Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/1145 E. 2022/2007 K. 29.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/04/2019
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : … (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. … –

İSTİNAF EDEN
DAVALILAR : 1- … (T.C. Kimlik No: …)
2- …
3- … (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. … –

MÜTEVEFFA : … (T.C. Kimlik No: …)
TASFİYE MEMURU : … (T.C. Kimlik No: …)

DAVA : Şirket Ortağı Olmadığının Tespiti ve Alacak

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 29/11/2022
YAZIM TARİHİ : 05/12/2022
Davacı tarafından, davalı aleyhine Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … sayılı dosyası ile açılan şirket ortağı olmadığının tespiti ve alacak davasında 29/04/2019 tarihinde tesis edilen davanın karara karşı davalıların istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, dairemizce dairemizce yapılan inceleme sonucunda verilen 16/07/2020 tarih … Esas … sayılı kararın Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21/06/2022 tarih … E. … Karar sayılı ilamıyla bozularak dairemize iade edildiği anlaşılmakla, dosya incelendi;
DAVA: Davacı vekilinin ilk derece mahkemesine sunduğu dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin, yurt dışında yaşayan vatandaşlardan haksız ve usulsüz para topladığını, para toplama işinin haksız ve usulsüz olduğunun SPK kararlarına da yansıdığını, haklarında bir çok soruşturma açıldığını, müvekkilinin davalı şirkete yüksek faiz getireceği vaadiyle biriktirdiği parayı daha sonra verilecek hisse senedine karşılık olarak yatırdığını, geri verileceğinin taahhüt edildiği fakat defalarca talep etmesine rağmen geri verilmediğini, davalıların bankacılık kanunu TTK, SPK ve diğer kanunlara aykırı para topladığını, müvekkili ile davalı şirket arasında geçerli bir ortaklık ilişkisinin kurulmadığını, davalı şirketin müvekkile karşı sorumlu olduğunu, diğer davalı gerçek kişilerin ise 6762 sayılı TTK’nın 336/5 maddesi uyarınca, gerek kanunların ve gerekse sözleşmelerin kendilerine yüklediği vazifeleri kasten yada ihmal neticesi yapmamaları nedeniyle ve ayrıca TTK’nın 321/son maddesi gereğince, şirketi temsile ve idareye yetkili olanların görevlerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden anonim şirketin sorumlu olacağının hükme bağlanması nedeniyle şirket yönetim kurulu başkanı ve üyelerinin MK 50 ve TTK 321/son maddesi uyarınca davacı müvekkiline karşı davalı gerçek kişilerin, davalı şirketle birlikte müşterek ve müteselsilen sorumlu olduklarını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şikdilik 2.007 Euronun ödeme tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte, (21/03/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 44.772 Euro artırarak toplamda) 46.779 Euronun davalıya yapılan ödeme tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; iddia edilen ödeme tarihinin çelişkili bir şekilde açıklandığını, hangi tarihte ne kadar para yatırıldığının dahi belirtilmediğini, HMK 84/1-a maddesi gereğince davacıdan teminat alınması gerektiğini, taleplerin kesin hüküm, hak düşürücü süre ve zamanaşımı yönünden reddi gerektiği, davacının dayanak gösterdiği belgenin davalıyı ilzam etmediğini, davacının iş bu davada bankacılık mevzuatı hükümlerinin uygulanması gerektiği yönündeki beyanlarının yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin bankacılık, SPK, TTK ve BK hükümlerini ihlal ettiğine dair iddialarının doğru olmadığını, davacıdan hile ve haksız fiile dayalı para alındığına ilişkin iddialarının da doğru olmadığını, bir an doğru olduğu kabul edilse bile davacı tarafça BK’nın 28 ve devamı maddelerinde belirtilen yasal bir yıllık hakdüşürücü dava açma süresi içerisinde dava açmadığını, bu nedenle haksız fiiller için BK’nın 60, sebepsiz zenginleşme için aynı yasanın 66, sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan talepler için aynı yasanın 125. maddesinde belirtilen sürelerin geçmesi sebebiyle alacağın zamanaşımına uğradığını, dava dilekçesi içeriğinde davacının yedinde hisse senetlerinin bulunduğunun belirtildiği nazara alındığında; davacının şirket ortağı olduğunu, TTK 329 ve 405. maddeleri gereğince davacının dava açma hakkının bulunmadığını, bu nedenle davacının dürüst davranmadığını, açılan davanın esastan da reddi gerektiğini belirtmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda;
“Davacı tarafın, davalı şirketin ortağı olmadığının tespiti ile ilgili talep kısmının kabulü ile davacı tarafın davalı şirketin ortağı olmadığının tespitine,”
