Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/293 E. 2021/266 K. 02.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : ../..
KARAR NO : ../..

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE .. TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/11/2018
NUMARASI : ./. Esas ./.. Karar

DAVACI : … (T.C Kimlik No: …)
VEKİLLERİ : Av. … & Av. ….

İSTİNAF EDEN DAVALI :1-… (Eski Ünvan: … Holdin A.Ş)
VEKİLİ : Av. … -..

2- … (T.C Kimlik No: …)
VASİSİ : … (T.C Kimlik No: …)

DAVA : Şirket Ortağı Olunmadığının Tespiti ve Alacak

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 02/03/2021
YAZIM TARİHİ : 04/03/2021
Davacı tarafından, davalılar aleyhine Konya Asliye … Ticaret Mahkemesi’nin ../.. Esas sayılı dosyası ile açılan şirket ortağı olunmadığının tespiti ve alacak davasında 28/11/2018 tarihinde tesis edilen karara karşı davalılardan …’nin istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, dairemizce verilen 17/01/2020 tarih, ../.. Esas-../.. Karar sayılı kararın davacı tarafından temyizi üzerine dairemiz kararının Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 01/12/2020 tarih, 2020/6063 Esas-2020/5553 Karar sayılı ilamı ile bozulması üzerine yapılan açık yargılama sonucunda;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile eşi …’nın birlikte/müştereken yüksek faiz getireceği ve istendiği an geri ödeneceği garantisi ile davalı tarafa 73.555 DM karşılığı 37.608,07 Euro miktarında para verdiğini, 18/12/2012 tarihli ve ……. sayılı belge ile …’nın tüm hak ve hisselerini müvekkiline devrettiğini, bu parasının müvekkiline iadesinin gerektiğini, ancak müvekkili davacı tarafın verdiği paraları geri istemesine rağmen davalı tarafça paranın iade edilmediğini, davalı tarafın Bankacılık Kanunu ‘na aykırı şekilde mevduat topladığını, SPK ‘na aykırı olarak aracılık faaliyetinde bulunup hisse senetlerini halka arz ettiğini, davalı şirket veya şirketlerin ticari defterlerinin de usulüne uygun tutulmadığından, diğer davalı gerçek kişi … ‘ın da şirket veya şirketlerin yöneticisi olması nedeniyle müvekkili davacı tarafı zarara uğrattıklarından ve müvekkili davacı tarafa karşı sorumlu olduklarından bahisle müvekkili davacı taraf ile davalı taraf arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitine ve ayrıca fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik davalı tarafa verilen para nedeniyle 100.000,00 TL nın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarına dayanak gösterdiği “belge”nin davalıyı ilzam etmeyeceğini, taraflar arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitine yönelik talebinin TTK 329 ve 405.maddelerine aykırı olduğunu, davada bankacılık mevzuatı hükümlerinin uygulanmasının yasal olarak mümkün olmadığını, davacının davalı tarafça SPK mevzuatının ihlal edildiği yönündeki iddiasının da gerçeğe aykırı olduğunu, davacının davalıların eski TTK ve BK hükümlerini ihlal ettiği yönündeki iddialarının gerçeğe uygun düşmediğini, davacının hile iddiasına hukuki üstünlük tanındığı takdirde taleplerinin hak düşürücü süre yönünden reddi gerektiğini, iş bu uyuşmazlıkta haksız fiil hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığını, davacının 37.608,07 Euro’nun şimdilik 100.000,00 TL’sinin davalılardan tahsiline yönelik talebi ile faiz talebinin hukuki dayanağı bulunmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, “…davacı tarafın, davalı şirketin ortağı olunmadığının tespiti ile ilgili talep kısmının kabulü ile davacı tarafın davalı şirketin ortağı olmadığının tespitine, davacı tarafın alacak davasının kısmen kabulü ile; 31.556,74 TL nın dava tarihi olan 14/03/2018 tarihinden itibaren değişen oranlarda hesaplanacak avans faizi ile birlikte davalılar … ve … ‘dan müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine, davacı