Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/914 E. 2023/817 K. 12.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas – … Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : 1- … – (T.C Kimlik No:…)
2- … – (T.C. Kimlik No: …)
3- …
VEKİLLERİ : Av. …

DAVALI : … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Menfi Tespit
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 12/04/2023
YAZIM TARİHİ : 13/04/2023
Taraflar arasında görülen davada Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas – … Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içerisinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten ve üye hakimin görüşleri alındıktan sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
DAVA: Davacılar vekili, müvekkili şirketin ticari alışverişine istinaden davalı …’e borcunun bulunduğunu, bu borçlar nedeniyle davalı tarafından Konya …İcra Müdürlüğü’nün … Esas ve … Esas sayılı ve Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas (yeni Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas) sayılı dosyalarında takip başlatıldığını, bu icra takiplerinden sonra tarafların bir araya gelerek 29/02/2016 tarihli tasfiye protokolü imzaladıklarını, protokol içeriğinde tahsil harcı hariç olmak üzere aylık taksitler halinde alacaklı tarafa toplamda 345.000,00 TL ödenmesinin kararlaştırıldığını, bunun karşılığında 22.3.2016 ödeme tarihli, 50.000,00 TL, 22.4.2016 ödeme tarihli 100.000,00 TL, 22.5.2016 ödeme tarihli 100.000,00 TL ve 22.6.2016 ödeme tarihli 95.000,00 TL meblağlı bonolar düzenlenerek alacaklı tarafa teminat olarak verildiğini, protokol uyarınca 345.000,00 TL’nin ödenmesi halinde borcun infaz edilmiş olacağını, diğerlerinin de hem protokole hem de protokol gereği verilen bonolara kefil olduğunu, protokolde yazılı 95.000,00 TL’lik bono borcuna istinaden 30.000,00 TL’nin 25/03/2016 tarihinde havale ile ödendiğini, 20.000,00 TL’nin müşteri çekiyle 10/04/2016 tarihinde ödendiğini, kalan 45.000,00 TL’nin de 30/06/2016 keşide tarihli ve 25.000,00 TL bedelli çek ve ayrıca 30/07/2016 keşide tarihli 20.000,00 TL bedelli çek ile davalıya ödendiğini, yine protokolde yer alan 3 adet ve 250.000,00 TL bedelli bono borcuna mahsuben de müvekkili … adına kayıtlı olan 2 apartman dairesinin 250.000,00 TL kabul edilmek suretiyle davalıya devredilerek ödendiğini ve hiçbir borcun kalmadığını, taşınmazların devriyle birlikte anılan protokolde öngörülen süreden çok önce 25.4.2016 tarihi itibariyle alacaklı tarafa toplamda 300.000,00 TL ödeme gerçekleştirildiğini, bakiye 45.000,00 TL karşılığında protokolde belirtilmiş olan 30.06.2016 ödeme tarihli, 25.000,00 TL meblağlı çek ile, 30.7.2016 ödeme tarihli, 20.000,00 TL meblağlı çeklerin tahsiliyle borcun tamamen ödendiğini ve herhangi bir borcun kalmadığını, buna rağmen davalının karşılıksız kalmış bonolardan 200.000,00 TL’lik kısmını Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas (yeni Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas) sayılı takip dosyası üzerinden takibe koyduğunu ileri sürerek, takibe konu edilen bonolardan dolayı 200.000,00 TL miktarında borçlu olmadığının tespitine, bu bonoların iptali ile iadesine, protokolde belirtildiği üzere geri kalan 145.000,00 TL tutarındaki bonoların da karşılığının tahsil edilmiş bulunması nedeniyle bonoların iptali ile iadesine, icra takibinin iptali ile tüm hacizlerin kaldırılması ile araçların iadesine, haczedilmiş paraların kendilerinden talep edilen faiz oranıyla iadesine, davalı aleyhine tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili tarafından ibraz edilen 20.1.2019 dilekçesi ile, 29.02.2016 