Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/697 E. 2023/381 K. 21.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/10/2020
NUMARASI : … Esas … Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : … (T.C. Kimlik No: …) – …
VEKİLİ : Av. …

DAVALILAR : 1- … (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. …
2- … (T.C. Kim. No: …)

VEKİLİ : Av. …
: 3- … (T.C. Kimlik No: …) – …
: 4- … (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. …
5- … (T.C. Kim. No: …) -(Davalı dava tarihinden önce 16/01/2016 tarihinde vefat etmiş)
: 6- …
: Müteveffa … Mirasçıları
: 7- … (T.C. Kimlik No: …) – …
: 8- … (T.C. Kimlik No: …) – …
: 9- … (T.C. K.No: …) – …
İHBAR OLUNANLAR : 1- … (T.C. Kimlik No: …) – …
: 2- … (T.C. Kimlik No: …) – …
: 3- … (T.C. Kimlik No: …) – …
: 4- … (T.C. Kimlik No: …) – …
: 5- … (T.C. Kimlik No: …) – …
DAVA : Maddi – Manevi Tazminat

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 21/02/2023
YAZIM TARİHİ : 23/02/2023
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan maddi ve manevi tazminat davasında 27/10/2020 tarihinde tesis edilen davanın usulden reddine ilişkin karara karşı davacının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalılardan … ve bu şirketin yöneticileri, koordinatörleri, temsilcileri ve diğer yandaşlarının, din istismarı ve din sömürüsü yaparak bütün yasaları ihlal ederek, kayıt yükümlülüğüne uymadan başından sonuna kadar izinsiz halka arz faaliyetlerinde bulunduklarını, Konya’daki bu söz konusu şirketin aynı zamanda yasa dışı, kayıt dışı yollardan … .adı altında örgütlenerek izinsiz ve kaçak yollardan döviz bazında paralar toplandığını, Ponzi Finansman sistemi ile çalıştıklarını, kendisinin maddi ve manevi olarak mağdur olmalarına sebep olduklarını, … yöneticileri ve yandaşlarının kayıt yükümlülüğüne uymadan 2499 sayılı Sermaye Piyasası kurulunun bütün kanun maddelerini ihlal ettiklerini, elinde bulunan hisse senedi altında düzenlenen belgelerin kanunen geçersiz ve hiçbir resmi geçerliliğinin bulunmadığını, Konya’daki … yöneticilerinin yapmış oldukları yolsuzluklarından ve düzenbazlıklarından dolayı Konya’da ceza mahkemelerinde açılmış bir çok ceza davalarının bulunduğunu, kendisinin Konya’daki …ne 117.000,00 Alman Markı verdiğini, bu şirketin yöneticilerinin kendisine 10 yıl boyunca bu şirketten parasını çekmediği müddetçe kendisine her yıl için %20 faiz + kâr payı vereceklerini söylediklerini, bu şirkete kendisinin bu paraları verirken, bu şirketin yöneticileri, yönetim kurulu üyeleri, koordinatörleri ve temsilcileri, Alman Markı bazındaki paralarını istediği zaman problemsiz ve sorunsuz bir şekilde döviz bazındaki paralarını istediği zaman problemsiz ve sorunsuz bir şekilde döviz bazında paralarını geri iade edeceklerine dair sözlü vaadlerde bulunduklarını, parasını geri defalarca istemesine rağmen karşısında muhatap dahi bulamadığını, kendisinin nitelikli bir şekilde dolandırıldığından bahisle; fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla dava dilekçesinde davanın değerinin şimdilik her ne kadar 12.000,00 TL olarak belirterek açmışlar ise de; maddi ve manevi tazminat davasının değerinin tam olarak bilinmediğini, bu şirketin yöneticileri hakkında, Konya Ceza Mahkemelerinde açılmış bulunan ceza davalarının gözönünde bulundurulmasını, dikkate alınmasını ve bu ceza mahkemelerinde bulunan ceza davalarına göre hüküm verilmesini, kendisinin maddi ve manevi zararlarının dikkate alınmasını ve bu bağlamda fazlaya ilişkin haklarını ile taleplerinin hüküm altına alınmasını, bu şirketin yöneticilerinin ve diğer bütün yandaşlarının haksız ve kirli yollardan elde etmiş oldukları bütün mal varlıklarına ihtiyati tedbir kararı konulmasını, davalı şirketin yöneticilerinin kendisine şirketteki