Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/646 E. 2023/164 K. 25.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/02/2020
NUMARASI : … Esas – … Karar

İSTİNAF EDEN
DAVACILAR : 1- … – (T.C. Kimlik No: …)
2- … – (T.C. Kimlik No: …)
3- … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. …

DAVALILAR : 1- …
VEKİLLERİ : Av. …

2- … A.Ş.
Av. … –
İSTİNAF EDENLER 3- … – (T.C. Kimlik No: …)
4- … – (T.C. Kimlik N:…)
VEKİLLERİ : Av. …
DAVA : Tazminat

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 25/01/2023
YAZIM TARİHİ : 31/01/2023
Taraflar arasında görülen davada Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacılar vekili, davalı … vekili ve davalı … tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içerisinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten ve üye hakimin görüşleri alındıktan sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
DAVA: Davacılar vekili, davalı …’in sevk ve iradesindeki … plakalı aracıyla seyir halinde iken 10/03/2018 tarihinde yaya …’a çarptığını, müvekkillerinden …’ın eşi ve …’ın babası olan …’ın söz konusu kazada hayatını kaybettiğini, meydana gelen kazanın tek taraflı, ölümlü trafik kazası olduğunu, dava konusu bu kazada müteveffanın kusursuz olduğunu, aracın kaza tarihinde … tarafından … poliçe no ile sigortalandığını, ayrıca genişletilmiş kasko poliçesinin … poliçe no ile … Şirketi tarafından yapıldığını, 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesi gereğince davalı … şirketlerine başvuruda bulunulduğunu, sigorta şirketlerinin 15 günlük yasal süreler içerisinde taleplerine cevap vermediğini, …’ın kaza tarihinde 54 yaşında olduğunu, müteveffanın ailesine ve eşine hem manevi hem de maddi anlamda destek verdiğini, müvekkillerinin desteklerini kaybetmesinden dolayı büyük üzüntü ve acı içinde olduklarını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, müvekkillerinden … için 100.000,00 TL, … ve … için de ayrı ayrı 50.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalı … şirketleri hariç diğer davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsilini, müvekkilleri … ve …’ın fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere destekten yoksun kaldığının kesin olarak belirlenmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere şimdilik eş … için 50,00 TL ve kızı … için 50,00 TL olmak üzere şimdilik 100,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının haksız fiilin gerçekleştiği tarih olan 10/03/2018 tarihinden itibaren yasal faiziyle davalılardan …, … ve …’ten müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacılar vekili 23/07/2018 tarihli dilekçesiyle, müvekkilleri için manevi tazminat olarak … Şirketi tarafından ödeme yapıldığını, ödeme nedeniyle konusuz kalan manevi tazminat davaları yönünden feragat ettiklerini, manevi tazminat yönünden yargılama gideri ve vekalet ücreti taleplerinin olmadığını, karşı tarafın da herhangi bir vekalet ücreti ve yargılama gideri talep etmediğini beyan etmiştir.
Davacılar vekili 16/10/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile, maddi tazminat taleplerini bilirkişi raporu doğrultusunda müvekkili … yönünden destekten yoksun kalma tazminatını 50,00 TL’den 94.168,55 TL’ne ve müvekkili … yönünden destekten yoksun kalma tazminatını 50,00 TL’den 18.891,78 TL’ne yükselttiklerini beyan etmiştir.
CEVAP: Davalı … Şirketi vekili, dava konusu kazaya karışan … plakalı aracın İhtiyari Mali Mesuliyet Sigortası poliçesinin müvekkili sigorta şirketi tarafından yapıldığını, yetki itirazında bulunarak yetkili ve görevli mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemelerinin olduğunu, daya konu talebin zamanaşımına uğradığını ve zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davacı yanın müterafik kusurunun nazara alınmasını gerektiğini savunmuştur.
