Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/435 E. 2022/2414 K. 23.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/10/2020
NUMARASI : … Esas … Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : … (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLLERİ : Av. … -… – Av. … – …

İSTİNAF EDEN DAVALI : …
VEKİLLERİ : Av. … – Av. … –
MÜTEVEFFA : … (T.C. Kimlik No: …)
TASFİYE MEMURU : … (T.C. Kimlik No: …)

DAVA : Şirket Ortağı Olmadığının Tespiti ve Alacak

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 23/12/2022
YAZIM TARİHİ : 10/01/2023
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya Asliye … Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan şirket ortağı olmadığının tespiti ve alacak davasında … tarihinde tesis edilen karar verilmesine yer olmadığına ilişkin karara karşı davacı ve davalı şirketin istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı tarafından davalı şirkete para yatırıldığını, davalı şirket temsilcileri tarafından para yatırılırken, davacının davalı şirkete ortak olacağı, yatırılan para karşılığında yüksek kazanç elde edeceği ve yatırdığı paranın istendiğinde kendisine iade edileceği konusunda davacıya güven telkin edildiğini, davalı holdingin grup şirketleri bünyesinde barındırdığını, davacının yatırdığı paraları geri istediğinde davalı şirketin ödeme yapmadığını, diğer davalı …’ın da davalı şirketin (ve birleşmeden önceki alt grup şirketlerin) (önceki) yöneticisi olduğunu, davalı şirket ile birlikte davacıya karşı sorumlu olduğunu beyan ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davacı ile davalı şirket arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespiti ile davacının davalı şirkete yatırdığı paralardan dolayı şimdilik, 1.000 Euro’nun ödeme tarihinden itibaren işleyecek, 3095 s. Kanun’un 4/a maddesi gereğince Devlet Bankalarınca 1 yıl vadeli Euro cinsinden açılacak vadeli hesaplara uygulanan en yüksek faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davacı tarafından … tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 1.315.284,71 TL olarak ıslah etmiştir.
CEVAP: Davalı …Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın müvekkili şirkete veya şirketlere her an geri alabileceği garantisi ile para verdiğine ilişkin iddianın gerçek olmadığını, TTK’nın 329 ve 405. maddeleri gereğince şirket ortaklarının hisse bedellerini şirketten geri istemesinin ve şirketin kendi paylarını geri almasının mümkün olmadığını, müvekkili şirket veya şirketlerin davacı taraftan para almadığını, bankacılık mevzuatına dayanarak herhangi bir mevduat toplamadığı gibi bunun da mümkün olmadığını, hak düşürücü süre ve zamanaşımı sürelerinin geçtiğini, davacının …’de mutad meskeni olmadığını, teminat yatırılması gerektiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davalı …Ş. dışında diğer davalı yönünden yapılan incelemede de; davalı şirkete karşı açılan bu tür davaların tamamında hem davalı şirkete hem de, önceki yönetici/temsilci olan davalı veya davalılara karşı dava açıldığı, davalı şirkete dava açılmadan doğrudan ve sadece davalı şirketin önceki yönetici ve temsilcilerine karşı açılan bir dava örneğinin bulunmadığı, davalı şirket ve yöneticilerinin sorumluluğunun aynı sebebe (haksız fiil) dayandırıldığı, 3332 s. Kanun’un Geçici 4/2. maddesinde de, davalı şirket ve/veya önceki yönetici/temsilci ayrımı yapılmaksızın “menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir…” hükmünü içerdiği görüldüğünden, bu yasal düzenlemenin davalı şirket dışındaki diğer davalı yönünden de uygulanması ve davalı şirket dahil bütün davalılar yönünden “karar verilmesine yer olmadığına” dair karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
3332 s. Kanun’un Geçici 4/2. maddesine göre de, halen derdest olan bu davada, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilip, yargılama gideri ile maktu vekalet ücretinin ortaklık üzerinde bırakılması gerektiğinden, davacının davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderleri ile maktu vekalet ücretinin (sadece) davalılardan … A.Ş. üzerinde bırakılmasına karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmış ve oluşan vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 7194 sayılı yasanın 41. maddesiyle; 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. maddenin anayasaya aykırı olduğunu, anayasanın 152. maddesi uyarınca bu maddenin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurma taleplerinin ilk derece mahkemesince kabul edilmediğini, bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak öncelikle davanın kabulüne karar verilmesini, aksi takdirde Anayasa’nın 152. maddesi uyarınca bu maddenin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasını talep etmiştir.
