Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO :
KARAR NO :
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/10/2020
NUMARASI : … Esas – … Karar
KATILMA YOLUYLA İSTİNAF EDEN
DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALILAR
İSTİNAF EDEN :
VEKİLLERİ :
MÜTEVEFFA :
TASFİYE MEMURU :
DAVA : Alacak
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 30/12/2022
YAZIM TARİHİ : 16/01/2023
Davacılar tarafından davalılar aleyhine Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile açılan şirket ortağı olunmadığının tespiti ve alacak davasında 07/10/2020 tarihinde tesis edilen dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına ilişkin karara karşı davacılar ve davalı … A.Ş’nin istinaf kanun yoluna başvurmaları üzerine dava dosyasının dairemize geldiği anlaşılmakla üye hakimin görüşleri alındıktan sonra, dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacılar tarafından davalı şirkete ortak olarak para yatırıldığını, davalı şirket temsilcileri tarafından para yatırılırken, davacıların davalı şirkete ortak olacakları, yatırılan para karşılığında yüksek kazanç elde edecekleri ve yatırılan paranın istendiğinde kendilerine iade edileceği konusunda güven telkin edildiğini, davalı holdingin grup şirketleri bünyesinde barındırdığını, davacıların yatırdığı paraları geri istediğinde davalı şirketin ödeme yapmadığını, diğer davalı …’ın da davalı şirketin (ve birleşmeden önceki alt grup şirketlerin) (önceki) yöneticisi olduğunu, davalı şirket ile birlikte davacılara karşı sorumlu olduğunu beyan ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davacılar ile davalı şirket arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespiti ile davacıların davalı şirkete yatırdığı paralardan dolayı şimdilik, 1.000 Euro’nun ödeme tarihinden itibaren işleyecek, 3095 s. Kanun’un 4/a maddesi gereğince Devlet Bankalarınca 1 yıl vadeli Euro cinsinden açılacak vadeli hesaplara uygulanan en yüksek faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 20/05/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 20.064,00 Euro’ya çıkarmıştır.
CEVAP: Davalı … A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın HMK 84. Maddesi gereği teminat göstermek zorunda olduğunu, davacıların sunmuş olduğu belgelerin davalı şirket tarafından düzenlenmediğini, belge üzerinde yer alan imzanın davalı şirket yetkililerine ait olmadığını, davacıların hisse senetlerini 3. şahıstan devren iktisap ettiğini ve tüm hisse senetlerini 24/09/2013 tarihinde borsaya kota ettirdiğini, hisse senetlerini borsaya kote ettirmesi nedeniyle tüm iddia ve taleplerinin reddi gerektiğini, davacıların davalı şirketten alacak talebinde bulunmasının eski TTK 329 ve 405. maddeleri gereğince mümkün olmadığını, davada bankacılık mevzuatı hükümlerinin uygulanmasının yasal olarak mümkün olmadığını, davacıların davalılarca SPKmevzuatı, eski TTK ve Borçlar Kanunu hükümlerinin ihlal edildiği yönündeki iddiasının gerçeğe aykırı olduğunu, taraflar arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitine yönelik talebin de TTK 329 ve 405. maddelerine aykırı olduğunu, hile iddiasının yasal dayanağı bulunmadığını, davacıların hile iddiasına hukuki üstünlük tanındığı taktirde taleplerin hak düşürücü süre yönünden reddi gerektiğini, uyuşmazlıkta haksız fiil hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığını, davacıların taleplerinin zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … ‘a dava dilekçesi ekli davetiye duruşma günü usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalı cevap dilekçesi vermemiş, duruşmalara da katılmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Yapılan yargılama sonucunda; “07/12/2019 gün ve 30971 s. Resmi Gazete’de yayınlanarak aynı gün yürürlüğe giren ve 7194 s. Kanun’un 41. maddesi ile “25/03/1987 tarihli ve 3332 s. Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler ile 3182 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ve 3182 sayılı Bankalar Kanunun da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’a” eklenen Geçici 4/2. maddesi gereğince, davacının davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … A.Ş vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkemenin zamanaşımı ve hakdüşürücü süre yönünden tesis ettiği gerekçenin hukuka aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin gerekçe bölümünde yer alan “bu davada uygulanması gereken bir hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresinin bulunmadığı ve bu sebeple davalının zamanaşımı ve hak düşürücü süre itirazları kabul edilmemiştir” şeklindeki cümlelerin karardan çıkarılarak “7194 sayılı kanunun 41. maddesinin açık hükmü nedeni ile davanın esasına girmek ve davalının zamanaşımı ve hak düşürücü süreye ilişkin itirazlarının inceleme konusu yapılması mümkün olmadığından, davalının zamanaşımı def’i ve hak düşürücü itirazları konusunda karar verilmesine yer olmadığı” şeklinde hüküm tesis edilmesine, bu talepleri uygun görülmediği taktirde B.K’nın 125/ son fıkrası uyarınca, davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacılar vekili katılma yoluyla sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; 7194 sayılı kanunun 41. maddesinin Anayasa’nın 2, 10, 17, 36, 138 ve 13. maddelerine aykırı olduğunu, bu nedenle ilk derece mahkemesinden anayasanın 152. maddesinde yer alan somut norm denetimi yolunun işletilmesinin talep edildiğini, ilk derece mahkemesince bu taleplerinin gerekçe belirtilmeden reddedildiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 41. maddesinin, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına aykırı olması nedeniyle, Anayasanın 152. maddesinde yer alan somut norm denetimi yetkisine istinaden dosyanın Anayasa Mahkemesine gönderilmesine, akabinde davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; davalı şirkete ortak olmadığının tespiti, kar payı alınması maksadıyla verilen paranın iadesi istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi; Kamu düzenini ilgilendiren konularda resen, diğer yönlerden HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davaya konu … A.Ş’nin ünvanının … A.Ş. olarak değiştirildiği, bilahare … A.Ş.’ye devredilmesi suretiyle birleştirilmesine ve tasfiyesiz infisahına karar verildiği ve unvanının … A.Ş. olarak değiştiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Davaya konu … Ticaret A.Ş’nin ünvanının … A.Ş. olarak değiştirildiği, bilahare … A.Ş.’ye devredilmesi suretiyle birleştirilmesine ve tasfiyesiz infisahına karar verildiği ve unvanının … A.Ş. olarak değiştiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
7194 sayılı yasanın 41. maddesiyle; 3332 sayılı yasaya “31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez.
Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” şeklinde Geçici 4.madde eklenmiştir.
Yasal düzenlemenin Anayasaya aykırı olduğu ve bu nedenle Anayasa Mahkemesine gidilmesine yönelik davacı iddiası yapılan müzakereler sonucunda ciddi görülmemiştir.
Öncelikle; yasal düzenlemenin taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi kapsayıp kapsamadığı ve davalı şirketin yasal düzenlemede belirtilen şirketlerden olup olmadığı yönünden delillerin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davalı şirketin yasal düzenlemede verilen 31/12/2014 tarihinden önce, BIST (İMKB) yönetim kurulunun 23/10/2012 tarihli toplantısında ortaklığın paylarının halka arz edilmeksizin 2.ulusal pazarda 23/11/2012 tarihinden itibaren işlem görmesine karar verildiği ve 23/11/2012 tarihinden itibaren işlem görmeye başladığı mevcut delillerden anlaşılmaktadır.
Somut olayda; davacıların yatırım maksadı ile davalı şirkete para verdiklerini, verilen para karşılığında kendisine “ortaklık durum belgesi” ve hisse senetleri verildiğini istenmesine rağmen parasının iade edilmediğini verdiği paranın faizi ile tahsilini, davalı tarafın ise; davacılar tarafından davalı şirkete para verilmişse; şirkete ortak olmak maksadıyla verildiğini, kendisine verdiği para karşılığında nominal bedelli hisse senedi verildiğini, davacıların şirket pay sahibi olarak şirket kayıtlarına kaydedildiğini Anonim şirket olan davalının 6762 sayılı TK’nın 329 ve 405. maddelerindeki düzenleme gereğince kendi hisselerini temellük etmesinin ve bunun sonucu olarak yatırılan paranın iadesinin mümkün olmadığını aksinin kabulü durumunda ise; davanın süresinde açılmadığını, alacağın zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Yukarıda yapılan açıklama ve tespitler nazara alındığında; taraflar arasında görülmekte olan davanın 05/12/2019 tarihinde 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. madde kapsamında olduğu, 743 sayılı MK. 48 (4721 sayılı TMK 50. maddesi), 6762 sayılı TK 7 ve 321 (6102 Sayılı Yasanın 7/1 ve 371/5. maddeleri) ile 818 sayılı BK 145 (6098 sayılı TBK’nın 166/2. maddesi) maddelerindeki düzenlemeler ve davalı gerçek kişi hakkında sadece davalı şirket yöneticisi olması sıfatıyla şirket ile birlikte müştereken / müteselsilen sorumlu olduğuna ilişkin iddia göz önünde bulundurulduğunda;
Davacı tarafın; Anayasaya aykırılık itirazları Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 152. maddesi ile 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesi gereğince gerek ilk derece mahkemesince ve gerekse dairemizce ciddi bulunmaması ve davalı tarafın zamanaşımı def’i ile hak düşürücü süreye ilişkin itirazlarının incelenmesi sonuca etkili olmadığından; ilk derece mahkemesinin, yasal düzenleme doğrultusunda açılan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına yönelik delilleri takdir ve değerlendirmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı kanaatiyle, davacılar ve davalı … A.Ş’nin istinaf başvuru talebinin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar ve davalı … A.Ş’nin istinaf başvuru taleplerinin ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı taraftan alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL karar ve ilam harcının davacılardan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davalı taraftan alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL karar ve ilam harcının davalı taraftan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5-İstinafa başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
6-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4.maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin dairemiz tarafından yapılmasına,
7-Kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde; dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince; taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine 30/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Başkan
e-imzalıdır
Üye
e-imzalıdır
Üye
e-imzalıdır
Katip
e-imzalıdır
O.B