parasını şirketten 5 yıl boyunca geri alamadığı müddetçe bilanço dönemi sonunda tutarının %50’si kadar bedelsiz hisse vereceklerini karşılıklı taahhütname ile onaylayıp imzaladıklarını, bu hususlarında mahkeme tarafından gözönünde bulundurulmasını, davalıların, şirketin ticaret ünvanını değiştirdikleri ve şirketi başka yere taşıdıkları halde, şirketin yerini bildirmeyerek, şirketin yeni adresini ve ismini devamlı olarak sakladıklarını, böylece yasa dışı, kayıt dışı ve hukuk dışı eylemlerini gerçekleştirdiklerini, bu söz konusu şirketin bugün ise, bu şirketin yönetim kurulu başkanı yönetim kurulu üyeleri ve temsilcileri tarafından tamamen yağmalandığını, talan ve imha edildiğini, kendisine maddi ve manevi olarak telafisi mümkün olmayan zararlar verdiklerini, davalıların ve davalı şirketin hisse senedi çıkarma yetkisinin bulunmadığı, ortada usule uygun çıkarılmış hisse senedi olmadığından, kendilerinin bu şirketlere ortaklıklarından bahsedilemeyeceğini, davalıların mevduat toplama faaliyetlerinin hükümlerine göre aykırı hareket ettikleri ve ayrıca toplanan mevduatın mevduat toplama faaliyetlerinin Bankalar Kanununa ve Borçlar Kanuna açık aykırılı nedeniyle paranın sebepsiz zenginleşme gerekçesi ile kendisinden almış oldukları, bu şirkete ve yöneticilerine vermiş olduğu döviz bazında ki paralarının kendesine geri iadesine, kendisine vaat etmiş oldukları gibi her yıl için 10 yıl boyunca %20 faizin + 10 yıldan sonrası için her yıl %25 kâr payının karşılığı olan Türk Lirasının kendisine yasal faizi ile beraber geri iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 02/03/2020 tarihli dilekçesi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 2.000,00 TL maddi tazminat 10.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline talep etmiştir.
CEVAP: Davalı … cevap dilekçesinde özetle; Davacının iddialarının genel olarak hile iddiasına dayandığını, bu tür iddiaların kanunun açıkça belirttiği üzere 1 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, Borçlar Kanunun 39.maddesinde de bu durumun açıkça dile getirildiğini, davacının 1999 yılında verdiği paraya ilişkin insanın kandırıldığının anlaması için 19 sene beklediğini düşünmenin mümkün olmadığını, Borçlar Kanununun 146.maddesi gereğince de söz konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, davacının söz konusu şirkete para verdiğini iddia ettiğini, para verdiği tarihin 1999 yılı olduğunu, aradan 19 yıl geçtiğini, BK.’nun 146.maddesi gereğince bu tür davalarda her hâlükarda 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, dolayısıyla davacının söz konusu talebinin genel zamanaşımı kuralı gereğince de zamanaşımına uğradığını, davacı şirkete ve şirketin gelmiş geçmiş tüm yöneticilerine birden dava açtığını, söz konusu davalılar hakkında zorunlu ve ihtiyari bir dava arkadaşlığının da söz konusu olmadığını, dolayısıyla bu kişilerin tamamına birden dava açılabilmesinin mümkün olmadığını, davacının iddialarının doğru olmadığını, müvekkili hakkında ne dolandırıcılıktan ne de başka bir suçlamadan kesinleşmiş, kesinleşmemiş bir cezanın söz konusu olmadığını, devam eden bir yargılamanın da söz konusu olmadığını, davanın haksız fiilden kaynaklanan alacak davası olmakla müvekkili hakkında hüküm kurulabilmesi için ceza yargılamasından cezalandırılmasının zorunlu olduğunu, oysa müvekkili hakkında kesinleşmiş hiçbir cezalandırmanın bulunmadığını, TTK’nun, anonim ortaklıklarda pay sahiplerinin şirketten çıkmasına imkan veren herhangi bir düzenlemeye sahip olmadığını, pay sahibi, şirketten ayrılmak istediğinde maliki olduğu hisseleri satın alacak bir üçüncü kişiyi bulmak zorunda olduğunu, şirketten çıkmak isteyen bir ortağın payını şirketin veya diğer ortakların satın alma yükümlülüğü