Davalı … vekili, davacılardan … ve …’ın yaptığı başvuru üzerine müvekkili şirket tarafından 10/05/2018 tarihinde davacı eş … için 35.142,00 TL davacı çocuk … için 2.019,00 TL ödeme yapıldığını, müvekkili şirket tarafından zararın tazmin edilmesi nedeniyle müvekkili şirketin bu kaza nedeniyle başkaca bir sorumluluğunun bulunmadığını ve müvekkili şirket yönünden davanın reddinin gerektiğini, kazanın meydana gelmesinde müteveffanın da kusurunun bulunduğunu, müvekkilinin manevi tazminata ilişkin herhangi bir sorumluluğunun da bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … ile … vekili, dava konusu kaza anında müvekkilinin iki çocuğunun araç içerisinde olduğunu, bu hususa tanık olduklarını, derdest ceza dosyasında olay anına ilişkin tutanak görüntü ve raporlarda müteveffanın kırmızı ışıkta geçtiği, koştuğunun açıkça belli olduğunu, tüm bunlara rağmen müvekkilinin asli kusurlu olduğu iddiasını kabul etmediklerini ayırca, kazaya karışan aracın sigortalı olduğunu, bu sebeple davanın muhatabının öncelikle sigorta şirketi olduğunu, müvekkilinin sorumluluğunun sigorta şirketinden sonra geldiğini, davacıların dava dilekçelerinde bulunan manevi tazminat taleplerinden feragat ettiklerini, bu hususa bir itirazlarının bulunmadığını, davacının maddi tazminat taleplerinin müvekkilinin kusursuz olması sebebiyle müvekkili yönünden reddini, manevi tazminat talepleri de dahil olmak üzere yargılama giderleri ve vekalet ücretin de karşı taraf üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, “…Dava, “maddi ve manevi tazminat” davasıdır.
Somut olayda ; davacının davalılardan … Şirketi, … ve …’e karşı açtığı manevi tazminat davasından feragat ettiklerini bildirdiği, davadan feragatın 6100 sayılı HMK.307 ve devam eden maddelerinde düzenlendiği, 6100 sayılı HMK.nun 310.maddesi gereğince davadan feragatın hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceği, HMK.309/2. maddesi gereğince davadan feragatın hüküm ifade etmesi için karşı tarafın kabulüne bağlı olmadığı, HMK.30. maddesi gereğince hakimin yargılamayı makul süre içerisinde ve düzenli bir biçimde yürütmek ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olduğu anlaşılmakla feragat nedeni manevi tazminat davaları yönünden davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı 2918 s. KTK.nun 97. maddesi gereğince dava açmadan önce davalılardan …ye başvurmuş, dilekçenin davalı … şirketine tebliğ edildiği, davanın da tebliğden itibaren 15 gün içerisinde ödeme yapılmaması üzerine 02/05/2018 tarihinde açıldığı ve dava şartının mevcut olduğu görülmüştür.
Konunun 6098 sayılı TBK.nun 49.ve devam eden maddelerinde ve KTK.85. vd. maddelerinde düzenlendiği, TBK’nun 49/1.maddesinde; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde, TBK’nun 51/1. maddesinde;”Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.” şeklinde, TBK. 53.maddesinde;”Ölüm hâlinde uğranılan zararlar özellikle şunlardır:1. Cenaze giderleri.2. Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.3. Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.” şeklinde, TBK.55/1.maddesinde;”Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz.” şeklinde düzenlemelerin yapıldığı, KTK.85/1.maddesinde;”Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” şeklinde, KTK. 86/1.maddesinde;”İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur.” şeklinde,KTK.91/1.maddesinde;”İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” şeklinde, KTK.92.maddesinde; “Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler, b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler, c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler, d) Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler, e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar, f) Manevi tazminata ilişkin talepler. g) (Ek bent: 14/04/2016-6704 S.K. 4. mad.) Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri, h) (Ek bent: 14/04/2016-6704 S.K. 4. mad.) İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri, i) (Ek bent: 14/04/2016-6704 S.K. 4. mad.) Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” şeklinde, KTK’nun 97.maddesinde; “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” şeklinde, KTK’nun 99.maddesinde; “Sigortacılar, hak sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.” şeklinde düzenlemeler yapıldığı görülmektedir.
