Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/1041 E. 2023/2318 K. 24.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/03/2022
NUMARASI : Esas Karar

İSTİNAF EDEN
DAVACILAR : 1-
VEKİLLERİ : Av.
Av.
:2-
VEKİLLERİ : Av.
İSTİNAF EDEN
DAVALILAR :1-
VEKİLİ : Av.
: 2
VEKİLİ :Av.

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 24/11/2023
YAZIM TARİHİ : 28/11/2023
Davacılar tarafından davalılar aleyhine Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin.. Esas sayılı dosyası ile açılan menfi tespit davasında 22/03/2022 tarihinde tesis edilen karara karşı tarafların istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle;Müvekkilleri aleyhine takip alacaklısı olarak davalı …. tarafından Konya ..İcra Müdürlüğünün …. Esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü 10 örnek icra takibi yapıldığını, müvekkili şirketin 1996 yılından buyana Bursa ilinde bebek giyim ve ürünleri üretimi ve toptan pazarlamam üzerine faaliyette bulunduğunu, müvekkili…..’ın müvekkili şirketin yetkilisi olduğunu, davalılardan ve senet lehtarı olarak görünen ….. …’ın müvekkili şirketin yıllar önce Konya’da … Bebe’nin ürünlerini satan ve….. adı altında mağaza işleten işyerinin sahibi olduğunu, diğer davalı ….’ın, davalı …..ile birlikte muvazaalı ve kötü niyetli olarak hareket eden kişi olduğunu, takibe ve davaya konu olan senet üzerinde davacı…..’ı borçlandırıcı imzanın mevcut olmadığını, senet borçlusu olarak görünen …. Ltd. Şti.’nin yanı sıra senette ismi yer alan davacı…..’ında borçlu olarak kabul edilmesi için senet altına atılan imzanın yanı sıra gerçek kişi adına açığa atılan imzanın olması gerektiğini, müvekkili davacı şirket yetkilisi tarafından böyle bir senet tanzim edilip lehtar ….. …’a verilmediğini, müvekkili davacı şirketin kayıtları incelendiğinden müvekkili şirketin senet lehtarına hiçbir borcunun bulunmadığının tespit edileceğini, davaya konu senet metninin yer aldığı A4 kağıdının sağ alt ve sol alt kısmının imzalanması senet metninin sonradan oluşturulmaya çalışıldığını açıkça gösterdiğini, mali ve içtimai durum araştırması yapıldığında müvekkili şirketin davalı ….. …’a hiçbir borcunun olmadığını, olmasının da mümkün olmadığını, her iki davalı tarafında oluşturulan senet metni kadar mali gücünün olmayacağının açıkça tespit edileceğini, müvekkili şirketin 2017 yılında Uşak ilinde bulunan işletmekte olduğu mağazasını 10.10.2017 tarihinde … … ve … … adlı kardeşlere devrettiğini, davalı ….. …’ın ve kardeşinin yıllarca müvekkili şirketten bebek giyim eşyası alarak karşılığında çek senet verdiğini, senet metninde gösterilen 07.05.2018 tarihi itibariyle müvekkili şirket yetkilisi ve davalı ….. …’ın hiçbir suretle bir araya gelmediğini, devir tarihinden 6-7 ay sonra (2018 Nisan) ….. …’ın müvekkili şirketi arayarak kardeşi …’ın piyasaya çok borçlandığını, kendilerine vermiş oldukları çek ve senetleri ödeyemeyeceklerini, hacze gelenler olduğunu, tüm ürünleri ve demirbaşların….. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından haczedildiğini ve mağazayı iade etmek istediğini beyan ettiğini, devir edilen mağazanın 09.05.2018 tarihinde çek – senet bedelleri ve mağazada bulunan ürünler toplamı olan 859.419,00 TL karşılığında tekrar müvekkili şirkete iade edildiğini ve karşılığı olmayan çek ve senetler … ve … … kardeşlere iade edildiğini, müvekkili şirket uhdesinde bulunan çek, senet ve sözleşme asıllarını iade etmesine rağmen davalı ….. …’ın kendisinde bulunan sözleşme asıllarını müvekkili şirkete teslim etmekten imtina ettiğini, davalı ….. …’ın müvekkili şirkete cari hesaptan kaynaklı borcunun bulunduğunu, müvekkili taraf aleyhine başlatılan icra takibine diğer ciranta ….. …’ın dahil edilmediğini, alacaklının diğer cirantaya karşı protesto çekip icra takibi yapmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi takip alacaklısı …. ile davalı …..arasında muvazaalı olarak hareket edildiğini gösterdiğini beyan ederek her bir müvekkilinin davalı tarafa borçlu olmadıklarının tespiti ile takibin iptaline, her bir müvekkili lehine %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, takibe konu senedin TTK’nın 688.maddesi gereği senedin zorunlu unsuru olan tanzim yeri olmadığından iptali ile müvekkillerinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı …. vekili cevap dilekçesinde özetle;Davacı borçluların iddialarının gerçeği yansıtmadığını, açılan dava haksız ve mesnetsiz olduğunu, müvekkilinin senet lehtarı olmayıp ciranta olduğunu ve iyi niyetli hamil olduğunu, davacının dava dilekçesinde senet metnindeki