tarihli protokol ile tasfiyesine karar verilen Konya … İcra Müdürlüğü’nün … E., … E. ve Konya … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyalarındaki borçlar için kararlaştırılan 345.000,00 TL’nin müvekkili tarafından ödenmiş olması nedeniyle protokolden dolayı borçlu olmadığının tespiti ile bu dosyalardan ve yine protokole göre verilip davalı tarafça iade edilmemiş olan bonoların mükerrer tahsile konu edildiği Konya … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasından da borçlu olmadığının tespiti ile dava dilekçesinde belirtilen diğer taleplerin de kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, ispat yükünün davacıda olduğunu, davada tanık dinletilmesi mümkün olmayıp, muvafakatlerinin de bulunmadığını, taraflar arasında ticari ilişkiden kaynaklanan ve Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas ve … Esas sayılı dosyaları ile Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takiplerine konu olan borçların tasfiyesi amacıyla taraflar arasında 29/02/2016 tarihli protokol imzalandığı, davacıların protokole uymadıklarını ve taahhütlerini yerine getirmediğini, davacı tarafça bu protokolde yazılı bedellerden sadece 95.000,00 TL’nin ödendiğini, başka bir ödeme bulunmadığını, davacı tarafın edimlerini yerine getirmemesi üzerine, protokolde yer alan bonolardan 2 adedinin Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas (yeni Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas) sayılı dosyası üzerinden icra takibine konulduğunu, davacının 22.3.2016 tarihinde ödemesi gereken 50.000,00 TL borcu vadesinde ödemeyerek temerrüde düştüğünü, davacının 25.3.2016 tarihinde 30.000,00 TL ödeme yapmış olup, kalan bakiye için ise, 10.4.2016 tarihli çek verdiğini, davacının protokole konu borçlarını daire vererek ödedikleri iddialarının doğru olmadığını, söz konusu taşınmazların iktisabının taraflar arasındaki protokol ile bir ilişkisinin bulunmadığını, kaldı ki söz konusu taşınmazların tapuda satış olarak gözüktüğünü, davacının aksini yazılı belge ile ispat etmesi gerektiğini, davacının tazminat taleplerinin de hukuki dayanağının bulunmadığını ileri sürerek, davanın reddi ile davacı aleyhine tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, “…Yukarıda yazılı Yargıtay emsal içtihatlarında da açıklandığı üzere, 6100 s. HMK’nın 189. maddesine göre hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamayacağı, hukuka aykırı oluşturulmuş delilin hiç bir şekilde hükme esas alınamayacak iken, hukuka aykırı elde edilmiş delilin ise somut olayın özelliklerine göre hükme esas alınabileceği belirlenmiştir. Ancak bunun için, hukuka aykırı delili elde eden tarafın, başka delil elde etme imkanının bulunmaması, ani gelişen ve yetkili makamlara başvurma imkanı olmayan olaylarda özel hayata müdahale de etmeksizin delil elde edilmesi hallerinde delil elde edilmesi söz konusu olabilecektir.
Davacı tarafın iddia etiği gibi, protokolde yer alan 3 adet ve toplam 250.000 TL. bedelli bono bedelinin nakden ödenmek yerine, 2 ayrı bağımsız bölümün davalı tarafa devredilmek suretiyle borcun ödenmesi halinde, bu ödeme (devir) yapılmadan önce noterden veya adi yazılı olarak ya da tapu resmi senedi düzenlenirken yapılan devrin protokolde yer alan borca mahsuben yapıldığının belgelenmesi çok rahat bir şekilde yapılabilecek iken, davacılardan birisinin davalı ile yaptığı ve davalının haberi olmaksızın kaydettiği telefon görüşmelerine delil olarak dayanması ve bu delilin Mahkememiz tarafından da kabul edilmesi, yukarıda yazılı Yargıtay emsal içtihatlarandaki hukuka aykırı elde edilen delilin kabul edilmesi kriterlerine asla uygun değildir.
