Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO :
KARAR NO :
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/07/2022
NUMARASI : Esas – Karar
İSTİNAF EDEN DAVACI :
VEKİLİ : Av.
DAVALI :
VEKİLİ : Av.
İHBAR OLUNAN :
[
DAVA : Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 27/10/2023
YAZIM TARİHİ : 31/10/2023
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası ile açılan Menfi Tespit davasında 05/07/2022 tarihinde tesis edilen davanın usulden reddine ilişkin karara karşı davacının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendi;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin enerji sektöründe faaliyet gösteren önemli firmalardan biri olduğunu, müvekkili şirketin iştigal alanını kurulu güneş elektrik santralleri vasıtasıyla elektrik üretimi yapmak ve bu elektriği daha sonra elektrik dağıtım firmaları (EDAŞ’lar) aracılığıyla devlete satmak olarak özetlemenin mümkün olduğunu, davalı şirketin ise elektrik dağıtım şirketlerinden (EDAŞ’lardan) birisi olduğunu, davacı şirketin ürettiği elektriği davalı şirketin kurulu tesisleri üzerinden geçirerek devlete sattığını, bu anlamda davacı müvekkilinin davalı şirketin tesislerini kullanması nedeniyle davalıya bir bedel ödediğini, bu bedele kısaca “dağıtım bedeli katkı payı” denildiğini, işbu davanın konusunun son dönemde davalı şirketin müvekkilden talep ettiği fahiş ve haksız dağıtım bedeli katkı payının oluşturduğunu, davalı şirketin son dönemde yaptığı uygulamalarla 2018 yılı öncesinde devreye alınan güneş enerji santrallerinin (GES) dağıtım bedeli katkı payını 5,6882krş/kwh’tan 28,2765krş/kwh’a yükselttiğini, kısacası davalının katkı payında 5 katından fazla bir artış yaptığını, davalı şirketin önceden haber vermeksizin davacı şirketin finansal hazırlık yapmasına imkan tanımaksızın bu konuda davacıya hiçbir süre vermeksizin yaptığı bu artışın davacı şirketin projelerinin kredilendirilmesinde büyük zorluklara sebep olduğunu, iş bu davanın konusu bir miktar para alacağının ödenmesinin oluşturmaması ve yerleşik yargısal uygulamalar nedeniyle arabuluculuk yoluna gidilmediğini, bu nedenlerle fazlaya dair her türlü yasal hakkı saklı kalmak kaydıyla, davanın kabulü ile davalının davacı müvekkilinden talep ettiği şimdilik 1.000,00 TL tutarında dağıtım bedeli katkı payı borcunun olmadığının, davalının dağıtım bedeli katkı payında yaptığı artışın yasalara ve sözleşmeye uygun olup olmadığının, günün ekonomik koşulları ve diğer hususlar dikkate alınarak adil bir dağıtım bedeli katkı payı miktarının ne kadar olması gerektiğinin ve bu hususlarla bağlantılı olarak davacının davalıya (güneş enerji santrallerinin dağıtım bedeli katkı payının 5,6882krş/kwh’tan 28,2765krş/kwh’a yükseltildiği tarihten itibaren) fazla ödeme yapıp yapmadığı ile yapmış ise bunun miktarının ne kadar olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiş, 12/05/2022 tarihli dilekçesi ile de, dava dilekçesinde bahsi geçen 1.000,00 TL tutarındaki menfi tespit isteminin ocak/2022 ve Şubat/2022 dönemine ilişkin olduğunu, bu dönemlere ilişkin fatura bedellerinin davalıya ödendiğini, esasen bu döneme ilişkin fatura bedelleri ödendiğinden menfi tespit istemlerinin bulunmadığını, asıl talebinin dağıtım bedeli katkı payındaki artışın yasalara ve sözleşmeye uygun olup olmadığının tespiti ile adil bir katkı payı miktarının ne kadar olması gerektiğinin tespitine ilişkin olduğunu, fazla ödeme tutarının tespitine ilişkin talebin de asli talep niteliğinde olmadığını beyan etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davanın idari yargının görevinde olduğunu, davanın her iki tarafın da ticari işletmesiyle ve bir miktar paranın ödenmesiyle ilgili olduğunu, davacının asıl maksadı ve hukuki yararı fazla ödediğini iddia ettiği bedellerin geri alınması olmasına karşın davacı dava dilekçesinde sadece