imzanın müvekkiline ait olmadığını iddia ettiğini, ancak Konya .. İcra Hukuk Mahkemesi’nin …. Esas sayılı dosyasında devam etmekte olan imzaya itiraz davasındaki dava dilekçelerinde senet metnindeki imzanın başka bir belgeden aktarılmak suretiyle eklendiği şeklinde iddiada bulunduklarını, savcılık şikayetinde de senet metni altındaki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığının iddia edildiğini, davacı tarafın çelişkili beyanlarda bulunmasının sebebinin alacağın tahsilini önlemek ve sadece süreci uzatmak, borcu sürüncemede bırakmak olduğunu, bir diğer iddianın senet lehtarın aleyhine takip yapılmamasından dolayı müvekkili ile lehtar arasında muvazaa olduğu iddiası olduğunu, ancak protesto edilmemiş senetlerde cirantaya takip yapılmasının mümkün olmayıp davacı borçlular tarafından bu hususun muvazaaya dayanak gösterilmesinin de hiç bir izahının bulunmadığını, dilekçede senedin kambiyo vasfını haiz olmadığı iddia edilse de takibe konu senedin kambiyo vasfını haiz olup davacının dilekçesinde belirtilen tüm hususların ve açılan davanın mesnetsiz olup alacağı sürüncemede bırakma gayesini taşıdığını, dilekçede senet lehtarı ile aralarında borç ilişkisi olmadığı ile ilgili bir kısım iddialarda bulunulduğunu ve bir kısım belgeler sunulduğunu, bu hususların iyi niyetli hamil durumunda olan müvekkilinin bilmesine imkan bulunmadığı gibi bilmesi de gerekmediğini, bu belgelerle müvekkilinin ilgisinin de bulunmadığını, davacı tarafın senet metni altındaki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığını söyleyemediğini, bu durumun bile davacı borçluların alacağını sürüncemede bırakma amacını göstermesi açısından önemli olduğunu, dava dilekçesinde müvekkilin bu alacak miktarı oranında mali gücü olmadığının iddia edildiğini, müvekkilinin yıllardır ticaretle uğraşan bir insan olup basiretli bir tacir olduğunu, kaldı ki davacının iddiasının senet metnindeki imzanın müvekkiline ait olmadığı iddiası olduğunu, müvekkilinin senet lehtarı olmayıp ciranta olduğunu ve iyiniyetli hamil olduğunu beyan ederek davanın reddine, davacı borçluların haksız itirazlarından dolayı %20’den az olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalı …..vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacıların davası her türlü mesnetten yoksun olup kabule şayan olmadığını, davacı dava dilekçesinde müvekkiline senet tanzim edilip verilmediğini iddia ettiğini, ancak davaya konu senet üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi sonucunda imzanın bizzat davacı şirket yetkilisi…..’a ait olduğunun açıkça görüleceğini, davacının buna rağmen huzurdaki davayı açmasındaki amacının tamamen kötü niyetli olduğunu, müvekkili ile müvekkilin senedi verdiği diğer davalı arasında muvazaa olduğu iddia edildiğini, ancak bu hususun gerçeği yansıtmadığını, müvekkili borcuna karşılık olarak bu senedi ciro edip ilgili şahsa devrettiğini, müvekkili hakkında takip yapılmamış olmasının da muvazaaya dayanak gösterilmiş olup bu durumun hiç bir hukuki dayanağının bulunmadığını, takibin hukuku açısından bakıldığında protesto edilmemiş bir senette cirantaya takip yapılmasının mümkün olmadığının, davacıların senedin tanzim yerinin bulunmadığından bahisle senedin geçersiz olduğunu iddia ettiklerini, fakat senet incelendiğinde; senedin üzerinde borçlu adresi olduğunun görüldüğünü, kanuna göre tanzim yeri bulunmayan senette borçlunun adresi tanzim yeri olarak kabul edildiğini, dilekçede davacı tarafın müvekkiline hiç bir borcunun olmadığını iddia ettiğini, ancak nakden kayıtlı bir senet söz konusu olup davacının bu iddialarının yersizliğinin ortada olduğunu, ispat yükümlülüğünün davacı tarafa ait olduğunu, mevcut alacağın nakdi bir alacak olduğunu, davacıların süreci uzatmaktan başka bir amaçlarının olmadığını, davacı taraf her türlü hukuki yola başvurup bir şekilde borçtan kurtulmaya çalıştığını beyan ederek davacı tarafın davasının reddine, davalıların takip konusu alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına/kötü niyet tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “….Davacıların, davalı …. tarafından Konya ..İcra Müdürlüğünün …. Esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü 10 örnek icra takibi yapıldığının, takibe ve davaya konu olan senet üzerinde davacı…..’ı borçlandırıcı imzanın mevcut olmadığının, senet borçlusu olarak görünen …. Ltd. Şti.’nin yanı sıra senette ismi yer alan davacı…..’