Kaldı ki, Yargıtay’ın yukarıda yazılı emsal içtihatlarındaki kriterler göz önünde bulundurulmaksızın hukuka aykırı elde edilen delilin (telefon görüşmesi ses kayıtlarının) hükme esas alınması, 6100 s. HMK’nın 189, 200 ve 201. maddelerindeki senetle (yazılı belge ile) ispat ve hukuka aykırı delile dayanmama kurallarına da aykırılık teşkil edecek, herkes yazılı bir delil hazırlama imkanı var iken bunu ihmal edip, telefon görüşmelerine dayanarak iddiasını ispat ettiğini ileri sürebilecektir ki, yukarıda yazılı istisnalar haricinde bu anlayışı kabul etmek mümkün değildir.
Yine ses kayıtları, 6100 s. HMK’nın 199. maddesine göre belge sayılabilir ise de, yukarıda açıklandığı gibi, bu ses kaydının hukuka aykırı oluşturulmaması ve yukarıda yazılı Yargıtay emsal içtihatlarındaki kriter ve istisnalar hariç hukuka aykırı da elde edilmemesi gerektiğinden, davacı tarafın 2 CD ortamında ibraz ettiği telefon görüşmesi ses kayıtları Mahkememizce delil olarak kabul edilmemiştir.
Davacı tarafın iddialarına ilişkin olarak Konya Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … soruşturma, … K. sayılı kararı ile kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği gibi, dava değeri itibariyle davada tanık dinlenilmesi de mümkün görülmemiştir.
Davacı taraf açıkça yemin deliline de dayanmadığından davalı tarafa yemin teklif edip etmeyecekleri sorulmamış, protokolde yer alan toplam 3 adet ve 250.000 TL. bedelli bonolardan (ve Konya … İcra Müdürlüğü’nün … E. (yeni: Konya … İcra Müdürlüğü’nün … E.) sayılı takibinden) dolayı açılan menfi tespit davasının da ispat edilememesi nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
Her ne kadar davalı taraf, davacılardan tazminat talebinde bulunmuş ise de; bu davada icra takibinin durdurulması için herhangi bir tedbir kararı verilmediği ve bu nedenle 2004 s. İİK’nın 72/4. maddesinde yazılı, davalı alacaklı lehine tazminat verilmesinin şartları oluşmadığı anlaşıldığından, davalı tarafın feri nitelikteki tazminat talebinin de reddedildiği…” gerekçesiyle, davanın taraflar arasındaki 29/02/2016 tarihli protokolde yer alan, keşidecisi …, kefilleri … ve …, lehtarı … olan 29/02/2016 tanzim, 22/06/2016 vade tarihli ve 95.000 TL. bedelli bono yönünden, hukuki yarar dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, taraflar arasındaki 29/02/2016 tarihli protokolde yer alan, keşidecisi …, kefilleri … ve …, lehtarı … olan 29/02/2016 tanzim, 22/04/2016 vade tarihli, 100.000,00 TL bedelli bono, keşidecisi …, kefilleri … ve …, lehtarı … olan, 29/02/2016 tanzim, 22/05/2016 vade tarihli ve 100.000,00 TL bedelli bono, keşidecisi …, kefilleri … ve …, lehtarı … olan 29/02/2016 tanzim, 22/03/2016 vade tarihli ve 50.000,00 TL bedelli bono olmak üzere, toplam 3 adet ve 250.000,00 TL’lik bono yönünden ispat edilememesi nedeniyle reddine, davalı tarafın, feri nitelikteki tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili, davalı tarafından protokole istinaden yapılan ödemelerin davalının kabulünde olması ve protokolde zikredilen senetlerin de takip ve ihtara konu edilmediğinden bahisle mahkemece hukuki yarar yokluğundan usulden red kararı verildiğini, taraflarınca iştirak edilen protokole istinaden düzenlenerek davalıya teslim edilen bononun tedavül kabiliyetinin olması ve cevap dilekçesi tarihi ile isticvap tarihine kadar da davalı tarafça her türlü tasarruf imkanının bulunması karşısında HMK’nın en genel ilkelerinden “her davanın açıldığı tarihteki koşullara göre karar verilmesi gerektiği” gereğince dava tarihinde işbu bonolara ilişkin menfi tespit talebinde bulunmakta hukuki yararlarının bulunduğunu, davalı tarafça protokolde belirtilen ve yargılamanın diğer konusunu oluşturan başkaca bonoları kötüniyetle icra takiplerine konu ettiği de gözetildiğinde 95.000,00 TL’lik