bulunmadığı gibi, malvarlığın korunması ilkesinin bir sonucu olarak TTK.m.329 gereğince anonim şirketin kendi hisse senetlerini satın almasının yasak olduğunu, davacının dolandırılığı iftirası ile haksız kazanç elde etme çabasına girdiğini, davacının daha önce Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile aynı hususlara ilişkin dava açtığını ancak davasını da takip etmediğini, bu dosya ile kesin hüküm ve derdestlik hususlarının incelenmesinin zorunlu olduğundan bahisle; haksız ve hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 2001 yılı sonlarında … ‘den ayrıldığını, yöneticisi ve ortağı olmadığını, bu sebeple davalı şirketle ilgili beyan ve belge sunma hakkının bulunmadığını, müvekkili hakkında verilmiş ve kesinleşmiş bir mahkumiyet kararının bulunmadığını, devam eden bir dolandırıcılık davasının da bulunmadığını, müvekkilinin davacıyı tanımadığını ve kendisinin de asla para almadığını, davacının dosyaya ibraz ettiği makbuzlar v.s. Konya’daki … ‘ye ait olmadığını, bu makbuz vesaire belgelerde … / … adlı şahısların imzası olduğunun tahmin edildiğini, iki şirket arasında isim benzerliğinin bulunduğunu, nev’ilerinin değişik olduğunu, davacının gerçek olup olmadığını bilmedikleri bütün iddialarının müvekkili ile alakasız söylemler olduğunu, 1999 yılında dolandırıldığını iddia eden şahsın, 2017 yılında dava açmasının manidar olduğunu, haksız mal edinmenin, sebepsiz iktisap iddialarının 1-10 yıllık sürelere tabi olduğunu, bu sürelerin zamanaşımı değil, hak düşümü süreleri olduğunu, davacının dava hakkının dahi olmadığını, olsa da hak düşümüne/zamanaşımına uğradığını, 2001 sonrası tüm işlemlerden haberlerinin dahi olmadığını, müvekkilinin, para aldığı iddia edilen Londra Merkezli şirketle hiçbir alakasının bulunmadığını, ne merkezinin ne de şubesini bilmediğini, davacının 12.000,00 TL üzerinden harç yatırıp 117.000 Alman Markı talep ettiğini, davasını ıslah edip harcını tamamlamasının gerektiğini, harcı tamamlanmadan Harçlar Kanunun gereği davaya devam edilemeyeceğinden bahisle davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin halen Rusya’da olduğunu, davacının dava dilekçesinin net olmadığını, talebi ve hukuki dayanağının belli olmadığını, davacının dilekçesinin bir bölümünde sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayandığının, ödediği iddia ettiği parayı geri istediğini, bir bölümünde davacının maddi ve manevi tazminat davası olarak nitelendirdiğini, davacının net olmayan talebine dayalı açtığı davanın reddinin gerektiğini, aksi takdirde davacıya talebinin açıklattırılmasının gerektiğini, davacının davasının HMK hükümlerine aykırı olduğunu, açılan davanın görevsiz mahkemede açıldığını, davaya bakmakla görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğundan görevsizlik kararı verilmesini, davacının hiçbir iddia ve talebini kabul etmemekle birlikte böyle bir davanın fazlaşa ilişkin hakları saklı tutarak açılmasının mümkün olmadığını, davacının 117.000,00 Alman Markı ödediğini iddia ettiğini, kendisinin iddiasına göre bedelini bildiğini, dolayısıyla fazlaya ilişkin haklarının saklı tutarak açılmasına imkan bulunmadığını, muvafakat etmediklerini, davacının hiçbir talebini kabul etmemekle birlikte tüm talep ve iddialarının zamanaşımına uğradığını, hak düşürücü sürelerin geçtiğini, hem 10 yıllık genel zamanaşımının geçtiğini, hem sebepsiz zenginleşme ve tazminata dayalı 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, hem hata ile ikraha dayalı 6 aylık ve 1 yıllık süre geçtiğini, taleplerinin ve davasının zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin geçmiş olması nedeni ile de karar verilmesinin gerektiğini, müvekkilinin davacı …’a herhangi bir tazminat ödemekle yükümlü olmadığını, davacıyı tanımadığını, herhangi