Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/318 E. 2023/399 K. 22.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …

İSTİNAF EDEN DAVALI : …
VEKİLLERİ : Av. …

DAVA : Ticari Ünvanın Korunması

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 22/02/2023
YAZIM TARİHİ : 23/02/2023
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan ticari ünvanın korunması davasında … tarihinde tesis edilen karara karşı davalının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin … Ticaret Sicilinde tescilli olan “… ” ticaret unvanı adı altında faaliyet gösterdiğini, müvekkil şirketin ticari teamüllere uygun olarak faaliyet göstermiş olduğu ticaret alanı çevresinde, tüketiciler tarafından ticaret unvanının çekirdek kısmını oluşturan “… ” unvanı ile tanınan, sektöründe bilinen ticari itibara ve güvenilirliğe sahip bir şirket konumunda olduğunu, tescil edildiği 2009 yılından bugüne faaliyetlerine aralıksız devam eden müvekkil şirketin halihazırda faaliyetlerine devam ettiğini, 20.01.2020 tarihinde kurulan davalı şirketin, TTK 55. madde kapsamında haksız rekabet teşkil etmekte olan dürüstlük kuralına aykırı davranışları sebebiyle fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, hukuka ve hakkaniyete aykırı olarak davalı şirket tarafından ticaret siciline tescil edilmiş olan ticaret unvanındaki “… ” ve “… ” ibarelerinin ticaret sicilinden terkinini talep ettiklerini, davalı şirket yetkilileri … ve … ‘ın müvekkil şirkette bulunan paylarını devrettikten sonra 20.01.2020 tarihinde TTK’de belirtilen haksız rekabet hükümlerine ve Sınai Mülkiyet Kanununda düzenlemiş olan marka hakkının korunması kapsamındaki hükümlere aykırı bir şekilde hareket ederek “… ‘ni” kurduklarını, müvekkil şirketin isim hakkına Türk Ticaret Kanunu (TTK) hükümleri gereğince haksız rekabet teşkil eden ve aynı zamanda müvekkil şirketin Türk Patent ve Marka Kurumu’nda tescilli olan “… ” isimli sahibi olduğu marka hakkına ihlaller içeren, davalı şirketin işbu haksız eylemlerinden dolayı davalı şirkete, Kadıköy … Noterliği’nin … tarih, … yevmiye numarasıyla; şirket unvanlarının TTK’ya göre dürüstlük kuralına aykırı olarak haksız rekabet teşkil etmekte olduğunu, ayrıca Sınai Mülkiyet Kanunu Madde 29 vd. maddeleri uyarınca marka hakkına tecavüz sayılmakta olduğunu, unvanlarında değişiklik yapmamaları ve müvekkil şirketin haklarına ilişkin ihlallerin devam etmesi halinde tüm hakları saklı kalmak kaydıyla ihtaratta bulunduklarını, yapılan ihtar ve uyarılara rağmen davalı şirket söz konusu haksız eylemlerini sonlandırmadığı gibi hukuki dayanaktan yoksun olarak Kadıköy … Noterliği’nin … tarih, … yevmiye numarasıyla gönderilen ihtara cevaben; kendi unvanlarının, müvekkil şirkete ait bulunan ticaret unvanından ayırt edilebilmesi için gerekli ilaveleri yaparak tescil ettirdiklerini, kullandıkları ticaret unvanının TTK 55. Madde gereğince haksız rekabet ve Sınai Mülkiyet kanunu kapsamında marka hakkına tecavüz teşkil etmemekte olduğunu, davalı şirket tarafından tescil edilmiş olan unvanın kullanılmaya devam edeceğini Konya … Noterliği’nin … tarih … yevmiye numarasıyla ihtaren bildirdiklerini bu nedenlerle fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, dava süresince davalının haksız unvan kullanımının tedbiren durdurulmasını, davanın kabulüne, müvekkil şirketin ticaret unvanı ile ayırt edilemeyecek nitelikte olan ve TTK uyarınca haksız rekabet teşkil etmekte olan davalı şirketin ticaret unvanının ticaret sicilinden terkini ile asil ve treyler ibarelerinin kaldırılmasına, davacı şirketin ticaret unvanına yönelik olan tecavüzün önlenmesine ve davalı şirketin her türlü tanıtım ve ilanlarının kaldırılmasına, haksız rekabet teşkil etmekte olan davalı şirket unvanının her türlü tabela, afiş ve benzeri yerlerden kaldırılarak imha edilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı yanın ticaret unvanı ile davalı müvekkilin unvanı birbirinden karıştırılmaya yer vermeyecek ölçüde farklı olup, çekirdek unsurunu oluşturan ve faaliyet konusunu ifade eden … ibaresi ve … ek unsuru ile ayırt ediciliği sağladığını,… sektörünün hitap ettiği tüketici kitlesinin dikkatinin ticaret unvanında yer alan vurgulayıcı “… ” ibaresinde ve “… ” ibaresinde yoğunlaşacağını, bu nedenle ticaret unvanına tecavüz iddiası yerinde olmadığını, haksız rekabetin oluştuğunu iddia eden tarafın bu iddiasını ve haksız rekabet sonucunda