Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/721 E. 2023/572 K. 15.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas … Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : …
VEKİLLERİ : Av. …
İSTİNAF EDEN
DAVALILAR : 1- …
: 2- …
VEKİLLERİ : Av. …
DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 15/03/2023
YAZIM TARİHİ : 17/03/2023
Davacı tarafından, davalılar aleyhine Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan alacak davasında … tarihinde tesis edilen karara karşı tarafların istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;müvekkilinin elektrik dağıtım şirketi olan davalıların 362 ayrı tesisat nedeniyle 362 adet abonesi olduğunu, davalıların mevzuata aykırı ve haksız olarak müvekkilinden kayıp kaçak enerji bedeli vs. adları altında dilekçesinde belirttiği bir çok kalem hakkında fazladan tahsilat yaptığından ve bunların müvekkiline iadesinin gerektiğinden bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000,00 TL nin her bir faturanın ödendiği tarihten itibaren hesaplanacak ticari faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 23/10/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 42.775,98 TL’ye artırmıştır.

CEVAP:Davalılar vekili cevap dilekçesi ve ek davaya cevap dilekçesi ile özetle; elektrik tüketim faturalarındaki tüm kalemlerin … tarafından belirlendiğini ve dağıtım şirketi olan müvekkilleri ve diğer şirketlerince … kararlarının uygulanmak zorunda olduğunu, davada husumetin müvekkillerine değil … ya yöneltilmesi gerektiğini, davaya bakmaya adli yargı mahkemelerinin değil Danıştay ‘ın görevli olduğunu, müvekkili … ‘ın 30/10/2009 tarihinde özelleştirildiğini, bu tarihten önceki sorumluluğunun müvekkili … hisselerini elinde bulunduran … ‘a ait olduğunu, dava konusu hususlarla ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesince verilmiş olan kararların bağlayıcı olmadıklarını, faturalara yansıyan kayıp kaçak ve sair kalemlerin elektrik mevzuatına ve … kararlarına uygun olduğundan ve davanın ve ayrıca ek davanın zamanaşımına uğradığından bahisle davanın görev, husumet, zamanaşımı ve esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “….Yargılama sırasında yürürlüğe giren ve Anayasa Mahkemesinin 28/12/2017 tarihli kararı ile Anayasaya aykırı görülmeyen 6719 SK ile değişik 6446 SK nun 17/10. ve 6719 SK ile eklenen 6446 SK nun geçici 19. ve 20. maddeleri gereğince davanın esası hakkında inceleme/yargılama yapılmasında ve davanın esası hakkında bir karar verilmesinde davanın tüm tarafları yönünden herhangi bir hukuki yarar kalmadığından ve davanın kabul edilmesi gereken kısmı yönünden davanın konusu kalmadığından davanın esası hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir. 10.000,00 TL lik dava kısmının her iki davalı yönünden kabulü gerekir ise de 6719 SK gereğince konusu kalmadığından davanın esası hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir. ancak ne var ki davacı vekili ıslah dilekçesi ile ayrıca tarifelere aykırılık yönünden 32.775,98 TL lik talepte daha bulunmuştur. 6719 SK de ön görülen kayıp kaçak bedeli vs. geri istenilemez ise de mevzuata aykırı olarak fazladan kayıp kaçak bedeli vs. tahsil edilmiş ise fazlalıkların iadesi her zaman istenebileceğinden bu hususun irdelenmesi gerekmiştir. Bu hususun incelenebilmesi için davalı şirketlerin tüm kayıt ve belgelerinin uzman bir bilirkişiye incelettirilmesi gerekmiş olup davacı vekili dosyamızdaki 312.768 adet kalem hakkındaki fazlalığın belirlenmesi için makul bir ücret olan 8.000,00 TL sini karşılamak üzere 14/10/2020 tarihli duruşmada, duruşmanın bırakıldığı 25/11/2020 tarihine kadar kesin süre verilmiş ise de kesin süre içinde bilirkişi ücretini karşılamamıştır. Davacı ıslaha konu ettiği kısım ile ilgili bilirkişi ücretini karşılamadığından ispatlayamamıştır. Islaha konu kısmın ispatlanamaması nedeniyle esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup aşağıdaki hükümlerin kurulması gerekmiştir.” gerekçesiyle 10.000,00 TL lık kök dava yönünden; yargılama sırasında yürürlüğe giren 6719 SK ile değişik 6446 SK nun 17/10. ve 6719 SK ile eklenen 6446 SK nun geçici 19. ve 20. maddeleri karşısında konusu kalmadığından davanın esası hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına, 