Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/579 E. 2021/545 K. 09.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: …/… – …/….
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …/…
KARAR NO : …/…

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : ….
ÜYE :…..
ÜYE : ….
KATİP : ….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE … TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ : 12/01/2021
NUMARASI : …/…. Esas

DAVACILAR :1-…
2-…
VEKİLLERİ :Av. …..

İSTİNAF EDEN DAVALI :1-…
VEKİLİ : Av. …
DAVALI :2-…
VEKİLİ : …
DAVA : Menfi Tespit

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 09/04/2021
YAZIM TARİHİ : 09/04//2021
Davacılar tarafından davalılar aleyhine Konya Asliye …. Ticaret Mahkemesi’nin ../…. Esas
sayılı dosyası ile açılan menfi tespit davasında 12/01/2021 tarihinde tesis edilen ihtiyati tedbir kararına itirazın reddine ilişkin karara karşı davalı …’ın istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilleri aleyhine takip alacaklısı olarak davalı … tarafından Konya …. İcra Müdürlüğünün …/… Esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü 10 örnek icra takibi yapıldığını, müvekkili şirketin 1996 yılından buyana Bursa ilinde bebek giyim ve ürünleri üretimi ve toptan pazarlamam üzerine faaliyette bulunduğunu, müvekkili …’ın müvekkili şirketin yetkilisi olduğunu, davalılardan ve senet lehtarı olarak görünen …’ın müvekkili şirketin yıllar önce Konya’da …’nin ürünlerini satan ve … adı altında mağaza işleten işyerinin sahibi olduğunu, diğer davalı …’ın davalı … ile birlikte muvazaalı ve kötü niyetli olarak hareket eden kişi olduğunu, takibe davaya konu olan senet üzerinde davacı …’ı borçlandırıcı imza mevcut olmadığını, senet borçlusu olarak görünen … Ltd. Şti.’nin yanı sıra senet ismi yer alan davacı …’ında borçlu olarak kabul edilmesi için senet adına atılan imzanın yanı sıra gerçek kişi adına açığa atılan imzanın olması gerektiğini, müvekkili davacı şirket yetkilisi tarafından böyle bir senet tanzim edilip lehtar …’a verilmediğini, müvekkili davacı şirketin kayıtları incelendiğinden müvekkili şirketin senet lehtarına hiçbir borcunun bulunmadığının tespit edileceğini, davaya konu senet metninin yer aldığı A4 kağıdının sağ alt ve sol alt kısmının imzalanması senet metninin sonradan oluşturulmaya çalışıldığını açıkça gösterdiğini, mali ve içtimai durum araştırması yapıldığında müvekkili şirketin davalı …’a hiçbir borcunun olmadığını, olmasının da mümkün olmadığını, her iki davalı tarafında oluşturulan senet metni kadar mali gücünün olmayacağının açıkça tespit edileceğini, müvekkili şirketin 2017 yılında Uşak ilinde bulunan işletmekte olduğu mağazasını 10/10/2017 tarihinde … .. ve … adlı kardeşlere devrettiğini, davalı …’ın ve kardeşinin yıllarca müvekkili şirketten bebek giyim eşyası alarak karşılığında çek senet verdiğini, senet metninde gösterilen 07/05/2018 tarihi itibariyle müvekkili şirket yetkilisi ve davalı … … ….’ın hiçbir suretle bir araya gelmediğini, devir tarihinden 6-7 ay sonra (2018 Nisan) … müvekkili şirketi arayarak kardeşi ….’ın piyasaya çok borçlandığını, kendilerine vermiş oldukları çek ve senetleri ödeyemeyeceklerini, hacze gelenler olduğunu, tüm ürünleri ve demirbaşların …. Hayv. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti. Tarafından haczedildiğini ve mağazayı iade etmek istediğini beyan ettiğini, devir edilen mağaza 09/05/2018 tarihinde çek – senet bedelleri ve mağazada bulunan ürünler toplamı olan 859.419,00 TL karşılığında tekrar müvekkili şirkete iade edildiğini ve karşılığı olmayan çek ve senetler … ve … kardeşlere iade edildiğini, müvekkili şirket uhdesinde bulunan çek, senet ve sözleşme asıllarını iade etmesine rağmen davalı …’ın kendisinde bulunan sözleşme asıllarını müvekkili şirkete teslim etmekten imtina ettiğini, davalı …’ın müvekkili şirkete cari hesaptan kaynaklı borcunun bulunduğunu, müvekkili taraf aleyhine başlatılan icra takibine diğer ciranta …’ın dahil edilmediğini, alacaklının diğer cirantaya karşı protesto çekip icra takibi yapmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi takip alacaklısı … ile davalı … arasında muvazaalı olarak hareket edildiğini gösterdiğini, bu nedenlerle müvekkillerinin davalı tarafa borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptaline, müvekkili taraf lehine %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, takibe konu senedin TTK’nın 688. maddesi gereği senedin zorunlu unsuru olan tanzim yeri olmadığından iptali ile müvekkillerinin borçlu olmadığının