ında borçlu olarak kabul edilmesi için senet altına atılan imzanın yanı sıra gerçek kişi adına açığa atılan imzanın olması gerektiğinin, davacı şirket yetkilisi tarafından böyle bir senet tanzim edilip lehtar ….. …’a verilmediğinin, davacı şirketin senet lehtarına hiçbir borcunun bulunmadığının, mali ve içtimai durum araştırması yapıldığında davacı şirketin davalı ….. …’a hiçbir borcunun olmadığının, her iki davalı tarafında oluşturulan senet metni kadar mali gücünün olmayacağının açıkça tespit edileceğinin, davacı şirketin 2017 yılında Uşak ilinde bulunan işletmekte olduğu mağazasını 10.10.2017 tarihinde … … ve … … adlı kardeşlere devrettiğinin, davalı ….. …’ın ve kardeşinin yıllarca davacı şirketten bebek giyim eşyası alarak karşılığında çek senet verdiğinin, senet metninde gösterilen 07.05.2018 tarihi itibariyle davacı şirket yetkilisi ve davalı ….. …’ın hiçbir suretle bir araya gelmediğinin, devir tarihinden 6-7 ay sonra (2018 Nisan) ….. …’ın davacı şirketi arayarak kardeşi …’ın piyasaya çok borçlandığını, kendilerine vermiş oldukları çek ve senetleri ödeyemeyeceklerini, hacze gelenler olduğunu, tüm ürünleri ve demirbaşların ….. Tic. Ltd. Şti. tarafından haczedildiğini ve mağazayı iade etmek istediğini beyan ettiğinin, devir edilen mağazanın 09.05.2018 tarihinde çek – senet bedelleri ve mağazada bulunan ürünler toplamı olan 859.419,00 TL karşılığında tekrar davacı şirkete iade edildiğinin ve karşılığı olmayan çek ve senetler … ve … … kardeşlere iade edildiğinin, davacı şirket uhdesinde bulunan çek, senet ve sözleşme asıllarını iade etmesine rağmen davalı ….. …’ın kendisinde bulunan sözleşme asıllarını davacı şirkete teslim etmekten imtina ettiğinin, davalı ….. …’ın davacı şirkete cari hesaptan kaynaklı borcunun bulunduğunun, davacı taraf aleyhine başlatılan icra takibine diğer ciranta ….. …’ın dahil edilmediğinin, alacaklının diğer cirantaya karşı protesto çekip icra takibi yapmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi takip alacaklısı …. ile davalı …..arasında muvazaalı olarak hareket edildiğinden bahisle; her bir davacının davalı tarafa borçlu olmadıklarının tespiti ile takibin iptaline, her bir davacı lehine %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, takibe konu senedin TTK’nın 688.maddesi gereği senedin zorunlu unsuru olan tanzim yeri olmadığından iptali ile davacıların borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava ettiği, davalı tarafın davanın reddine ve davacı borçluların haksız itirazlarından dolayı %20’den az olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve beyan ettikleri, İİK.72.maddesinde; “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir….” şeklinde, 6102 sayılı TTK.778/1-a maddesi yollaması ile TTK’nun 687.maddesinde; “Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun. (2) Alacağın temliki yoluyla yapılan devirlere ilişkin hükümler saklıdır.” şeklinde, 6102 sayılı TTK’nun 825.maddesinde;”(1) Borçlu, emre yazılı bir senetten doğan alacağa karşı ancak senedin geçersizliğine ilişkin veya senet metninden anlaşılan def’ilerle alacaklı kim ise ona karşı, şahsen haiz bulunduğu def’ileri ileri sürebilir.(2) Borçlu ile önceki hamillerden biri veya senedi düzenleyen kişi arasında doğrudan doğruya varolan ilişkilere dayanan def’ilerin ileri sürülmesi, ancak senedi iktisap ederken hamilin bilerek borçlunun zararına hareket etmiş olması hâlinde caizdir.” şeklinde, 6100 sayılı HMK.nun 200.maddesinde;”Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.(2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir. ” şeklinde, HMK’nun 201.maddesinde;”Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.” şeklinde düzenlemeler yapıldığı, Konya ..İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyasında; Alacaklı …. tarafından, borçlularının ……. San. Tic.Ltd. Şti. ve….. aleyhine, 819.000,00 TL asıl olmak üzere fer’ileri ile birlikte toplam 869.618,98 TL alacaktan kaynaklı kambiyo senetlerine özgü icra takibi yapıldığı, takip dayanağının 07.05.2018 tanzim tarihli, 30.12.2019 vade tarihli 819.000,00 TL bedelli bono olduğu, mahkememizce davacı şirketin bulunduğu adres mahkemesine talimat yazılarak; Davacı şirketin 2017 – 2018 ve 2019 yıllarına ait ticari defterleri üzerinde mali müşavir bilirkişisi tarafından rapor düzenlenmesinin istenildiği, mali müşavir bilirkişisi ….. tarafından düzenlenen 24.08.2021 tarihli bilirkişi raporunda; Davacı tarafın 2017 – 2018 ve 2019 yıllarına ait ticari defterlerin incelenmesinde; Davalı …. ve …..adlı şahıslara ait herhangi ticari alım-satım faturası, yevmiye kaydına ve cari hesabına rastlanılmadığının, dava dosyasında davacı şirketin dava dilekçesinde beyan ettiği 10.10.2017 tarihinde davalı ….. …’ın işletmeyi kardeşi … …’a devrettiğini beyan ettiği, dava dışı … …’ın davacı şirket ile 2017-2018 ve 2019 yıllarında ticari ilişkide bulunduğuna dair fatura-ödeme dekontu ve yevmiye kaydına, cari hesap ekstresine rastlandığını, davacı şirketin dava dışı … …’dan 678.910,79 TL alacaklı olduğunun, davalıların herhangi bir cari borçlarının tespit edilemediğinin bildirildiği, mahkememizce bilirkişi raporunun ayrıntılı ve denetime elverişli olması nedeniyle hükme esas alındığı,
