Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/208 E. 2022/2262 K. 23.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/09/2020
NUMARASI : … Esas – … Karar
ASIL DAVADA
DAVACI : … –
VEKİLİ : Av. … –

İSTİNAF EDEN DAVALI :
VEKİLLERİ : Av. … & Av. …

MÜTEVEFFA :
TASFİYE MEMURU : …- T.C Kimlik No: …

Birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. … K. sayılı dosyası
DAVACI : … –
VEKİLİ : Av. … –

İSTİNAF EDEN DAVALI :
:
:
VEKİLLERİ : Av. … & Av. …

MÜTEVEFFA :
TASFİYE MEMURU : …- T.C Kimlik No: …

ASIL VE BİRLEŞEN DAVA: Alacak

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 23/12/2022
YAZIM TARİHİ : 03/01/2023
Davacı-birleşen dosya davacısı tarafından, davalı-birleşen dosya davalıları aleyhine Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … sayılı dosyası ile açılan alacak davasında 22/09/2020 tarihinde tesis edilen karara karşı davalı şirketin istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendi;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketlerin de içinde bulunduğu … Grubu tarafından başta Almanya olmak üzere birçok ülkede yüksek faiz garantisi ve paraların her istendiği an geri çekilebileceği vaadiyle mevduat toplandığını, müvekkillerinden de bu şekilde tahsilat yapılarak makbuz ve ortaklık durum belgesi adlı bir belge verildiğini, müvekkillerinin yatırdıkları parayı almak istediğinde ise ödemede bulunulmadığını, davalıların yasal düzenlemelere aykırı şekilde para topladıklarını, yasaya aykırı şekilde toplanan paralar karşılığı verilen makbuzlar geri alınıp yerine ortaklık belgelerinin verildiğini, yatırılan paranın istenildiği zaman geri alınabildiği ve bunun taahhüt edildiği bir ilişkinin ortaklık ilişkisi olarak kabulünün mümkün olmadığını, davalı yönetici …’ın da diğer davalı şirketlerle birlikte müvekkilinin uğradığı zarardan sorumlu olduğunu ileri sürerek, davalılar tarafından müvekkiline hisse senedi devri yapılamayacağının ve müvekkilinin davalı şirketlerde hukuka uygun surette kurulmuş bir ortaklığının bulunmadığının tespitini, yapılacak bu tespit neticesinde müvekkilinden yüksek faiz garantisi verilerek tahsil edilen alacak miktarının 5.000,00 TL’lik kısmının en yüksek faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkillerinden … yönünden şirket ikametgahının Konya’da olması nedeniyle yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, esasa ilişkin olarak da davacının müvekkili şirketlerde pay sahibi olduğunu, iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı dava dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin yurtdışında işçi olduğunu, biriktirdiği kazancından bir yatırıma dönüştürmek için davalılara bir belge karşılığında 60.000 DM yatırdığını, müvekkilinin bir süre sonunda parasını talep ettiğini, ancak bu tarihe kadar bir türlü ödenmediğini, davalıların hukuka aykırı olarak hisse senetlerini halka arz ettiklerini, davalıların planlı olarak belirsiz bir durum yaratıp ve çift kayıt tuttuklarını, davalıların hukuka vicdana aykırı faaliyetleri nedeni ile onlarca kez yargılandığını, hiç birisinde beraat etmediklerini ancak aflarla kurtulduklarını, davalı kişilerinde hukuken zararlardan sorumlu olduklarını belirtilen nedenlerle müvekkilinin yatırmış olduğu paradan fazlaya dair haklarının saklı kalmak kaydı ile şimdilik 8.000,00 TL sinin ödendiği tarihten itibaren işleyecek ticari faizi ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar …, … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile davalı şirket arasında iddia edildiği gibi davalıları borç altına sokacak herhangi bir hukuki işlemin bulunmadığını, davalılarca davacıdan herhangi bir para tahsil edilmediğini, taraflar arasında ödünç yada borç ilişkisinin bulunmadığını, davacının tüm iddialarının geçerli bir yazılı belgeye dayanmayan soyut ve gerçeğe aykırı iddialar olduğunu, davacı vekilinin beyanları ve dayandığı ortaklık durum belgesi başlıklı belge de davanın zamanaşımı nedeni ile reddini ortaya çıkardığını, belirtilen nedenlerle davalılar aleyhine ikame edilen davanın esastan, hak düşürücü süre ve zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin pasif husumet sıfatı bulunmadığını, davacının iddialarının soyut ve mesnetsiz olduğunu, uğradığı zararı ve bu zarar ile müvekkilinin eylemleri arasında illiyet bağının davacı tarafça ispat edilmesi gerektiğini, davanın zamanaşımı süresinden sonra açıldığını, belirtilen nedenlerle davanın husumet yokluğu ve zamanaşımı sebebi ile müvekkili açısından reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ : İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “….1-Davacı tarafından açılan dava hakkında 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Karanamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 41 maddesi ile yasal düzenleme yapıldığı ve 07/12/2019 tarih ve 30971 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren” “25/03/1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler ile 3182 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ve 3182 sayılı Bankalar Kanunun da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’a” eklenen Geçici 4/2. maddesi gereğince karar verilmesine yer olmadığına,
