Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/292 E. 2021/267 K. 02.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : ../..
KARAR NO : ../..

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE … TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/11/2018
NUMARASI : ../.. Esas ../.. Karar

DAVACI : … – (T.C Kimlik No: …)
VEKİLLERİ : Av. … – Av. … – ..

DAVALILAR : 1-…
: 2-… – (T.C Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. … ..

3- … – (T.C Kimlik No: …)
VASİSİ : … – (T.C Kimlik No: …) -.

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 02/03/2021
YAZIM TARİHİ : 04/03/2021
Davacı tarafından, davalılar aleyhine Konya Asliye.. Ticaret Mahkemesi’nin ./. Esas sayılı dosyası ile açılan şirket ortağı olunmadığının tespiti ve alacak davasında 26/11/2018 tarihinde tesis edilen karara karşı davalılardan …ve …’nun istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, dairemizce verilen 17/01/2020 tarih, ../.. Esas-../.. Karar sayılı kararın davacı tarafından temyizi üzerine dairemiz kararının Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 23/11/2020 tarih, 2020/5678 Esas-2020/5282 Karar sayılı ilamı ile bozulması üzerine yapılan açık yargılama sonucunda;
DAVA: Davacı taraf dava ve ıslah dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirkete yüksek oranda kar payı verilmesi ve istendiğinde parasının iade edileceği taahhüdü ile 51.645 DM (26.405 Euro) para verdiğini, para karşılığında kendisine ortaklık durum belgesi verildiğini, 2014 tarihinde hisselerinin merkezi kayıt kuruluşuna kaydedilmesi gerektiği, bunun için holding binasında faaliyet gösteren “Bizim Menkul Değerler A.Ş’ye ” başvurulması gerektiğine ilişkin yazı gönderdiğini, bunun üzerine kendisinin de davalı şirkete parasının iadesi hususunda ihtarname gönderdiğini, şirket yetkililerinin paranın iade edilmeyeceğini kendisine belirtmesi nedeniyle kendisine karşı haksız fiilde bulunulduğunu, TMK’nın 50. maddesi ve TTK hükümleri uyarınca şirketin yönetim kurulu başkan ve üyelerinin de müvekkiline karşı sorumlu olduğunu belirterek dava dilekçesinde 10.225 Euro’nun 01/06/2000 tarihinden, ıslah dilekçesi ile talebini 12.659,31 Euro artırarak 22.884,31 Euro’nun 30/06/2000 tarihinden itibaren devlet bankalarının Euro cinsinden bir yıl vadeli mevduata uyguladığı faiz oranında faiz işletilmek suretiyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar … ve şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinin usulüne uygun hazırlamadığını, davacıdan teminat alınması gerektiğini, davacının davasını hak düşürücü süre içerisinde açmadığını, alacağın zamanaşımına uğradığını, öncelikle bu sebeplerden, ayrıca davacının müvekkili şirkete para verdiğini ispatlaması gerektiğini, ibraz edilen belgenin paranın alındığını gösteren nitelikte olmadığını, davacının müvekkilinin bankacılık, SPK, TTK ve BK hükümlerini ihlal ettiğine dair iddialarının doğru olmadığını, davacıdan hile haksız fiiline dayalı para alındığına ilişkin iddianın doğru olmadığını, bir an doğru olduğu kabul edilse bile; davacı tarafça BK’nın 28 ve devamı maddelerinde belirtilen yasal bir yıllık hakdüşürücü dava açma süresi içerisinde dava açmadığını, davacının davalı şirkete para verdiği tarih üzerinden yaklaşık 19 yıl gibi bir sürenin geçtiğini, bu nedenle haksız fiiller için BK’nın 60., sebepsiz zenginleşme için aynı yasanın 66., sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan talepler için aynı yasanın 125. maddesinde belirtilen sürelerin geçmesi sebebiyle alacağın zamanaşımına uğradığını, dava dilekçesi içeriğinde davacının yedinde hisse senetlerinin bulunduğunun belirtildiği nazara alındığında; davacının şirket ortağı olduğunu, TTK 329 ve 405. maddeleri gereğince davacının dava açma hakkının bulunmadığını, bu nedenle davacının dürüst davranmadığını, açılan davanın esastan da reddi gerektiğini belirtmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…davacı tarafın, davalı şirketin ortağı olunmadığının tespiti ile ilgili talep kısmının kabulü ile davacı tarafın davalı şirketin ortağı olmadığının tespitine, davacı tarafın alacak davasının kabulü ile; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 99. maddesi gereğince aynen veya fiili ödeme günündeki Merkez Bankasınca belirlenen efektif satış kuru karşılığı üzerinden Türk parası ile ödenmesi kayıt ve şartıyla; 3095 Sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunun 4/a maddesi gereğince dava tarihi olan 