Davalı şirket vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince 7194 sayılı yasanın 41. maddesiyle; 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. madde uyarınca açılan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği halde gerekçe kısmında zamanaşımı ve hak düşürücü itirazlarının reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; davalı şirkete ortak olmadığının tespiti, kar payı alınması maksadıyla verilen paranın iadesi istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi; Kamu düzenini ilgilendiren konularda resen, diğer yönlerden HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davaya konu … A.Ş’nin ünvanının … A.Ş. olarak değiştirildiği, bilahare … A.Ş.’ye devredilmesi suretiyle birleştirilmesine ve tasfiyesiz infisahına karar verildiği ve unvanının … A.Ş. olarak değiştiği dosya kapsamından anlaşıldığı,
İlk derece mahkemesince delillerin esastan değerlendirilmesi ve istinaf kanun yoluna başvurmasından sonra dairemizce henüz istinaf sebepleri esastan incelenmeden; 7194 sayılı yasanın 41. Maddesiyle; 3332 sayılı yasaya “31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez.
Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” şeklinde Geçici 4.Madde eklenmiştir.
Yasal düzenlemenin Anayasaya aykırı olduğu ve bu nedenle Anayasa Mahkemesine başvurulmasına yönelik davacı talebi, yapılan müzakereler sonucunda heyetimizce uygun görülmemiştir.
Sermaye Piyasası Kanunu
Madde 16 “(1) (Değişik birinci cümle: 28/11/2017-7061/109 md.) Payları borsada işlem gören ortaklıklar ile kitle fonlaması suretiyle halktan para toplayan ortaklıklar hariç olmak üzere pay sahibi sayısı beş yüzü aşan anonim ortaklıkların payları halka arz olunmuş sayılır. Bu ortaklıklar halka açık ortaklık hükümlerine de tabi olurlar. (2) Payları borsada işlem görmeyen anonim ortaklıklar, halka açık ortaklık statüsünü kazandıktan sonra en geç iki yıl içinde paylarının işlem görmesi için borsaya başvurmak zorundadırlar. Aksi durumda, Kurul, bu payların borsada işlem görmesi veya ortaklığın halka açık ortaklık statüsünden çıkarılması için, ortaklığın talebini aramaksızın gerekli kararları alır. (3)(Ek: 28/11/2017-7061/109 md.) (Değişik Cümle: 27/12/2018-7159/8 md.)….”
Öncelikle; yasal düzenlemenin taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi kapsayıp kapsamadığı ve davalı şirketin yasal düzenlemede belirtilen şirketlerden olup olmadığı yönünden delillerin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davalı şirketin yasal düzenlemede verilen … tarihinden önce, BIST (İMKB) yönetim kurulunun … tarihli toplantısında ortaklığın paylarının halka arz edilmeksizin 2.ulusal pazarda … tarihinden itibaren işlem görmesine karar verildiği ve … tarihinden itibaren işlem görmeye başladığı mevcut delillerden anlaşılmaktadır.