arabuluculuktan kaçınmak için davasını menfi tespit davası olarak gösterdiğini, fazla ödeme yaptığını ve bu fazla ödeme miktarının tespitini talep eden davacının fazla ödediğini iddia ettiği bedel yönünden istirdat talebi barındırmayan menfi tespit talebinde hukuki bir yararından söz edilemeyeceğini, hukuki niteleme mahkemeye ait olup davanın nihai olarak menfi tespiti değil, fazla ödediği iddia edilep katkı paylarınını miktarının tespiti ile istirdadını amaçlamakta olduğunu, davacı tarafından dava şartı sağlanmadan dava açılmış olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, aksi halde davacının istirdat talebi olmadığına ilişkin açık beyanının alınmasını talep ettiklerini, söz konusu işlemin kendilerine bildirim tarihinden itibaren üç işgünü içerisinde itiraz edebileceğini, davacının görevli tedarik şirketine itiraz etmeden doğrudan dava açmasının mümkün olmadığını, davanın EPDK tarafından onaylanan tarifeye dayalı olarak yapılan faturalandırmalara karşı açılmış bulunduğundan husumetin EPDK’ye yöneltilmesi gerektiğini, davanın belirsiz alacak davası olarak görülmesinin mümkün olmadığını, dava dilekçesinde talep sonucunun açık şekilde gösterilmediğini, mahkemenin EPDK’nın yerine geçerek dağıtım bedeli katkı payını belirleyemeyeceğini, davacı taleplerinin zamanaaşımına uğradığını, davacı taraf şayet tarifelere dayalı bir hak iddiasındaysa öncelikle idari yargıda söz konusu idari düzenlemeyi yapan kuruma karşı dava açması, şayet iptali kararı alabilirse sonra adli yargıda hakkını araması gerektiğini, aksinin kabulünün hukuken mümkün olmayıp hukuk mahkemelerinin, idari mahkemelerinin hatta Anayasa malkemesinin görev ayrımını ortadan kaldırarak her mahkemeye herhangi bir alan sınırlaması olmadan her alanda karar verme yetkisi verilmesinin kabulü anlamına geleceğini, bu durumda hukuki belirsizliğin olacağını, idari yargıda dava açılsa ve tarife iptal edilse bile yine geçmişe dönük talepte bulunulmasının mümkün olamayacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince; Borçlunun menfi tespit davası açmakta korunmaya değer hukuki yararının olması gerektiği, eda davasının açılabileceği durumlarda tespit davası açılmasında hukuki yarar olmadığı, somut olayımızda dava konu fatura bedellerinin ödenmiş olması sebebiyle eda davası açılması gerekirken menfi tespit davası açılmasında hukuki yarar olmadığı, davanın 6100 sayılı HMK m. 114/1-h maddesi gereğince hukuki yarar dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerektiği, her ne kadar davacı vekili 12/05/2022 tarihli dilekçesinde eldeki davada asli taleplerinin GES dağıtım bedeli katkı payının fahiş artırılmasının yasa ve sözleşmelere uygun olup olmadığı, adil dağıtım payı katkı bedelinin ne kadar olması gerektiğinin tespiti talep ettiklerini ifade etmiş ise de 28/02/2022 Tarihli dava dilekçesinin içeriği ve ilgili dilekçenin netice talep kısmında açıkça ifade edildiği üzere eldeki davada davacının talebi fahiş artırıldığı iddia edilen sistem kullanım / dağıtım bedellerinden dolayı fazla tahsil edildiği iddia edilen kısmın şimdilik 1.000,00 TL yönüyle borçlu olmadıklarının tespitine yönelik olduğu, davacının borçlu olup olmadığının tespitinin de tahakkuk ettirilen miktarların fahiş olup olmadığı veya adil dağıtım payı katkı bedelinin ne kadar olması gerektiğinin tespiti ile mümkün olacağı, nitekim bu hususun açılacak eda davası ile de tespit edilebileceği, bu nedenle davada asıl talebin menfi tespite yönelik olduğu değerlendirilmekle bu yöndeki savunmalarına itibar edilmediği. gerekçesiyle davanın 6100 sayılı HMK m. 114/1-h maddesi gereğince hukuki yarar dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; tespit davasında mahkemece hukuki yararın varlığına ilişkin inceleme yapılırken davacının bir hakkı veya hukuki durumunun güncel bir tehlike ile tehdit edilip