“Davacı tarafın alacak davasının kabulü ile; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 99. maddesi gereğince aynen veya fiili ödeme günündeki Merkez Bankasınca belirlenen efektif satış kuru karşılığı üzerinden Türk Parası ile ödenmesi kayıt ve şartıyla; 3095 sayılı Kanuni Faiz Ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunun 4/a maddesi gereğince dava tarihi olan 02/05/2018 tarihinden itibaren devlet bankalarının Euro cinsinden açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek döviz faizi ile birlikte 46.779 Euro’nun davalılar …, …, … ve …’ndan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine…” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı tüzel ve gerçek kişi istinaf dilekçesinde özetle; cevap dilekçesindeki savunmalarının kabul edilmemesinin, ayrıca yargılama sırasındaki isticvap ve yemin taleplerinin reddedilmesinin, davacı tarafın ıslah talebinin kabulünün ve bunun yanında hükümde faize hükmederken ıslah tarihini nazara almamasının, iddianın ispat edildiğinin ve dava tarihindeki yabancı paranın değeri üzerinden zarar hesabı yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, ayrıca taraflar arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığına yönelik kabulünün ise TTK 329 ve 405. maddelerine aykırı olduğunu, davacının yedinde bulunduğu iddia edilen senetlerin davalı şirkete iade edilmemesinin de hukuka aykırı olduğunu, davalı tarafından SPK’ya sunulan CD ve üst yazı içeriklerinin mahkemece yanlış değerlendirildiğini, celbi gereken belgelerin toplanmadan eksik inceleme yapıldığını, bu nedenle; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak cevap dilekçesindeki savunmaları doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAİREMİZİN 16/04/2020 TARİH, … E. … K. SAYILI KARARININ ÖZETİ: Yapılan açıklama ve tespitlere göre taraflar arasında görülmekte olan davanın, 3332 sayılı yasaya 05/12/2019 tarihinde eklenen geçici 4. madde kapsamında olduğu, kabul edilerek iddia ve savunmalar esastan değerlendirilmeden 743 sayılı MK 48 (4721 sayılı TMK 50. Madde) 6762 sayılı TK’nın 7 ve 321. maddeleri (6102 sayılı yasanın 7/1 ve 371/5. maddeleri) ile 818 sayılı BK’nın 145 (6098 sayılı TBK’nın 166/2) maddelerindeki düzenlemeler ve davalı gerçek kişiler hakkında, sadece davalı şirket yöneticileri olmaları sıfatıyla, şirket ile birlikte müşterek ve müteselsilen sorumlu olduklarına ilişkin iddia da göz önünde bulundurulmak suretiyle; 7194 sayılı yasanın 41. maddesiyle 3332 sayılı yasaya eklenen 4. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak HMK 353/1-b.2 maddesi gereğince, açılan dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderlerinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına, davacı lehine, davalı şirket aleyhine karar tarihinde karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan asgari ücret tarifesi gereğince maktu vekalet ücreti takdirine ilişkin hüküm kurulmuştur.
DAİREMİZİN 16/04/2020 TARİH … E. SAYILI KARARINA KARŞI TEMYİZ YOLUNA BAŞVURULMASI ÜZERİNE YARGITAY … HD.’nin 15/03/2021 TARİH … E. …. K. İLE: “….Dava, davacı ile davalı şirket arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesi kararı taraflara tebliğ edilmiş olup davalılardan … vasisi tarafından İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunda bulunulmamıştır. Davada davalı şirket ile davalı gerçek kişiler arasında mecburi dava arkadaşlığı da bulunmamaktadır. Bu itibarla İlk Derece Mahkemesi kararına karşı davalı … tarafından süresinde istinaf başvurusunda bulunulmaması nedeniyle … hakkında verilen İlk Derece Mahkemesi kararı kesinleşmiş bulunmaktadır. 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf incelemesi, kamu düzenine aykırılık halleri dışında, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Somut olayda kamu düzenine aykırılık da söz konusu olmadığından bölge adliye mahkemesince istinaf kanun yoluna başvuran davalı şirket hakkında inceleme yapılması ve bir karar verilmesi gerekirken, davalı … hakkında verilen hükmün kesinleşmiş olduğu gözetilmeksizin İlk Derece Mahkemesi kararının tamamen kaldırılarak dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olması doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle re’sen bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, Bölge Adliye Mahkemesi kararının re’sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, HMK’nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 15.03.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi….” şeklinde karar ile dairemiz kararı bozulmuştur.