bir muhataplığının olmadığını, davacının dava dilekçesi ekinde sunduğu tahsilat makbuzlarında, karşılıklı taahhütnamelerde, diğer belgelerde imzasının bulunmadığını, davacıdan para tahsil etmediğini, davacıya hiçbir vaatte bulunmadığını, tanışıklığının olmadığını, müvekkilinin … ‘in kurucularından da olmadığını, iddiaların muhatabı olmayan müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, davacının daha evvel var ise aynı talepler ile dava açıp açmadığının, kesinleşip kesinleşmediğinin incelenmesinin gerektiğini, kesinleşmedi ise derdestlik, kesinleşti ise kesin hüküm itirazında bulunduklarını, davacının dayanağı belli olmayan, delilsiz, soyut iddialarına dayalı davasının reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Diğer davalılar cevap dilekçesi sunmamışlardır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince “…Tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; Davacının, davalılardan … ve bu şirketin yöneticileri, koordinatörleri, temsilcileri ve diğer yandaşlarının, din istismarı ve din sömürüsü yaparak bütün yasaları ihlal ederek, kayıt yükümlülüğüne uymadan başından sonuna kadar izinsiz halka arz faaliyetlerinde bulunduklarını, Konya’daki bu söz konusu şirketin aynı zamanda yasa dışı, kayıt dışı yollardan … .adı altında örgütlenerek izinsiz ve kaçak yollardan döviz bazında paralar toplandığını, Ponzi Finansman sistemi ile çalıştıklarını, kendisinin maddi ve manevi olarak mağdur olmalarına sebep olduklarını, kendisinin Konya’daki …ne 117.000,00 Alman Markı verdiğini, bu şirketin yöneticilerinin kendisine 10 yıl boyunca bu şirketten parasını çekmediği müddetçe kendisine her yıl için %20 faiz + kâr payı vereceklerini söylediklerini, bu şirkete kendisinin bu paraları verirken, bu şirketin yöneticileri, yönetim kurulu üyeleri, koordinatörleri ve temsilcileri, Alman Markı bazındaki paralarını istediği zaman problemsiz ve sorunsuz bir şekilde döviz bazındaki paralarını istediği zaman problemsiz ve sorunsuz bir şekilde döviz bazında paralarını geri iade edeceklerine dair sözlü vaadlerde bulunduklarını, parasını geri defalarca istemesine rağmen karşısında muhatap dahi bulamadığını, kendisinin nitelikli bir şekilde dolandırıldığından bahisle; fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla dava dilekçesinde davanın değerinin şimdilik her ne kadar 12.000,00 TL olarak belirterek açmışlar ise de; maddi ve manevi tazminat davasının değerinin tam olarak bilinmediğini, bu şirketin yöneticileri hakkında, Konya Ceza Mahkemelerinde açılmış bulunan ceza davalarının gözönünde bulundurulmasını, dikkate alınmasını ve bu ceza mahkemelerinde bulunan ceza davalarına göre hüküm verilmesini, kendisinin maddi ve manevi zararlarının dikkate alınmasını ve bu bağlamda fazlaya ilişkin haklarını ile taleplerinin hüküm altına alınmasını, bu şirketin yöneticilerinin ve diğer bütün yandaşlarının haksız ve kirli yollardan elde etmiş oldukları bütün mal varlıklarına ihtiyati tedbir kararı konulmasını, davalı şirketin yöneticilerinin kendisine şirketteki parasını şirketten 5 yıl boyunca geri alamadığı müddetçe bilanço dönemi sonunda tutarının %50’si kadar bedelsiz hisse vereceklerini karşılıklı taahhütname ile onaylayıp imzaladıklarını, bu hususlarında mahkeme tarafından gözönünde bulundurulmasını, davalıların, şirketin ticaret ünvanını değiştirdikleri ve şirketi başka yere taşıdıkları halde, şirketin yerini bildirmeyerek, şirketin yeni adresini ve ismini devamlı olarak sakladıklarını, böylece yasa dışı, kayıt dışı ve hukuk dışı eylemlerini gerçekleştirdiklerini, bu söz konusu şirketin bugün ise, bu şirketin yönetim kurulu başkanı yönetim kurulu üyeleri ve temsilcileri tarafından tamamen yağmalandığını, talan ve imha edildiğini, kendisine