uğradığı zararı ispat etmesi gerektiğini, müvekkili şirketinin dürüstlük kurallarına aykırı biçimde hareket ederek davacı şirketin faaliyetleri ve iş ürünleri ile haksız rekabet oluşturduğu yönündeki iddiasının ispattan yoksun olduğunu, müvekkilinin işi ya da müşterisi ile ilgilenmeyerek yalnızca iyi bildiği işi yaptığını, bu nedenle “… ” ismiyle sektöründe nam saldığını, müvekkilinin ticaret unvanının yalnızca sicile kayıtlı bir ibare olmaktan öte gitmediğinden somut olayda markasal kullanım söz konusu olmayıp davacı yanın marka tecavüzü iddiasının dinlenemeyeceğini bu nedenlerle davacının ihtiyati tedbir talebinin ve davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “….davacı ve davalı firmalara ait ticari unvanlarındaki “… ” ve “… ” ibarelerinin her iki firma tarafından kullanıldığını ve ortak unsurlar olduğu, davalı tarafın ticari unvanda yer alan “… ” ve “… ” ibarelerinin her iki firmada kullanılan ortak unsuru ortadan kaldıracak nitelikte olmadığı, bu benzerliğin firma unvanlarında ayır edici bir unsuru olmadığı, … ve … eklentilere rağmen firma isim ve unvanlarında görüntü ve ifade olarak iltibasa neden olabilecek derecede benzerlik içerdiği, her iki şirketin aynı iş kolunda aynı bölgede bulunmasının da iltibası artırdığını, bu nedenle davacının uzun yıllar kullandığı bu ibarenin kazandığı ün ve müşteri potansiyelinden davalı şirketin aynı ibareyi kullanmak suretiyle yararlanma ihtimalinin mevcut olduğunu, davalıya ait ticaret unvanında yer alan … ibresinin tüketici nezdinde iltibas ve karışıklık oluşturacağı, … kelimesinin ise her iki şirketin ana faaliyet konusunu oluşturan ve taraf şirketlerce üretilen bir ürün/araç olduğundan, faaliyet konusunu ticari ünvanda kullanmamasını istemenin hakkaniyetle bağdaşmayacağı ve … kelimesinin ticari ünvanın asıl ve ayırt edici unsuru olmadığı da mahkememizce değerlendirildiğinden, davacının davasının kabulü ile davalı şirket (… ) ticaret ünvanındaki “… ” sözcüğünün ticaret sicilinden terkinine ve bu şekilde davalı tarafın davacının ticari ünvanına olan tecavüzünün önlenmesine, davalı şirketin ünvanının her türlü tabela, afiş vb. yerlerden kaldırılarak davalı şirketin her türlü tanıtım ve ilanlarının kaldırılması suretiyle imhasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.”gerekçesiyle davacının davasının kabulü ile; davalı şirket (… ) ticaret ünvanındaki “… ” sözcüğünün ticaret sicilinden terkinine ve bu şekilde davalı tarafın davacının ticari ünvanına olan tecavüzünün önlenmesine, davalı şirketin ünvanının her türlü tabela, afiş vb. yerlerden kaldırılarak davalı şirketin her türlü tanıtım ve ilanlarının kaldırılması suretiyle imhasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı müvekkilinin ticari unvanında yer alan çekirdek ve ek unsur ayırt ediciliği sağlamakta olduğunu, tarafların ticaret unvanları ayırt edilemeyecek kadar benzer olmadığını, 14 Şubat 2014 tarihli 28913 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Ticaret Unvanları Hakkında Tebliğ’in iltibas başlıklı 5. maddesinin 3. fıkrasında ”daha önce tescil edilmiş ticaret unvanının eki ile kendi eki aynı olan, ancak ekten sonra gelen işletme konusunu gösteren ilk ibaresi farklı olan ticaret unvanı, ayırt edici bir ek yapılmadan tescil edilebilir.” şeklinde olduğunu, ek unsur olup ortak olan ”… ” ibarelerinin ardından gelen işletme konusunu gösteren ilk ibare davacı yan unvanında ”… ” iken davalı müvekkili unvanında ”… ” olduğunu, anılan tebliğ uyarınca ticaret unvanında ek unsurdan sonra gelen ilk işletme konusu farklı ise ticaret unvanları arasında gerekli ayırt edicilik sağlanmış olduğunu, ticaret unvanları müşteri kesimince yalnızca ilk kelimeleri dikkate alınarak okunmakta veya duyulmakta ve ilk kelimeleriyle akılda kaldığını, ilk kelimelerden sonra gelen kelimeler ortalama tüketici nezdinde hiç okunmadığını, davaları kapsamında ihtilaf konusu unvanlar ilk kelimeleriyle okunduğunda ”… ” ve ”… ” şeklinde okunacağı için birbirinden farklı tacirlere ait şirketler oldukları ve haksız rekabet durumunun akla bile gelmeyeceğinin aşikar olduğunu, yerel mahkemece sadece davacı yanın lehine olan bilirkişi raporu hükme esas alınarak “… ” ibaresinin iltibas oluşturacağı yönünde hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, hitap ettikleri tüketici kitlesi nezdinde ayırt edici olduğu görüleceğini, yerel mahkeme kararında … ve … ibarelerinin ortak