DAİREMİZİN 25/05/2021 TARİH … E. … K. SAYILI KARARI İLE : “Dairemizin 16/07/2020 tarih, … esas – … Karar sayılı kararında DİRENİLMESİNE,
A) Yasal düzenleme gereğince davalıların istinaf talebinin KABULÜNE; Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/04/2019 tarih … E. … K. sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
1-Açılan dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına,” şeklinde karar verilmiştir.
Dairemizce verilen direnme kararına davacı tarafından temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
YARGITAY HUKUK GE8NEL KURULUNUN 21/06/2022 TARİH … E. … K. SAYILI KARARI ÖZETİ: “… 29. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekili tarafından davalı şirketin müvekkilinden haksız ve usulsüz olarak yüksek gelir getireceği vaadiyle para alındığı, istenildiği an geri verileceğinin taahhüt edilmesine rağmen paranın geri verilmediği, müvekkili ile davalı şirket arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı ileri sürülerek haksız fiile dayalı olarak davalı şirket ve şirketin eski ve yeni yöneticileri aleyhine eldeki dava açılmıştır. Davalılar arasında HMK’nin 57. maddesi gereğince ihtiyarî dava arkadaşlığı bulunduğu dosya kapsamıyla sabittir. Başka bir deyişle davacı, her davalı aleyhine ayrı ayrı dava açabilecekken tek bir dava dilekçesiyle hepsi aleyhine dava açma yolunu seçmiştir.
30. İlk derece mahkemesi tarafından tüm davalılar yönünden davanın kabulüne karar verilmiş; karar davalılar …, … ve … vekili ile davalı … vasisine usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir. Davalılar …, … ve … vekili tarafından süresi içerisinde istinaf yoluna başvurulmasına rağmen davalı … vasisi tarafından istinaf yoluna başvurulmamıştır. Dolayısıyla davalı … aleyhine açılan davada verilen karar, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde istinaf yoluna başvurulmaması nedeniyle bu süre sonunda şekli anlamda kesin hüküm niteliği kazanmıştır.
31. İstinaf yoluna başvurulmasından sonra 7194 sayılı Kanun’un 41. maddesi ile 3332 sayılı Kanun’a geçici 4. madde eklenmiştir. Anılan madde;
“31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez.
Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” hükmünü haizdir. Bu madde gereğince Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesince, davalı … vasisi tarafından istinaf yoluna başvurulmamasına rağmen tüm davalılar yönünden ilk derece mahkemesinin kararı tamamen kaldırılarak dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Oysa 7194 sayılı Kanun’un 41. maddesi ile 3332 sayılı Kanun’a eklenen geçici 4. madde, kanun yolu incelemesindekiler dâhil görülmekte olan davalara uygulanacak ise de anılan maddenin şekli anlamda kesin hüküm niteliğinde olan kararları etkilemesi mümkün değildir. Ancak anılan madde usulî kazanılmış haklar yönünden etkili olacaktır. Zira yukarıda da bahsedildiği üzere kesin hüküm, sonradan çıkarılan bir kanunla değiştirilemez ve ortadan kaldırılamaz.
