Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/672 E. 2021/527 K. 09.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …/….
KARAR NO : …/….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE ,… TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/01/2020
NUMARASI : …/… Esas …/… Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI :1-… – (T.C Kimlik No: … )
2-… – (T.C Kimlik No: … )
VEKİLİ :Av…. -…

DAVALI : … – (T.C Kimlik No:… )
VEKİLİ : Av. … -….
DAVA : Menfi Tespit

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 09/04/2021
YAZIM TARİHİ : 12/04/2021
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya Asliye …. Ticaret Mahkemesi’nin …/… Esas …/…. Karar sayılı dosyası ile açılan menfi tespit davasında 17/01/2020 tarihinde tesis edilen davanın usulden reddine ilişkin karara karşı davacı …’nın istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafından müvekkili … aleyhine Konya …. İcra Müdürlüğünün …/… esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü icra yoluyla icra takibi başlatıldığını, müvekkili …’nin ev hanımı olduğu ve davalı ile arasında hiçbir hukuki ticari veya fiili ilişki bulunmamasına rağmen kendisine tehdit yoluyla senetler imzalatıldığını, davalının dava dışı…’a verdiği ve bu kişinin müvekkiline 18 yıl önce verdiği 50.000,00 Mark yönünden zamanaşımına uğradığı alacağı var iken şu anda müvekkilinin ve oğullarının vermiş olduğu toplam 85.000,00 Euro’luk davanın ve dava dışı…’un ellerinde senetler bulunduğunu, bu hali ile dahi davalının müvekkiline çocuklarının ve kendisinin canıyla tehdit edilerek ikrah ettirmek suretiyle senetlerin imzalattırıldığının açık olduğunu, bu nedenlerle takip konusu bonoların dayanağı olan herhangi bir borçlandırıcı işlem davalı ile müvekkilleri arasında yapılmadığını, başlatılan takibin haksız ve kötü niyetli olduğunu beyan ederek müvekkillerinin davalıya borcu olmadığının tespit edilerek icra dosyasının ve takibe dayanak bononun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davacılar hakkındaki takip ve dolayısıyla uyuşmazlık bonoya dayandığından ve bono TTK’da düzenlendiğinden eldeki davanın mutlak ticari dava niteliğinde olduğu dolayısıyla mahkememizin görev ve yetkisinde olduğunun anlaşıldığı, Konya BAM … Hukuk Dairesi ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yerleşik uygulamasına göre bir miktar para alacağının ya da eldeki davada olduğu gibi kambiyo senedinin tahsili amacıyla açılan takiplere ilişkin menfi tespit davalarında arabuluculuk dava şartının arandığı, dava dilekçesine arabuluculuk son tutanak aslı veya arabulucu tarafından onaylı suretinin eklenmediği anlaşılmakla söz konusu tutanak aslını veya tasdikli suretini sunmak üzere davacı vekiline tensiben bir hafta kesin süre verildiği, buna dair tensip zaptı ekli muhtıra tebliğine rağmen verilen kesin süre içerisinde davacı vekilince arabuluculuk son tutanak aslı veya arabulucu tarafından onaylı suretinin sunulmadığının görüldüğü, her ne kadar dava daha önce görevsiz Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış ise de davanın görevsiz mahkemede açılması arabulucuk dava şartını bertaraf edemeyeceğinden ve dava tarihi itibariyle yukarıda sözü edilen yasa maddeleri yürürlükte olduğundan davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermek gerektiği gerekçesiyle davacının davasının dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Konya … Aslliye Hukuk Mahkemesi’nin …/… Esas sayılı dosyası üzerinden görevsizlik kararı verilmiş ise de dosyanın Asliye Hukuk Mahkemesi görevi alanına girdiğini düşündüklerini, TTK 4. Ve 5 maddeleri uyarınca kambiyo senetlerinden kaynaklı uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin Ticaret Mahkemeleri kabul ediliyor ise de davalarının korkutma nedeniyle elde edilen zamanaşımına uğramış borç nedeniyle alınan kambiyo senedine ilişkin menfi tespit davası olduğunu, müvekkili …’nın yaşlı bir ev hanımı olduğunu davalı ile hiçbir hukuki bağının bulunmadığını, müvekkilinin davalıyı tanımamasına rağmen tehdit yoluyla senet imzalattığını, taraflar arasında kambiyo ilişkisine dayalı bir ilişki olmadığını ve bu nedenle davanın asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak göreve ilişkin hususlar kamu düzeni ile ilgili olduğundan dosyanın Konya …. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmesini, yine dava aşamasında arabuluculuk şartı da yerine getirildiğinden ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; kambiyo senetlerinden kaynaklanan menfi tespit talebine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. Madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Dosya kapsamına göre Konya …. İcra Müdürlüğü dosyasının kambiyo senedi olan bonoya dayalı olarak yapılan takip olduğu, bononun TTK’da düzenlendiği bu sebeple bu bonoya karşı açılacak menfi tespit davasının mutlak ticari dava olduğu ve Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiği anlaşıldığından davacı vekilinin Asliye Ticaret Mahkemesinin görevsiz olduğu, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu yönündeki itirazı yerinde değildir.