19/01/2018 tarihinden itibaren (davacının talebi de nazara alınarak) Devlet Bankalarının Euro cinsinden açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek döviz faizi ile birlikte 22.884,31 Euro nun davalılar …, … ve …’ndan müştereken ve müteselsilen alınmasına, davacı tarafa verilmesine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı tüzel ve gerçek kişi istinaf dilekçesinde özetle; cevap dilekçesindeki savunmalarının kabul edilmemesi, ayrıca yargılama sırasındaki isticvap ve yemin taleplerinin reddedilmesinin, davacı tarafın ıslah talebinin kabulünün ve bunun yanında hükümde faize hükmederken ıslah tarihini nazara almamasının hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak cevap dilekçesindeki savunmaları doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dairemizin 17/01/2020 T. ../.. E. ../. K. sayılı kararının özeti: Taraflar arasında görülmekte olan davanın 05/12/2019 tarihinde 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. madde kapsamında olduğu, bu nedenle; tarafların iddia ve savunmaları ile ilgili bildirdiği deliller esastan değerlendirilmeden, 743 sayılı MK. 48 (4721 sayılı TMK 50. maddesi), 6762 sayılı TK 7 ve 321 (6102 Sayılı Yasanın 7/1 ve 371/5. maddeleri) ile 818 sayılı BK 145 (6098 sayılı TBK’nın 166/2. maddesi) maddelerindeki düzenlemeler ve davalı gerçek kişiler hakkında sadece davalı şirket yöneticileri olmaları sıfatıyla şirket ile birlikte müştereken / müteselsilen sorumlu olduklarına ilişkin iddia gözönünde bulundurulmak suretiyle 7194 sayılı yasanın 41. Maddesiyle 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince açılan dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderlerinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına, davacı lehine davalı şirket aleyhine karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan asgari ücret tarifesi gereğince maktu ücret-i vekalet taktirine karar verilmiştir.
Dairemizce verilen kararı davacı … temyiz etmiştir.
YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNİN 23/11/2020 TARİH 2020/5678 ESAS 2020/5282 KARAR SAYILI BOZMA İLAMI: Yargıtay 11.Hukuk Dairesince yapılan temyiz incelemesi sonucunda; Davanın, davacı ile davalı şirket arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın iadesi istemine ilişkin olduğu, mahkemece davacı ile davalı şirket arasında geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığının tespitine ve 22.884,31 Euro’nun davalılar … Holding A.Ş, … ve …’ndan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine karar karar verildiği, İlk Derece Mahkemesi kararı taraflara tebliğ edilmiş olup davalılardan … vasisi tarafından İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunda bulunulmadığı, davada davalı şirket ile davalı gerçek kişiler arasında mecburi dava arkadaşlığı da bulunmadığı, bu itibarla İlk Derece Mahkemesi kararına karşı davalı … tarafından süresinde istinaf başvurusunda bulunulmaması nedeniyle … hakkında verilen İlk Derece Mahkemesi kararının kesinleştiği, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf incelemesinin, kamu düzenine aykırılık halleri dışında, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı, somut olayda kamu düzenine aykırılık da söz konusu olmadığından bölge adliye mahkemesince istinaf kanun yoluna başvuran davalılar hakkında inceleme yapılması ve bir karar verilmesi gerekirken, davalı … hakkında verilen hükmün kesinleşmiş olduğu gözetilmeksizin İlk Derece Mahkemesi kararının tamamen kaldırılarak dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olması doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle re’sen bozulmasına karar vermek gerekmiştir.Somut olayda kamu düzenine aykırılık da söz konusu olmadığından bölge adliye mahkemesince istinaf kanun yoluna başvuran davalılar hakkında inceleme yapılması ve bir karar verilmesi gerekirken, davalı … hakkında verilen hükmün kesinleşmiş olduğu gözetilmeksizin İlk Derece Mahkemesi kararının tamamen kaldırılarak dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı karar verilmiş olmasının doğru görülmediği ve kararın bu nedenle resen bozulmasına karar vermek gerektiği gerekçesiyle dairemiz kararı bozulmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Yargıtay bozma ilamından sonra dairemizce yapılan yargılamada Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 23/11/2020 tarihli 2020/5678 Esas 2020/5282 Karar sayılı bozma ilamına uyulmasına oy çokluğu ile karar verilmiştir.