32. Bu durumda Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesince, sadece istinaf yoluna başvuran davalılar hakkında karar verilmesi gerekirken, davalı … yönünden de istinaf yoluna başvurulmaması nedeniyle şekli anlamda kesin hüküm hâline gelen kararı da ortadan kaldıracak şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
33. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davalı …’ın sorumluluğunun davalı şirkete bağlı bir sorumluluk olduğu, davalı …’ın davalı şirketten daha ağır bir yükümlülük ile sorumlu tutulamayacağı, ayrıca 7194 sayılı Kanun’un 41. maddesi ile 3332 sayılı Kanun’a eklenen geçici 4. madde gereğince davacının davalı şirket ortağı olduğu, buna karşılık davacının şirkete verdiği parayı davalı …’dan tahsiline imkân tanımanın kamu düzenine aykırılık oluşturacağı, bu nedenle diğer davalıların istinaf başvurusundan davalı …’ın da yararlanmasının mümkün olduğu, bu itibarla direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
34. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371. maddesi gereğince BOZULMASINA, …” şeklinde karar verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Yargıtay bozma ilamından sonra dairemizce yapılan yargılamada Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21/06/2022 tarih … Esas … Karar sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Dava; davalı şirkete ortak olmadığının tespiti, kar payı alınması maksadıyla verilen paranın iadesi istemine ilişkindir.
Yargıtay bozma ilamında da belirtildiği gibi davalılardan …’ın İlk Derece Mahkemesi kararına karşı süresinde istinaf başvurusunda bulunmadığı bu sebeple davalı … hakkında verilen İlk Derece Mahkemesi kararının kesinleştiği anlaşılmakla, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalılar …, … ve … yönünden istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davaya konu …’nin ünvanının … olarak değiştirildiği, bilahare ….’ye devredilmesi suretiyle birleştirilmesine ve tasfiyesiz infisahına karar verildiği ve unvanının … olarak değiştiği dosya kapsamından anlaşıldığı,
İlk derece mahkemesince delillerin esastan değerlendirilmesi ve davalılar … ve …’nun istinaf kanun yoluna başvurmasından sonra 7194 sayılı yasanın 41. Maddesiyle; 3332 sayılı yasaya “31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez.
Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” şeklinde Geçici 4.Madde eklenmiştir.
Sermaye Piyasası Kanunu
Madde 16 “(1) (Değişik birinci cümle: 28/11/2017-7061/109 md.) Payları borsada işlem gören ortaklıklar ile kitle fonlaması suretiyle halktan para toplayan ortaklıklar hariç olmak üzere pay sahibi sayısı beş yüzü aşan anonim ortaklıkların payları halka arz olunmuş sayılır. Bu ortaklıklar halka açık ortaklık hükümlerine de tabi olurlar. (2) Payları borsada işlem görmeyen anonim ortaklıklar, halka açık ortaklık statüsünü kazandıktan sonra en geç iki yıl içinde paylarının işlem görmesi için borsaya başvurmak zorundadırlar. Aksi durumda, Kurul, bu payların borsada işlem görmesi veya ortaklığın halka açık ortaklık statüsünden çıkarılması için, ortaklığın talebini aramaksızın gerekli kararları alır. (3)(Ek: 28/11/2017-7061/109 md.) (Değişik Cümle: 27/12/2018-7159/8 md.)….”
Öncelikle; yasal düzenlemenin taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi kapsayıp kapsamadığı ve davalı şirketin yasal düzenlemede belirtilen şirketlerden olup olmadığı yönünden delillerin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davalı şirketin yasal düzenlemede verilen 31/12/2014 tarihinden önce, BIST (İMKB) yönetim kurulunun 23/10/2012 tarihli toplantısında ortaklığın paylarının halka arz edilmeksizin 2.ulusal pazarda 23/11/2012 tarihinden itibaren işlem görmesine karar verildiği ve 23/11/2012 tarihinden itibaren işlem görmeye başladığı mevcut delillerden anlaşılmaktadır.