edilmediği, bu tehdit sebebiyle davacının hukuki durumunun zarara uğrayıp uğramayacağı ve tespit hükmünün bu tehdidi ortadan kaldırılmaya elverişli olup olmadığı hususlarının değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkilinin zorunlu olarak ödediği işletme kapasitesiyle orantısız ve fahiş dağıtım bedeli katkı payı onu hem maliyet olarak büyük bir yük altına sokmakta hem de bu bedeli ödeyememesi durumunda işletme faaliyetini devam ettirme konusunda belirsizliğe yol açan yakın ve mevcut bir tehdit içerisine koyacağını, açılan davadaki amacın müvekkilinin içinde bulunduğu bu belirsizliğin giderilmesi olduğunu, çünkü müvekkilinin her ay davalı tarafa işletme kapasitesine oranla kendisine aşırı yük mahiyetinde olan bir bedeli ödediğini, her ne kadar mahkemece eda davası açmak yerine eldeki davayı açmada hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş ise de mevcut durumda eda (istirdat) davası açmak tabiri caiz ise müvekkilinin derdine derman olmayacağını, zira istirdat davası açmış oldukları durumda talepleri sonucu ödenen Ocak/2022 ve Şubat/2022 dönemine ilişkin fatura bedellerinin istirdatına yönelik bir hüküm kurulacağını, oysaki davalı ile yapılan sözleşme devam etmekte ve müvekkili her ay sürekli kendisine haksız olarak kesilen faturaları ödemek zorunda kaldığını, davalının dağıtım bedeli katkı payını haksız ve fahiş şekilde artırarak müvekkilini her ay düzenli şekilde bu bedeli ödemek zorunda bırakması sonrasında davaya konu uyuşmazlık doğmuş ve talepleri doğrultusunda bir tespit hükmü verilene kadar uyuşmazlığın bir çözüme kavuşmayacağını, sonuç olarak eldeki davada yerel mahkemece işin esasına girilerek talepleri doğrultusunda delillerin toplanıp değerlendirilmesi ve bilirkişi incelemesi yaptırılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması talebi ile istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Açılan dava; muarazanın giderilmesi istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. maddesi gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Dosyada mevcut bilgi ve belgelere göre taraflar arasında bağlantı sistem kullanım anlaşması yapıldığı, davacının bu sözleşme kapsamında davalıya dağıtım bedeli katkı payı ödediği anlaşılmakta olup davacı taraf, davalının fahiş ve haksız dağıtım bedeli katkı payı talep ettiğini ileri sürerek dağıtım bedeli katkı payındaki artışın yasalara ve sözleşmeye uygun olup olmadığının, adil bir katkı payı miktarının ne kadar olması gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmektedir.Davacının bu talepleri bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, davalı tarafça dağıtım bedeli katkı payı miktarı hususunda muaraza(çekişme) yaratıldığını iddia ederek bu muarazanın giderilmesini talep ettiği sonucuna varılmaktadır. Hukuk Genel Kurulunun 29.09.2004 tarih, 2004/13-417 E.-2004/442 K.sayılı ilamında da açıklandığı üzere; muarazanın men’i(çekişmenin önlenmesi) davaları, usul hukuku anlamında tespit değil, eda davası niteliğindedir. Bu tür davalarda hem muarazanın(çekişmenin) varlığının tespiti ve hem de onun önlenmesi(men’i) talep edilir. Bu durumda mahkemece davacının talebi ile ilgili, davanın esası hakkında inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile davanın hukuki yarar dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1.a.4 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın, yeniden değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacının istinaf talebinin KABULÜ ile; Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/07/2022 tarih, … Esas ….. Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4 maddesi gereğince; kararın tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/10/2023 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.
Başkan
e-imzalıdır
Üye
e-imzalıdır
Üye
e-imzalıdır
Katip
e-imzalıdır