tespitine, dava sonuçlanıncaya kadar icra tehdidi altında telafisi imkansız zararlara yol açmaması sebebiyle müvekkilleri aleyhine başlatılan Konya …. İcra Müdürlüğü’nün …/… Esas sayılı dosyasının tedbiren durdurulmasına, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince tedbir talebi ile ilgili yapılan değerlendirme sonucunda; Davacı tarafça sahteciliğe dayalı olarak açılmış olan işbu davada, işbu davadan önce başlatılan derdest icra takibinin tamamen durdurulması ile ilgili ihtiyati tedbir talebinin KABULÜ İLE; HMK’nun yazı veya imza inkârının sonucu başlıklı 209. maddesindeki “(1)Adi bir senetteki yazı veya imza inkâr edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz. (2)Resmî senetlerdeki yazı veya imza inkâr edildiğinde, senetteki yazı veya imzanın sahteliği, ancak mahkeme kararıyla sabit olursa, bu senet herhangi bir işleme esas alınamaz. (3)Senede dayanılarak verilmiş olan ihtiyati tedbir, o senet hakkındaki sahtelik iddiasından etkilenmez ve gerektiğinde senet sahibi haklarının korunması için yeni tedbirler talep edebilir.” hükmü de nazara alınarak, HMK’nun 389–399. maddeleri gereğince; dava konusu edilen miktarın( 819.000,00 TL) takdiren % 20’si (yüzde yirmisi) oranındaki nakdi teminat tutarını mahkememiz veznesine yatırdığında veya muteber bir bankanın kesin ve süresiz nitelikteki teminat mektubunu mahkememize ibraz ettiğinde Konya ….İcra Müdürlüğü’nün …/…. Esas sayılı dosyasındaki davalı tarafın davacı taraf aleyhine işbu davadan önce başlattığı icra takibinin tedbiren tamamen durdurulmasına karar verilmiştir.
İTİRAZ: Davalı … vekili itiraz dilekçesinde özetle; İcra ve İflas Kanununun 72. Maddesinde ;Menfi tesbit ve istirdat davaları; başlığı altında borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabileceğini, icra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebileceğini, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceğini, ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebileceğini, bu itibarla “İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. ” hükmü karşısında mahkemece verilen kararda hukuki isabet olmadığını, mahkemece verilecek tedbir kararının mahiyeti icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesi olabilir ki bu durumda dahi davacının gecikmeden doğan zararları karşılaması gerektiğini, bu nedenlerle mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARININ ÖZETİ:İlk derece mahkemesince itiraz üzerine duruşma açılarak yapılan değerlendirme sonucunda; Davacılar vekilinin 04/11/2020 havale tarihli dava dilekçesi ile ihtiyati tedbir talebinde bulunduğu, mahkememizce davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin değerlendirilerek 12/11/2020 tarihinde; davacı tarafça sahteciliğe dayalı olarak açılmış olan işbu davada, işbu davadan önce başlatılan derdest icra takibinin tamamen durdurulması ile ilgili ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile; HMK’nın yazı veya imza inkârının sonucu başlıklı 209. maddesindeki “(1)adi bir senetteki yazı veya imza inkâr edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz. (2)resmî senetlerdeki yazı veya imza inkâr edildiğinde, senetteki yazı veya imzanın sahteliği, ancak mahkeme kararıyla sabit olursa, bu senet herhangi bir işleme esas alınamaz. (3)senede dayanılarak verilmiş olan ihtiyati tedbir, o senet hakkındaki sahtelik iddiasından etkilenmez ve gerektiğinde senet sahibi haklarının korunması için yeni tedbirler talep edebilir.” hükmü de nazara alınarak, hmk’nun 389–399. maddeleri gereğince; dava konusu edilen miktarın( 819.000,00 tl) takdiren % 20’si (yüzde yirmisi) oranındaki nakdi teminat tutarını mahkememiz veznesine yatırdığında veya muteber bir bankanın kesin ve süresiz nitelikteki teminat mektubunu mahkememize ibraz ettiğinde Konya ….icra müdürlüğü’nün …/…. esas sayılı dosyasındaki davalı tarafın davacı taraf aleyhine işbu davadan önce başlattığı icra takibinin tedbiren tamamen durdurulmasına karar verildiği, davalı … vekilinin ihtiyati tedbire itiraz ederek ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep ettiği, mahkememize açılan davanın icra takibinden sonra açılan bir menfi tespit davası olduğu, mevcut delil durum ve tüm dosya kapsamı, Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin 03.05.2012 tarih 2012/10024 Esas 2012/14855 Karar sayılı kararı ve yine Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin 05.02.2002 tarih 2002/1127 Esas 2002/2305 Karar sayılı kararları da dikkate alındığında; davalı …’ın mahkememizin 12/11/2020 tarih ve …/… Esas