Somut olayda; davacının yatırım maksadı ile davalı şirkete para verdiğini, verilen para karşılığında kendisine “ortaklık durum belgesi” ve hisse senetleri verildiğini istenmesine rağmen parasının iade edilmediğini verdiği paranın faizi ile tahsilini, davalı tarafın ise; davacı tarafından davalı şirkete para verilmişse; şirkete ortak olmak maksadıyla verildiğini, kendisine verdiği para karşılığında nominal bedelli hisse senedi verildiğini , davacının şirket pay sahibi olarak şirket kayıtlarına kaydedildiğini Anonim şirket olan davalının TTK.nun 329 ve 405. maddelerindeki düzenleme gereğince kendi hisselerini temellük etmesinin ve bunun sonucu olarak yatırılan paranın iadesinin mümkün olmadığını aksinin kabulü durumunda ise; davanın süresinde açılmadığını, alacağın zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Yukarıda yapılan açıklama ve tespitler nazara alındığında; davacı ile davalılardan …, … ve … arasında görülmekte olan davanın 05/12/2019 tarihinde 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. madde kapsamında olduğu kabul edilmiştir. Bu nedenle; tarafların iddia ve savunmaları ile ilgili bildirdiği deliller esastan değerlendirilmeden, 743 sayılı MK. 48 (4721 sayılı TMK 50. maddesi), 6762 sayılı TK 7 ve 321 (6102 Sayılı Yasanın 7/1 ve 371/5. maddeleri) ile 818 sayılı BK 145 (6098 sayılı TBK’nın 166/2. maddesi) maddelerindeki düzenlemeler ve davalı gerçek kişi … hakkında sadece davalı şirket yöneticisi olması sıfatıyla şirket ile birlikte müştereken / müteselsilen sorumlu olduğuna ilişkin iddia gözönünde bulundurulmak suretiyle 7194 sayılı yasanın 41. Maddesiyle 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının istinaf talebinde bulunan davalılar … ve … yönünden kaldırılarak HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince açılan dava ile ilgili davalılar … ve … yönünden karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderlerinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına, davacı lehine davalı şirket aleyhine karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan asgari ücret tarifesi gereğince maktu ücret-i vekalet taktirine karar vermek gerekmiş Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.03.2021 tarih … Esas … Karar sayılı ilamında da belirtildiği Yargıtay bozmasından sonra duruşma açılarak karar verilmesi durumunda istinaf vekalet ücretine hükmedilemeyeceği anlaşıldığından aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A)-Yasal düzenleme gereğince davalılar …, … ve …’nun istinaf taleplerinin kabulüne, Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/04/2019 tarih … E. … K. sayılı kararının davalılar …, … ve … yönünden KALDIRILMASINA,
1-İstinaf başvurusunda bulunan davalı şirket tarafından yatırılan 3.965,26 TL istinaf karar harcının talep halinde davalı şirkete iadesine,
2-İstinaf başvurusunda bulunan davalılar …, … ve … tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına,
B) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.2 maddesi gereğince davacının …, …, … ve …’na yönelik talebi ile ilgili YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA,
1-Davalılar …, … ve … yönünden açılan dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına,
2- Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 170,78 TL peşin ve ıslah talebi sırasında yatırılan 4.850,00 TL olmak üzere toplam 5.020,78 TL harçtan alınması gereken 80,70 TL harcın mahsubu ile fazla yatırıldığı anlaşılan 4.940,08‬ TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3- Davacı tarafından yapılan 35,90 TL başvurma harcı, 559,9‬0 TL temyiz başvurma harcı, 80,70 maktu karar harcı, 253,80 TL keşif harcı, 3.000,00 TL bilirkişi ücreti gideri, 484,10 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 4.414,4‬0 TL yargılama giderinin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
4- Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T gereğince tahsilde tekerrüre sebebiyet vermemek kaydıyla (Yargıtay’ca kesinleştiği belirtilen … ile ilgili hüküm) 9.200,00 TL maktu ücreti vekaletin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
5-HMK’nın 333 ve HMKGAT’nin 5/1. maddeleri gereğince yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının gider avansını yatıran tarafa iadesine,
6- Seydişehir İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyası üzerinden tehiri icra talebi ile ilgili İİK’nın 36/5 maddesi gereğince yatırılan teminatın yatırana iadesine,
7- İlk derece mahkemesince davalıdan tahsiline karar verilen tamamlama harcı ile ilgili harç tahsil müzekkeresi düzenlenmiş ise; müzekkerenin bila infaz iadesinin istenmesine, iade işleminin İlk derece mahkemesince yapılmasına,
C) Davalı … ile ilgili ilk derece mahkemesince verilen karar kesinleşmiş olduğundan bu davalıya yönelik açılan dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına,
D) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin dairemiz tarafından yapılmasına,
E) Kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde; dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair; davacı vekili ile bir kısım davalılar vekilinin yüzüne, diğerlerinin yokluğunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince; taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine 29/11/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

M.Y.