Davacı….. yönünden yapılan değerlendirmede;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/04/2018 tarih ve 2017/19-812 Es. 2018/756 Kar. sayılı içtihadında; “… Keşidecinin el yazısıyla atılmış imzasının senedin ön yüzünde ve senet metninin altında bulunması gereklidir. Kanunen keşidecinin imzası yeterli olmakla birlikte keşidecinin kim olduğunun tespiti ve özellikle keşidecinin tüzel kişi olması durumunda keşideci unvanının poliçede yer alması, poliçenin kim tarafından verildiğinin tespiti bakımından önemlidir. Zira, poliçede imzası bulunanın borçlu olarak mı yoksa bir başka kişi adına temsilen veya vekaleten mi poliçeyi imzalamış olup olmadığının tespiti ancak ad ve soyadı veya unvan ile sıfatın belirtilmiş olması ile mümkündür. Poliçe borçlusunun tüzel kişi olması hâlinde, yetki belgesinde şirketi temsile yetkili şahısların poliçeyi imzalamış olmasına ve usulünce kaşe basılmış olmasına dikkat edilmelidir. Bu durumda, poliçeden doğan sorumluluk doğrudan doğruya temsil edilen tüzel kişiye aittir. Hemen vurgulanmalıdır ki, şirket yetkilisi tarafından da olsa senede atılan ikinci imza, şirket kaşesi olmadan atılmış ise, burada keşideci sıfatı söz konusu olmayacağından, bu imza aval olarak kabul edilir ve bu imza sahibi borçtan şahsen sorumlu olur. ” şeklinde,
Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin29/05/2017 tarih ve 2016/10805 Es.2017/4286 Kar. Sayılı ilamında;” Senette yer alan iki ayrı kaşe üzerindeki imzaların şirket yetkilisine ait olduğu anlaşıldığından imzaların şirket yetkilisi tarafından şirket kaşesi üzerine şirketi temsilen atılmış olduğunun kabulü gerekir. Kaşe dışında davacıya ait imza bulunmamaktadır. Sadece ödeyecek kısmında şirket yetkilisi olan davacının adı ve T.C. numarasının yazılı olmasının davacının şahsen sorumlu olduğunu göstermeyeceğinden davacının menfi tespit isteminin kabulü gerekirken yazılı şekilde ret kararı verilmesi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir.” şeklinde kabul edilmiştir.
Davacı…..’ın Bursa Ticaret sicil müdürlüğünden gelen kayıtlara göre dava konusu senedin tanzim tarihinde diğer davacı şirketin yetkili temsilcisi olduğu, senette diğer davacı şirketin Kaşesi’nin basılı olduğu, kaşe üzerinde davacı…..’ın ad ve soyadının olduğu, imzanın kaşe üzerine atılı olduğu, senedin altında tekrar ikinci kez kaşe ve üzerine imzanın atılarak kaşenin üzerine davacının ad ve soyadının yazılı olduğu, her iki imzanın da şirket kaşesinin üzerine atılması nedeniyle bononun şirket tarafından tanzim edildiğinin kabul edilmesi gerektiği, davacının ad ve soyadı ile TC numarasının yazılı olması davacıyı aval veren sıfatıyla senetten dolayı sorumu hale getirmeyeceği, dolayısıyla davacı…..’ın dava konusu edilen senetten dolayı her iki davalıya karşı herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı, senedin iptaline yönelik talebin fer’i nitelikte bir talep olduğu, iptale yönelik şartların mevcut olmadığı, davalılardan ….. …’ın senedin lehtarı olduğu, bu davalı yönünden İİK 72/5. Maddesindeki şartların bulunmadığı, diğer davalı ….’ın takibe geçerken dava konusu edilen bonodan dolayı kimlerin sorumlu olduğunu, kimlere karşı cebri icra yoluna başvurabileceğini bilmesi ve ona göre takibe geçmesi gerekirken bunu yapmadığı, davacıya karşı takibe geçmede kötüniyetli olduğu ve İİK 72/5. Maddesi kapsamında sorumluluğunun bulunduğu anlaşılmakla davacı…..’ın Konya .İcra Müdürülüğü’nün …. Es. Sayılı dosyasından takip konusu yapılan 07/05/2018 tanzim tarihli 30/12/2019 vade tarihli keşidecisi …..Konfeksiyon San. Tic. Ltd. Şti. olan 819.000,00 TL bedelli bonodan dolayı davalılara borçlu olmadığının tespitine, icra takibinin bu davacı yönünden iptaline, İİK 72/5.maddesi gereğince talebe konu 819.000,00 TL’lik alacağın takdiren %20 si oranında kötü niyet tazminatının davalı ….’dan alınarak davacı…..’averilmesine, davacının davalı …..hakkındaki tazminat talebinin reddine, davacı…..’ın Senedin iptaline yönelik talebinin reddine,