32.775,98 TL’lık ıslaha konu dava (ek dava) yönünden; davanın esastan reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında enerji satış sözleşmesi imzalandığını ancak her ay tahakkuk ettirilen tüketim bedelleri içinde hizmet bedeli karşılığı olmayan kayıp/kaçak bedelinin haksız şekilde yansıtıldığını bu haksız tahsilatların iadesi için bu davanın ikame edildiğini, yerel mahkeme yargılama sırasında yürürlüğe giren yeni yasa sebebiyle yasanın geçmişe etkili olduğu ifade edilerek, davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verdiğini, ıslaha konu dava yönünden esastan reddine karar verildiği, dava açıldığı tarihteki haklılıklarının nazara alınmaksızın davanın ıslahı sebebiyle müvekkilinin hiçbir kusuru bulunmamasına rağmen davalılar lehine 4.916,39 TL nispi vekalet ücretine hükmedildiğini, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunun 17. Maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentlerinin yeniden düzenlemesi ile, kayıp-kaçak bedellerinin iadesine ilişkin davalarda, mahkemeler tarafından hukuka aykırılığı tespit edilerek verilen kararların önlenmesi amaçlandığını, ilgili yasal düzenleme ile davanın açıldığı tarihte talep edilebilir bir hakkı olan davacının, yasa değişikliğinden dolayı hakkını talep edemeyeceğine yönelik verilen Anayasa Mahkemesi kararının kabulünün taraflarınca mümkün olmadığını, 14.01.2019 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınmadan yerel mahkeme tarafından ıslah edilen 32.775,98 TL’lik kısım yönünden davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin de bozmayı gerektireceğini, sonuç itibariyle Anayasa Mahkemesi kararının bekletici mesele yapılmasına onay vermeyen ve yargılama esnasında değişen yasa sebebiyle davalı lehine vekalet ücretine hükmeden yerel mahkeme kararının hukuk devleti ilkesini oluşturan tüm diğer ilkelere de aykırılık teşkil ettiğini beyanla ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davalarının kabulünü talep etmiştir.
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; yargılama giderlerinden davalıların sorumlu tutulmasının usule aykırı olduğunu, davanın konusu “25.05.2006 – 01.03.2015 tarihleri arasındaki kayıp kaçak bedeli ile bu bedel üzerinden alınan … payı, … Payı ve … ile … , … ve … ” ilişkin olduğunu, dava dilekçesinde davacının “Kesintilerin … ‘nın Düzenleyici İşlemlerine Aykırılığı” yönünde bir iddiası yada talebi söz konusu olmadığını, buna rağmen 28.03.2019 tarihli duruşmada davacı “Bizim … ‘nın düzenleyici işlemlerine uygunluğu ve işlemiş faiz yönünden rapor alınması talebimiz vardır…” dediğini ve bunun üzerine kurulan ara kararda “Bilirkişiden yapılan kesintilerin … ‘nın düzenleyici işlemleri uygunluğu yönünden ek rapor alınmasına, bilirkişi 50.000,00 TL ek ücret takdirine,” şeklinde karar verildiğini, yapılan bu incelemede müvekkillerinin işleminin … ‘nın düzenleyici işlemlerine uygun olduğunun tespit edildiğini, şu halde yargılama giderlerinin 50.000 TL’lik kısmının dava dilekçesindeki talebin dışında ki bir iddia ile ilgili olduğu ve bu iddianında doğru olmadığının ortaya çıktığını, dava dilekçesinde bulunmayan ve doğru olmadığı da sabit olan bu iddiaya ilişkin yaptırılan inceleme için harcanan 50.000 TL’lik yargılama giderinden müvekkillerinin hiçbir şekilde sorumlu kabul edilmesinin mümkün olmadığını beyanla davanın reddine farklı kanaatte olunması durumunda harcanan 50.000 TL’nin tamamından davacının sorumlu tutulmasına kalan 15.171,90 TL kısmın da davadaki haklılık durumuna göre taraflar arasında paylaştırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, elektrik aboneliklerinden tahsil edilen kayıp-kaçak bedeli ile bu bedel üzerinden alınan vergi, pay ve fonların istirdatı istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin … tarih, … Esas- … Karar sayılı ilamı;”…Hemen belirtmek gerekir ki, HMK’nın 119/1-e maddesi uyarınca davacı, iddiasının (davasının) dayanağı olan bütün vakıaların (olayların ve olguların) sıra numarası altında açık özetlerini dava dilekçesinde yazmalıdır. Bunlar, dava dilekçesindeki talep sonucunun dayanağı olan ve bu talep sonucunu haklı göstermeye elverişli bulunan vakıalardır. Bu vakıalar, maddi bir fiil olabileceği gibi bir hukuki işlem de olabilir.
