Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/680 E. 2023/290 K. 13.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/01/2021
NUMARASI : … Esas … Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 13/02/2023
YAZIM TARİHİ : 14/02/2023
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile açılan alacak davasında 13/01/2021 tarihinde tesis edilen davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine ilişkin karara karşı davacının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirketin aralarında halı yıkama makinesi alım satım sözleşmesi imzaladığını, bu sözleşmeye dayalı olarak 35.700 Euro bedelin davalı şirketin hesabına ödendiğini, müvekkilinin üzerine düşeni yapmasına rağmen makinelerin müvekkiline teslim edilmediğini, bu hususların yazılı belgeler ile sabit olduğunu, davalı yanın ne makineyi teslim ettiğini ne de müvekkiline ödenmiş olan parayı iade ettiğini, bu nedenlerle şimdilik 35.700 EURO nun davalı şirketten alınarak işleyecek ticari faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesini talep ettiği görülmüştür.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin müvekkili şirketten halı yıkama makinesi satın aldığını, aralarındaki anlaşma gereği davacının ödemeleri avans ödemesi niteliğinde önceden yaptığını, davalı müvekkili ise ödemeden sonra üretime başlayıp makineleri gönderdiğini, bu sözleşmeye göre imalat devam ederken davacı şirket yetkilisi olan … ‘ın tekrar müvekkillerine müracaat ederek ikinci bir tesis almak istediğini beyan ettiğini, fakat bu tesisi Romanya Hükümetinden alacağı teşvik ile kuracağını, buna göre şirket yetkilisinin 1. Sözleşme ile parayı gönderdiğini ancak 2. Sözleşme için parasının olmadığını, teşvik alacağını, teşvikten sonra parayı alınca müvekkiline göndereceğini beyan edeceğini, bunun gerçekleşmesi için ise Romanya’ya gönderilecek olan ilk tesisin parasını ödenmiş olan 1. Sözleşmeye istinaden davacı şirkete değil de,, teşvik alacak olan 2. Sözleşmenin muhatabı olan şirkete gönderilmesini faturanın bu dava dışı yeni şirket olan … Şti adlı şirket adına kesilmesini talep ettiklerini, müvekkilinin 1. Sözleşmesindeki muhatabı şirket için hazırlandığı halı yıkama tesisini, şirket yetkisinin talebi üzerine bu şirkete göndermediğini ve 2. Sözleşmenin muhatabı olan dava dışı şirkete gönderdiğini, şimdi ise malı teslim alan şirketin parayı göndermediğini ancak parayı gönderen şirkette malı alamadığını söyleyerek parasını da dava yoluyla geri istemekte olduğunu, davacının kötü niyetli ve haksız olduğunu, bu nedenle davanın reddini talep ettikleri görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince “… Tüm dosya kapsamı ve deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacı vekili müvekkili şirket ile davalı şirketin aralarında halı yıkama makinesi alım satım sözleşmesi imzaladığını, bu sözleşmeye dayalı olarak 35.700 EURO bedelli davalı şirketin hesabına ödendiğini, müvekkilinin üzerine düşeni yapmasına rağmen makinelerin müvekkiline teslim edilmediğini, bu hususların yazılı belgeler ile sabit olduğunu, davalı yanın ne makineyi teslim ettiğini ne de müvekkiline ödenmiş olan parayı iade ettiğini, bu nedenlerle şimdilik 35.700 EURO nun davalı şirketten alınarak işleyecek ticari faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesini talep etmiş, davalı yan yasal süresi içerisinde cevap dilekçesini ibraz etmiştir, dosyanın incelenmesi neticesinde MÖHUK 48. Maddesi uyarınca “(1) Türk mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır.
(2) Mahkeme, dava açanı, davaya katılanı veya icra takibi yapanı karşılıklılık esasına göre teminattan muaf tutar.”, HMK’nın 84. Maddesinde ” (1) Aşağıdaki hâllerde davalı tarafın muhtemel yargılama giderlerini karşılayacak uygun bir teminat gösterilir:
a) Türkiye’de mutad meskeni olmayan Türk vatandaşının dava açması, davacı yanında davaya müdahil olarak katılması veya takip yapması.
b) Davacının daha önceden iflasına karar verilmiş, hakkında konkordato veya uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırma işlemlerinin başlatılmış bulunması; borç ödemeden aciz belgesinin varlığı gibi sebeplerle, ödeme güçlüğü içinde bulunduğunun belgelenmesi.
(2) Davanın görülmesi sırasında teminatı gerektiren durum ve koşulların ortaya çıkması hâlinde de mahkeme teminat gösterilmesine karar verir.