tarafın fazlaya ilişkin taleplerinin reddine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı şirket vekili istinaf dilekçesinde özetle; cevap dilekçesindeki savunmalarının kabul edilmemesi, ayrıca yargılama sırasındaki isticvap ve yemin taleplerinin reddedilmesinin, bunun yanında yerel mahkeme faiz konusunda yasal faiz yerine avans faize hükmederek hukuka aykırı davrandığını, bu nedenle; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak cevap dilekçesindeki savunmaları doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAİREMİZİN 17/01/2020 TARİHLİ ../.. ESAS ../… KARAR SAYILI KARARININ ÖZETİ: Taraflar arasında görülmekte olan davanın 05/12/2019 tarihinde 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. madde kapsamında olduğu, bu nedenle; tarafların iddia ve savunmaları ile ilgili bildirdiği deliller esastan değerlendirilmeden, 743 sayılı MK. 48 (4721 sayılı TMK 50. maddesi), 6762 sayılı TK 7 ve 321 (6102 Sayılı Yasanın 7/1 ve 371/5. maddeleri) ile 818 sayılı BK 145 (6098 sayılı TBK’nın 166/2. maddesi) maddelerindeki düzenlemeler ve davalı gerçek kişiler hakkında sadece davalı şirket yöneticileri olmaları sıfatıyla şirket ile birlikte müştereken / müteselsilen sorumlu olduklarına ilişkin iddia gözönünde bulundurulmak suretiyle 7194 sayılı yasanın 41. Maddesiyle 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince açılan dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderlerinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına, davacı lehine davalı şirket aleyhine karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan asgari ücret tarifesi gereğince maktu ücret-i vekalet taktirine karar verilmiştir.
Dairemizce verilen kararı davacı … temyiz etmiştir.
YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ’NİN 01/12/2020 TARİHLİ 2020/6063 ESAS 2020/5553 KARAR SAYILI BOZMA İLAMI: Yargıtay 11.Hukuk Dairesince yapılan temyiz incelemesi sonucunda;Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde ilk derece mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön olmadığı gibi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 152. maddesi ile 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesi gereğince Anayasaya aykırılık itirazlarının ciddi bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerektiği, davanın, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince verilen kararı istinaf edilmesi üzerine inceleyen bölge adliye mahkemesince yazılı şekilde ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasıyla karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği, İlk Derece Mahkemesince yukarıda belirtildiği üzere, davacının davalı şirket ortağı olmadığının tespitiyle birlikte alacak isteminin kısmen kabulüne ve kabul edilen miktarın davalılardan müteselsilen tahsiline karar verildiği, ancak bu kararı sadece davalı şirketin istinaf ettiği, şu halde, davalı … hakkındaki kısmen kabul kararının gerek davalı … ve gerekse de davacı vekili tarafından istinaf edilmediği anlaşılmakla, davalı … hakkındaki hükmün istinaf edilmeksizin kesinleştiği kabul edilip bu cihette hüküm kurulması gerekirken yanılgılı şekilde anılan davalıyı da kapsar şekilde karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesinin doğru olmadığı, kararın bu nedenle mümeyyiz davacı yararına bozulması gerektiği gerekçesiyle dairemiz kararı anılan sebepten dolayı bozulmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Yargıtay bozma ilamından sonra dairemizce yapılan yargılamada Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 01/12/2020 tarihli 2020/6063 Esas 2020/5553 Karar sayılı bozma ilamına uyulmasına oy çokluğu ile karar verilmiştir.
Dava; davalı şirkete ortak olmadığının tespiti, kar payı alınması maksadıyla verilen paranın iadesi istemine ilişkindir.
