Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO :
KARAR NO :
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/07/2022
NUMARASI : Esas – Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ : Av.
Av.
İSTİNAF EDEN DAVALI :
VEKİLİ : Av.
DAVA : İtirazın İptali
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 24/11/2023
YAZIM TARİHİ : 05/12/2023
Davacı tarafından, davalı aleyhine Konya . Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …esas sayılı dosyası ile açılan İtirazın İptali davasında 07/07/2022 tarihinde tesis edilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karara karşı davalının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendi;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin beton işi ile uğraştığını, tarafların ticari ilişkide bulunduklarını, para karşılığında mal sattıklarını, muhtelif tarihlerde müvekkili şirket tarafından verilen malların miktarı ve cinsinin belli olup, davalı şirket tarafından bu bedellerin ödenmediğini, bedelin ödenmemesi üzerine davalı aleyhinde Konya … İcra Dairesinin … E sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, davalının ise borca ve yetkiye itiraz ettiğini, davalının yetki itirazının yerinde olmadığını, TBK’nın 89/1. maddesinde göre para borçlarının alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edileceğinin belirtildiğini, müvekkili şirket ile davalının ticari ilişkilerinin yalnızca takip konusu mallarla sınırlı olmayıp daha önceden de müvekkili şirket ve davalı arasında ticari satışlar olduğunu, davalının takip tarihi itibariyle 80.867,61 TL borcu bulunduğunu ileri sürerek davalının icra takibine yapmış olduğu itirazının iptali ile takibin devamına, davalı aleyhinde alacağın en az %20’si oranında inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle yetkiye itiraz ettiklerini, müvekkilinin ikametgahının Kulu ilçesi olduğunu, HMK ve HMK’ya kıyasen İİK’ya göre ilamsız takiplerde ve ilamsız takibe karşı yapılan itirazlara karşı açılan davalarda yetkili icra dairesi ve mahkemenin, borçlu görünen kişinin ikametgahının bulunduğu yer icra ve mahkemesi olduğunu, davacının sebepsiz olarak zenginleşmek istediğini, takibe dayanak yapılan faturanın usulüne uygun olmadığını, ayrıca faturanın usulüne uygun olarak müvekkiline tebliğ edilmediğini, takibe konu edilen faturalardan dolayı herhangi bir borcun bulunmadığını, özellikle 06/01/2021 vade tarihli 26.178,25 TL bedelli faturanın müvekkiline ait hiçbir ticari defter ve vergi defterinde kayıtlı olmadığını, müvekkilinin 06/01/2021 vade tarihli, 26.178,25 TL bedelli fatura dışındaki aldığı malların bedeli olarak davacı tarafa müşteri senedi verdiğini, müvekkilinin davacıya verdiği alacaklısı …, borçlusu … olan 30.05.2021 vade tarihli 85.000,00 TL bedelli senedin davacıya ödendiğini, taraflar arasında ticari bir ilişki bulunmadığını, davalı tarafın tacir sıfatının olmadığını, TTK’nın 23. maddesi ve ilgili mevzuata göre tacir olmayan kişiye karşı faturaya dayalı alacak talep edilemeyeceğini savunarak davanın reddi ile, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince; Davalının 06/12/2020 tarihli 26.178,25 TL bedelli faturadaki malların kendisine teslim edilmediğini savunması karşısında, bu fatura yönünden ispat yükünün davacı üzerinde olduğu, davacının faturaya konu malların davalıya teslim edildiği ispatlaması gerektiği, davalının 06/12/2020 tarihli 26.178,25 TL bedelli fatura dışındaki faturaların bedelinin ödendiğini savunması nedeniyle bu faturalar yönünden ispat yükünün davalı üzerinde olduğu, davalının 85.000,00 TL bedelli bono uyarınca davacıya ödeme yapıldığını savunduğu, davacının ise bu senede istinaden 17/06/2021 tarihinde 60.000,00 TL tutarında ödeme yapıldığını, zaten bu ödeme düşülmek suretiyle takip başlatıldığını, ayrıca takip tarihinden sonra bu bonoya istinaden 06/07/2021 tarihinde 20.000,00 TL, 05/08/2021 tarihinde 4.950,00 TL ve 06/08/2021 tarihinde ise 500,00 TL tutarında ödeme yapıldığını ifade ettiği, davacının ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde düzenlenen bilirkişi raporu ile, davacıya ait defterlerin usulüne uygun olarak tutulduğu, defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin yapıldığı, davaya ve takibe konu faturalardan 1.760,53 TL bedelli fatura dışındaki faturanın defterlerde kayıtlı olduğu, 85.000,00 TL bedelli bononun defterlerde kayıtlı olduğu, bu bonoya istinaden takip tarihine kadar 60.000,00 TL tutarında ödeme yapıldığı, takip tarihinden sonra ise 25.450,00 TL tutarında ödeme yapıldığı ve davacının takip tarihi itibariyle (takipten sonra yapılan ödemeler dikkate alınmadığında) 80.867,61 TL tutarında alacaklı olduğu hususlarının tespit edildiği,
