Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/565 E. 2022/1871 K. 07.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/11/2020
NUMARASI : … Esas – … Karar

DAVACI : … – (T.C Kimlik No:…)
VEKİLİ : Av. … – …

İSTİNAF EDEN DAVALI : … – (T.C. Kimlik No:…)
VEKİLLERİ : Av. … – …

Av. … & Av. …
DAVA : İtirazın İptali

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 07/11/2022
YAZIM TARİHİ : 16/11/2022
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan itirazın iptali davasında 18/11/2020 tarihinde tesis edilen davanın kabulüne ilişkin karara karşı davalının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, davalı ile birlikte …Şti’nin yarı hissesi oranında ortağı olduğunu, davalının da şirketin yarı hissedarı olduğunu, müvekkilinin dava dışı şirketin Vergi Dairesi ile SGK’ya olan toplam 41.804,13 TL’lik borcu ödediğini, şirketin borcunun yarısı olan 20.902,06 TL’den davalının sorumlu olduğunu, davalının sorumlu olduğu bu kısım için aleyhine Konya … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile başlatmış oldukları takibe davalının haksız ve kötü niyetli olarak itiraz etiğini belirterek davalının icra takibine yapmış olduğu haksız itirazın iptali ile davalı aleyhine dava değerinin %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dışı şirketin henüz tasfiye edilmediği ve varlığını devam ettirdiği dönemde davalının şirketin borçlarını ödediğini, şirketin mal varlığının bulunduğunu, herhangi bir icra baskısı olmaksızın rızai bir ödeme söz konusu olduğunu, bu durumda davacının ödediği miktarı şirketten talep etmesi gerektiğini, icra müdürlüğünde aleyhine başlatılan takibin haksız olduğunu ve haklı nedenlerden dolayı itiraz ettiğini bu nedenle açılan haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Yapılan yargılama sonucunda; “… Mahkememizce dosyaya kazandırılan bilirkişi raporunun ayrıntılı denetime açık olması ve bilirkişi raporları ile de davacının alacağının sabit olduğu anlaşıldığından raporların hükme esas alındığı, Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun 30/04/2014 tarihli, … Esas, … Karar, Danıştay … Dairesi’nin 10/04/2012 tarihli, …, …Karar sayılı ilamı ile bilirkişi raporu ve dava konusu olayla ilgili yasal düzenlemeler ve yargısal içtihatlar dikkate alındığında ve Yüksek Yargıtay 21. H.D’nin 02/01/2015 tarih, 2015/13459 Esas, 2015/19295 Karar sayılı ilamının da aynı doğrultuda olduğu…”gerekçesiyle davanın kabulüne, Konya … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasından yapılan itirazın iptali ile 20.902,06 TL üzerinden ödeme tarihi olan 25/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte takibin devamına, İİK 67/2. maddesi gereğince kabul edilen 20.902,06 TL’lik alacağın takdiren %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Şirket ortaklarından herhangi birisinin borçları ödeyip rücu etme imkanının olmadığını, şirket ayrı bir tüzel kişilik olduğundan bedelin şirketten tahsil edilmesi gerektiğini, şirketten talepte bulunulmadan müvekkiline rücu edilemeyeceğini, bu açıdan bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, şirketin malları için icra takipleri yapıldığını, bu hususta sıra cetveli için davalar açıldığını, bunlarla ilgili raporda hiçbir değerlendirme yapılmadığını, düzenlenen sıra cetveline yazılmak suretiyle alacağın tahsil imkanı varken ve halen bu satışlar sonuçlanmamışken müvekkiline rücu edilmesinin mümkün olmadığını, şirketin 4 ortaktan müteşekkil olduğunu, bunlardan sadece müvekkile icra takibi yaptıklarını kabul ettiklerini, müvekkilinin de şirketin bir kısım borçlarını ödediğini, ancak değerlendirmeye alınmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere; yargılama sonucunda müvekkil aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin yerinde olmadığını, yapılan icra takibi sırasında bahse konu borcun yapılandırma ile ödendiğinden haberdar olmadığı gibi, borç ödendiği iddia edilen kurumlar tarafından müvekkile yapılmış bir tebligatın da bulunmadığını, bu sebeple borcun tamamının likit olarak bilinmesinin mümkün olmadığını, müvekkiline öncesinde herhangi bir bildirimde bulunulmadığı için miktardan haberdar olmadığını, borç miktarının davacının yetkisiz bir şekilde yapmış olduğu yapılandırma sonucu ortaya çıktığını, yapılandırma içinde şirket tarafından karar alınmadığını, bu nedenle icra inkar tazminatına hükmedilmesinin yerinde olmadığını belirterek; taleplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davacının taleplerinin reddini, bunun uygun bulunmaması halinde; sayın heyetin uygun göreceği şekilde hüküm kurularak mahkemeye gönderilmesini, vekalet ücreti ve masrafların davacıya yüklenmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; limited şirketin kamu borçlarını ödeyen şirket ortağının, diğer ortağa karşı yaptığı icra takibine vaki itirazın iptaline ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtlarından tarafların dava dışı şirketin müdürü ve ortağı oldukları, şirketin sermayesinin 1500 hisseye ayrıldığı ve 375 hissesinin davacıya, 750 hissenin ise davalıya ait olduğu görülmüştür.