maddi ve manevi olarak telafisi mümkün olmayan zararlar verdiklerini, davalıların ve davalı şirketin hisse senedi çıkarma yetkisinin bulunmadığı, ortada usule uygun çıkarılmış hisse senedi olmadığından, kendilerinin bu şirketlere ortaklıklarından bahsedilemeyeceğini, davalıların mevduat toplama faaliyetlerinin hükümlerine göre aykırı hareket ettikleri ve ayrıca toplanan mevduatın mevduat toplama faaliyetlerinin Bankalar Kanununa ve Borçlar Kanuna açık aykırılı nedeniyle paranın sebepsiz zenginleşme gerekçesi ile kendisinden almış oldukları, bu şirkete ve yöneticilerine vermiş olduğu döviz bazında ki paralarının kendesine geri iadesine, kendisine vaat etmiş oldukları gibi her yıl için 10 yıl boyunca %20 faizin + 10 yıldan sonrası için her yıl %25 kâr payının karşılığı olan Türk Lirasının kendisine yasal faizi ile beraber geri iadesine karar verilmesini talep ettiği, mahkememizin 26/11/2019 tarihli duruşmasının 3 no’lu ara kararı ile; davacı tarafa dava dilekçesindeki taleplerini açıklamak üzere kesin süre verildiği, kesin süre içerisinde taleplerini bildirmediği takdirde davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddedileceğinin ihtar edildiği, davacı vekilinin 02/03/2020 tarihli dilekçesi ile; Fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 2.000,00 TL maddi tazminat 10.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline talep ettiği, bir kısım davalıların davanın reddine karar verilmesini talep ettikleri,
Dosyamız içerisine celbedilen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı(bozma öncesi … Esas … Karar) sayılı dosyasının incelenmesinde; Davacı … tarafından 02/10/2013 tarihinde davalılar …, … , …, … , …, … , … , …, …, … , …, … ve … ve … aleyhine tazmiat davası açıldığı, 10/11/2015 tarihinde davacı tarafça süresinde gider avansı ikmal edilmediğinden davanın HMK.m.114/g ve 115/2 maddelire uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verildiği, davacı tarafında karara karşı temyiz yoluna başvurulduğu, Yargıtay … Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın … tarih ve … Esas … Karar sayılı ilamı ile bozularak mahkemesine iade edildiği, Konya … Asliye Ticaret Mahkemesince dosyanın … Esas sıra numarasına kaydedildiği ve dosyanın derdest olduğu ve duruşmasının 23/12/2020 günü saat 10:05’e bırakıldığı, 6100 sayılı HMK’nun 114. Maddesinde dava şartlarının düzenlendiği, HMK’nun 114/1-ı. Maddesinde; “Aynı davanın, daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması” şeklinde, HMK.115.maddesinde; “(1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. (2)Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.(3)Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.” şeklinde düzenleme yapıldığı, Yargıtay 11. Hukuk Daire’sinin 25/06/2019 tarih ve 2019/1209 Es. 2019/4812 Kar.ilamı ile;”…Derdestlik 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-ı maddesinde olumsuz dava şartı olarak düzenlenmiştir. Buna göre önceden açılmış bir dava devam etmekte iken aynı konuda yeniden dava açılamaz, buna rağmen açılırsa yeni dava usulden reddedilir. Bunun için, aynı davanın iki kere açılmış olması ve birinci ile ikinci davanın aynı olması gerekir. Aynı dava olduğunu söyleyebilmek için, birinci ile ikinci davanın taraflarının, konularının ve dava sebeplerinin aynı olması gerekir. Mahkeme, yaptığı, inceleme sonucunda, iki davanın taraflarının, konularının ve dava sebeplerinin aynı olduğu kanısına varırsa ikinci davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verir.(KURU, Baki; İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları,2017,s.140-141)….” şeklinde kabul edildiği, Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile mahkememize ait işbu dosyanın taraflarının, konularının ve dava sebeplerinin aynı olduğu, davacı tarafından davalılardan … ., …, … , …, …, … hakkında açılan davanın derdestlik dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermek gerektiği,