Yargıtay bozma ilamında da belirtildiği gibi gerek davalılardan …’ın gerekse davacının İlk Derece Mahkemesi kararına karşı süresinde istinaf başvurusunda bulunmadığı bu sebeple davalı … hakkında verilen İlk Derece Mahkemesi kararının kesinleştiği anlaşılmakla, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalı …yönünden istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davaya konu … İnşaat Tarım ve Sanayi İşletmeleri Ticaret A.Ş’nin ünvanının … Sanayi Ticaret ve Yatırım Holding A.Ş. olarak değiştirildiği, bilahare … Holding A.Ş.’ye devredilmesi suretiyle birleştirilmesine ve tasfiyesiz infisahına karar verildiği ve unvanının … olarak değiştiği dosya kapsamından anlaşıldığı,
İlk derece mahkemesince delillerin esastan değerlendirilmesi ve davalı …Ş.’nin istinaf kanun yoluna başvurmasından sonra 7194 sayılı yasanın 41. Maddesiyle; 3332 sayılı yasaya “31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez.
Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” şeklinde Geçici 4.Madde eklenmiştir.
Yasal düzenlemenin Anayasaya aykırı olduğu ve bu nedenle Anayasa Mahkemesine gidilmesine yönelik davacı talebi dairemizce uygun görülmemiştir.
Sermaye Piyasası Kanunu
Madde 16 “(1) (Değişik birinci cümle: 28/11/2017-7061/109 md.) Payları borsada işlem gören ortaklıklar ile kitle fonlaması suretiyle halktan para toplayan ortaklıklar hariç olmak üzere pay sahibi sayısı beş yüzü aşan anonim ortaklıkların payları halka arz olunmuş sayılır. Bu ortaklıklar halka açık ortaklık hükümlerine de tabi olurlar. (2) Payları borsada işlem görmeyen anonim ortaklıklar, halka açık ortaklık statüsünü kazandıktan sonra en geç iki yıl içinde paylarının işlem görmesi için borsaya başvurmak zorundadırlar. Aksi durumda, Kurul, bu payların borsada işlem görmesi veya ortaklığın halka açık ortaklık statüsünden çıkarılması için, ortaklığın talebini aramaksızın gerekli kararları alır. (3)(Ek: 28/11/2017-7061/109 md.) (Değişik Cümle: 27/12/2018-7159/8 md.)….”
Öncelikle; yasal düzenlemenin taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi kapsayıp kapsamadığı ve davalı şirketin yasal düzenlemede belirtilen şirketlerden olup olmadığı yönünden delillerin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davalı şirketin yasal düzenlemede verilen 31/12/2014 tarihinden önce, BIST (İMKB) yönetim kurulunun 23/10/2012 tarihli toplantısında ortaklığın paylarının halka arz edilmeksizin 2.ulusal pazarda 23/11/2012 tarihinden itibaren işlem görmesine karar verildiği ve 23/11/2012 tarihinden itibaren işlem görmeye başladığı mevcut delillerden anlaşılmaktadır.