Öte yandan, HMK’nın 194. maddesi uyarınca; taraflar dayandıkları vakıaları ispata elverişli şekilde somutlaştırmalıdır. Kanun, buna (vakıaları) somutlaştırma yükü demektedir. Bir davada, ispat faaliyetinin tam olarak yürütülebilmesi, mahkemenin uyuşmazlığı doğru tespit ederek yargılama yapabilmesi, karşı tarafın ileri sürülen vakıalara karşı kendini savunabilmesi için, iddia edilen vakıaların açık ve somut olarak ortaya konulması gerekir. Somut bir şekilde ortaya koymadan iddia veya savunma amacıyla vakıaların ileri sürülmesi durumunda, yargılamanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi mümkün olmayacağı gibi, vakıaların anlaşılması için ayrıca bir araştırma yapılması ve zaman kaybedilmesi söz konusu olacaktır. Taraflar, haklarını dayandırdıkları hukuk kuralının aradığı koşullara uygun, somut vakıaları açıkça ortaya koymalıdırlar. Bu vakıaların somut olarak ileri sürülmesi, ilgili taraf için bir yüktür; bu yükü yerine getirmeyen taraf sonuçlarına katlanmak durumundadır.
Davacı, davasının dayanağı (temeli) olan bütün vakıaları (açık özetlerini) dava dilekçesinde bildirmekle yükümlüdür (HMK m.119/l-e). Davacının, dilekçeler aşamasından sonra (dilekçesinde bildirmediği) yeni vakıalar ileri sürmesi, davayı değiştirme olup, ancak davalının rızası veya ıslah yolu ile mümkündür (HMK m.l41).
Hakim, davacının dava dilekçesinde göstermediği vakıaları kendiliğinden gözetemez (inceleyemez) ve onları hatırlatabilecek hallerde dahi bulunamaz(HMK m.25). Fakat hakim, müphem (belirsiz) veya çelişik gördüğü iddia ve sebepler (vakıalar) hakkında izahat (açıklama) isteyebilir (HMK m.31). Ancak, bu izahat isteme sadece dava dilekçesinde bildirilmiş olan vakıalar için söz konusudur. Dava dilekçesinde gösterilmeyen (bildirilmeyen) bir vakıa, izahat isteme (veya izahat verme) bahanesi ile (davalının rızası olmadıkça) sonradan ileri sürülemez.
Az önce belirtildiği gibi, davacı davasının dayanağı olan bütün vakıaları dava dilekçesinde bildirmekle yükümlü kılındığı için, kanunumuz iddiaların teksifi ilkesini kabul etmiş demektir.
Bununla birlikte, hakim, hukuki sebepleri (kanun hükümlerini) kendiliğinden gözetir (HMK m.33). Yani hakim, davacının dava dilekçesinde göstermiş olduğu hukuki sebepler ile bağlı olmayıp, davacının dava dilekçesinde bildirmiş olduğu vakıaların hukuki sebebini (hukuki niteliğini) kendisi araştırıp bulmakla yükümlüdür. Davacının dava dilekçesinde hukuki sebebi yanlış göstermiş (ve hatta hiç göstermemiş) olmasının bir önemi yoktur.
Buna karşılık, hakim, davacının dava dilekçesinde bildirdiği vakıalarla bağlı olup, davacının bildirmediği vakıaları kendiliğinden inceleyemez (HMK m.25).
Davacının dava dilekçesinde bildirdiği vakıalar davanın temelidir. Çünkü, sadece bu vakıalar davanın sınırını çizmekte, hakim ancak bu vakıalar hakkında inceleme yapabilmektedir. Bu nedenle, hukukumuzda dava sebebi (hukuki sebepler değil) davacının davasını dayandırmış olduğu vakıalardır.