sayılı ihtiyati tedbir kararına itirazının mahkememizce verilen ihtiyati tedbir kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davalı … vekilinin ihtiyati tedbir kararına itirazının reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece itirazlarının reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, “açılan davanın icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası olduğu, mevcut delil durumu ve tüm dosya kapsamı, Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin 03.05.2012 tarih 2012/10024 Esas 2012/14855 Karar sayılı kararı ve yine Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin 05.02.2002 tarih 2002/1127 Esas 2002/2305 Karar sayılı kararları da dikkate alındığını” belirterek ihtiyati tedbirin usul ve hukuka uygunluğunun iddia edildiğini, fakat yerel mahkeme işbu tedbirle ilgili hükmü verirken dikkate aldığı kararları daha iyi incelemesi ve değerlendirmesi gerektiğini, nitekim dikkate aldıkları kararlar Yargıtay’ın benimsediği görüşleriyle artık örtüşmediğini, mahkeme içtihatlarındaki değişim, kararı veren yüksek yargı mahkemelerinin takdir yetkisi kapsamında kalmakta olup böyle bir değişikliğin özü itibarıyla önceki çözümü tatminkâr bulunmaması anlamına geleceğini, mahkemenin dayandığı görüş Yargıtay’ın eski görüşünden ibaret olup Yargıtay 2014 yılında bu görüşünden uzaklaşarak tam tersi istikamette bir yol çizdiğini, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, İcra ve İflas Kanunu’nda bir hüküm olmayan hallerde, ancak İcra ve İflas Kanunu’nda açıkça gönderme olması (İİK. 50, 68/a-4 gibi) veya bu kanunun özel veya genel hükümlerine aykırı olmaması (zorunlu dava arkadaşlığı) hallerinde uygulanabileceğini, bu ilkeler ışığında HMK’nın 209/1. maddesinin ilamsız icra takiplerine etkisi değerlendirilebileceğini, bu maddeye göre “adi bir senetteki yazı veya imza inkar edildiğinde, bu konuda bir karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz.” Bu maddenin icra takiplerinde uygulanması gerektiğine ilişkin olarak icra ve kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan takipte, takibe konu kambiyo senedi altındaki imzaya itiraz, İİK.’nun 170. maddesinde özel olarak düzenlendiğinden, imza inkarı nedenine dayalı sahtelik iddiası hakkında, sonraki genel kanun olan HUMK’nın 209. maddesinin uygulanamayacağını, imza itirazı, İİK’nın 170/1. maddesi uyarınca satıştan başka icra takip muamelelerini durduramayacağını, ancak icra mahkemesi itirazla ilgili kararına kadar takibin geçici olarak durdurulmasına karar verilebileceğini, (İİK. 170/2) öte yandan sahtelik iddiasının imza itirazı dışındaki bir nedene (yazıda sahtelik vs.) dayanması halinde Yargıtay tarafından, İcra ve İflas Kanunu’nda bir düzenleme bulunmadığından HMK’nın 209. maddesinin uygulanması gerektiği görüşünde iken, daha sonra içtihat değişikliğine gidilerek, senet üzerinde bulunan yazıdaki sahtelik iddiasının borca itiraz niteliğinde olup, bu konunun da İİK’nın 169/a maddesinde düzenlenmiş olması nedeniyle, HMK’nın 209. maddesinin bu yönden de uygulama yerinin olmadığı görüşü benimsendiğini, İcra ve İflas Kanununun 72. Maddesinde: menfi tesbit ve istirdat davaları; başlığı altında icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceğini, ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebileceğini, düzenlemesi karşısında mahkemenin tedbiren takibin durdurulması kararında isabet olmadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen takibin durdurulmasına dair ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Talep; icra takibinden sonra borçlu olunmadığının tespiti amacıyla açılan menfi tespit davasında takibin durdurulmasına ilişkin ihtiyati tedbir kararına itirazın reddine ilişkin ek kararın kaldırılması istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi; Kamu düzenini ilgilendiren konularda resen, diğer yönlerden HMK’nın 355.maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
İhtiyati tedbir talebinin kabulüne itiraz eden davalı alacaklının istinaf sebepleri doğrultusunda dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
İstinaf isteminde bulunan davalı alacaklının itirazları; HMK’nın 209.maddesi gereğince icra takibinden sonra açılan senedin sahte olarak oluşturulduğu iddiasına dayalı menfi tespit davasında tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Bu konudaki düzenlemeler dikkate alındığında;
İcra İflas Kanunu’nun 72/3.maddesinde;“İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde on beşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.”