-Her ne kadar bilirkişi raporu ile 1.760,53 TL bedelli faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olmadığı belirtilmiş ise de; 1.760,53 TL bedelli müstakil bir faturanın bulunmadığı, ödeme emrinde açıkça belirtildiği üzere bu 1.760,53 TL’nin 30/11/2020 tarihli 7.478,29 TL bedelli faturanın ödenmeyen kısmı olduğu sonucuna varıldığından rapordaki bu tespite itibar edilmediği,
-Davalının ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde düzenlenen bilirkişi ek raporu ile, davalıya ait defterlerin usulüne uygun olarak tutulduğu, defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin yapıldığı, davaya ve takibe konu faturalardan 06/12/2020 tarihli 26.178,25 TL bedelli fatura dışındaki faturaların defterlerde kayıtlı olduğu, kayıtlı olan faturalardan 3 tanesinin nakit ödeme ile kapatıldığı ancak bu ödemelere dayanak belge bulunmadığı, defterlerde kayıtlı olmayan 06/12/2020 tarihli 26.178,25 TL bedelli faturaya istinaden davalı tarafça BA bildiriminde bulunulduğu tespit edildiği,
-Davaya ve takibe konu faturalardan 06/12/2020 tarihli 26.178,25 TL bedelli fatura dışındaki faturaların her iki tarafın defterlerinde de kayıtlı olduğu, her ne kadar 26.178,25 TL bedelli fatura davalı defterlerinde kayıtlı değil ise de, davalının bu faturaya istinaden BA bildiriminde bulunması nedeniyle kural olarak bu faturadaki malların davalıya teslim ediliğinin kabul edilmesi gerekiği, bu aşamada ispat yükünün tamamen davalı üzerinde olduğu, davalının kendi defterlerinde yer almasına rağmen davacı defterlerinde yer almayan ödeme kayıtlarına dayanak belge ibraz edemediği, bu bakımdan davalı defterlerindeki ödeme kayıtlarına itibar edilemeyeceği, 85.000,00 TL bedelli bonoya ilişkin yapılan ödemeler konusunda taraflar arasında bir ihtilafın bulunmadığı, bu bonoya istinaden yapılan 60.000,00 TL tutarındaki ödemenin takip tarihinden önce yapıldığı, bu ödeme dikkate alındığında davacının takip tarihi itibariyle 80.867,61 TL tutarında davalıdan alacaklı olduğu sonucuna varıldığı,
-Her ne kadar davalı vekili tarafından 85.000,00 TL bedelli bononun salt takibe konu faturalara istinaden verildiğini, bu bono nedeniyle yapılan ödemelerin takibe konu fatura bedellerinden düşülmesi gerektiğini savunmuş ise de; bononun salt takibe konu faturalardan kaynaklı borca mahsuben verildiği savunmasına ilişkin herhangi bir yazılı delil ibraz edilmediği, 6098 sayılı TBK’nın 102. Maddesi uyarınca kural olarak açıklama yapılmaksızın yapılan ödemelerin ilk önce muaccel olan borca mahsuben yapıldığının kabul edilmesi gerektiği, yapılan ödemelere ilişkin dekontlarda fatura bilgilerinin yer almadığı bu bakımdan bu senede istinaden yapılan ödemelerin takibe konu faturalardan kaynaklı alacaktan önce muaccel olan borçlardan mahsup edilmesine engel bir durum bulunmadığı sonucuna varıldığından davalı vekilinin itirazlarına itibar edilmediği,
-Takip tarihinden sonra 06/07/2021 tarihinde 20.000,00 TL, 05/08/2021 tarihinde 4.950,00 TL ve 06/08/2021 tarihinde ise 500,00 TL tutarında davacıya ödeme yapıldığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı, bu ödemelerin takip tarihinden sonra yapılması nedeniyle davacının dava tarihi itibariyle bakiye alacağının tespit edilmesi gerektiği, dosya kapsamına uygun olduğundan hükme esas alınan 16/05/2022 tarihli bilirkişi raporu ile takipten sonra yapılan ödemelerin mahsubundan sonra davacının dava tarihi itibariyle 71.062,07 TL asıl alacak ve 1.500,09 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 72.562,16 TL tutarında alacaklı olduğunun tespit edildiği, anılan