Arabuluculukla ilgili olarak; Resmi Gazete’de 18/12/2018 tarihinde yayımlanan 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na (TTK) eklenen dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 5/A maddesinde; “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır” düzenlemesi ile, TTK’nın geçici 12. maddesinde; “(1) Bu Kanunun dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümleri, bu hükümlerin yürürlüğe girdiği (01/01/2019) tarih itibarıyla ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay’da görülmekte olan davalar hakkında uygulanmaz” düzenlemesi getirilmiştir.
Bunun yanında, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na (HUAK) dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 18/A maddesi eklenmiştir. HUAK’ın 18/A-2 maddesinde, “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Menfi tespit davasında arabulucuya başvurunun zorunlu olup olmamasının incelenmesinde; öncelikle menfi tespit davasıyla ilgili genel bir açıklama yapılmasına ve ilgili yasa düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır. Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Borçlu belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi dayanaksız kalır ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır. (Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 02/05/2019 tarih 2017/7853 Esas- 2019/4067 Karar sayılı ilamı).
Yukarıda yapılan tespit ve açıklamalar nazara alındığında; ticari davalarda alacaklıya istirdat talebinde bulunması halinde arabulucuya başvurma zorunluluğu kabul edildiğine göre, menfi tespit davasında da öncelikli olarak bir alacağın varlığı tartışıldığı gözönünde bulundurulduğunda; menfi tespit davasında arabulucuya başvurma dava şartının yerine getirilmiş olması gerekir, aksi taktirde; hak arama konusunda eşitlik kuralı ihlal edilmiş olur.
Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. Maddesi ticari davaları düzenlemiştir. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’na 7155 sayılı yasa ile eklenen 5/A maddesinin birinci fıkrasında ise “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” hükmünü getirmiştir.
Yasa maddelerinden de anlaşılacağı üzere, konusu bir miktar para olan alacak ve tazminat taleplerine ilişkin ticari davalar açılmadan önce, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak getirilmiştir. Bir davanın ticari dava olup olmadığını, davanın açıldığı mahkeme değil, nizanın içeriği belirler. Niza, ticari nitelikte ise ticaret mahkemelerinde açılması gerekir. Ticaret mahkemesinde açılması gereken bir dava, hukuki yanılgıyla başka bir mahkemede açılması, o nizanın “ticari” vasfını ve ticari vasfına bağlanan dava şartlarını ortadan kaldırmaz. Mahkemelerin görevine ilişkin kurallar (önceden) kanunla düzenlenmiş, net kurallar olup yoruma açık değildir. Dolayısıyla mahkemelerin görevine ilişkin yapılan hukuki hatalar, o davanın, dava şartını ortandan kaldıran bir bahane olarak kullanılamaz. İşbu istinafa konu davada da davacının davalıya para borcunun olmadığının iddia edildiğinden; yukarıda anlatılan dava şartının dava açılmazdan önce yerine getirilmediği, HMK’nın 114/2 maddesinde diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümlerin saklı olduğuna hükmedilmesi nedeniyle yukarıda anlatılan dava şartının iş bu dosyada yerine getirilip getirilmediğinin resen incelenmesi gerektiği, aynı yasanın 115/2 maddesinde dava şartı noksanlığının giderilmesinin mümkün bulunması halinde, dava şartının tamamlanması için kesin süre verileceğine ilişkin hüküm getirilmiş ise de dosya içeriğinden dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmadığı anlaşıldığından, dava şartı noksanlığının giderilmesinin mümkün olmadığı, bu nedenle de ilk derece mahkemesince verilen usulden red kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davacının istinaf talebinin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacı …’nın istinaf talebinin ESASTAN REDDİNE,
2- Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL karar ve ilam harcının davacı …’dan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4-İstinaf başvurusunda bulunan davacı … tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
6- Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 09/04/2021 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip … e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır

A.Ç