Davacı …..Konfeksiyon San. Tic. Ltd. Şti. yönünden yapılan değerlendirmede;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 25.03.2015 tarih ve 2013/19-2238 Es. 2015/1062 Kar. Sayılı içtihadında;”…Öte yandan, mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (eTTK)’nun kambiyo senetlerine ilişkin hükümleri poliçe esası üzerine kurulmuştur. Kanun, kambiyo senetlerinin ortak olan hükümlerine poliçe başlığı altında yer vermiş; bono ve çek hakkında ise, ortak hükümlere yollama yapmakla yetinmiştir (eTTK. 690, 730). eTTK.nun 690. maddesi yollaması ile bonolarda da uygulanması gereken aynı yasanın 599. maddesi;“Poliçeden dolayı kendisine müracaat olunan kimse keşideci veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya mevcut olan münasebetlere dayanan defileri müracaatta bulunan hamile karşı ileri süremez; meğer ki, hamil, poliçeyi iktisabederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun. Alacağın temliki yoliyle yapılan devirlere ait hükümler mahfuzdur.” Hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, poliçede şahsi defiyi düzenleyen yukarıdaki madde metninde kural olarak, şahsi defilerin, iyiniyetli hamile karşı ileri sürülemeyeceği belirtilmiş; bu kuralın tek istisnası ise, hamilin bilerek borçlunun zararına hareket etmiş olması yani kötüniyetle senedi iktisap etmesi gösterilmiştir. Madde hükmüyle, kanun koyucu kambiyo senetlerine özgü katı kurallar karşısında, bir kapı aralayarak, kötüniyetin ispatına olanak tanımış ve bu konuda bir sınır da koymamıştır. Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında somut olayın değerlendirilmesinde; takibe ve eldeki davaya konu bononun lehtar….’in aşamalardaki ikrarı ve davayı kabul beyanından da anlaşılacağı üzere, davacı keşideci tarafından yapılan ödeme ile bedelsiz olduğu sabittir. Bononun bedelsiz olduğuna ilişkin şahsi defiyi davacı keşidecinin kural olarak, davalı lehtara karşı ileri sürebilir ise de, hamil davalı …’e karşı ileri sürülebilmesi için kötüniyetle iktisabının ispatı gerekir.” şeklinde,
Yargıtay 19.Hukuk Daire’sini 17/12/2015 tarih ve 2015/7353 Es.2015/17117 Kar. sayılı ilamında;”….Somut olayda ispat külfeti, dava konusu senetlerin teminat senetleri olduğunu iddia eden davacılardadır. 6100 sayılı HMK’nın 201. maddesi uyarınca senede karşı ileri sürülen her türlü iddianın yazılı delille kanıtlanması gerekir. Yerel mahkemenin gerekçesinde yer verdiği HMK’nın 220. maddesi, belgelerle ilgili bir hüküm olup, ticari defterleri düzenlememektedir. Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması, aynı Kanun’un 222. maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu itibarla somut olayda HMK’nın 220. maddesi hükmünün uygulanabilirliği bulunmamaktadır. Esasen kambiyo senetlerinin tacir olan tarafların ticari defterlerinde kayıtlı olmaması sonuca etkili olmayıp, kambiyo senedini hükümden düşürmez. Bu durumda mahkemece ispat yükü kendilerinde olan davacıların dava konusu senetlerin teminat senedi olduğu yönündeki iddialarını yazılı delille kanıtlamaları gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir..””….Somut olayda ispat külfeti, dava konusu senetlerin teminat senetleri olduğunu iddia eden davacılardadır. 6100 sayılı HMK’nın 201. maddesi uyarınca senede karşı ileri sürülen her türlü iddianın yazılı delille kanıtlanması gerekir. Yerel mahkemenin gerekçesinde yer verdiği HMK’nın 220. maddesi, belgelerle ilgili bir hüküm olup, ticari defterleri düzenlememektedir. Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması, aynı Kanun’un 222. maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu itibarla somut olayda HMK’nın 220. maddesi hükmünün uygulanabilirliği bulunmamaktadır. Esasen kambiyo senetlerinin tacir olan tarafların ticari defterlerinde kayıtlı olmaması sonuca etkili olmayıp, kambiyo senedini hükümden düşürmez. Bu durumda mahkemece ispat yükü kendilerinde olan davacıların dava konusu senetlerin teminat senedi olduğu yönündeki iddialarını yazılı delille kanıtlamaları gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir..” şeklinde,