Dava; davalı şirkete ortak olmadığının tespiti, kar payı alınması maksadıyla verilen paranın iadesi istemine ilişkindir.
Yargıtay bozma ilamında da belirtildiği gibi davalılardan …’ın İlk Derece Mahkemesi kararına karşı süresinde istinaf başvurusunda bulunmadığı bu sebeple davalı … hakkında verilen İlk Derece Mahkemesi kararının kesinleştiği anlaşılmakla, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvuran davalılar …ve … yönünden istinaf incelemesi yapılmıştır.
Davaya konu … İnşaat Tarım ve Sanayi İşletmeleri Ticaret A.Ş’nin ünvanının … Sanayi Ticaret ve Yatırım Holding A.Ş. olarak değiştirildiği, bilahare … Holding A.Ş.’ye devredilmesi suretiyle birleştirilmesine ve tasfiyesiz infisahına karar verildiği ve unvanının … olarak değiştiği dosya kapsamından anlaşıldığı,
İlk derece mahkemesince delillerin esastan değerlendirilmesi ve davalılar …ve …’nun istinaf kanun yoluna başvurmasından sonra 7194 sayılı yasanın 41. Maddesiyle; 3332 sayılı yasaya “31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez.
Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” şeklinde Geçici 4.Madde eklenmiştir.
Sermaye Piyasası Kanunu
Madde 16 “(1) (Değişik birinci cümle: 28/11/2017-7061/109 md.) Payları borsada işlem gören ortaklıklar ile kitle fonlaması suretiyle halktan para toplayan ortaklıklar hariç olmak üzere pay sahibi sayısı beş yüzü aşan anonim ortaklıkların payları halka arz olunmuş sayılır. Bu ortaklıklar halka açık ortaklık hükümlerine de tabi olurlar. (2) Payları borsada işlem görmeyen anonim ortaklıklar, halka açık ortaklık statüsünü kazandıktan sonra en geç iki yıl içinde paylarının işlem görmesi için borsaya başvurmak zorundadırlar. Aksi durumda, Kurul, bu payların borsada işlem görmesi veya ortaklığın halka açık ortaklık statüsünden çıkarılması için, ortaklığın talebini aramaksızın gerekli kararları alır. (3)(Ek: 28/11/2017-7061/109 md.) (Değişik Cümle: 27/12/2018-7159/8 md.)….”
Öncelikle; yasal düzenlemenin taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi kapsayıp kapsamadığı ve davalı şirketin yasal düzenlemede belirtilen şirketlerden olup olmadığı yönünden delillerin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davalı şirketin yasal düzenlemede verilen 31/12/2014 tarihinden önce, BIST (İMKB) yönetim kurulunun 23/10/2012 tarihli toplantısında ortaklığın paylarının halka arz edilmeksizin 2.ulusal pazarda 23/11/2012 tarihinden itibaren işlem görmesine karar verildiği ve 23/11/2012 tarihinden itibaren işlem görmeye başladığı mevcut delillerden anlaşılmaktadır.