Somut olayda; davacının yatırım maksadı ile davalı şirkete para verdiğini, verilen para karşılığında kendisine “ortaklık durum belgesi” ve hisse senetleri verildiğini istenmesine rağmen parasının iade edilmediğini verdiği paranın faizi ile tahsilini, davalı tarafın ise; davacı tarafından davalı şirkete para verilmişse; şirkete ortak olmak maksadıyla verildiğini, kendisine verdiği para karşılığında nominal bedelli hisse senedi verildiğini , davacının şirket pay sahibi olarak şirket kayıtlarına kaydedildiğini Anonim şirket olan davalının TTK.nun 329 ve 405. maddelerindeki düzenleme gereğince kendi hisselerini temellük etmesinin ve bunun sonucu olarak yatırılan paranın iadesinin mümkün olmadığını aksinin kabulü durumunda ise; davanın süresinde açılmadığını, alacağın zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Yukarıda yapılan açıklama ve tespitler nazara alındığında; davacı ile davalılardan … arasında görülmekte olan davanın 05/12/2019 tarihinde 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. madde kapsamında olduğu kabul edilmiştir. Bu nedenle; tarafların iddia ve savunmaları ile ilgili bildirdiği deliller esastan değerlendirilmeden, 743 sayılı MK. 48 (4721 sayılı TMK 50. maddesi), 6762 sayılı TK 7 ve 321 (6102 Sayılı Yasanın 7/1 ve 371/5. maddeleri) ile 818 sayılı BK 145 (6098 sayılı TBK’nın 166/2. maddesi) maddelerindeki düzenlemeler gözönünde bulundurulmak suretiyle 7194 sayılı yasanın 41. Maddesiyle 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının istinaf talebinde bulunan davalı …Ş. yönünden kaldırılarak HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince açılan dava ile ilgili davalı …Ş. yönünden karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderlerinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına, davacı lehine davalı şirket aleyhine karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan asgari ücret tarifesi gereğince maktu ücret-i vekalet taktirine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A)-Yasal düzenleme gereğince davalı …nin istinaf talebinin kabulüne, Konya Asliye … Ticaret Mahkemesinin 28/11/2018 tarih ../.. esas ../.. karar sayılı kararının davalı …yönünden KALDIRILMASINA,
– İstinaf talebinde bulunan davalı tarafından yatırılan 539,00 TL nispi istinaf karar harcının talep halinde davalı şirkete iadesine,
– İstinaf aşamasında duruşma açılmış olması ve davacının kendisini vekil sıfatı ile temsil ettirmesi nedeniyle karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T gereğince taktir edilen 2.040,00 TL ücret-i vekaletin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, 3332 sayılı yasanın geçici 4. maddesi nazara alınarak davalı …lehine ücret-i vekalet taktirine yer olmadığına,
B) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.2 maddesi gereğince davacının …ye yönelik talebi ile ilgili YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA,
1- AÇILAN DAVA İLE İLGİLİ KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2- Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 1.707,75 TL peşin harçtan alınması gereken 59,30 TL harcın mahsubu ile fazla yatırıldığı anlaşılan 1.648,45 TL’nin karar kesinleşince talep halinde davacıya iadesine,
– İlk derece mahkemesince 18/02/2019 tarihinde yazılan harç tahsil müzekkeresinin bila infaz iadesinin istenmesine, (bu işlemin ilk derece mahkemesince yapılmasına.)
3- Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde ve temyiz aşamasında yapılan 35,90 TL başvurma harcı, 54,40 maktu karar harcı, 267,80 TL temyiz başvuru harcı, 253,80 TL keşif harcı, 3.000,00 TL bilirkişi ücreti gideri, 302,50 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere tahsilde tekerrüre sebebiyet vermemek kaydıyla (Yargıtay’ca kesinleştiği belirtilen … ile ilgili hüküm) toplam 3.914,40 TL yargılama giderinin 3332 sayılı yasanın geçici 4. maddesi gereğince davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
– Davalı …Ş. vekilinin temyiz aşamasında yapılan yargılama giderlerine yönelik talebinin reddine,
4- Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin 3332 sayılı yasanın geçici 4. maddesi nazara alınarak davalı şirket üzerinde bırakılmasına,
5- Davacı davada kendisini vekil sıfatı ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T gereğince tahsilde tekerrüre sebebiyet vermemek kaydıyla (Yargıtay’ca kesinleştiği belirtilen … ile ilgili hüküm) 4.080,00 TL maktu ücreti vekaletin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
6- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333 ve HMKGAT’nin 5/1. maddeleri gereğince yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleşince gider avansını yatıran tarafa iadesine,
C) Davalı … ile ilgili ilk derece mahkemesince verilen karar kesinleşmiş olduğundan bu davalıya yönelik açılan dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına,
D) … (Ankara) İcra Dairesinin ../… Esas sayılı icra dosyası üzerinden tehiri icra talebi ile ilgili İİK’nın 36/5 maddesi gereğince yatırılan teminatın yatırana iadesine,
E) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin dairemiz tarafından yapılmasına,
F) Kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde; dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair; davacı vekili ile davalı …vekilinin yüzünde, davalı … vasisinin yokluğunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince; taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine 02/03/2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır
(muhalif)

MUHALEFET ŞERHİ: Aşağıda belirteceğim gerekçeler sebebiyle; sayın çoğunluğun, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 01/12/2020 tarih, 2020/6063 Esas 2020/5553 Karar sayılı bozma ilamına uyulmasına yönelik düşüncesine katılmıyorum.