bononun da tahsil edilmek istenmesi ihtimaline karşı menfi tespite konu edilmesinin hukuki yararın bulunduğunun ispatı olduğunu, mahkemece diğer bonolara ilişkin olarak yapılan değerlendirmenin de hatalı olduğunu, dosyaya sundukları görüşme kayıtlarında davalının “görüşmelerin kayıt altında olduğu” şeklinde bilgilendirilerek davaya konu bonolara istinaden taşınmaz devrinin yapıldığı ve akabinde de protokolden dolayı borcun sona erdiği halde bonoların takibe konduğu hususunu ispat eden HMK’nın 199. maddesine göre “belge” hükmünde olan görüşme kayıtlarının ” hukuka aykırı delil” olarak değerlendirilmesi ve davanın bu sebeple ispatlanamadığından bahisle reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, kayıtların hukuka aykırı olarak yaratıldığı veya hukuka aykırı elde edildiği hususunu ortaya koyacak herhangi bir belirleme olmaksızın yanılgılı değerlendirme ile hükme esas alınmasının yerinde olmadığını, davalıya görüşmenin kayıt altında olduğu bildirildiğine göre bu ses kaydının hukuka aykırı olarak elde edildiğinin kabulünün mümkün olmadığını, bu nedenle bu ses kaydının 6100 sayılı HMK’nın 199. maddesi uyarınca belge niteliğinde olup, delil olarak kabul edilmesi ve tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda değerlendirilmesi gerektiğini, davacının iddiasını bu ses kaydı dışında başka bir delille ispatlamasının mümkün olmadığını zira, yemin deliline dayansa dahi konusu suç teşkil eden hususlarda yemin teklif edilemeyeceğinden davacının bu delile başvurmasının mümkün olmadığı, davacının iddia ettiği vakıanın ispatını başka delillerle sağlaması mümkün olmadığından bu ses kaydının hukuka aykırı olduğunun kabul edilmesinin mümkün olmadığını, her üç görüşme kaydının da hukuken geçerli delil olduğu ve HMK’nın 199. maddesine göre bu ses kayıtlarının belge niteliğinde olduğu, davalının görüşme kayıtlarının kendisine ait olmadığını savunması karşısında bu konuda inceleme yapılarak görüşme kaydında yer alan sesin davalıya ait olup olmadığının tespit edilmesi, davalıya ait olması halinde de görüşme kayıtlarının içeriği dikkate alınarak taraflar arasındaki ihtilafın değerlendirilmesi gerektiğini, davalı vekili ile davalı asilin beyanları arasında farklılıklar bulunduğunu, davalı vekili taşınmazların satın alma yoluyla iktisap edildiğini iddia ederken davalı asilin ise taşınmaz devrinin başka bir alacak verecek konusu olduğunu ileri sürerek ispat külfetini üzerine alan bir iddia ileri sürdüğünü, davalının protokolde ve bonolarda belirlenen ödeme süresi içerisinde kendilerine devredilen taşınmazların devri nedenini ispat etmesi gerektiğini ileri sürerek, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, menfi tespit istemine ilişkin olup, yukarıda özetlendiği şekilde karar verilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve re’sen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacı tarafça, davacı şirketin borcundan dolayı davalı tarafından aleyhine icra takibi başlatıldığı, daha sonra tarafların anlaşarak 29/02/2016 tarihli protokolü düzenledikleri, işbu protokol kapsamında davalıya anılan takip dosyaları nedeniyle 345.000,00 TL ödenmesinin kararlaştırıldığı ve bu kapsamda bono düzenlenerek davalıya verildiği, diğer davacı gerçek kişilerin de kefil olduğu, bonoların bir kısmının nakit ya da çek ile ödendiği, borcun geri kalan kısmı için de davacı … tarafından 2 adet taşınmazın davalıya devredilerek borcun sona erdirildiği, buna rağmen davalı tarafından 2 adet bonoya istinaden aleyhlerine takip başlatılığı iddia edilmiş, davalı tarafça ise, davacı tarafın protokolden kaynaklı edimlerini yerine getirmediği, bu nedenle aleyhlerine takip başlatıldığı, davacının iddia ettiği gibi, borca karşılık taşınmaz devrinin de söz konusu olmadığı, davacıların borçlu olduğu savunulmuştur.
