Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/505 E. 2023/230 K. 01.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/09/2020
NUMARASI : … Esas – … Karar

DAVACI : … Şti.
VEKİLİ : Av. …

İSTİNAF EDEN DAVALI : … Şti.
VEKİLLERİ : Av. …

DAVA : Alacak

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 01/02/2023
YAZIM TARİHİ : 02/02/2023
Taraflar arasında görülen davada Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas – … Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içerisinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten ve üye hakimin görüşleri alındıktan sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
DAVA: Davacı vekili, müvekkili şirketin mühendislik ve müşavirlik hizmetleri verdiğini, davalı şirket ile de 22 adet parsele ait yapı ruhsatı imzası, aplikasyon projesi, hafriyat ve bina aplikasyonu numarataj ve iskan belgeleri, su basman ölçüleri, cins değişikliği yapılması ile harita mühendislik hizmetleri için anlaşıldığını ve bu hizmetlere dayalı olarak fatura düzenlendiğini, müvekkili şirketin bahsedilen iş ve işlemleri gereken özenle yerine getirerek gerekli belgeleri onaylattığını, müvekkili şirket tarafından … tarih ve … TL bedelli keşide edilen faturanın 23/10/2017 tarihinde ihtarname ile davalı şirkete gönderildiğini, ilgili faturaya TTK’nın 21. maddesi gereğince itiraz edilerek borcun olmadığının ileri sürüldüğünü oysa, belgelerde imzası bulunan harita mühendisi …’in … adına harita mühendisliği işini gören kişi olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla faturaya dayanan toplam 34.220,00 TL değerindeki alacağının yasal faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