nedenlerle, takibin 71.062,07 TL asıl alacak ve 1.500,09 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 72.562,16 TL üzerinden devamına karar vermek gerektiği, icra inkar tazminatı şartlarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davalının Konya … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptaline, takibin dava tarihi olan 21/09/2021 tarihinden itibaren 71.062,07 TL asıl alacak ve 1.500,09 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 72.562,16 TL üzerinden devamına, asıl alacağa dava tarihi olan 21/09/2021 tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, 72.562,16 TL’nin % 20’si oranında hesaplanan 14.512,43 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının davasını ispat edemediğini, kendilerinin ise dava konusu olan ve taraflarına gönderilen faturalı malların ödendiğini yazılı delille ispat ettiklerini, müvekkilinin davacı tarafa verdiği alacaklısı …, borçlusu …, 30.05.2021 vade tarihli, 85.000,00 TL bedelli olan müşteri senedi ile borcunu ödediğini, davacı taraf bu senedin başka bir alacak için olduğunu somut olarak ispatlayamadıkça iş bu davaya konu faturalar için aldığının kabul edilmesi gerektiğini, 06.01.2021 vade tarihli, 26.178,25 TL bedelli faturanın müvekkile ait hiçbir ticari defter ve vergi defterinde kayıtlı olmadığının ortaya çıktığını, bilirkişilerin her beyanını kabul eden mahkemenin her nedense 3 adet faturanın nakit ödendiğine dair tespite itibar etmediğini, yerel mahkemenin icra inkar tazminatına hükmetmesinin yanlış olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması talebi ile istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava faturadan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla girişilen icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkindir.
İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. Maddesi hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı taraf, davalıdan 80.867,61 TL alacaklı olduğunu savunmakta, davalı taraf ise icra takip dayanağı olarak gösterilen faturalardan 06.01.2021 vade tarihli, 26.178,25 TL bedelli faturada belirtilen malları teslim almadığını, davacı tarafa 30.05.2021 vade tarihli, 85.000,00 TL bedelli müşteri senedi ile ödeme yapıldığını, bu senet ile yapılan ödemenin takip dayanağı faturalara karşılık yapılmış sayılması gerektiğini savunmaktadır. Buna göre 06.01.2021 vade tarihli, 26.178,25 TL bedelli faturada belirtilen malları teslimi hususunda ispat yükü davacıda, 30.05.2021 vade tarihli, 85.000,00 TL bedelli müşteri senedi ile yapılan ödemenin cari hesap borcundan mahsup edilmek üzere değil de sadece takip dayanağı faturalara karşılık yapılmış olduğu yönündeki savunma hususunda ispat yükü davalıdadır.
Fatura satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı tutarı göstermek üzere emtiayı satan veya iş yapan tacir tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır. Fatura tek başına alacağın varlığını ispatlamaya yeterli değildir. Faturanın tebliğ edilmiş olması da faturada belirtilen alacağın doğmasına sebep olan edimin ifa edildiğini göstermez. Faturaya dayalı olarak alacak talebinde bulunan kişi, faturada belirtilen alacağın doğmasına sebep olan edimin (mal teslimi, hizmet ifası vs.) ifa edildiğini ispatla mükelleftir. Fatura tek başına alacağın varlığını ispatlamaya yeterli olmamakla birlikte faturanın kabul edilerek ticari deftere kaydedilmiş olması ve faturayla ilgili olarak Vergi Dairesi’ne BA-BS bildirimi verilmesi faturaya konu malın teslim edildiğine veya hizmetin gerçekleştirildiğine karine teşkil etmektedir. Dava konusu somut olayda davalı taraf 06.01.2021 vade tarihli, 26.178,25 TL bedelli faturaya ilişkin olarak Vergi Dairesine BA-BS bildirimi verdiğine göre faturada belirtilen malların teslim edildiği yönünde davacı satıcı lehine karine oluşmuş olup davalı taraf bu karinenin aksini ispatlayacak herhangi bir delil sunmamıştır. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin 06.01.2021 vade tarihli, 26.178,25 TL bedelli faturada belirtilen malların davalıya teslim edildiği yönündeki kabulünde usul ve yasaya aykırı herhangi bir yön bulunmamaktadır.