(3) Mecburi dava ve takip arkadaşlığında teminat gösterme yükümlülüğü, bu yükümlülüğün tüm davacılar bakımından mevcut olması hâlinde doğar. “, HMK 89. Maddesinde ise: ” (1) Teminat gösterilmesini gerektiren sebep ortadan kalktığı takdirde, ilgilinin talebi üzerine mahkeme, teminatın iadesine karar verir.” hükmünün bulunduğu, yine 6100 sayılı HMK’nın 114/1 ğ hükmünde ” Dava şartları şunlardır; ğ) Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi.” hükümlerinin bulunduğu, davacının, Romanya Devletine muamele merkezli ticari şirket olduğu, bu nedenle teminat yatırmasının zorunlu olduğu, taraflar arasındaki ikili ve çok taraflı sözleşmelerin gerçek kişileri kapsadığı sözleşme ve Yüksek Yargıtay uygulamalarından da anlaşılmıştır, ayrıca 6100 sayılı HMK’nın 114. Maddesi uyarınca;
(1) Dava şartları şunlardır:
a) Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması.
b) Yargı yolunun caiz olması.
c) Mahkemenin görevli olması.
ç) Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması.
d) Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması.
e) Dava takip yetkisine sahip olunması.
f) Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması.
g) Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması.
ğ) Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi.
h) Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması.
ı) Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması.
i) Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması.
(2) Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır. Hükümlerinin bulunduğu, ayrıca 115. Maddesi uyarınca ise;
(1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.
(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
(3) Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez. Hükümlerinin geçerli olduğu ayrıca
Teminatın ise 6100 sayılı HMK’nın 84 – 89. Maddesi arasında düzenlendiği görülmektedir.
5718 Sayılı MÖHUK 48. Maddesinde ise; ” (1) Türk mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır.
(2) Mahkeme, dava açanı, davaya katılanı veya icra takibi yapanı karşılıklılık esasına göre teminattan muaf tutar. ” Hükmü bulunmaktadır.
Buradaki teminat konusu, dava açmanın ön şartıdır, başka bir ifade ile dava şartıdır.
Mahkeme dava veya takibin niteliğine ve duruma göre davacıyı davaya katılanı veya takip isteğinde bulunanı karşılıklılık esasına göre teminat göstermekten muaf tutabilir. Yabancı davacının Türkiye’de dava açabilmesi için teminat gösterme yükümlülüğünün istisnası MÖHUK’un 48/2. Maddesinde belirtildiği üzere davacının tabiyetinde bulunuğu ülke ile Türkiye arasında karşılıklılık esasına göre çok taraflı veya ikili anlaşmalarla yahut fiili mütekabiliyet esasına göre bir muafiyet bulunmasıdır. Davacı Şirket Romanya ülkesine aittir, şirketin tabi olduğu Romanya devleti Lahey Sözleşmesine taraftır.
Yargıtay 12. HD’nin 2015/26555 Esas, 2016/3485 K sayılı 11/02/2016 tarihli kararda belirtildiği üzere ” 13/04/1972 tarih ve 7/4283 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 244 sayılı Kanunun 3 maddesi uyarınca onaylanması kararlaştırılarak 23/05/1972 tarih ve 14194 sayılı resmi gazetede ilan edilen 01/03/1954 tarihli Hukuk Üsulüne Dair Sözleşmenin 17/1. Maddesinde “akit devletlerden birisinde ikamet eden ve diğer bir devlet mahkemeleri huzurunda davacı veya müdahil olarak bulunan akit bir devletin vatandaşlarından yabancı olmamaları veya o memlekette ikametgah veya meskenleri bulunmaması sebebiyle, ne isim altında olursa olsun herhangi bir teminat veya depozito istenemez” hükmünün düzenlendiğini, tüzel kişilerin bu sözleşme kapsamına dahil edilmesi için Lahey Uluslararası Özel Hukuk Konferansı bünyesinde hazırlanan 25/10/1980 tarihinde imzaya açılan ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından 07/07/2004 tarihinde imzalanan ” Adalete Uluslararası Erişim Hakkında Sözleşmesi’nin 14/1.maddesinde “bir akit devlette mutat meskeni olup, diğer bir akit devletin mahkemelerinde açılmış davalarda, davacı veya müdahil olarak bulunan kişilerden (tüzel kişiler de dahil), sırf yabancı uyruklu olmaları veya davaların açıldığı devlette ikamet etmemeleri yada mutat meskenlerinin olmamaları sebebiyle her ne isim altında olursa olsun herhangi bir teminat, kefalet ya da depozito istenemez ” değişikliği yapılmıştır, “Adalete Uluslararası Erişim Hakkında Sözleşme’nin onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanun tasarısı” hazırlanarak meclise sunulmuş, ancak tasarının henüz yasalaşmadığı anlaşılmıştır. ”
Bu durumda 1954 tarihli sözleşmenin 17. Maddesinde tüzel kişilerle ilgili anılan eklemenin yapılması sözleşmenin ilk halinin tüzel kişileri kapsamadığını göstermektedir. “