Mahkemece, yazılı olduğu şekilde 95.000,00 TL’lik bono yönünden davacının hukuki yarar dava şartı yokluğu nedeniyle usulden, diğer bonolar yönünden de ispat edilemediğinden reddine karar verilmiş ise de, davalı tarafından cevap dilekçesi ile ödendiği kabul edilen 95.000,00 TL’lik bono yönünden de davacının işbu davayı açmakta hukuki yararı bulunduğundan bu gerekçe ile reddin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Ayrıca, diğer bonolar yönünden ise, davacı tarafça delil olarak ses kayıtlarına dayanıldığı, mahkemece işbu kayıtların hukuka aykırı delil olduğundan bahisle çoğunluk görüşü ile delil olarak kabul edilmediği anlaşılmış ise de, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.02.2012 gün ve 2011/2-703 E- 2012/70 K., 26/11/2014 gün ve 2013/4-1183 E. 2014/960 K. sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere, ses kayıtlarının da mahkeme kanaatinin aksine hukuka aykırı olarak elde edilmediği ve bu itibarla, delil olarak kabul edilebileceği kanaatine varıldığından mahkemece yapılan işbu değerlendirme de yerinde görülmemiştir.
Öte yandan, davalının isticvap beyanında yer alan ” …’daki 2 dairenin protokolden sonra devredildiği, ancak bu devredilen toplam 7 dairenin taraflar arasındaki protokolde yazılan borçla hiçbir ilişkisinin bulunmadığı, ayrı bir alacak verecek konusu olduğu, bedelleri ödenerek tarafından alındığı, 29.02.2016 tarihli protokolde yazılı 345.000 TL’lik alacağımdan 95.000 TL’lik ödeme hariç başka hiçbir ödeme bana yapılmamıştır. Nakit olarak da yapılmamıştır. Daire devri suretiyle de yapılmamıştır. Halen alacağım devam etmektedir. Bana göndermiş olduğunuz telefon görüşme çözümlerine ilişkin rapor ve ek raporu okudum. Görüşme çözümlerinin içeriklerini hiç hatırlamıyorum. Kendileriyle milyonlarca görüşmemiz oldu.” şeklindeki beyanının, davacı tarafça borca karşılık devredildiği iddia edilen taşınmazlar yönünden ispat yükünü davalı tarafa geçirip geçirmediği hususunda bir değerlendirme yapılmaması da doğru olmamıştır.
Ayrıca, mahkemece davacı tarafın iki dairenin davalıya satışı konusunda tarafların ticari defterlerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması talebinin reddine karar verilmiş ise de, bu talebin reddinin de yerinde olmadığı, bu kapsamda ticari defterler üzerinde de inceleme yaptırılması gerektiği de anlaşılmakla, davacılar vekilinin istinaf isteminin kabulü ile, yukarıda belirtilen nedenlerle eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerektiği sonuç ve kanaatiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacılar vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile; Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … tarih, … Esas- … Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davacılar tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde davacılara iadesine,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5- İstinaf başvurusunda bulunan davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4 maddesi gereğince kararın tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 12/04/2023 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır

R.T