Bu aşamada; uyuşmazlığın çözümü için davanın konusuna ilişkin kavramların, 17/06/2016 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun ve değişiklikten önceki yasal düzenlemelerin de incelenmesi gerekmektedir.
Kayıp-kaçak miktarı, dağıtım sistemine giren enerji ile dağıtım sisteminde tüketicilere tahakkuk ettirilen enerji miktarı arasındaki farkı göstermektedir. Kayıp-kaçak bedeli, elektrik sisteminde ortaya çıkan teknik ve teknik olmayan kaybın maliyetinin kayıp-kaçak bedeli oranları ölçüsünde karşılanabilmesi amacıyla belirlenen bir bedeldir.
Sayaç okuma bedeli; sayaç okuma maliyetlerini yansıtan bedeldir.
Perakende satış hizmeti bedeli; tüketilen elektrik enerjisinin (sayaç okuma hariç) perakende satış hizmeti maliyetini yansıtan bedeldir.
Yapılan değişiklikten önce lisans sahibi şirketler, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4. maddesi ile bu kanunun bazı maddelerini değiştiren bazı maddelerini de yürürlükten kaldıran 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17. maddesinde, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumuna (EPDK) sınırsız bir fiyat belirleme hak ve yetkisi verilmemesine rağmen, bu maddelere dayanak olarak yayımlanan ikincil mevzuat hükümlerini gerekçe göstererek, tüketicilerden kayıp-kaçak, perakende satış hizmet, sayaç okuma, iletim sistemi kullanım ve dağıtım bedeli adı altında bir bedel tahsil etmekte ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21/05/2014 tarihli ve 2013/7-2454 E. 2014/679 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi abonenin faturalara yansıtılan bu bedellerin hangi miktarda olduğunu apaçık denetleyebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödediğini bilmesi de mümkün bulunmamakta idi.
17/06/2016 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 3. maddesine eklenen (şş) bendinde teknik ve teknik olmayan kayıp tanımlanmış, dağıtım sistemine giren enerji ile dağıtım sisteminde tüketicilere tahakkuk ettirilen enerji miktarı arasındaki farkı oluşturan ve maliyeti etkileyen, teknik kayıp ve/veya kaçak kullanım gibi sebeplerden kaynaklanan ve teknik bir sebebe dayanmayan kaybı ifade edeceği belirtilmiştir.
Yine anılan Kanunun 17. maddesinin 1 numaralı bendinde:”…Bu Kanun kapsamında düzenlenen ve bir sonraki dönem uygulanması önerilen tarifeler, ilgili tüzel kişi tarafından Kurulca belirlenen usul ve esaslara göre, tarife konusu faaliyete ilişkin tüm maliyet ve hizmet bedellerini içerecek şekilde hazırlanır ve onaylanmak üzere Kuruma sunulur. Kurul, mevzuat çerçevesinde uygun bulmadığı tarife tekliflerinin revize edilmesini ister veya gerekmesi hâlinde resen revize ederek onaylar. İlgili tüzel kişiler Kurul tarafından onaylanan tarifeleri uygulamakla yükümlüdür.”, 6/ç numaralı bendinde:”…Dağıtım tarifeleri; dağıtım sistemi yatırım harcamaları, sistem işletim maliyeti, teknik ve teknik olmayan kayıp maliyeti, kesme-bağlama hizmet maliyeti, sayaç okuma maliyeti, reaktif enerji maliyeti gibi dağıtım faaliyetinin yürütülmesi kapsamındaki tüm maliyet ve hizmetleri karşılayacak bedellerden oluşur. Dağıtım şirketlerinin tarifelerine esas alınacak teknik ve teknik olmayan kayıplara ilişkin hedef oranlar bu kayıpları düşürmeyi teşvik edecek şekilde Kurul tarafından belirlenir. Kurulca belirlenen hedef oranlarını geçmemek kaydı ile teknik ve teknik olmayan kayıplara ilişkin maliyetler dağıtım tarifelerinde yer alır ve tüketicilere yansıtılır. Teknik ve teknik olmayan kayıplara ilişkin hedef oranlarının tespiti ve değiştirilmesi ile oluşacak maliyetin tarifelerde yer alması ve tüketicilere yansıtılmasına ilişkin usul ve esaslar Kurul tarafından düzenlenir…”,
10.bendinde:”Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü öngörülmüştür.
