Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/855 E. 2021/1407 K. 18.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :
TARİHİ : 08/03/2021
NUMARASI :

İSTİNAF EDEN DAVACI : …
VEKİLİ :

DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 18/06/2021
YAZIM TARİHİ : 22/06/2021
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya Asliye … Ticaret Mahkemesi’nin… Esas sayılı dosyası ile açılan menfi tespit davasında 08/03/2021 tarihinde tesis edilen ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin ara karara karşı davacının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili ilk derece mahkemesine sunduğu dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından müvekkili site yönetimi aleyhine Konya … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasıyla icra takibine giriştiği, takipte 33.000,00 TL bedelli 1 adet bonoya dayandıkları, bononun keşidecisinin davacı site yönetimi, diğer borçlunun ise … Şti. lehtarının ise davalı hamil olduğunu, bononun 26/08/2019 tarihinde site yöneticileri …, … ve … tarafından imzalandığını, 15/11/2020 tarihinde yapılan site olağanüstü genel kurulunda …, ………….. ve …’ın yeni yönetici olarak seçildiklerini, önceki site yöneticilerinin seçildikleri 20/01/2019 tarihli genel kurul tutanaklarında site yönetimine site adına kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisinin verilmediğini, site yöneticilerinin, site yönetimi hakkında kambiyo taahhüdünde bulunabilmeleri için kat mülkiyeti kanununun 35. maddesine göre kat malikleri kurulunca özel yetki verilmesi gerektiğini, Yargıtay uygulamalarının da bu yönde olduğunu, önceki yönetime kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisi verilmediğinden konu edilen bonodan dolayı site yöneticiliğinin ve kat maliklerinin sorumlu tutulamayacağını, ayırca … Şti’nede herhangi bir borçlarının bulunmadığını, bu konuya ilişkin anlaşma sağlanamadığına dair arabuluculuk son tutanağının da bulunduğunu belirterek davacı site yönetiminin Konya … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takip dosyasından dolayı borçlu olmadığının tespitine, davalının %20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesine icra takibinden dolayı telafisi imkansız zararlara uğranılmasının önlenmesi için icra takibinin dava sonuna kadar tedbiren durdurulmasına da karar verilemesini dava ve talep ettikleri görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince: dosya 16/02/2021 tarihinde ele alınarak ihtiyati tedbire ilişkin gerekçeli ara karar kurulduğu, ara kararda dava dilekçesi ve İİK’nın 72/3. maddesinden bahisle icra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarında tedbir yoluyla takip durdurulamayacağı gerekçesiyle tedbir talebinin reddine karar verildiği görülmüştür.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekilinin sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçelerini özetleyip, HMK 389. maddeden bahisle müvekkilinin takibe konu senetten dolayı borçlu olmadığı, bu nedenle yerel mahkemenin ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesince 16/02/2021 tarihinde tedbir talebinin reddine ilişkin verilen gerekçeli ara kararın kaldırılarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini istinaf ettiği görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Talep, ihtiyati tedbirin reddi ile ilgili kararın kaldırılması ve icra takibinin durdurulmasına yönelik tedbir kararı verilmesi istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi; Kamu düzenini ilgilendiren konularda resen, diğer yönlerden HMK’nın 355.maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
İlk derece mahkemesince dosyaya konu Konya … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası getirtilerek incelediği ve takibin iş bu davanın açıldığı tarih olan 10/02/2021 tarihinden önce 13/11/2020 tarihinde başlatıldığı anlaşılmıştır.
İhtiyati tedbir, geçici hukuki koruma görünümlerinin temelini oluştur ve hükmün kesinleşmesine kadar, dava konusuna, hukuki koruma sağlayarak olası verilecek hükmün infazının kolaylaştırmasını amaç edinir.
Mevzuatımızda ihtiyati tedbirlerler hakkında genel düzenleme HMK’nın 389 ve 399 maddeleri arasında yapılmış olup özel kanunlarda da benzer düzenlemeler bulunmaktadır.
Dosyamız konusu, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarında, icra takibinin durumuna ilişkin ihtiyati tedbir 72/3 maddesinde düzenlenmiş olup “İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir” hükmünü getirmiştir.
Yukarıdaki emredici kanun maddesinden de anlaşılacağı üzere, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarında; mahkemenin ihtiyati tedbir yoluyla takibin durdurulmasına karar veremeyeceğini, ancak gecikmeden doğan zararın karşılanması ve alacağın %15’den aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesinin istenebileceğini hüküm altına almıştır.
Dosyamızda davalı alacaklının, davacı borçlu hakkında Konya … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takibi 13/11/2020 tarihinde başlattığı, davacı borçlunun, davalı alacaklı hakkında açtığı işbu menfi tespit davasını ise takip tarihinden sonra 10/02/2021 tarihinde ikame ettiği belgelerle sabittir. Bu nedenle işbu dava, takip tarihinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Yukarıda açıklanan emredici madde nedeniyle istinaf incelemesine konu işbu takipten sonra açılan menfi tespit davasında, tedbiren icra takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği, bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından, davacının usul ve yasalara uygun olmayan istinaf başvuru talebinin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacının istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
2- Alınan harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
6- Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 18/06/2021 tarihinde oy çokluğu ile HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır
(Muhalif)