2-Konya … Asliye Ticaret (Kapatılan) Mahkemesinin birleşen … Esas … Karar sayılı dosyasından davacı tarafından açılan dava hakkında 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Karanamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 41 maddesi ile yasal düzenleme yapıldığı ve 07/12/2019 tarih ve 30971 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren” “25/03/1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler ile 3182 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ve 3182 sayılı Bankalar Kanunun da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’a” eklenen Geçici 4/2. maddesi gereğince karar verilmesine yer olmadığına…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ : Davalı-birleşen dosya davalısı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin yetkisizlik kararından önceki yargılama giderlerini taraflarına yüklemesinin ve yetkisizlik kararı dolayısıyla lehlerine vekalet ücretine hükmetmemesinin HMK’ya aykırı olduğunu, ilk derece mahkemesince 7194 sayılı yasanın 41. maddesiyle; 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. madde uyarınca açılan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği halde gerekçe kısmında zamanaşımı ve hak düşürücü itirazlarının reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığını beyan ederek BK’nun 125/son fıkrası uyarınca davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Asıl ve birleşen dava; davalı şirkete ortak olmadığının tespiti, kar payı alınması maksadıyla verilen paranın iadesi istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi; Kamu düzenini ilgilendiren konularda resen, diğer yönlerden HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davaya konu … A.Ş’nin ünvanının … A.Ş. olarak değiştirildiği, bilahare … A.Ş.’ye devredilmesi suretiyle birleştirilmesine ve tasfiyesiz infisahına karar verildiği ve unvanının … A.Ş. olarak değiştiği dosya kapsamından anlaşıldığı,
Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması Ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler İle 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu Ve 3182 Sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun,
Geçici Madde 4- (Ek:5/12/2019-7194/41 md.)31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez.
Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI
Madde 152 ; Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.
Mahkeme, Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmezse bu iddia, temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır……
Öncelikle; yasal düzenlemenin taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi kapsayıp kapsamadığı ve davalı şirketin yasal düzenlemede belirtilen şirketlerden olup olmadığı yönünden delillerin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davalı şirketin yasal düzenlemede verilen 31/12/2014 tarihinden önce, BIST (İMKB) yönetim kurulunun 23/10/2012 tarihli toplantısında ortaklığın paylarının halka arz edilmeksizin 2.ulusal pazarda 23/11/2012 tarihinden itibaren işlem görmesine karar verildiği ve 23/11/2012 tarihinden itibaren işlem görmeye başladığı mevcut delillerden anlaşılmaktadır.
Somut olayda; davacı-birleşen dosya davacısının yatırım maksadı ile davalı şirkete para verdiğini, verilen para karşılığında kendisine “ortaklık durum belgesi” ve hisse senetleri verildiğini istenmesine rağmen parasının iade edilmediğini verdiği paranın faizi ile tahsilini, davalı-birleşen dosya davalısı şirketin ise; davacı-birleşen dosya davacısı tarafından davalı-birleşen dosya davalısı şirkete para verilmişse; şirkete ortak olmak maksadıyla verildiğini, kendisine verdiği para karşılığında nominal bedelli hisse senedi verildiğini, davacının şirket pay sahibi olarak şirket kayıtlarına kaydedildiğini anonim şirket olan davalının 6762 sayılı TK’nın 329 ve 405. maddelerindeki düzenleme gereğince kendi hisselerini temellük etmesinin ve bunun sonucu olarak yatırılan paranın iadesinin mümkün olmadığını aksinin kabulü durumunda ise; davanın süresinde açılmadığını, alacağın zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Yukarıda yapılan açıklama ve tespitler nazara alındığında; taraflar arasında görülmekte olan davanın 05/12/2019 tarihinde 3332 sayılı yasaya eklenen geçici 4. madde kapsamında olduğu göz önünde bulundurulduğunda;
Davalı-birleşen dosya davalısı şirketin zamanaşımı def’i ile hak düşürücü süreye ilişkin itirazlarının incelenmesi sonuca etkili olmadığından; ilk derece mahkemesinin, yasal düzenleme doğrultusunda açılan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına yönelik delilleri takdir ve değerlendirmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı bu nedenle davalı-birleşen dosya davalısının buna yönelik istinaf talebinin yerinde olmadığı,