Geçici 19. maddesinde:”Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.”,
Geçici 20. maddesinde;”Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Özetle, 17/06/2016 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanunun ilgili maddelerinde davaya konu bedellerin tanımı yapılmış olup, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun değişik 17/1. maddesinde ilgili tüzel kişilerin bu tarifelere uymakla yükümlü oldukları belirtilmiş, 17/10. maddesinde ise mahkemelerin ve tüketici hakem heyetlerinin yetkisinin, bu bedellerin kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlı olacağı öngörülmüş, nihayet Geçici 20. maddesinde Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17. madde hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.
Anayasa Mahkemesinin 28/12/2017 tarihli ve 2016/150 E. 2017/179 K. sayılı kararı ile 6446 sayılı Kanun’a eklenen Geçici 19. ve Geçici 20. maddelerine yönelik iptal talepleri reddedilmiş olup, 6446 sayılı Kanun’un 17. maddesine eklenen (10) numaralı bendin ise hak arama özgürlüğüne ölçüsüz bir müdahalede bulunduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacı, dava dilekçesinde davaya konu bedellerin yürürlükteki mevzuat uyarınca davalı tarafından kendisinden alınmasının mümkün olmadığını, bu hususun Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21/05/2014 tarihli ve 2013/7-2454 E. 2014/679 K. sayılı kararıyla belirlendiğini ileri sürmüştür. Diğer bir anlatımla, davacı davaya konu bedellerin alınamayacağı yönündeki iddiasının dayanağı olan maddi vakıayı, yürürlükte olan mevzuat hükümleri ve bu mevzuata işaret eden yargı kararları olarak bildirmiştir.
Bu itibarla, davanın, davacı tarafından bildirilen vakıalar doğrultusunda incelenmesi yasal bir zorunluluktur (Dairece verilen 22/10/2018 tarihli ve 2018/3607 E. 2018/10364 K., 15/01/2019 tarihli ve 2018/5200 E. 2019/115 K., 02/07/2019 tarihli ve 2018/7002 E. 2019/6042 K. sayılı kararları da aynı yöndedir).
Her ne kadar, davacı vekili tarafından 11/10/2018 tarihli celsede; davalı tarafından davaya konu dönemde tahakkuk ettirilen faturalarda yer alan perakende satış hizmet ve sayaç ödeme bedellerinin, EPDK’nın düzenleyici işlemlerine uygun olup olmadığı yönünde araştırma yapılması talep edilmiş ise de, içeriği itibariyle bu talebin yeni ileri sürülen bir vakıa olduğu açıktır. Buna göre, davacı; bozmadan sonra davasını dayandırdığı maddi vakıayı, dolayısıyla davayı değiştirmiştir. Ne var ki, davalı tarafça davanın değiştirilmesine rıza gösterilmemiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece; yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı, eş söyleyişle geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle davanın konusuz kaldığı, davacının davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu gözetilerek, davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin ve bu giderlere dahil olan maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, davacının yeni vakıa ileri sürmek suretiyle davasını değiştirmiş olduğu ve davalının bu duruma rıza göstermediği gözetilmeyerek, yanılgılı değerlendirme ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir…” şeklindedir.
Somut olayda, davacı yasa yürürlüğe girmeden önce açtığı davada, dava dilekçesinde davaya konu bedellerin yürürlükteki mevzuat uyarınca davalılar tarafından kendisinden alınmasının mümkün olmadığını, bu hususun Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21/05/2014 tarihli ve 2013/7-2454 E. 2014/679 K. sayılı kararıyla belirlendiğini ileri sürmüştür. Diğer bir anlatımla, davacı davaya konu bedellerin alınamayacağı yönündeki iddiasının dayanağı olan maddi vakıayı, yürürlükte olan mevzuat hükümleri ve bu mevzuata işaret eden yargı kararları olarak bildirmiştir. Fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 10.000,00 TL talep etmiştir.
