Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/689 E. 2021/554 K. 09.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …/…
KARAR NO : …/…

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE … TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/12/2020
NUMARASI : …/… Esas – ../…. Karar

İSTİNAF EDEN
DAVACILAR : 1- … – (T.C. Kimlik No: …)
2- … – (T.C. Kimlik No: …)

DAVALILAR : Müteveffa … (…)’in mirasçıları
1- … – (T.C. Kimlik No: …)
..
2- … – (T.C. Kimlik No: …)
..
3- … – (T.C. Kimlik No: …)

4- … – (T.C. Kimlik No: …)
..
5- … – (T.C. Kimlik No: …)
..
DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 09/04/2021
YAZIM TARİHİ : 15/04/2021
Davacılar tarafından davalılar aleyhine Konya Asliye …. Ticaret Mahkemesi’nin …/… Esas sayılı dosyası ile açılan menfi tespit davasında 11/12/2020 tarihinde tesis edilen davanın usulden reddine ilişkin karara karşı davacıların istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalıların murisi …’e aralarındaki şifahi sözleşmeye istinaden kum, çimento, demir, kireç, tuğla ve çivi gibi malzemeler verildiğini, davalıların murisi tarafından inşaat malzemelerinin bedelinin peşin ödenmesi nedeniyle aralarında 04/12/2012 vade 09/11/2012 tanzim ve 129.500,00 TL bedelinde bir adet kambiyo senedi düzenlendiğini, kambiyo senedinin karşılığı olarak edimlerini yerine getirdiklerini, senedin bedelsiz kaldığını davalı mirasçısının senedi bulamadığını, bulduğunda getireceğini beyan ederek taraflarını oyaladığını, sonuçta aleyhlerine Konya …. İcra Dairesinin …/… Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalılara herhangi bir borçlarının bulunmadığını ve açıkladığı nedenlerle borçlu olmadıklarının tespiti ile senedin iptaline, alacağın %20’sinden az olmamak üzere davalılar aleyhine tazminata hükmedilmesini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… 6345 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-2 maddesi uyarınca, davadan önce arabulucuya başvurulmadan dava açıldığı anlaşıldığından davanın usulden reddine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; menfi tespit davasının konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat olarak nitelendirilmeyeceğini, verilen hükümler esasa yönelik olarak cebri icraya konu edilip infaz edilemeyeceğinden ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan, yasa koyucunun bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığını, dava konusu olayın yargılamayı gerektirdiğini, bu nedenle davanın usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; menfi tespit talebine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Dava; menfi tespit ve istirdat talebine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkındaki 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na (TTK) eklenen dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 5/A maddesinde; “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır” düzenlemesi ile, TTK’nın geçici 12. maddesinde; “(1) Bu Kanunun dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümleri, bu hükümlerin yürürlüğe girdiği (01/01/2019) tarih itibarıyla ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay’da görülmekte olan davalar hakkında uygulanmaz” düzenlemesi getirilmiştir.
Bunun yanında, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na (HUAK) dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 18/A maddesi eklenmiştir. HUAK’ın 18/A-2 maddesinde, “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Menfi tespit davasında arabulucuya başvurunun zorunlu olup olmamasının incelenmesinde; öncelikle menfi tespit davasıyla ilgili genel bir açıklama yapılmasına ve ilgili yasa düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.

Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nın 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır. Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Borçlu belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi dayanaksız kalır ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Yargıtay 3.HD’nin 02/05/2019 tarih 2017/7853 Esas 2019/4067 Karar sayılı ilamı). Menfi tespit davasında öncelikli olarak bir alacağın varlığının tartışıldığı ve davanın devamı sırasında cebri icra tehdidi altında ödeme yapılması durumunda menfi tespite ilişkin talebin istirdat talebine dönüşmesi kuvvetle muhtemel olduğu , alacak ve tazminat ilişkin istirdat taleplerinin arabuluculuk dava şartına tabi olduğu tartışmadan varestedir. Bu durumda istirdat talebine ilişkin davanın arabuluculuk dava şartına tabi tutulması ile istirdat talebinin bir nevi öncüsü mahiyetindeki menfi tespit davasının arabuluculuk dava şartına tabi tutulmamasının hak arama yönünden eşitsizliğe ve gereksiz olarak istirdat talebine dönüşen davaların reddine yol açacağından menfi tespit davasında zorunlu arabuluculuk dava şartı kapsamında kabul edilmesinde yarar bulunduğu bu nedenle; ilk derece mahkemesinin dava şartının gerçekleşmemesi sebebiyle davanın usulden reddine karar vermesinde hukuka aykırılık bulunmadığı kanaatiyle, davacıların istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacıların istinaf talebinin ESASTAN REDDİNE,
2- Alınan harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
4- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin dairemiz tarafından yapılmasına,
5- Kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde; dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince; taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine 09/04/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

A.G