Davacı vekilinin talebini dilekçe ile ıslah ettiği, davacıların ıslah edilmek suretiyle talep ettiği destekten yoksun kalma nedenli zararının sigorta poliçesi kapsamında olduğu, yine davacının sigorta şirketine yaptığı başvurunun davalılara tebliğ edildiği, temerrüdün oluştuğu anlaşılmakla mahkememizce alınan bilirkişi raporlarının da dosya kapsamına ve oluşa uygun olduğu görülmekle açılan maddi tazminat davasının kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Her ne kadar Mahkemizin … tarihli duruşma zabtının hüküm kısmının 2. maddesinin A ve B bendlerinde davacıların uğramış oldukları ve kabul edilen destekten yoksun kalma tazminatları yönünden bütün davalılar müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmuş ise de ; hüküm kısmının 2. maddesinin A ve B bendelerinde sorumlu tutulan davalılardan … Şirketi yönünden davacıların taleplerinin bulunmaması nedeniyle davalılardan … Şirketinin maddi destekten yoksun kalma maddi tazminat davasından sorumlu tutulmaması gerektiği…” gerekçesiyle, davacıların manevi tazminat davasının feragat nedeniyle reddine, maddi tazminat davası yönünden; davacı … açısından uğramış olduğu destekten yoksun kalma tazminatı olarak 94.168,55 TL’nin davalılar …, … ve …’ten alınarak sigorta şirketleri açısından temerrüte düştükleri … açısından 03/04/2018 tarihinden, … A.Ş. açısından 11/04/2018 tarihinden, diğer davalılar kaza tarihi olan 10/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken müteselsilen alınarak davacı …’a verilmesine, (Davalılardan .. Şirketi yönünden davacıların taleplerinin bulunmaması nedeniyle davalılardan … Şirketinin maddi destekten yoksun kalma maddi tazminat davasından sorumlu tutulmaması gerektiği anlaşılmıştır.) davacı … açısından uğramış olduğu destekten yoksun kalma tazminatı olarak 18.891,78 TL’nin davalılar …, …, … ve …’ten alınarak sigorta şirketleri açısından temerrüte düştükleri … açısından 03/04/2018 tarihinden, …. açısından 11/04/2018 tarihinden, diğer davalılar kaza tarihi olan 10/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken müteselsilen alınarak davacı …’a verilmesine, (Davalılardan … Şirketi yönünden davacıların taleplerinin bulunmaması nedeniyle davalılardan … Şirketinin maddi destekten yoksun kalma maddi tazminat davasından sorumlu tutulmaması gerektiği anlaşılmıştır.) şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili, müvekkillerine yapılan ödeme nedeniyle 23/07/2018 tarihinde konusuz kalan manevi tazminat taleplerinden feragat ettiklerini, feragat nedeniyle yargılama gideri ve vekalet ücreti talepleri bulunmadığı gibi, karşı tarafa da vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesinin isabetli olmadığını zira, feragat tarihine kadar davalıların vekil tutmadıklarını ve vekaletname de sunmadıklarını ayrıca, sigorta şirketinin zaten ödeme yaparak manevi tazminat konusunda ödemeden dolayı konusuz kaldığını ileri sürerek, manevi tazminata ilişkin yargılama gideri ile vekalet ücreti yönünden usul ve yasaya aykırı mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …, müteveffanın kendi kusuru ile sebebiyet verdiği kazada tarafının sorumlu tutulmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, aracın sigorta poliçesinin genişletilmiş poliçe olup, sigorta şirketlerinin de davalı olarak yer aldığı davada tarafının sorumluluğundan bahsedilmenin mümkün olmayacağını, kusur oranının tespiti için ATK’dan alınan rapora itiraz etmesine ve daha ihtisaslı bir kurumdan rapor alınması talebi bulunmasına rağmen talebinin mahkemece reddedildiğini, eksik incelemeye dayalı raporun hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, 2918 Sayılı KTK’nın 97. maddesinde 26/04/2016 tarihinde yapılan değişiklikle zarar görenlerin dava açmadan önce ilgili sigorta şirketine söz konusu zararla ilgili başvuru yapması gerektiğini, davacılara sigorta şirketleri tarafından ödemeler yapılmış olup, davacılar zararlarının karşılanmadığı kanaatinde ise, sigorta şirketlerine tekrar başvuru yapması ve olumsuz cevap alınması ya da hiçbir cevap verilmemesi durumunda davanın ikame edilmesi gerektiğini, bu nedenle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, bilirkişi tarafından destekten yoksun kalanlar için yapılan tazminat hesaplamasında desteğin çalışma durumu ve aylık gelir miktarına değinilmediğini, desteğin hangi yaşa kadar ne kadar gelir elde edeceği, gelirden ne kadarının destekten yoksun kalanlara ayrılacağının belirlenmediğini, davacı …’ın öğrenci olup olmadığının incelenmediğini, müteveffanın eşine ilişkin hesaplama yapılırken eşin yeniden evlenme ihtimalinin %4, AYİM tablosuna göre %1 olduğunu ancak, bilirkişi tarafından hesaplamada AYİM tablosuna göre %1 indirim yapıldığını, destekten yoksun kalan eşin aile bağlarına, sosyal ve ekonomik durumuna, çocuk sayısına, fiziksel yapısına, yaşadığı sosyal çevresine bakılarak evlenme ihtimalinin belirlenmesi gerektiğini, bilirkişi tarafından evlenme ihtimalinin bu hususlar gözetilmeden ve somut bir şekilde