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 209.maddesinde ise;”1)Adi bir senetteki yazı veya imza inkâr edildiğinde, bu konuda bir (karar verilinceye kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz. (2)Resmî senetlerdeki yazı veya imza inkâr edildiğinde, senetteki yazı veya imzanın sahteliği, ancak mahkeme kararıyla sabit olursa, bu senet herhangi bir işleme esas alınamaz. (3)Senede dayanılarak verilmiş olan ihtiyati tedbir, o senet hakkındaki sahtelik iddiasından etkilenmez ve gerektiğinde senet sahibi haklarının korunması için yeni tedbirler talep edebilir.”şeklinde yasal düzenleme mevcuttur.
Menfi tespit davası her ne kadar İİK’da düzenlenmiş ise de icra hukukuna özgü bir dava türü olmayıp maddi anlamda kesin hüküm teşkil eden ve HMK’daki genel usul ve yargılama kurallarına tabi olan ve genel mahkemelerde görülen bir dava türüdür.
Dolayısıyla usul kuralları bakımından İİK’nın hükümleri ile yetinilmesi doğru olmayıp HMK’daki usul kurallarının ve yasal düzenlemenin dikkate alınması gerekmektedir.
Yine her ne kadar menfi tespit davası, İİK da özel olarak düzenlenmiş ise de borçlu olmadığı iddiası ile açılan menfi tespit davasında; ödeme borcun sona ermesi, edimin ifa edilmemesi başta olmak üzere pek çok iddia gerek borcun dayanağı olan belgeye ilişkin def’ilerden gerekse kişisel def’ilere ilişkin olabilir.
Halbuki icra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarında takibe dayanak senetteki itiraz hususu HMK’nın 209.maddesinde özel olarak düzenlendiğinden yazı veya imza inkarına dayalı menfi tespit davalarında takip dayanağı belgedeki imzaya ve yazıya itiraz bulunduğu takdirde bu konuda özel hüküm olan HMK’nın 209.maddesinin uygulanması gerekmektedir.
Diğer yandan takibin durdurulması bakımından HMK’nın ihtiyati tedbirin koşullarına ilişkin genel düzenlemelerinin dikkate alınarak HMK’nın 390/3.maddesinde; “tedbir talep eden taraf dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” şeklindeki düzenlemede “yaklaşık ispat” ölçüsünde bir kısım delil ve emarelerle haklılığı ihtimal dahilinde gösteren belgelere dayalı olması koşulu da aranmalıdır.
Bu genel açıklamalardan sonra somut olay değerlendirildiğinde; davalı alacaklı … tarafından davacı borçlular hakkında Konya … İcra Müdürlüğü’nün …/…. Esas sayılı icra dosyasında icra takibine başlandığı, takip dayanağı senedin davacı takip borçlusu şirket yetkilisi tarafından düzenlenmediğinden bahisle menfi tespit davası açıldığı, mahkemece teminatla takibin durdurulmasına karar verildiği, davalı alacaklının tedbire itirazının reddedildiği, dosya içinde mevcut belgeler göz önüne alınarak ilk derece mahkemesince tedbir talebinin HMK’nın 209. maddesi delaleti ile HMK 389 ve devamı maddelerindeki düzenlemeler nedeniyle kabul edilmesinin usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından HMK 353/1.b.1 maddesi gereğince ihtiyati tedbire itiraz eden davalı alacaklının istinaf kanun yoluna başvuru talebinin esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı …’ın istinaf talebinin ESASTAN REDDİNE,
2-Alınan harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
6- Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 09/04/2021 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan …. Üye …. Üye …. Katip ….
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır

A.Ç