Yargıtay 19.Hukuk Daire’sinin11/04/2016 tarih ve 2015/15877 Es. 2016/6184 Kar. sayılı ilamında; “..Davacı, çekin mal alımı için avans olarak verildiğini, ancak mal teslim edilmediğinden çekin bedelsiz kaldığını iddia etmiş, davalı davanın reddini istemiştir. Kural olarak çek bir ödeme vasıtası olup, mevcut bir borcun ödenmesine yönelik olarak verildiğinin kabulü gerekir. Hal böyle olunca dava konusu çekin taahhüt edilen mal karşılığı avans olarak verildiğini ve malın teslim edilmediğini iddia eden davacının, bu yöndeki iddiasını kesin delillerle kanıtlaması icabeder. Başka bir ifade ile davacı bu iddiasını yazılı delillerle kanıtlamak zorundadır. Mahkemece bu yönler üzerinde durulup, tartışılmadan eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile davacı tarafın ticari defter kayıtları ile çekin avans olduğunu ispat ettiği gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediği gibi 3. kişilerin haklarını etkileyecek şekilde çekin iptali yönünde karar verilmesi de isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde kabul edilmiştir.
Davacı şirketin Bursa Ticaret sicil müdürlüğünden gelen kayıtlara göre dava konusu senedin tanzim tarihinde yetkili temsilcisi diğer davacı….. olduğu, senet üzerine davacı şirketin Kaşesi’nin basılı olduğu, kaşe üzerinde diğer davacı…..’ın ad ve soyadının olduğu, imzanın kaşe üzerine atılı olduğu, senedin altında tekrar ikinci kez kaşe ve üzerine imzanın atılarak kaşenin üzerine diğer davacının ad ve soyadının yazılı olduğu, her iki imzanın da şirket kaşesinin üzerine atılması nedeniyle bononun şirket tarafından tanzim edildiği, dava konusu senette bulunan imzaya dönük davacının imza itirazından vazgeçtiği, senette bulunan imzanın davacıya ait olduğu, kambiyo senetlerinin sebepten mücerret olduğu, dava konusu edilen senetten dolayı davacının davalı lehtar ….. …’a sorumluluğunun bulunmadığını, hamil diğer davalı ….’ın bile bile davacının zararına senedi kötüniyetle iktisap ettiği hususunun yazılı delille(senetle) ispat etmesi gerektiği, davacının her iki davalı yönünden de iddiasını ispat edemediği, ayrıca tedbiren icra takibinin durduğu, İİK 72/4. maddesindeki tazminatın şartlarının davalı …. yönünden oluştuğu, diğer davalı yönünden bu davalının dava konusu bononun lehtarı olduğu, bu davalı yönünden İİK 72/4. Maddesinde düzenlenen tazminatın şartları oluşmadığı anlaşılmakla anlaşılmakla bu davacı tarafından açılan davanın reddine, İİK72/4.Maddesi gereğince reddedilen kısım olan 819.000,00 TL’nin takdiren %20’si oranında kötüniyet tazminatının davacı …..Konfeksiyon San. Tic. Ltd. Şti’den alınarak davalı ….’a verilmesine, davalı ….. …’ın tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle davanın kısmen kabul kısmen reddi ile; davacılardan…..’ın Konya ..İcra Müdürülüğü’nün … Es. Sayılı dosyasından takip konusu yapılan 07/05/2018 tanzim tarihli 30/12/2019 vade tarihli keşidecisi …… San. Tic. Ltd. Şti. olan 819.000,00 TL bedelli bonodan dolayı davalılara borçlu olmadığının tespitine, icra takibinin bu davacı yönünden iptaline, İİK.72/5.maddesi gereğince talebe konu 819.000,00 TL’lik alacağın takdiren %20 si oranında kötü niyet tazminatının davalı ….’dan alınarak davacı…..’a verilmesine, davacının davalı …..hakkındaki tazminat talebinin reddine, davacı…..’ın senedin iptaline yönelik talebinin reddine, davacılardan …… San. Tic. Ltd. Şti. tarafından açılan davanın reddine, İİK72/4.Maddesi gereğince reddedilen kısım olan 819.000,00 TL’nin takdiren %20’si oranında kötüniyet tazminatının davacı …..Konfeksiyon San. Tic. Ltd. Şti’den alınarak davalı ….’a verilmesine, davalı ….. …’ın tazminat talebinin reddine karar veriilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; verilen karar eksik incelemeye dayalı olup, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu, dava konusu senedin dolandırıcılık yöntemi ile alındığını, ilk derece mahkemesince ceza dosyası sonucu ve emniyetten gelen ses kaydı çözümü yapılmadan ve şikayetin sonucu beklenmeden eksik incelemeye dayalı karar verildiğini, davaya konu olan senet metni A4 kağıdına yazılı olduğunu, senet metninin yer aldığı A-4 kağıdının sağ alt ve sol alt kısmının imzalanması senet metninin sonradan oluşturulduğunun açık göstergesi olduğunu, davalı tarafın iddia ettiği gibi senet verilmiş olsa idi A-4 kağıt imzalı değil senet aslı bizzat imzalanarak senet tanzim edilip davalı ….. …’a verilmiş olması gerekeceğini, …. isimli kişi müvekkili… …’ı telefon ile arayarak; ….. …’ın kendisinin yakın arkadaşı olduğunu ve davaya konu senedi, “kargo teslim etmiş gibi kurye elemanı gönderip, kargo teslim etmiş bahanesiyle müvekkiline suça konu senedin imzalatıldığını” söylediğini, davaya konu senedin kambiyo senedi olabilmesi için zorunlu unsurları taşıyıp, taşımadığı ilk derece mahkemesince dikkate alınmadan karar verildiğini, dosya içeriği, tanık ifadeleri dikkate alındığında takip alacaklısı ….’ın senette lehtar görünen …..ile birlikte ve kötüniyetli olarak hareket ettiği ispat edilmesine rağmen ilk derece mahkemesi ….’