olması gerekçesiyle hüküm kurulmuşsa da … ve … ibareleri iki şirketin farklı ticari menşei olduğunu belirtecek güçte olduğunu, bu iki ibare davacı yan ticari unvanında olmadığı gibi İnovasyon ibaresinin davacı yan ticari unvanında çekirdek unsur olma özelliği, baskın/ asıl unsur olması, şirketin amacı ve faaliyet konusunu oluşturması nedenleriyle ayırt ediciliği sağladığının kabul edilmesi gerektiğini, davalı müvekkilinin ticaret unvanının ek unsurunu ”… ” ibaresi oluşturduğundan yerel mahkemece salt ”… ” ibaresinin iltibas yaratacağı yönünde hüküm tesis edilmesinin hatalı olup, müvekkil ticari unvanındaki ekin ”… ” olarak bütüncül değerlendirilmesi gerektiğini, ”… ” kelimesi sayesinde müvekkil şirketinin davacı yan şirketinden farklı olduğu, iki şirketin farklı ortakları olduğu kolayca anlaşıldığını, tüm bu hususlar değerlendirildiğinde, dosya kapsamında tanıklarının dinlenilmeden gerekli vasfa sahip olmayan bilirkişi raporları hükme esas alınarak yerel mahkemece karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ileri sürdükleri husus, özellikle tebliğden geçen maddeler dikkate alındığında davacının ticaret unvanının markasal bir hakmış gibi değerlendirilmesi hukuken hatalı olduğunu, bu noktada TTK gereğince inceleme yapılarak unvanın iltibas oluşturup oluşturmayacağının incelenmesi gerektiğini beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; ticaret ünvanının terkini istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacı vekili, dava dilekçesinde, davalının müvekkili şirket adına tescilli markayı ve ticari ünvanı kullanmasının haksız ve marka hakkına tecavüz olduğunu ileri sürerek, davalı ünvanının terkinine karar verilmesini talep etmiştir. Diğer bir anlatımla; davacı aynı zamanda marka hakkına dayalı olarak da talepte bulunmuştur.
Tarafların iddia ve savunmaları dikkate alındığında, marka hakkına dayalı olarak da açılmış bir dava olması nedeniyle, dava konusu uyuşmazlığın çözümünde, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu hükümlerinin de tartışılması gerekmektedir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 156/1.maddesi gereğince Bu Kanunda öngörülen davalarda görevli mahkeme, fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi ile fikri ve sınai haklar ceza mahkemesidir. Bu mahkemeler, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü alınarak, tek hâkimli ve asliye mahkemesi derecesinde Adalet Bakanlığınca lüzum görülen yerlerde kurulur. Bu mahkemelerin yargı çevresi, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun hükümlerine göre belirlenir. Fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi kurulmamış olan yerlerde bu mahkemenin görev alanına giren dava ve işlere, o yerdeki asliye hukuk mahkemesince; fikri ve sınai haklar ceza mahkemesi kurulmamış olan yerlerde bu mahkemenin görev alanına giren dava ve işlere, o yerdeki asliye ceza mahkemesince bakılır.
Mahkemelerin görevi, dava şartlarından olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınması gerekmektedir.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun 24.03.2005 gün ve 188 sayılı kararı ile Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi kurulmayan yerlerde bir asliye hukuk mahkemesi olan yerlerde bu mahkemenin, iki asliye hukuk mahkemesi olan yerlerde bir numaralı asliye hukuk mahkemesinin, ikiden fazla asliye hukuk mahkemesi olan yerlerde üç numaralı asliye hukuk mahkemesinin, yetkilendirilmesine karar verilmiştir.
Buna göre, Ticaret Mahkemesi ile Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi arasındaki ilişki görev ilişkisidir. Bu nedenle davada Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi Sıfatıyla Konya … Asliye Hukuk Mahkemesi görevli olduğundan görev yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilip karar verilmesi yerinde olmadığından davalının istinaf talebinin kamu düzenine aykırılık nedeniyle kabulü ile HMK’nın 353/1.a.3 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın mahkemesine gönderilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalının istinaf talebinin KABULÜ ile; Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … tarih … Esas … Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5-İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince; kararın tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 22/02/2023 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

A.Ç