağıda kabul etmişlerdir. Müteselsil kefiller, bankaca açılan kredilerden dolayı bankanın riskini karşılamak üzere müşteri tarafından verilecek ipotekler ile diğer ayni ve şahsi teminatların gerektirdiği bütün vergi, resim ve harçlar ile dava ve takip giderleri ve avukatlık ücretinin vesair masrafların da kefaletleri kapsamında olduğunu kabul, beyan ederler….” düzenlendiği yine anılan sözleşmede ” Müşteri ve müteselsil kefiller müzakereleri neticesinde, ön bilgi formunu ve sözleşmenin tamamını okuduklarını, içeriğini öğrendiklerini ve anladıklarını, her hükmü banka ile karşılıklı olarak müzakere ettiklerini, bu sebeple sözleşmenin her sayfasına ayrı ayrı imza ve paraf atmalarına gerek olmadığını, tüm sözleşme hükümlerinin haklarında geçerli olduğunu kabul ve beyan ederler. Müşteri ve müteselsil kefille sözleşmede yer alan menfaatlerine aykırı olabilecek düzenlemeleri de sonuçlarını bilerek ve anlayarak kabul ettiklerini, ticari kararlarının bu yönde olduğunu ve imzalanan sözleşmenin birer nüshasını teslim aldıklarını beyan ettikleri”, bilgi edinmesi ve incelenmesi amacıyla sözleşmenin müteselsil kefile ön bilgi formu ekinde verildiği tarih olarak 10.04.2019 tarihinin yazıldığı ve ayrıca, ”İşbu sözleşme tahtında vermiş olduğum kefalet, kefalet tarihinden önceki borçları da kapsamaktadır” ifadesi yer alan kısmın davalı kefil tarafından da imzalandığı anlaşılmıştır.
Bu durum karşısında, davalı tarafından imza itirazında bulunulmaması, sözleşme hükümlerinin genel işlem şartlarına aykırı olduğuna dair herhangi bir savunmada bulunulmadığı gibi, sözleşmede yer alan ve yukarıda belirtilen hususlar nazara alındığında genel işlem şartlarına aykırılık teşkil eden bir durumun bulunmadığının da anlaşılması karşısında, davalının imzasını taşıyan sözleşme hükümleri ile ve bu kapsamda, asıl borçlunun akdedilen sözleşme öncesi borçlarından da kefalet miktarı uyarınca sorumlu olacağı kabul edilerek, davacı vekilinin bilirkişi raporuna miktar itibariyle yapmış olduğu itirazlar hususunda da inceleme ve değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar vermek gerekirken yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile; Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/09/2022 tarih, .. Esas – .. Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4 maddesi gereğince kararın tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/11/2023 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan . Üye . Üye . Katip .
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır

.