Konuya açıklık getirmek için öncelikle usuli kazanılmış hak kavramı üzerinde durulmasında yarar olduğu kanaatindeyim; Yargıtay’ca bir kararın bozulması ve mahkemece bozma kararına uyulması halinde, bozulan kararın bozma sebeplerinin kapsamı dışında kalmış cihetlerinin kesinleşmiş sayılması, davaların uzamasını önlemek maksadıyla kabul edilmiş çok önemli bir usul hükmüdür. Bir konunun bozma sebebi sayılmamış ve başka sebeplere dayanan bozma kararına mahkemenin uymuş olması halinde, bu durum taraflardan birisi lehine usuli bir müktesep hak meydana getirir ki, bu hakkı ne mahkeme ne de Yargıtay halele uğratabilir.
Ne var ki, davadaki taleplerden biri hakkındaki Yargıtay’ın bozma kararının kapsamı dışında kalması(kısmi onama) ile kesinleşmesi nedeniyle doğan usuli kazanılmış hakkı, maddi anlamda kesin hüküm (m.237) ile karıştırmamak gerekir. Maddi anlamda kesin hükümde, mahkeme(ve Yargıtay) davadan elini tamamen çekmiş(dava bitmiş, kesin biçimde sonuçlanmış) durumdadır. Oysa, davadaki taleplerden biri hakkındaki kararın bozma kararının kapsamı dışında kalması nedeniyle kesinleşmesi halinde, mahkeme davadan elini henüz çekmiş durumda değildir. Çünkü, mahkeme hakkındaki karar bozulan taleple ilgili olarak davaya devam etmektedir. Bu davada hakkındaki karar kesinleşmiş olan taleple ilgili olarak (maddi anlamda kesin hüküm nedeniyle değil) usuli kazanılmış hak nedeniyle inceleme yapılamamaktadır. Ancak usuli kazanılmış hakkın istisnalarından birinin varlığı halinde, hakkındaki karar bozmanın kapsamı dışında kalması nedeniyle kesinleşmiş olan talep hakkında da mahkemece inceleme yapılabilir ve yeni bir karar verilebilir (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6.Baskı, İstanbul 2001, Cilt 5, s.4770).
Bu husus 28/06/1960 tarih 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında “…sonradan çıkan içtihadı birleştirme kararının temyiz mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak, henüz mahkemede veya temyiz mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir….” şeklinde, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13/02/2020 tarih ve 2017/4-1386 E. 2020/136 K. sayılı içtihadında; “…Yargıtay 4. Hukuk Dairesi ile Hukuk Genel Kurulunun bozma kararları, 6526 sayılı Kanun ile yapılan bu değişikliğin derdest davalarda uygulanmayacağına dair bir düzenleme yapılmaması, anılan davanın ancak ilgili idare aleyhine açılabilecek olması ve bu hususun da kamu düzeni ile ilgili bulunması karşısında usuli kazanılmış hak teşkil etmeyeceği de açıktır….” şeklinde kabul edildiği, yine; Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 17/01/2018 tarih 2016/744 E. 2018/426 K. sayılı ilamında; “… Usuli kazanılmış hakkın istisnalarından biri de yeni bir kanun veya Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı çıkmış olmasıdır. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra bir kanun çıkarsa mahkemelerde veya Yargıtay’da görülmekte olan bütün işlere uygulanması gerekir. Yani sonradan çıkan bir kanuna karşı usuli kazanılmış hak iddiasında ve itirazında bulunulamaz. Bozmadan sonra o konuda yürürlüğe giren yeni kanun karşısında Yargıtay’ın bozma ilamına uyulmuş olmakla meydana gelen usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımaz….” şeklinde kabul edildiği,
Diğer taraftan; HMK’nın 33. maddesindeki düzenleme; mahkemeye taşınan hukuki ihtilaflarla ilgili belirtilen deliller topladıktan sonra, olaya uygulanması gereken hukuk kurallarının Hakim tarafından re’sen tespit edilmesini ve yeni ihtilaflara sebebiyet verilmeden, ihtilaflı konuların nihai kararla çözüme kavuşturulmasını gerektirmektedir.