CEVAP: Davalı vekili, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını zira, müvekkilinin davacı şirketten herhangi bir hizmet almadığını, yapı ruhsat müelliflerine olan borçların tamamının müvekkili tarafından ödendiğini, davacının borç ödendiği halde aradan 5-6 sene geçtikten sonra müvekkiline fatura düzenleyip gönderdiğini, faturaya itiraz ettiklerini, müvekkilinin davacı şirkete herhangi bir borcunun bulunmadığını, dava dışı 3. kişilerin müvekkili şirkete vermiş olduğu hizmet nedeniyle müvekkilinin tüm borçlarını bu kişilere ödediğini, yapı ruhsatları incelendiğinde bu ruhsatların 2012-2013-2014-2015 ve 2016 tarihli olduğunun görüleceğini, davanın zamanaşımı nedeniyle de reddi gerektiğini, bu süre zarfında müvekkilinin hiçbir bedel ödemeden ruhsat müelliflerinin hizmetlerini sürdürmelerinin hayatın olağan akışına uygun olmadığını, her bir ruhsat için ruhsat verildikten sonra derhal müelliflere ödemelerinin yapıldığını, davacı şirketin hizmetin yerine getirildiği tarihten itibaren 7 gün içinde fatura düzenlemesi gerektiğini, aksi takdirde sonradan düzenlenmiş faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı hükmünün bulunduğunu, davacının işin yapılmasından aradan 5-6 sene geçtikten sonra bütün hizmetlerini birleştirerek, hem de karşılığı ödenmiş olmasına rağmen 20 farklı iş için tek fatura tanzim etmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, zira faturada hangi iş için hangi miktarda ücret istendiğinin dahi belli olmadığını, ayrıca HMK’nın 329. maddesi gereğince dava değerinin %10’u oranında vekalet ücretine hükmedilmesi ve davaya basit yargılama usulünün uygulanması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, “…Dosya kapsamına göre davacının davalıya hizmet verdiğinin belirlendiği ve bu hizmetin karşılığının sunulan her iki bilirkişi raporu birlikte değerlendirilmek suretiyle 34.220,00-TL tutarında olduğu, davalının ödenmeyen işbu bedelden sorumlu bulunduğu, davalının bahsi geçen bedeli davacıya ödediğine ilişkin herhangi bir belge ibraz edemediği, T.B.K. 146. maddesi gereği kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir hükmü gereği davalının zamanaşımı itirazının reddi ile aşağıdaki şekilde davanın kabulüne…” gerekçesiyle, davanın kabulü ile 34.220,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili, müvekkili şirketin davacı şirketten herhangi bir hizmet almadığını, müelliflerin tamamına müvekkili tarafından borçların ödenmesine rağmen davacının aradan 5-6 sene geçtikten sonra müvekkiline fatura düzenleyip gönderdiğini, faturaya itiraz da ettiklerini, müvekkilinin davacı şirkete herhangi bir borcunun bulunmadığını, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, dava dışı 3. kişilerin müvekkili şirkete vermiş olduğu hizmet nedeniyle müvekkilinin tüm borçlarını bu kişilere ödediğini, davacı tarafından sunulan ruhsat ve belgelerde davacı şirketin isminin dahi bulunmadığını, davacı ticari defterlerinin delil olarak değerlendirilmesinin her iki taraf ticari defterlerinin birbirini teyit etmesine bağlı olduğunu, yapı ruhsatları incelendiğinde bu ruhsatların 2012-2013-2014-2015 ve 2016 tarihli olduğunun görüleceğini, bu süre zarfında müvekkilinin hiçbir bedel ödemeden ruhsat müelliflerinin hizmetlerini sürdürmelerinin hayatın olağan akışına uygun olmadığını, her bir ruhsat için ruhsat verildikten sonra derhal müelliflere ödemelerinin yapıldığını, davacı şirketin hizmetin yerine getirildiği tarihten itibaren 7 gün içinde fatura düzenlemesi gerektiğini, hizmet tarihleri nazara alındığında her bir hizmet için zamanaşımı süresinin de dolduğunu, fatura tanziminin yapılış tarihi, şeklinin usul ve yasa hükümlerine aykırı olduğunu, davacının işin yapılmasından 5-6 sene geçtikten sonra bütün hizmetleri birleştirerek, hem de karşılığı ödenmiş olmasına rağmen 20 farklı iş için tek fatura tanzim etmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, zira faturada hangi iş için hangi miktarda ücret istendiğinin dahi belli olmadığını, davaya basit yargılama usulünün uygulanması gerekirken yazılı yargılama usulünün uygulanmasının da hatalı olduğunu ileri sürerek, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında akdedildiği iddia edilen hizmet sözleşmesine dayalı fatura alacağının tahsili istemine ilişkin olup, yukarıda özetlendiği şekilde karar verilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve re’sen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacı tarafça davalıya hizmet verildiği, bu hizmete karşılık fatura düzenlendiği ancak, davalı tarafından ödeme yapılmadığı iddia edilmiş, davalı tarafça ise, zamanaşımı def’inde bulunulmuş, davacıdan herhangi bir hizmet almadığı, hizmet aldığı kişilere ödemeleri yaptığı, davacının düzenlediği faturaya süresi içerisinde de itiraz edildiği, bu nedenle davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığı savunulmuştur.
Öncelikle, davalı tarafça davaya basit yargılama usulünün uygulanması gerektiği istinaf sebebi de yapılmış olmakla, 15.03.2018 tarihli RG’de yayımlanarak yürürlüğe giren 28.02.2018 tarih, 7101 sayılı İcra ve İflâs Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un değişik 61. maddesinde ” 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
(2) Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir; miktar veya değeri yüz bin Türk lirasını geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulü uygulanır.” hükmü düzenlenmiş olup, usul hükümleri derhal uygulanacağından basit yargılama usulüne tabi işbu davaya yazılı yargılama usulünün uygulanması doğru görülmemiştir.
İşin esasının incelenmesi halinde ise, mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılarak benimsenen bilirkişi raporları uyarınca davanın kabulüne karar verilmiş ise de, ispat yükü davacı üzerinde olup, davacının akdi ilişkiyi ve alacağın miktarını ispat etmesi gerektiği, davalı tarafça akdi ilişkinin inkar edildiğinin anlaşılması karşısında, HMK’nın 31. maddesi uyarınca davacı tarafa harita mühendisi bilirkişinin tespitleri doğrultusunda dava konusu faturaya konu işlerin ve her bir iş için ne kadar ücret talep edildiğinin açıklattırılarak ve gerekmesi halinde bu hususta bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna göre karar vermek gerekirken eksik incelemeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde görülmediğinden davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile, Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … tarih, … Esas- … Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yatırılan 584,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5- İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4 maddesi gereğince kararın tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 01/02/2023 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır

R.T