Taraflar arasında takip dayanağı faturalar dışında başkaca mal alışverişleri olduğu, 30.05.2021 vade tarihli, 85.000,00 TL bedelli senedin davalının davacıya olan borçlarından mahsup edildiği her iki tarafın ticari defterleri ile sabit olduğundan davacının 30.05.2021 vade tarihli, 85.000,00 TL bedelli senedin sadece takip dayanağı faturalar karşılığında yapıldığı yönündeki savunmasının kabulü mümkün değildir. Bu nedenle ilk derece mahkemesince 30.05.2021 vade tarihli, 85.000,00 TL bedelli ödemenin cari hesaptan düşülmesi suretiyle hesaplama yapılmasında usul ve yasaya aykırı herhangi bir yön bulunmamaktadır. Ancak, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre takipten sonra davadan önce yapılan ödemeler için davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. Davadan sonra yapılan ödemeler ise icra müdürlüğünce infazda nazara alınır.
Takipten sonra davadan önce yapılan ödemeler asıl alacak kaleminden düşülerek bakiye miktar üzerinden itirazın iptali davası açılmalıdır. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 18/11/2020 tarih, 2020/2746 Esas-2020/5173 Karar ve 09/12/2020 tarih, 2020/2869 Esas-2020/5758 Karar sayılı ilamları da bu yöndedir.)
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi kararları çerçevesinde dosyadaki deliller incelenip değerlendirildiğinde; mevcut delillere göre, takip tarihi (04/07/2021) itibariyle davacının, davalıdan 80.867,61 TL alacağı olduğu, takipten sonra (10/07/2021 tarihinde 20.000,00 TL, 10/08/2021 tarihinde, üç ayrı işlemle 5.450,00 TL olmak üzere toplam 25.450,00 TL) 25.450,00 TL ödeme yapıldığı, davacının takipten sonra, davadan önce yapılan ödemelerle ilgili dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı nazara alınarak takipten sonra, davadan önce ödenen 25.450,00 TL asıl alacaktan mahsup edildikten sonra kalan miktar olan 55.417,61 TL yönünden davanın kabulüne karar verilmesi, icra inkar tazminatı ile yargılama giderlerinin bu miktar esas alınarak belirlenmesi gerekirken bu husus gözden kaçırılarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bu nedenle davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkeme kararının kaldırılması gerektiği, ancak; yapılan yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davacı talebi ile ilgili HMK 353/1-b.2 maddesi gereğince yeniden hüküm kurulmasına ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A) Davalının istinaf talebinin KABULÜ ile; Konya . Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/07/2022 tarih, …Esas … Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
1-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yatırılan 1.239,50 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
2- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflara ücreti vekalet taktirine yer olmadığına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
B) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince davacı talebi ile ilgili YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA,
1-Davanın Kısmen Kabulü ile; davalının Konya . İcra Müdürlüğü’nün .. Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın KISMEN İPTALİNE,
2- Takibin 55.417,61 TL asıl alacak üzerinden DEVAMINA,
3- Asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi işletilmesine,
4- Asıl alacağın % 20’si oranında hesaplanan 11.083,52 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5- Fazlaya ilişkin talebin hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine,
6- Alınması gereken 3.785,58 TL harçtan peşin alınan 942,44 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.843,14 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
7- Davacı tarafça yatırılan 942,44 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8- Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T gereğince taktir edilen 17.900,00 TL ücret-i vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9- Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T’nin 7/2. maddesi gereğince taktir edilen 4.072,00 TL ücret-i vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10- Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvuru harcı, 1.500,00 TL bilirkişi ücreti, 75,70 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 1.635,00 TL yargılama giderinin, kabul ve red oranları nazara alınarak 1.120,45 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
11-Arabuluculuk görüşmelerinden dolayı Hazine tarafından (suçüstü ödeneğinden) yapılan 1.320,00 TL yargılama giderinin kabul ve red oranları nazara alınarak 905,00 TL’sinin davalıdan, 415 TL’sinin davacıdan tahsili ile Hazine’ye irad kaydına,
12-İlk derece mahkemesince 02/09/2022 tarihinde yazılan harç tahsil müzekkerelerinin bila ikmal iadesinin ilk derece mahkemesince istenmesine,
13- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333 ve HMKGAT’nin 5/1. maddeleri gereğince yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının gider avansını yatıran tarafa iadesine
C) Verilen kararın mahiyeti gereğince Konya ..İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyası üzerinden tehiri icra talebi ile ilgili İİK’nın 36/5 maddesi gereğince yatırılan teminatın iadesine yer olmadığına,
D) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4.maddesi gereğince kararın ilk derece mahkemesi tarafından tebliğe çıkarılmasına,
E) Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 24/11/2023 tarihinde oyçokluğu ile HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.