Davacının davada talep ettiği 10.000,00 TL yönünden, yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı, eş söyleyişle geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle davanın konusuz kaldığı, davacının davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğu gözetilerek, davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı lehine maktu vekalet ücretinin davalılardan tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Davacı vekili tarafından 28/03/2019 tarihli celsede; yapılan kesintilerin EPDK’nın düzenleyici işlemlerine uygun olup olmadığı yönünde rapor alınması talep edilmiş ise de, içeriği itibariyle bu talebin yeni ileri sürülen bir vakıa olduğu açıktır. Buna göre, davacı; davasını dayandırdığı maddi vakıayı, dolayısıyla davayı değiştirmiştir. Ne var ki, davalı tarafça davanın değiştirilmesine rıza gösterilmemiştir.
Davacı tarafından 23/10/2020 tarihli ıslah dilekçesiyle davada talep edilen miktar 32.775,98 TL artırılarak 42.775,98 TL’ye çıkarılmıştır. Davacının ıslah dilekçesi talep miktarının artırılmasına ilişkin olup, davasını dayandırdığı maddi vakıayı değiştirmeye yönelik değildir. Davacının yapılan kesintilerin EPDK’nın düzenleyici işlemlerine uygun olmadığına yönelik usulüne uygun açılmış bir davası bulunmamaktadır. 28/03/2019 tarihli celsedeki davacı vekilinin beyanı da ıslah mahiyetinde değildir. Bu sebeple yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda değerlendirme yapıldığında davacının davasının ıslahla talep ettiği 32.775,98 TL yönünden 6719 sayılı yasa yürürlüğe girdikten sonra talep artırıldığı için bu sebeple reddine karar verilmesi gerekirken bilirkişi ücreti yatırılmadığı için ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi yerinde değildir.
Tarafların yargılama giderlerine yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde ise, davada reddedilen miktara göre davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmesi yerindedir. Davalılar açısından ise davada reddedilen miktar nazara alınarak davacının yaptığı yargılama giderlerinin taraflar arasında paylaştırılması gerekirken davacının yaptığı tüm yargılama giderlerinin davalılara yükletilmesi yerinde değildir.
Tüm bu nedenlerle tarafların istinaf başvuru taleplerinin gerekçe ve yargılama giderleri yönünden kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve yeniden karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
B)Tarafların istinaf başvuru taleplerinin KABULÜ ile; Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … tarih … Esas – … Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
1-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
2-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf yoluna başvuru harcı ile 11,00 TL e-tebligat gideri olmak üzere toplam 173,1‬0 TL yargılama giderinin müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde bu davalıya iadesine,
4-İstinaf başvurusunda bulunan davalı … tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf yoluna başvuru harcının davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
5-İstinaf başvurusunda bulunan davalı … tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde bu davalıya iadesine,
6-İstinaf başvurusunda bulunan davalı … tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf yoluna başvuru harcının davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
7-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflara ücreti vekalet taktirine yer olmadığına,
B) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince davacı talebi ile ilgili YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA,
1-10.000,00 TL’lik kök dava yönünden; yargılama sırasında yürürlüğe giren 6719 SK ile değişik 6446 SK nun 17/10. ve 6719 SK ile eklenen 6446 SK nun geçici 19. ve 20. maddeleri karşısında konusu kalmadığından davanın esası hakkında bir KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-32.775,98 TL’lik ıslaha konu dava (ek dava) yönünden; davanın ESASTAN REDDİNE,
3-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 170,78 TL peşin harç ve ıslah sırasında yatırılan 559,74 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 730,52 TL harçtan alınması gereken 179,90 TL harcın mahsubu ile fazla yatırıldığı anlaşılan 550,62‬ TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacının peşinen karşıladığı 179,90 TL harcın müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Karar verilmesine yer olmadığına karar verilen miktar ve reddedilen miktar dikkate alınarak davacı tarafından yapılan 29,20 TL başvurma harcı, 4,30 TL vekaletname suret harcı, 65.000,00 TL bilirkişi ücreti, 182,90 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 65.216,4‬0 TL yargılama giderinin 15.246,03 TL’sinin müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine, kalan bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T gereğince 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalılar davada kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T gereğince ıslah yönünden takdir olunan 4.916,39 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
9-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333 ve HMKGAT’nin 5/1. maddeleri gereğince yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının gider avansını yatıran tarafa iadesine
C) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince kararın ilk derece mahkemesi tarafından tebliğe çıkarılmasına,
D) Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 15/03/2023 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

A.Ç