Yargıtay 12. HD’nin 2013/17436 E, 2013/24686 K sayılı 02/07/2013 tarihli ilamları da dikkate alındığında ve somut olayımızda; davacı yanın şirket olduğu ve Romanya Ülkesine ait olduğu dosya kapsamından anlaşılmakla; her ne kadar Türkiye ile Romanya arasında ikili sözleşme var ise de bu sözleşme maddesine baktığımızda “âkit taraf uyrukları … Mesken mukim, ikametgah gibi ” terimlerin kullanıldığı, bu terimlerin karşılığının da gerçek kişilerde olabileceği, tüzel kişilerden açıkça bahsedilmediği, 01/03/1954 tarihli Hukuk Usulüne Dair sözleşmede “vatandaştan” bahsedildiği, tüzel kişilerden bahsedilmediği ” Adalete Uluslararası Erişim Hakkında Sözleşmede” açıkça tüzel kişilerinde dahil olduğu yazılı ise de iş bu sözleşmenin onaylanmasının uygun bulunduğuna dair yasa tasarısının yasalaşmadığı dikkate alındığında, davacı yanın iddia ve savunmalarına itibar edilmemiş, davacı yana kesin süre verildiği, kesin süre içinde belirlenen TEMİNATI yatırmadığı anlaşılmakla HMK’nın 114/1-ğ ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle…” gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin Romanya Devletinde faaliyet gösteren tüzel kişiliğe haiz bir hükmi şahıs olduğunu, gerekçeli kararda da görüldüğü üzere MÖHUK 48. maddesinin 1. Fıkrası uyarınca her ne kadar Türk Mahkemelerinde dava açan yabancı gerçek ve tüzel kişilerin teminat göstermesi gerektiği belirtilmişse de aynı maddenin 2. Fıkrası karşılıklılık esasına göre tarafların teminattan muaf tutulabileceğini belirttiğini, Yargıtay kararlarında sözleşmenin ilk halinde tüzel kişilerden bahsedilmezken ikinci halinde tüzel kişinin özellikle vurgulandığını, dolayısı ile ilk halinin sadece gerçek kişiler için düzenlendiği, ikinci halinin uygunluk kanunu ile henüz uygun bulunmadığından yürürlüğe girmediği bahsi ile tüzel kişilerin teminat muafiyetine dahil olmadıkları yönündeki karar ve anlayışı kabul etmediklerini, müvekkili şirket aleyhine teminat zorunluluğuna hükmedilerek davanın usulden reddinin kabul edilebilir olmadığını belirterek istinaf talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, satım sözleşmesine konu emtianın teslim edilmemesi nedeniyle, ödenen semenin iadesi istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Mahkemece davacının yabancı şirket olması nedeniyle davacıya MÖHUK 48.maddesi gereğince teminat yatırması hususunda 2 haftalık kesin süre verilmesine, teminat gösterilmediği takdirde dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine dair 07/01/2020 tarihli muhtıra gönderildiği, muhtıranın davacı vekiline 12/01/2020 tarihinde tebliğ edildiği, 21.10.2020 tarihli celsede davacı vekiline Türkiye Devleti ile Romanya Devleti arasında teminat muafiyetine ilişkin ikili sözleşme bulunup bulunmadığı konusunda beyanda bulunmak üzere süre verildiği, davacı vekilince 27/10/2020 tarihli beyan dilekçesi ekinde 14.03.1972 kabul tarihli, “Türkiye Hükümeti ile Romanya Sosyalist Cumhuriyeti Hükümeti arasında imzalanmış bulunan Hukuki ve Cezai işlerde Adli Yardım Sözleşmesinin onaylanmasının uygun bulunduğuna dair Kanun” metni sunulduğu, ilk derece mahkemesince, kanuna konu Adi Yardım Sözleşmesinde muafiyetin gerçek kişileri kapsadığı, tüzel kişilerden bahsedilmediği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verildiği görülmüştür.
14.03.1972 tarihli kanunla onaylanan 25.11.1968 tarihli Adli Yardm Sözleşmesinin 1/2.maddeside anlaşma hükümlerinin taraflardan birinin uyrukluğunu haiz tüzel işçiler hakkında da uygulanır, hükmü yer aldığı, mahkemece bu husus değerlendirilmediği gibi sözleşme tarihinin eski olması da nazara alındığında Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Romanya Devleti arasında, belirtilen sözleşmeden sonra yapılmış, ülkelerin tüzel kişilerinin diğer ülkede açacakları davada teminat alınmamasına dair bir sözleşme veya mütekabiliyet bulunup bulunmadığı araştırılmamıştır. Mahkemece Adalet Bakanlığının ilgili birimlerinden bu hususun sorularak sonucuna göre karar verilmemesi gerekirken, eksik inceleme ile anılan şekilde karar verilmesi yerinde olmadığından davacının istinaf talebinin kabulü ile HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dava dosyasının belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacının istinaf talebinin KABULÜ ile Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin 13/01/2021 tarih … Esas… Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince; kararın tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 13/02/2023 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

M.Y.