Davacı tarafça …’nın davamızda davalı olarak bildirildiği, ancak davalı – müteveffa … T.C.kimlik numaralı …’ya ait dosyamız içerisine UYAP sistemi üzerinden çıkartılarak konulan nüfus kayıt tablosunda yapılan incelemede; davalı müteveffa …’nın 16/01/2016 tarihinde vefat ettiği, işbu davanın ise müteveffanın ölüm tarihinden sonra 28/09/2017 tarihinde açıldığı, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 10/06/2019 tarih ve 2019/1540 Es.2019/2676 Kar. Sayılı ilamında;”..Ancak kişi daha önce ölmüşse ölü kişiye karşı dava açılması mümkün değildir. Ölü kişiye karşı dava açılmasının mümkün olmadığı halde ölü kişi hakkında dava açılması durumunda açılmış davanın mirasçılarına yöneltilerek dinlenilme olanağı da bulunmamaktadır. Zira ölü kişinin taraf ehliyeti bulunmamaktadır. Bu durumun tek istisnası HMK’nın 124. maddesi gereğince maddi bir hata yapılması veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebinin bulunmasıdır. Ölü kişiye karşı dava açılmasında da tüm çaba ve araştırmalara rağmen bu durumun tespit edilememesi halinde dava sırasında öğrenilmesi halinde HMK’nın 124. maddesi gereğince dürüstlük kuralına ait olmayan maddi hata kabul edilerek düzeltilmesi mümkündür. Yine davanın gerçek kişi veya tüzel kişilere yöneltilmesi gerekmekte olup, şahıs şirketlerinin ayrı bir tüzel kişiliği bulunmadığından şahıs firması adına davanın şahsa yöneltilmesi gerekmektedir. Eldeki davada davanın açıldığı tarih 27.05.2014 olup, şahıs şirketi olan ..’a karşı dava yöneltilmiş ise de davalı … davadan önce 05.04.2014 tarihinde ölmüştür. Ölü kişi aleyhine dava açılamaz. Açılan davada …un ölü olduğunun tüm çabaya rağmen tespit edilemediğine dair HMK’nın 124. maddesi gereğince bir talepte ileri sürülmemiştir. Ölü kişi aleyhine dava açılması halinde mirasçıları davaya dahil edilerek hüküm kurulamaz. Netice itibariyle şahıs şirketinin ayrı bir tüzel kişiliği bulunmadığı davanın şahsa karşı yöneltilmesi gerektiğinden ve şahıs şirketinin adına olduğu … ’un da dava açılmadan öldüğü anlaşıldığından davanın bu şahıs yönünden husumetten reddine karar verilmesi gerekirken, usul ve yasaya aykırı olarak ölü kişiye karşı açılan dava görülerek yine usule aykırı olarak mirasçıları da davaya dahil edilerek davanın esasının incelenip sonuçlandırılması doğru olmamış, hükmün temyiz eden dahili davalılar lehine bozulması uygun bulunmuştur.” şeklinde kabul edildiği, davalı …’nın davadan önce öldüğü, ölü kişi hakkında açılan davada mirasçılarına yöneltilme imkanın bulunmadığı, ölü kişinin taraf ehliyetinin bulunmadığı, davalı …’ya husumet yöneltilemeyeceği, husumetin dava şartı olup taraflarca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi ileri sürülmese bile re’sen dikkate alınması gerektiği, davacı tarafından davalılardan … hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine …” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; her ne kadar Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. Sayılı dosyasının tarafları aynı olsa da konuları ve yapılan ödemelerin farklılık arz ettiğini, bu sebeple mahkemece verilen usulden ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemece davalı … mirasçılarını gösterir mirasçılık belgesi sunmak ve … mirasçılarını davaya dahil etmeleri için taraflarına süre verilmesi gerekirken pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesinin sulu ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Maddi, Manevi tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece yazılı şekilde karar verilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.