Başkan .
e-imzalıdır
Üye .
e-imzalıdır
Üye .
e-imzalıdır
Katip .
e-imzalıdır
MUHALEFET ŞERHİ: Türk Borçlar Kanunu’nun 100. Maddesinin 1. Fıkrasında “Borçlu, faiz veya giderleri ödemede gecikmemiş ise, kısmen yaptığı ödemeyi ana borçtan düşme hakkına sahiptir. Aksine anlaşma yapılamaz” düzenlemesi bulunmaktadır. Bu kanun hükmüne göre borçlunun kısmen yaptığı ödemeyi ana borçtan (asıl alacaktan) düşebilmesi için temerrüde düşmemiş olması gerekmektedir. Temerrüde düşmüş olan borçlunun yapmış olduğu kısmi ödemeyi asıl alacaktan mahsup etme hakkı bulunmamaktadır. Bu nedenle itirazın iptali davalarında, öncelikle takip tarihi itibariyle asıl alacak ve tüm ferileriyle birlikte borcun hesaplanması, takipten sonra ancak davadan önce yapılan tüm ödemelerin 6098 sayılı Kanun’un 100 üncü maddesi hükümlerinin dikkate alınması suretiyle mahsubu ile dava tarihi itibariyle borcun belirlenmesi, dava açıldıktan sonra yapılan ödemelerin de tespit edilerek bu ödemelerin icra dosyasının infazı sırasında dava tarihi itibariyle mahsup edilmek üzere hüküm kurulması gerekmektedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/19-822 Esas, 2018/1754 Karar sayılı ilamı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2021/7529 Esas, 2023/393 Karar sayılı, 2020/2955 Esas, 2021/4754 Karar sayılı, 2021/5411 Esas, 2022/9428 Karar sayılı ilamları, Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 2018/3749 Esas, 2018/4268 Karar sayılı ilamı, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2014/16757 Esas, 2015/3798 Karar sayılı ilamı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2019/135 Esas, 2020/4564 Karar sayılı ilamı.) Dava konusu somut olayda davalı tarafça takipten sonra ve davadan önce 25.450,00 TL ödeme yapıldığı sabittir. Ancak davalı, sözkonusu ödemeyi temerrüt tarihinden sonra yaptığından yapmış olduğu ödemeyi asıl alacaktan düşme hakkına sahip değildir. Bu nedenle sözkonusu kısmi ödemenin TBK 100. Maddesi gereğince öncelikle işlemiş faiz ve icra giderlerinden mahsubu gerekmektedir. Mahkemece alınan bilirkişi raporlarına göre davadan önce takipten sonra yapılan ödemeler mahsup edildiğinde son ödemenin yapıldığı 06.08.2021 tarihi itibariyle bakiye kalan asıl alacağın 71.062,07 TL olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece davanın bu miktar üzerinden açılması gerektiği ve bu miktara son ödeme tarihi olan 06.08.2021 tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiği gözetilerek davanın 71.062,07 TL üzerinden kabulüne, fazlaya ilişkin talebin hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken son ödeme tarihinden dava tarihine kadar faiz hesaplanması ve hesaplanan faiz ana paraya eklenmek suretiyle hüküm kurulması, icra inkar tazminatı ve yargılama giderlerinin de bu miktar üzerinden hesaplanması doğru olmamıştır. Bu nedenle davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına karar vermek gerektiği, ancak mahkemece yapılan yanlışlık yeniden yargılamayı gerektirmediğinden HMK 353/1-b.2 maddesi gereğince esas hakkında yeniden hüküm kurularak davanın 71.062,07 TL üzerinden kısmen kabulüne karar vermek gerektiği düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.
Üye .
e-imzalıdır