Davacının şirketin müdürü ve ortağı sıfatıyla dava dışı şirketin Vergi Dairesi ile SGK’ya olan borçlarını ödediği hususunda uyuşmazlık bulunmamakta olup, uyuşmazlık ödenen bu borçlardan dolayı şirketin diğer ortağı olan davalının sorumlu olup olmayacağı noktasında toplanmaktadır. Ticaret sicil kayıtları ile Vergi Dairesi kayıtlarından davalı şirketin 11.09.2009 tarihinde tescilinin, 30/05/2015 tarihinde de re’sen terkininin yapıldığı tespit edilmiştir. Vergi Dairesine yazılan müzekkereye verilen cevapta dava dışı şirketin geçmiş borçlarının tahsili için tapu ve trafik malvarlığı araştırması yapıldığı, şirkete ait malvarlığına rastlanmadığı, şirketin vadesi geçmiş borçlarının ödendiği bildirilmiştir. SGK müzekkere cevabında da şirketin borçlarından dolayı şirkete gönderilen ödeme emrinin, şirketin adresten yeni adresini bildirmeden ayrılması nedeniyle tebliğ edilemediği, davalı da dahil tüm ortaklara gönderilen ödeme emirlerinin ise tebliğ edildiği, 07/11/2016 tarihinde 6736 sayılı yapılandırmaya ilişkin düzenleme gereği şirketin borçlarının yapılandırma suretiyle peşin olarak ödendiği bildirilmiştir.
6100 Sayılı TTK’nın 573/3 maddesinde; ortakların şirket borçlarından sorumlu olmayıp sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle ve şirket sözleşmesinde öngörülen ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini yerine getirmekle yükümlü oldukları;
6183 Sayılı AATÜHK’nın 35.maddesinde; Limited şirket ortaklarının şirketten kısmen veya tamamen tahsil edilemeyen veya edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye payları oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları düzenlenmiştir.
Limited şirketlerde kanuni temsilciler ile ortaklar da şirketin kamu borçlarından sorumlu tutulmuştur. Buna göre limited şirketin malvarlığından tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu alacakları ortaklardan, ortaklık payı oranında istenebilecektir. (6183 SK. m.35).
Kanuni temsilcilerin asıl mükellef dışındaki diğer sorumlulardan talepte bulunabilmesi için öncelikle bu kamu alacağının asıl yükümlüden tahsilinin mümkün olmaması gereklidir. Zira asıl yükümlüsünden tahsili mümkün olduğu halde bu alacağı kamu idaresine ödeyen kanuni temsilcilerin, asıl yükümlü dışındaki diğer sorumlulardan rücuen talepte bulunmaları mümkün değildir.
Ödenen kamu alacağının asıl yükümlüden tahsil imkanı bulunmadığı anlaşıldıktan sonra, diğer yükümlülerden rücu oranının ne olacağı konusunda ise bir ayrıma gidilmelidir. Buna göre limited ve kolektif şirketlerde temsilcilerin kamu alacaklarından sorumluluğu ortaklık sıfatına bağlı olduğundan, bu kişilerden ancak ortaklık payları oranında rücuen talepte bulunulabileceği kabul edilmelidir. Diğer bir deyişle limited ve kolektif şirketlerde kamu alacağından her ortak kendi payı oranında sorumlu olup payı haricinde ödediği kısım için diğer ortaklara rücu edebilir.(Yargıtay 11. H.D 24/10/2016 tarih ve 2015/11584 E- 2016/8347 K. Sayılı kararı)
Yargıtay … Hukuk Dairesinin 03/04/2018 tarih ve … Esas- … Karar sayılı kararında, gayri faal olan ve ticaret sicilden silinen şirketin kamu borçlarının şirketten tahsili imkanı olmadığı gerekçesiyle şirket borcunu ödeyen ortağın diğer ortağa rücu talebinin kabulüne dair verilen kararın onandığı, mahkememizdeki yargılamaya konu somut olayda tarafların şirketin müdürü ve ortağı oldukları, şirketin vergi borcu ile SGK borcunun tahsili için Vergi Dairesi tarafından AAÜTHK’a göre takip işlemleri başlatıldığı, şirketin araç ve taşınmaz varlıkları araştırıldığı ancak şirketin malvarlığının tespit edilemediği; SGK tarafından da şirketin borçlarının tahsili için tüm ortaklara ödeme emirlerinin tebliğ edildiği, ancak şirketin adresine gönderilen ödeme emrinin iade edildiğinin bildirildiği, davacının şirketin ticaret sicil müdürlüğünden terkin edildiği 30/05/2015 tarihinden sonra cebri icra baskısıyla amme borçlarını ödemek zorunda kaldığı, ödenen kamu borçlarının şirketten tahsili imkanının bulunmadığı, şu halde 6183 sayılı Kanunun 35. Maddesi şartlarının gerçekleştiği, davacının ödediği bedeli dava dışı ortaklardan payları oranında talep edebileceği, alacağın likit olduğu, davalının icra takibine itirazında haksız olduğu, ilk derece mahkemesince usulüne uygun araştırma ve inceleme yapılmak ve bilirkişi raporu aldırılarak ve tüm deliller toplanmak suretiyle karar verildiği, bilirkişi raporunun usule uygun, denetime ve karar vermeye elverişli olup hükme esas alınabileceği, Mahkemenin davanın ve icra inkar tazminatı talebinin kabulüne ilişkin kararının yerinde olduğu, bu nedenlerle davalının ilk derece mahkemesi kararına karşı yaptığı istinaf talebinin reddi gerektiği sonuç ve kanaatiyle davalının istinaf başvuru talebinin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davalının istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
2- Alınması gereken 1.427,82 TL harçtan peşin alınan 356,95 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.070,87 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4- İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
6- Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 07/11/2022 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 362/1.a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

…Ç