ın kötüniyetinin ispat edilmediğini kabul ederek hüküm kurduğunu, ticari defterler üzerinde yapılan bilirkişi raporu dikkate alındığında davacı …. Ltd. Şti. açısından da davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verildiğini, alacaklı ve borçlu sıfatının aynı kişide birleşmesi nedeniyle davalarının kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verildiğini, düzgün ciro silsilesi olmayan senede dayalı olarak “kambiyo senetlerine mahsus takip yapılamaz” savunmaları ilk derece mahkemesince hiç dikkate alınmadan karar verildiğini, tanık ifadeleri ve Bursa Emniyet Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevabı incelenmeden ceza dosyası sonucu beklenmeden eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiğini, …. ve ….. …’ın kötüniyetli ve muvazaalı olarak hareket ettiklerine ilişkin “Otel Kayıtları” celp edilmeden ve eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiğini beyanla ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
Davalı …. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı şirket yetkilisi tarafından Konya .. İcra Hukuk Mahkemesi …. Esas sayılı dosyasında borca ve imzaya itiraz edildiğini, davacı….. hakkında takibin durdurulmasına karar verildiğini, davacının bu sebeple dava açmakta hukuki yararı olmadığını, ayrıca müvekkili aleyhine vekalet ücreti ile tazminata hükmedilmiş olup bu yönüyle de kararın bozulması gerektiğini, davacıların kötüniyetli olduğu dosya kapsamı ile sabit iken ve davanın başından itibaren kötüniyetli olarak imza inkarında bulunmalarına rağmen davacı şirket yetkilisi olan davacı lehine tazminata ve vekalet ücretine hükmedilmesinin isabetsiz olduğunu, mahkemece taraflarına diğer davalı vekili ile birlikte tek vekalet ücretine hükmedildiğini, ayrı vekalet ücreti tayini gerekirken tek vekalet ücreti tayin edilmesini hukuka aykırı olduğunu beyan ederek davacı…..’nın borçlu olmadığının tespitine yönelik kararın kaldırılarak borçlu olduğunun tespitine ve müvekkilinin davacı…..’a bu nedenle ödeyeceği kötüniyet tazminatı ve vekalet ücretine dair hüküm fıkralarının kaldırılarak müvekkili lehine kötüniyet tazminatına karar verilmesini , yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …..vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın….. yönüyle kabulünün doğru olmadığını, esasen davacıların başından beri imza inkarında bulunduğunun açık olduğunu, özellikle senet metninde bulunan imzalar incelendiğinde davacılar…..’ın da sorumlu olduğunun açıkça anlaşılacağını, ayrıca….. tarafından Konya .. İcra Hukuk Mahkemesi …. Esas sayılı dosya ile açılmış olan imzaya itiraz davasında davacılardan…..’ın davası kabul edilmiş olup bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını, mahkemece tazminat taleplerinin de kabulü gerekirken reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğunu, davacı şirket ile şirket yetkilisi olan diğer davacının en başından beri kötüniyetli olarak imzaya itiraz ettikleri dosya kapsamı ile sabit olduğunu, dolayısıyla tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğunu, mahkemece tazminat taleplerinin reddedildiğini öte yandan aleyhlerine vekalet ücreti takdir olunduğunu ve yargı harçlarından da müvekkilinin müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulduğunu, aleyhlerine vekalet ücreti takdirinde ve yargı harçlarından müvekkilinin sorumlu tutulmasında isabet bulunmadığını, diğer davalı ile birlikte tek vekalet ücreti takdirinde isabet bulunmadığını beyanla ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak, davacı …….’ın davasının reddi ile davacıların takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına /kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, aleyhlerine takdir olunan vekalet ücretinin kaldırılmasına, lehlerine ayrı vekalet ücreti takdirine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; menfi tespit istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Dosya kapsamına göre davalı …. tarafından davacılar aleyhine 30/12/2019 vade tarihli 819.000,00 TL bedelli bonoya dayalı olarak Konya ..İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus yolla icra takibi başlatıldığı, takip konusu bonoda lehtarın davalı …..olduğu, keşideci olarak davacı şirketin kaşesi bulunduğu, kaşenin üst tarafında ise diğer davacı gerçek kişinin ad ve soyadının bulunduğu, bu kişinin şirketin yetkilisi olduğu, imzanın şirket kaşesi üzerinde bulunduğu ve tek imza olduğu, davalı ….’ın bonoyu ciro yoluyla diğer davalıdan devraldığı ve bono hamili olarak davacılar hakkında takip başlattığı anlaşılmıştır.