gerekçelendirilmeden yapıldığını, kararda da destekten yoksun kalınan miktarın nasıl ve ne gerekçelerle hesaplandığına dair hiçbir açıklama bulunmadığını, aracın genişletilmiş poliçesi bulunmakta olup, müteveffanın yakınlarına sigorta şirketleri tarafından ödeme yapıldığını, sadece araç sahibi olduğu gerekçesiyle aleyhine hükmedilen tazminatın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, müteveffanın kendi kusuru ile sebebiyet verdiği kazada müvekkilinin sorumlu tutulmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, aracın sigorta poliçesinin genişletilmiş poliçe olup, sigorta şirketlerinin de davalı olarak yer aldığı davada müvekkilinin sorumluluğundan bahsedilmenin mümkün olmayacağını, kusur oranının tespiti için ATK’dan alınan rapora itiraz edilmesine ve daha ihtisaslı bir kurumdan rapor alınması talepleri bulunmasına rağmen mahkemece reddedildiğini, eksik incelemeye dayalı raporun hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde 26/04/2016 tarihinde yapılan değişiklikle zarar görenlerin dava açmadan önce ilgili sigorta şirketine söz konusu zararla ilgili başvuru yapması gerektiğini, davacılara sigorta şirketleri tarafından ödemeler yapılmış olup, davacılar zararlarının karşılanmadığı kanaatinde ise, sigorta şirketlerine tekrar başvuru yapması ve olumsuz cevap alınması ya da hiçbir cevap verilmemesi durumunda davanın ikame edilmesi gerektiğini, bu nedenle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, bilirkişi tarafından destekten yoksun kalanlar için yapılan tazminat hesaplamasında desteğin çalışma durumu ve aylık gelir miktarına değinilmediğini, desteğin hangi yaşa kadar ne kadar gelir elde edeceği, gelirden ne kadarının destekten yoksun kalanlara ayrılacağının belirlenmediğini, davacı …’ın öğrenci olup olmadığının incelenmediğini, müteveffanın eşine ilişkin hesaplama yapılırken eşin yeniden evlenme ihtimalinin %4, AYİM tablosuna göre %1 olduğunu ancak, bilirkişi tarafından hesaplamada AYİM tablosuna göre %1 indirim yapıldığını, destekten yoksun kalan eşin aile bağlarına, sosyal ve ekonomik durumuna, çocuk sayısına, fiziksel yapısına, yaşadığı sosyal çevresine bakılarak evlenme ihtimalinin belirlenmesi gerektiğini, bilirkişi tarafından evlenme ihtimalinin bu hususlar gözetilmeden ve somut bir şekilde gerekçelendirilmeden yapıldığını, müvekkilinin adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, yukarıda özetlendiği şekilde karar verilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve re’sen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Mahkemece bilirkişi raporu alınarak benimsenen bilirkişi raporu kapsamında hüküm tesisi cihetine gidilmiş ise de, dosyada alınan kusur ve aktüer hesaplarına yönelik itirazlar kapsamında itirazları karşılayan yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılmaması, ceza dosyasının akıbetinin araştırılmaması, ceza dosyasında alınan bilirkişi raporu ile işbu dosyadaki raporların karşılaştırılmaması, bu kapsamda TBK’nın 74. maddesinin nazara alınmaması, davacı …’ın öğrencilik durumunun devam edip etmediğinin araştırılmaması, SGK’dan davacılara murisin ölümü nedeniyle ödeme yapılıp yapılmadığının da tespit edilmemesi yerinde görülmediğinden, anılan hususlar kapsamında araştırma ve değerlendirme yapılarak, taraf iddia ve savunmaları ile bilirkişi raporlarına itirazları karşılayan, denetime elverişli yeni bir bilirkişi heyetinden bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre karar vermek gerekirken eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde görülmediğinden, davalı … vekili ile davalı …’ın istinaf istemlerinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, kararın kaldırılma sebebine göre davacılar vekilinin istinaf istemlerinin incelenmesine şimdilik yer olmadığına, dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davalı … vekili ile davalı …’in istinaf taleplerinin KABULÜ ile, Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … tarih, … Esas- …Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davacılar tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacılara iadesine,
4- İstinaf başvurusunda bulunan davalı … tarafından yatırılan 2.227,99 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
5- İstinaf başvurusunda bulunan davalı … tarafından yatırılan 1.930,80 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
6- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
7- İstinaf başvurusunda bulunanlar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
8- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4 maddesi gereğince kararın tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 25/01/2023 tarihinde oy çokluğu ile HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır
(muhalif)

R.T

MUHALEFET ŞERHİ: Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, yukarıda özetlendiği şekilde karar verilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve re’sen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.