İlk derece mahkemesince, davalılar … , … , … ve … hakkında açılan davanın, iş bu davadan tefrik edilerek yapılan yargılama sonucunda, davalılardan … ., …, … , …, …, … hakkında açılan davanın, Konya … .Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile iş bu dosyanın taraflarının, konularının ve dava sebeplerinin aynı olduğu gerekçesiyle derdestlik dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine; davalı …’nın davadan önce öldüğü, ölü kişi hakkında açılan davada mirasçılarına yöneltilme imkanın bulunmadığı, ölü kişinin taraf ehliyetinin bulunmadığı, davalı …’ya husumet yöneltilemeyeceği, husumetin dava şartı olup taraflarca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi ileri sürülmese bile re’sen dikkate alınması gerektiği, davacı tarafından davalılardan … hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verildiği görülmüştür.
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyanın incelenmesinde, dosya taraflarının ve dava konusu taleplerin aynı olduğu, belirtilen dosyada davanın 02/10/2013 tarihi olduğu ve karar tarihi itibariyle dosyanın derdest bulunduğu anlaşılmış olup, ilk derece mahkemesince davalılar … ., …, … , …, …, … hakkında açılan davanın derdestlik nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine dair verilen kararın yerinde görülmüştür.
Davalı …’nın davadan önce öldüğü, ölü kişi hakkında açılan davada mirasçılarına yöneltilme imkanın bulunmadığı, ölü kişinin taraf ehliyetinin bulunmadığı nedeniyle bu davalı hakkında davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine dair verilen kararın değerlendirilmesinde;
Bilindiği üzere, bir davada taraf ehliyeti medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olmakla mümkündür (HMK m.50). Medeni haklardan yararlanma, yani hak ehliyeti tam ve sağ doğum koşuluyla ana rahmine düşme anında başlayıp, kişinin ölümüne kadar devam eder (TMK m.28).
Kural olarak ölü kişi adına ve ölü kişiye karşı dava açılması olanağı bulunmamaktadır. Aynı şekilde kural olarak, ölü kişi aleyhine dava açılması durumunda davanın mirasçılara yöneltilmesine de olanak yoktur. Zira yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, ölü kişinin taraf ehliyeti bulunmamaktadır. Esasen dava açarken davacıdan davalının bu ehliyet durumunu araştırması beklenir. Ne var ki davacının, davalının ölü olduğunu bilmemesi kimi zaman hataya dayalı olabilir. Nitekim HMK’nın 124 üncü maddesinde; “ Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır. Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir. Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir.
Somut olayda; diğer davalılar ile birlikte davalı … hakkında da Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile iş bu dava ile aynı taleplere ilişkin derdest dava bulunduğu, davalı …’nın derdest davadan sonra 16/01/2016 tarihinde vefat ettiği, davacının, derdest davada da davacı olarak yer aldığı, eldeki dava tarihi itibariyle …’nın ölü olduğunu bilecek durumda olduğu, bu itibarla ilk derece mahkemesinin bu davalı yönünden davanın husumetten reddine dair verilen kararınının usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak, davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereği esas yönünden reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacının istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
2- Alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4- İstinafa başvuran davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
6- Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 21/02/2023 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

M.Y.