Somut olayda; davacının yatırım maksadı ile davalı şirkete para verdiğini, verilen para karşılığında kendisine “ortaklık durum belgesi” ve hisse senetleri verildiğini istenmesine rağmen parasının iade edilmediğini verdiği paranın faizi ile tahsilini, davalı tarafın ise; davacı tarafından davalı şirkete para verilmişse; şirkete ortak olmak maksadıyla verildiğini, kendisine verdiği para karşılığında nominal bedelli hisse senedi verildiğini , davacının şirket pay sahibi olarak şirket kayıtlarına kaydedildiğini Anonim şirket olan davalının TTK.nun 329 ve 405. maddelerindeki düzenleme gereğince kendi hisselerini temellük etmesinin ve bunun sonucu olarak yatırılan paranın iadesinin mümkün olmadığını aksinin kabulü durumunda ise; davanın süresinde açılmadığını, alacağın zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Yukarıda yapılan açıklama ve tespitler nazara alındığında; davacı ile davalılardan …ve … arasında görülmekte olan davanın 05/12/2019 tarihinde 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. madde kapsamında olduğu kabul edilmiştir. Bu nedenle; tarafların iddia ve savunmaları ile ilgili bildirdiği deliller esastan değerlendirilmeden, 743 sayılı MK. 48 (4721 sayılı TMK 50. maddesi), 6762 sayılı TK 7 ve 321 (6102 Sayılı Yasanın 7/1 ve 371/5. maddeleri) ile 818 sayılı BK 145 (6098 sayılı TBK’nın 166/2. maddesi) maddelerindeki düzenlemeler ve davalı gerçek kişi … hakkında sadece davalı şirket yöneticisi olması sıfatıyla şirket ile birlikte müştereken / müteselsilen sorumlu olduğuna ilişkin iddia gözönünde bulundurulmak suretiyle 7194 sayılı yasanın 41. Maddesiyle 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının istinaf talebinde bulunan davalılar …ve … yönünden kaldırılarak HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince açılan dava ile ilgili davalılar …ve … yönünden karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderlerinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına, davacı lehine davalı şirket aleyhine karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan asgari ücret tarifesi gereğince maktu ücret-i vekalet taktirine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A) Yasal düzenleme gereğince davalılar …ve …’nun istinaf taleplerinin kabulüne, Konya Asliye .. Ticaret Mahkemesinin 26/11/2018 tarih ./.. esas ../… karar sayılı kararının istinaf talebinde bulunan …ve … yönünden KALDIRILMASINA,
– İstinaf talebinde bulunan davalılar tarafından yatırılan 1.818,05 TL nispi istinaf karar harcının karar kesinleşince talep halinde davalılara iadesine,
– Yargıtay bozma ilamından sonra duruşma açılmasına rağmen davacı vekilinin duruşmaya iştirak etmemesi nedeniyle davacı lehine, 3332 sayılı yasanın geçici 4. maddesi nazara alınarak davalılar lehine ücret-i vekalet taktirine yer olmadığına,
B) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.2 maddesi gereğince davacı talebi ile ilgili davalılar …ve … yönünden YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA,
1- AÇILAN DAVA İLE İLGİLİ KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2- Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 813,75 TL peşin ve ıslah talebi sırasında yatırılan 1.169,59 TL olmak üzere toplam 1.983,34 TL harçtan alınması gereken 59,30 TL harcın mahsubu ile fazla yatırıldığı anlaşılan 1.924,04 TL’nin talep halinde karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
– İlk derece mahkemesince 11/02/2019 tarihinde yazılan harç tahsil müzekkeresinin bila infaz istenmesine, (bu işlemin ilk derece mahkemesince yapılmasına.)
3- Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde ve temyiz aşamasında yapılan; 35,90 TL başvurma harcı, 54,40 maktu karar harcı, 267,80 TL temyiz başvuru harcı, 253,80 TL keşif harcı, 3.000,00 TL bilirkişi ücreti gideri, 321,50 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere tahsilde tekerrüre sebebiyet vermemek kaydıyla (Yargıtay’ca kesinleştiği belirtilen … ile ilgili hüküm) toplam 3.933,40 TL yargılama giderinin 3332 sayılı yasanın geçici 4. maddesi gereğince davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
– Davalılar …ve … vekilinin temyiz aşamasında yapılan yargılama giderlerine yönelik talebinin reddine,
4- Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin 3332 sayılı yasanın geçici 4. maddesi nazara alınarak davalı şirket üzerinde bırakılmasına,
5- Davacı davada kendisini vekil sıfatı ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T gereğince tahsilde tekerrüre sebebiyet vermemek kaydıyla (Yargıtay’ca kesinleştiği belirtilen … ile ilgili hüküm) 4.080,00 TL maktu ücreti vekaletin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
6- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333 ve HMKGAT’nin 5/1. maddeleri gereğince yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleşince gider avansını yatıran tarafa iadesine,
C) Davalı … ile ilgili ilk derece mahkemesince verilen karar kesinleşmiş olduğundan bu davalıya yönelik açılan dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına,
D) İzmir … İcra Dairesinin ../… Esas sayılı icra dosyası üzerinden tehiri icra talebi ile ilgili İİK’nın 36/5 maddesi gereğince yatırılan teminatın yatırana iadesine,
E) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin dairemiz tarafından yapılmasına,
F) Kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde; dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair; davalılar …ve … vekilinin yüzünde, davacı vekili ile davalı … vasisinin yokluğunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince; taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine 02/03/2021 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır
(Muhalif)

MUHALEFET ŞERHİ: Aşağıda belirteceğim gerekçeler sebebiyle; sayın çoğunluğun, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 23/11/2020 tarih, 2020/5678 Esas 2020/5282 Karar sayılı bozma ilamına uyulmasına yönelik düşüncesine katılmıyorum.
Konuya açıklık getirmek için öncelikle usuli kazanılmış hak kavramı üzerinde durulmasında yarar olduğu kanaatindeyim; Yargıtay’ca bir kararın bozulması ve mahkemece bozma kararına uyulması halinde, bozulan kararın bozma sebeplerinin kapsamı dışında kalmış cihetlerinin kesinleşmiş sayılması, davaların uzamasını önlemek maksadıyla kabul edilmiş çok önemli bir usul hükmüdür. Bir konunun bozma sebebi sayılmamış ve başka sebeplere dayanan bozma kararına mahkemenin uymuş olması halinde, bu durum taraflardan birisi lehine usuli bir müktesep hak meydana getirir ki, bu hakkı ne mahkeme ne de Yargıtay halele uğratabilir.
Ne var ki, davadaki taleplerden biri hakkındaki Yargıtay’ın bozma kararının kapsamı dışında kalması(kısmi onama) ile kesinleşmesi nedeniyle doğan usuli kazanılmış hakkı, maddi anlamda kesin hüküm (m.237) ile karıştırmamak gerekir. Maddi anlamda kesin hükümde, mahkeme(ve Yargıtay) davadan elini tamamen çekmiş(dava bitmiş, kesin biçimde sonuçlanmış) durumdadır. Oysa, davadaki taleplerden biri hakkındaki kararın bozma kararının kapsamı dışında kalması nedeniyle kesinleşmesi halinde, mahkeme davadan elini henüz çekmiş durumda değildir. Çünkü, mahkeme hakkındaki karar bozulan taleple ilgili olarak davaya devam etmektedir. Bu davada hakkındaki karar kesinleşmiş olan taleple ilgili olarak (maddi anlamda kesin hüküm nedeniyle değil) usuli kazanılmış hak nedeniyle inceleme yapılamamaktadır. Ancak usuli kazanılmış hakkın istisnalarından birinin varlığı halinde, hakkındaki karar bozmanın kapsamı dışında kalması nedeniyle kesinleşmiş olan talep hakkında da mahkemece inceleme yapılabilir ve yeni bir karar verilebilir (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6.Baskı, İstanbul 2001, Cilt 5, s.4770).