6100 sayılı HMK’nun 27. maddesinde hukuki dinlenilme hakkı düzenlenmiştir. Bu hak adil yargılanma hakkının da en önemli unsurudur. Hukuki Dinlenilme Hakkı gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir.
Adil yargılanma hakkı da Anayasanın 36/1. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bazı kararları ile Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuruya ilişkin bazı kararlarında gerekçeli karar hakkının adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden olduğu belirtilmiştir. Anayasa’nın 141/3. maddesine göre bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kararların gerekçeli olmasıyla ilgili kamu düzenine ilişkin hükümlere 6100 sayılı HMK’da da yer verilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde mahkeme kararlarında bulunması gereken hususlar sayılmıştır. Kanun’un 297/1-c maddesi gereğince karar “tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri” içermeli, 297/2 maddesi gereğince de hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Aynı Yasa’nın 298/2 madde hükmüne göre de gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.
Yargıtay HGK’nun 2010/1-86 E.-2010/108 K., 2014/2-1121 E.-2016/635 K., 2014/9-1137 E.-2016/994 K., 2013/21-1791 Esas, 2013/1676 Karar sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere, mahkeme kararının gerekçesi o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir. Tarafların o dava yönünden hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve kanun yolu denetiminin yapılabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur.
Anayasanın 141/3 maddesi ve HMK’nun 297. maddesi bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Kararın gerekçesinin yeterli açıklıkta ve denetime elverişli olmaması ayrıca, kendi içerisinde çelişkiler barındırması yukarıda açıklanan ve Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair anayasa ve yasa hükümlerine de açıkça aykırıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın ve gerekçenin de kendi içerisinde uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar ve hüküm arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm veya gerekçe başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetim yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise, düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilir ise de, somut olayda, mahkemece kısa kararda davacılar lehine hükmedilen destekten yoksun kalma tazminatından davalı …’nin de sorumlu olduğu belirtilmesine rağmen, gerekçeli kararın gerekçe ve hüküm kısmında davalı … Şirketi yönünden davacıların taleplerinin bulunmaması nedeniyle anılan davalının destekten yoksun kalma maddi tazminat davasından sorumlu tutulmaması gerektiğinden bahisle kısa karar ile gerekçeli karar ayrıca, hükmün de kendi içerisinde çelişki oluşturacak şekilde, HMK’nın 26. maddesinde hükme bağlanan taleple bağlılık kuralını da aşarak, infaza elverişli de olmayan yazılı şekilde karar verilmesi yerinde olmadığından ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm bulunmamaktadır. Yargıtay 11. HD’nin 2017/2982 E-2019/256 K., 2017/520 E-2018/7023 K. sayılı ilamları da bu doğrultudadır.
Bu durum karşısında, kamu düzenine ilişkin ve re’sen nazara alınması gereken işbu husus nedeniyle istinaf eden davacılar vekili, davalı … vekili ve davalı …’in istinaf istemlerinin re’sen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılması ve kararın kaldırılma sebebine göre istinaf istemlerinin incelenmesine şimdilik yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatinde olduğumdan sayın heyetin çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.

Üye …
e-imzalıdır