İstinaf eden davalı-birleşen dosya davalısı şirketin yetkisizlik kararından önceki yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesi ve verilen yetkisizlik kararı nedeniyle lehlerine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğine yönelik istinaf talebinin incelemesinde; “Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28/02/2019 tarih 2017/2-3004 esas, 2019/217 karar ilamında da belirtildiği gibi görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararlarından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde, yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder. Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkeme dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum eder. Söz konusu hüküm, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda (HMUK) yer almayan, 6100 sayılı HMK’nın getirdiği bir yenilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki,1086 sayılı HMUK’un yürürlükte olduğu dönemde Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nun 25/04/1945 tarih ve 1943/21 esas, 1945/9 karar sayılı İçtihadı Birleştirme kararı gereğince “yargılama masraflarıyla avukatlık ücretine dair olan istemlerin görevsizlik yahut yetkisizlik kararı veren mahkemece hüküm altına alınmasının gerekli olduğu” belirtildiğinden uygulamada görevsizlik veya yetkisiz mahkemece harca, yargılama giderlerine ve vekillerine temsil edildiği takdirde davalı/davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmesini yasal zorunluluk olduğu kabul edilmekteydi. Hukuk Muhakemeleri Kanununun yürürlük tarihinden sonra ise “Esastan Sonuçlanmayan Davada Yargılama Gideri” başlığı altında düzenlenen HMK’nın 331. Maddesinin 2. Fıkrası ile yargılama tekliği esası benimsemiş ve görevsizlik/yetkisizlik mahkemece yargılama giderlerine hükmedilmeyeceği kabul edilmiştir. Şöyle ki, görevsizlik ya da yetkisizlik halinde verilecek karar “usulden ret” kararıdır. (HMK m.115/2)diğer bir anlatımla görevsizlik ve yetkisizlik kararları ile mahkeme davadan elini çekmiş olsa da söz konusu kararlar davanın esasını çözmeyip, davacı bu kararların kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde görevli veya yetkili mahkemeye başvurarak davaya kaldığı yerden devam olunmasını sağlayabilmektedir. (HMK m.20). Ne var ki HMK’nın 331/2. Maddesi ile görevli ve yetkili mahkemede yargılamaya devam edilmesi halinde ilk kararı veren mahkemedeki yargılama için ayrıca bir yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmolunması gerektiği sonucu çıkarılmamalıdır. Çünkü usule ilişkin nihai kararla davanın esası hakkında herhangi bir karar verilmediğinden davanın sonunda hangi tarafın haklı, hangi tarafın haksız olduğu tespit edilemez. Ancak “yargılama giderlerinin, kural olarak aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilmesi” gerektiğine ilişkin HMK’nın 326. maddesi ve yargılama giderlerine, mahkemece resen hükmedileceği; yargılama gideri, tutarı, hangi tarafa ve hangi oranda yükletildiği ve dökümünün hüküm altında gösterileceği; hükümden sonraki yargılama giderlerini hangi tarafın ödeyeceği, miktarı ve dökümü ile bu giderlerin hangi tarafa yükletileceğinin, mahkemece ilamın altına yazılması” gerektiğine ilişkin HMK’nın 332. Maddesi hükümleri birlikte değerlendirildiğinde henüz yargılamayı sona erdirmeyen görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararları üzerine yetkili mahkemede davaya devam edildiği hallerde uyuşmazlığın esası hakkında verilecek nihai kararda haklılık durumuna göre yargılama giderlerinin hüküm altına alınması yerinde olacaktır. İlgili maddenin gerekçesinde de; 1086 sayılı HMUK’da bu konuda açık bir düzenleme bulunmaması sebebiyle yerel mahkemeler ile Yargıtay’ın birbirinden farklı kararlar verdiği ve uygulamada yaşanan bu karışıklığın önlenmesi bakımından maddenin ikinci fıkrasında “görevsizlik, yetkisizlik ve gönderme kararlarından sonra, dosyanın gönderildiği mahkemede dava görülmeye başlanmış ise yargılama giderlerine davayı gören ikinci mahkemece hükmedileceği” hususunun düzenlendiği ifade edilmiştir. Öte yandan, görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkemenin dosya üzerinde bu durumu tespit ederek davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum edeceği de maddede belirtilen diğer bir husus olduğu bu nedenle ilk derece mahkemesince Bakırköy … Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen yetkisizlik kararı nedeniyle istinaf eden davalı-birleşen dosya davalısı şirket lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin ve yetkisizlik kararından önceki yargılama giderlerinden davalı-birleşen dosya davalısı şirketin sorumlu tutulmasının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından istinaf eden davalı-birleşen dosya davalısı şirketin istinaf başvuru talebinin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı-birleşen dosya davalısı şirketin istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,3‬0 TL karar ve ilam harcının davalı-birleşen dosya davalısı şirketten tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4-İstinafa başvuran davalı-birleşen dosya davalısı şirket tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4.maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin dairemiz tarafından yapılmasına,
6-Kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde; dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince; taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine 23/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

A.G