Somut olaya gelince; davacı, davalı şirkete yatırım maksadı ile para verdiğini, verilen para karşılığında kendisine geçerli olmayan “ortaklık durum belgesi” ve hisse senetleri verildiğini, yatırdığı parayı istemesine rağmen parasının verilmediğini belirterek, davalı şirkete ortak olmadığının tespitine, verdiği paranın faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ettiği,
Yargıtay 11. HD bozma ilamına göre, … yönünden kesinleştiği belirtilen Konya Asliye 2. Ticaret Mahkemesinin 28.11.2018 tarihli karar özeti;
Davacının davalı şirkete ortak olmadığının tespitine,
Davacının davalı şirkete verdiği 31.556,74 TL, 3.786,80 TL ücret-i vekalet, 1,083,99 TL yargılama gideri ve 1.748,85 TL harcın davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesi, 7.878,75 TL ücret-i vekaletin davacıdan alınarak davalı şirkete verilmesi kararlaştırılmıştır.
Karara karşı davalılar …istnafa başvurmuştur
İstinaf incelemesi sonucu dairemizin verdiği karar özeti;
İlk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Açılan dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına, Davacının yaptığı 3.526,10 yargılama gideri ve 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş,
Temyiz talebi üzerine; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ilk derece mahkemesi kararının davalı … yönünden kesinleştiği belirtilerek dairemiz kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamına uyulması üzerine dairemizce verilen karar özeti;
Davalılar … Holding hakkında açılan dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına, Davacının yaptığı 3.914,40 TL yargılama giderleri ile maktu 4.080,00 TL ücret-i vekaletin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesi kararlaştırılmıştır.
Yukarıda yapılan tespit ve açıklamalar nazara alındığında; davalı … yönünden kesinleştiği belirtilen Konya Asliye … Ticaret mahkemesinin 28/11/2018 tarih, ./.. E, ….. K, sayılı kararının maddi anlamda kesin hüküm mahiyetinde olmadığı, bu nedenle usulü müktesep hakkın istisnalarından (yargılama sırasında olaya uygulanması gereken kanun maddesi ile ilgili; Anayasa Mahkemesince iptal kararı verilmesi, yeni bir Yargıtay içtihadı birleştirme kararının çıkmış olması ve dava konusu olaya ilişkin yeni bir yasal düzenleme yapılması gibi) olan yeni yasal düzenleme gereğince; istinaf incelemesi sonucunda; TMK.nın 50., TBK.nın 166/2 ve TTK.nın 7/1 ile 371/5. maddelerindeki düzenleme doğrultusunda davalılar arasında ayırım yapılmadan ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Açılan dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına, Davacının yaptığı 3.526,10 TL yargılama gideri ve 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine ilişkin 17/01/2020 tarih, ../.. esas ./.. karar sayılı dairemiz kararının usul ve yasaya uygun olduğu, Yargıtay 11. HD.sinin bozma ilamına direnilmesi gerektiği kanaatindeyim.

Başkan …
e-imzalıdır