Bu husus 28/06/1960 tarih 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında “…sonradan çıkan içtihadı birleştirme kararının temyiz mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak, henüz mahkemede veya temyiz mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir….” şeklinde, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13/02/2020 tarih ve 2017/4-1386 E. 2020/136 K. sayılı içtihadında; “…Yargıtay 4. Hukuk Dairesi ile Hukuk Genel Kurulunun bozma kararları, 6526 sayılı Kanun ile yapılan bu değişikliğin derdest davalarda uygulanmayacağına dair bir düzenleme yapılmaması, anılan davanın ancak ilgili idare aleyhine açılabilecek olması ve bu hususun da kamu düzeni ile ilgili bulunması karşısında usuli kazanılmış hak teşkil etmeyeceği de açıktır….” şeklinde kabul edildiği, yine; Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 17/01/2018 tarih 2016/744 E. 2018/426 K. sayılı ilamında; “… Usuli kazanılmış hakkın istisnalarından biri de yeni bir kanun veya Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı çıkmış olmasıdır. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra bir kanun çıkarsa mahkemelerde veya Yargıtay’da görülmekte olan bütün işlere uygulanması gerekir. Yani sonradan çıkan bir kanuna karşı usuli kazanılmış hak iddiasında ve itirazında bulunulamaz. Bozmadan sonra o konuda yürürlüğe giren yeni kanun karşısında Yargıtay’ın bozma ilamına uyulmuş olmakla meydana gelen usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımaz….” şeklinde kabul edildiği,
Diğer taraftan; HMK’nın 33. maddesindeki düzenleme; mahkemeye taşınan hukuki ihtilaflarla ilgili belirtilen deliller topladıktan sonra, olaya uygulanması gereken hukuk kurallarının Hakim tarafından re’sen tespit edilmesini ve yeni ihtilaflara sebebiyet verilmeden, ihtilaflı konuların nihai kararla çözüme kavuşturulmasını gerektirmektedir.
Somut olaya gelince; davacı, davalı şirkete yatırım maksadı ile para verdiğini, verilen para karşılığında kendisine geçerli olmayan “ortaklık durum belgesi” ve hisse senetleri verildiğini, yatırdığı parayı istemesine rağmen parasının verilmediğini belirterek, davalı şirkete ortak olmadığının tespitine, verdiği paranın faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ettiği,
Yargıtay 11. HD bozma ilamına göre, … yönünden kesinleştiği belirtilen Konya Asliye … Ticaret Mahkemesinin 26.11.2018 tarihli karar özeti;
Davacının davalı şirkete ortak olmadığının tespitine,
Davacının davalı şirkete verdiği 22.884,31 Euro’nun, 11.266,62 TL ücret-i vekalet, 3.463,80 TL yargılama gideri ve 2.024,44 TL peşin yatırılan harcın davalılar …, … ve …’ndan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesi kararlaştırılmıştır.
Karara karşı davalılar … ve … istnafa başvurmuştur
İstinaf incelemesi sonucu dairemizin verdiği karar özeti;
İlk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Açılan dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına, Davacının yaptığı 3.554,10 TL yargılama gideri ve 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş,
Temyiz talebi üzerine; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi ilk derece mahkemesi kararının davalı … yönünden kesinleştiği belirtilerek dairemiz kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamına uyulması üzerine dairemizce verilen karar özeti;
Davalılar … Holding ve … hakkında açılan dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına, Davacının yaptığı 3.933,40 TL yargılama giderleri ile maktu 4.080,00 TL ücret-i vekaletin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesi kararlaştırılmıştır.
Yukarıda yapılan tespit ve açıklamalar nazara alındığında; davalı … yönünden kesinleştiği belirtilen Konya Asliye … Ticaret Mahkemesinin 26.11.2018 tarih, ../.. E, . K, sayılı kararının maddi anlamda kesin hüküm mahiyetinde olmadığı, bu nedenle usulü müktesep hakkın istisnalarından (yargılama sırasında olaya uygulanması gereken kanun maddesi ile ilgili; Anayasa Mahkemesince iptal kararı verilmesi, yeni bir Yargıtay içtihadı birleştirme kararının çıkmış olması ve dava konusu olaya ilişkin yeni bir yasal düzenleme yapılması gibi) olan yeni yasal düzenleme gereğince; istinaf incelemesi sonucunda; TMK.nın 50., TBK.nın 166/2 ve TTK.nın 7/1 ile 371/5. maddelerindeki düzenleme doğrultusunda davalılar arasında ayırım yapılmadan ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Açılan dava ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına, Davacının yaptığı 3.554,10 TL yargılama gideri ve 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine ilişkin 17/01/2020 tarih, ../.. E, ./. K, sayılı dairemiz kararının usul ve yasaya uygun olduğu, Yargıtay 11. HD.sinin bozma ilamına direnilmesi gerektiği kanaatindeyim.

Başkan …
e-imzalıdır