Davacıların istinaf taleplerinin incelemesinde; Davacı şirketin ilk önce kaşe üzerindeki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığını iddia ettiği, ancak daha sonra imza itirazından vazgeçerek imzanın şirket yetkilisine ait olduğunu kabul ettiği, bononun, bağımsız borç ikrarını içeren sebepten mücerret bir kambiyo senedi türü olduğu, ispat yükünün senedin bedelsiz olduğunu iddia eden davacı şirkete ait olduğu, ayrıca bonoda düzenleme yeri yazılmamış ise de düzenleyenin adının yanında ”Bursa” ilinin yazılı olduğu bu durumda bononun Bursa ilinde düzenlendiğini ve bono vasfına haiz olduğunu kabul etmek gerektiği, davacıların şikayeti üzerine açılan Konya Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … soruşturma sayılı dosyasında davalılar hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, dairemizce soruşturma dosyası Uyap’tan incelendiğinde davacıların kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yaptıkları itirazın da Konya ..Sulh Ceza Hakimliği’nin 25/04/2022 tarih, …. D.iş sayılı kararı ile reddedildiğinin görüldüğü, davacı şirketin bononun bedelsiz olduğunu ve davalı ….’ın bilerek davacının zararına hareket ettiğini ispatlayamadığı, bu sebeple davacı şirketin davasının reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı anlaşılmıştır.
Davalıların istinaf taleplerinin incelenmesinde ise; Takibe konu bonoda davacı…..’ın ismi bulunsa da bu kişinin davacı şirketin yetkilisi olduğu ve imzayı davacı şirketin kaşesi üzerine attığı, şirket kaşesi dışına ayrı bir imza atmadığı, attığı imzanın şirket adına olduğu, şahsi sorumluluğunu doğuracak bir imzasının bulunmadığı, icra hukuk mahkemesi kararı maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediğinden davacı…..’ın dava açmakta hukuki yararının bulunduğu bu sebeple davacı …….’ın davasının kabul edilmesinde ve bu davacıyla ilgili dava nedeniyle davalıların yargılama giderlerinden ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmalarında bir isabetsizlik olmadığı, ayrıca davacı…..’ın bonoda şahsi sorumluluğunu doğuracak bir imzası bulunmamasına rağmen bu davacı hakkında takip yapmakta davalı ….’ın haksız ve kötüniyetli olduğu ispatlandığından davalı …. aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesinde de bir isabetsizlik olmadığı, yine davacı şirketin davası yönünden icra takibini başlatan davalı …..olmadığı için bu davalı lehine tazminata hükmedilmemesinde ve red sebebi ortak olan davalılar lehine tek vekalet ücretine hükmedilmesinde de bir isabetsizlik olmadığı anlaşılmıştır.
Bu sebeplerle davacılar ve davalılar tarafından ileri sürülen istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşıldığından davacıların ve davalıların istinaf taleplerinin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Tarafların istinaf başvuru taleplerinin ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 269,85 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,15 TL karar ve ilam harcının davacı .. Tic. Ltd. Şti’den tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davacı….. tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcı ile fazladan yatırıldığı anlaşılan 80,70 TL istinaf karar harcı ve 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı olmak üzere toplam 382,1‬0 TL harçtan alınması gereken 269,85 TL harcın mahsubu ile fazla yatırıldığı anlaşılan 112,25‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı…..’a iadesine,
4-Alınması gereken 55.945,89 TL harçtan peşin alınan 13.986,48‬ TL harcın mahsubu ile bakiye 41.959,41‬ TL karar ve ilam harcının davalı ….’dan tahsili ile hazineye irad kaydına,
5-Alınması gereken 55.945,89 TL harçtan peşin alınan 13.986,48‬ TL harcın mahsubu ile bakiye 41.959,41‬ TL karar ve ilam harcının davalı ….. …’dan tahsili ile hazineye irad kaydına,
6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
7-İstinafa başvuran taraflar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
8-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin dairemiz tarafından yapılmasına,
9-Kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde; dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince; taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine 24/11/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan
e-imzalıdır
Üye
e-imzalıdır
Üye
e-imzalıdır
Katip
e-imzalıdır