Somut olayda; davacının yatırım maksadı ile davalı şirkete para verdiğini, verilen para karşılığında kendisine “ortaklık durum belgesi” ve hisse senetleri verildiğini istenmesine rağmen parasının iade edilmediğini verdiği paranın faizi ile tahsilini, davalı tarafın ise; davacı tarafından davalı şirkete para verilmişse; şirkete ortak olmak maksadıyla verildiğini, kendisine verdiği para karşılığında nominal bedelli hisse senedi verildiğini , davacının şirket pay sahibi olarak şirket kayıtlarına kaydedildiğini Anonim şirket olan davalının 6762 sayılı TK’nın 329 ve 405. maddelerindeki düzenleme gereğince kendi hisselerini temellük etmesinin ve bunun sonucu olarak yatırılan paranın iadesinin mümkün olmadığını aksinin kabulü durumunda ise; davanın süresinde açılmadığını, alacağın zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Yukarıda yapılan açıklama ve tespitler nazara alındığında; taraflar arasında görülmekte olan davanın 05/12/2019 tarihinde 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. madde kapsamında olduğu, 743 sayılı MK. 48 (4721 sayılı TMK 50. maddesi), 6762 sayılı TK 7 ve 321 (6102 Sayılı Yasanın 7/1 ve 371/5. maddeleri) ile 818 sayılı BK 145 (6098 sayılı TBK’nın 166/2. maddesi) maddelerindeki düzenlemeler ve davalı gerçek kişi hakkında sadece davalı şirket yöneticisi olması sıfatıyla şirket ile birlikte müştereken / müteselsilen sorumlu olduğuna ilişkin iddia göz önünde bulundurulduğunda;
Davacı tarafın; Anayasaya aykırılık itirazları Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 152. maddesi ile 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesi gereğince gerek ilk derece mahkemesince ve gerekse dairemizce ciddi bulunmaması ve davalı tarafın zamanaşımı def’i ile hak düşürücü süreye ilişkin itirazlarının incelenmesi sonuca etkili olmadığından; ilk derece mahkemesinin, yasal düzenleme doğrultusunda delilleri takdir ve değerlendirmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı, ayrıca ilk derece mahkemesi karar tarihi itibariyle yargılama giderlerinin de doğru hesaplandığı, davacının yatırdığı harç ve gider avansından davacıya iadesine karar verilen miktarların davalı şirkete yükletilecek yargılama gideri hesabında dikkate alınamayacağı anlaşıldığı ancak ilk derece mahkemesince kısa kararda “davacının, davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,” karar verildiği halde gerekçeli kararda ifade edilen kısmın yazılmadığı, mahkemece verilen hükmün kısa kararda yazılmış olması , hüküm gerekçesinden, mahkemece dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğinin anlaşıldığı, bu eksikliğin maddi hatadan kaynaklandığı, bu hususun her ne kadar HMK’nın 305/A maddesi hükmü gereğince ilk derece mahkemesince düzeltilmesi mümkün ise de, nihai kararın verildiği tarihten itibaren 1 aylık sürenin geçmesi ve karara karşı davacı ve davalı şirketçe istinaf başvurusunda bulunulduğu gözetilerek, davacının ve davalı şirketin istinaf talebinin re’sen kabulü ile, HMK’nın 297. maddesine aykırı kararın HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kaldırılmasına ve açılan dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına dair yeniden hüküm kurulması gerektiği sonuç ve kanaatiyle aşağıda yazılı olduğu şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A) Yasal düzenleme gereğince davacı ve davalı şirketin istinaf talebinin KABULÜNE; Konya Asliye … Ticaret Mahkemesi’nin 07/10/2020 tarih … E. … K. sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
1- İstinaf talebinde bulunan davacı tarafından yatırılan 54,40 TL maktu istinaf karar harcının karar kesinleşince ve talep halinde davacıya iadesine,
2- İstinaf talebinde bulunan davalı şirket tarafından yatırılan 54,40 TL nispi istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalı şirkete iadesine,
3- İstinaf kanun yoluna başvuru sırasında davacı tarafından yatırılan 148,60 TL başvurma harcının davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
4- İstinaf kanun yoluna başvuru sırasında davalı şirket tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
B) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.2 maddesi gereğince davacı talebi ile ilgili YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA,
1- Açılan dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına,
2- Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 79,96 TL peşin ve ıslah talebi sırasında yatırılan 22.381,83 TL olmak üzere toplam 22.461,79‬ TL harçtan alınması gereken 80,70 TL harcın mahsubu ile fazla yatırıldığı anlaşılan 22.381,09 TL’nin karar kesinleşince ve talep halinde davacıya iadesine,
3- Davacı tarafından yapılan 31,40 TL başvurma harcı, 80,70 TL maktu karar harcı, 253,80 TL keşif harcı, 2.400,00 TL bilirkişi ücreti gideri, 248,90 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 3.014,80 TL yargılama giderinin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
4- Davacı davada kendisini vekil sıfatı ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T gereğince 3.400,00 TL maktu ücreti vekaletin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
5- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333 ve HMKGAT’nin 5/1. maddeleri gereğince yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve talep halinde gider avansını yatıran tarafa iadesine,
C) İlk derece mahkemesince davalıdan tahsiline karar verilen tamamlama harcı ile ilgili harç tahsil müzekkeresi düzenlenmiş ise; müzekkerenin bila infaz iadesinin istenmesine, iade işleminin İlk derece mahkemesince yapılmasına,
D) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin dairemiz tarafından yapılmasına,
E) Kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde; dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince; taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine 23/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

M.Y.