MUHALEFET ŞERHİ: Davacının dava ehliyeti bulunmaması nedeniyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak HMK 353/1.b.2 maddesi gereğince davanın usulden reddine ilişkin yeniden hüküm kurulması gerektiği kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluğun davacının istinaf başvuru talebinin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi görüşüne katılmıyorum.
Gerekçe: Bu konuda mevcut yürürlükteki HMK’nın 50, 51 ve 119/1.ç maddeleri ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 8, 9, 47, 48, 49 ve 50. maddelerinin incelenmesi gerekmektedir.
Hukuk Muhakemeleri Kanu’nun 50. maddesinde “davaya ehliyet kanunu medeni ile tayin olunmuştur.” göndermesi ile bu konudaki TMK’nın ilgili maddeleri incelendiğinde; Medeni Kanunun 8. maddesi gerçek kişilerin hak ehliyetini, 9. maddesi fiil ehliyetini, 47. maddesi tüzel kişiliği, 48. maddesi tüzel kişilerin hak ehliyetini ve 49. maddesi tüzel kişilerin fiil ehliyetine sahip olduğu, 50. madde de ise tüzel kişilerin hak ve fiil ehliyetini kullanma şeklini düzenlemektedir. HMK’nın 119. maddesi dava dilekçesinde bulunması gereken hususları ve varsa eksikliğin tamamlanması usulünü düzenlemiştir.
Hukuk Usulü açısından taraf ve dava ehliyeti bakımından değerlendirme yapıldığında;
Taraf ehliyeti; davada taraf olabilme yeteneğidir.
Dava ehliyeti; Dava ehliyeti (yeteneği), kişinin kendisinin veya yetkili kılacağı bir temsilci (vekil) aracılığı ile bir davayı (davacı veya davalı olarak) takip etme ve usül işlemlerini yapabilme ehliyetidir. (Prof. Kuru, Prof Arslan), Prof Yılmaz, M. Usul Hukuku Sy:208 ve 215)
Taraf ehliyeti Medeni Hukuktaki medeni haklardan istifade ehliyetinin Medeni Usul hukukunda büründüğü şekildir. Kimlerin taraf ehliyetine sahip bulunduğu Medeni Kanuna göre belirlenir. Buna göre Medeni haklardan istifade ehliyeti bulunan her gerçek ( MK. m.8) ve tüzel (MK m.48) kişi davada taraf ehliyetine sahiptir Yalnız gerçek ve tüzel kişilerin taraf ehliyeti vardır. Bu nedenle hakların korunması için taraf ehliyetine sahip gerçek ve tüzel kişiler dava açabilir ve kendilerine karşı dava açılabilir.
Yukarıda kısaca belirtildiği üzere davada taraf olabilme ve davayı takip etme yeteneğinin bulunup bulunmadığı, dava şartı olması nedeniyle hakim tarafından her zaman resen nazara alınması gerektiğinden; HMK 353/1.b.2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının resen kaldırılmasına, geçici hukuki koruma talebinin dava şartı yokluğundan usulden reddi gerektiği kanaatindeyim.

Başkan …
e-imzalıdır