Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/2041 E. 2023/1463 K. 21.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA… ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas – … Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : …

DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 21/06/2023
YAZIM TARİHİ : 23/06/2023
Taraflar arasında görülen davada Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas – … Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içerisinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten ve üye hakimin görüşleri alındıktan sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
DAVA: Davacı, davalı kooperatifin 25.03.2018 tarihli genel kurul kararlarının yasa, anasözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu, kooperatifin gerçek durumunun gizlendiğini, kooperatifin çok üyeli olmasının, imar, arsa sahibi, yüklenici firma ve üyelik sorunları nedeniyle sağlıklı şekilde denetlenmediğini, bu konuda bir kısım başvuruların da sonuçsuz kaldığını, bu karmaşık durumdan faydalanarak, kooperatifin hayati konularında birçok önemli hukuki ve mali konunun gizlendiğini, üstü örtülmüş ve kooperatifi zarara uğratıcı işlemlere yol açıldığını, kooperatifin gereği gibi denetlenemediğini, kooperatifin mülkiyetinde olan bir kısım taşınmazların karar olmaksızın satımlarının gerçekleştirildiğini, bu konuda gerçek mali durumun ortaya konulmadığını, üyelerin gereği gibi bilgilendirilmediğini, bu tür işlemlerin yetkisiz olarak yapıldığını, sırf bu tür usulsüzlüklerin gizlenmek maksadıyla gerçeğe aykırı raporlar tanzim edildiğini, bilançolar oluşturulduğunu, yasaya, anasözleşmeye ve iyiniyet kurallarına açık aykırılıklar bulunduğunu, nitelikli çoğunluk olmamasına rağmen kooperatifin mal varlığı içerisinde bulunan taşınmazların satımı ve devri veya m2 birim fiyatının 10,00 TL’den az olmamak üzere satışı yönünde açıkça yasaya aykırı kararların alındığını, toplantı çağrısının usulüne uyulmadığı gibi kooperatif üyesi olmayan kişilerle toplantının yapıldığını, vekaletnamelerin usulüne uygun olmadığı gibi vekaletli katılanların bu sayı ve oranının kanun ve yönetmeliğe aykırı olduğunu, genel kurul hazirun cetvelinde üye olmayan kişiler gösterildiği gibi, kooperatiften istifa suretiyle ayrılmış üyelerin hazirun cetvelinde gösterildiklerini, işbu hazirun cetvelinin kanunun aradığı şartlarda olmadığını, toplantıya katılan üyelerin muhalefet şerhleri sunmasına izin verilmediğini, dolayısıyla alınan tüm kararların hukuka aykırı olduğunu, genel kurula sunulan kooperatif bilançosunun gerçeğe aykırı olup, suç teşkil edecek şekilde düzenlendiğini, yönetim kurulu faaliyet raporunun yasanın aradığı koşullardan ve içerikten yoksun olup, gerçeğe aykırı olduğunu, genel kurul kararlarının 4. ve 5. maddesinde belirtilen hususlar için nitelikli karar alma çoğunluğunun bulunmadığını, kararın geçersiz olduğunu, kooperatif tarafından bugüne kadar toplanan paranın karşılığı konut yapılmadığını, yaklaşık 6.000.000 TL’nin kayıp zimmetinde olduğunu, bu hususun açığa çıkarmamak için bilanço değerleri ve kalemlerinin kasten gizlendiğini, 2014 ve 2015 tarihli genel kurulların iptali için de dava açıldığını, yöneticilerin usulsüzlüklerine dair C.Başsavcılığı soruşturmasının halen devam ettiğini, M.6’da kararlaştırılan hususların kanuna açıkça aykırı olduğunu, 1.etap şeklinde bir ayrım olmamasına rağmen aidatların farklılaştırıldığını, üyelerden fark adı altında istenilen bedeller ile çıkan ya da çıkacak üyelerin dairelerinin 150.000,00 TL’ye satılmasına dair kararın da amir hükümlerine aykırı olduğunu, bu tür karar almak için de nitelikli çoğunluğun gerektiğini ileri sürerek, 25.03.2018 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacının genel kurul tutanağında da kayıtlı olduğu üzere genel kurula katıldığını ve bilanço ile ilgili maddenin görüşülmesinden sonra kendi isteği ile tüm kararlara muhalefet ettiğini bildirerek salondan ayrıldığı için bu davada itiraz ettiği bilanço dışındaki hususlarla alakalı davacı sıfatının bulunmadığını, açılan davanın haksız ve mesnetsiz olup, dava dilekçesinde dile getirilen bütün iddiaların gerçek dışı olduğunu, bu sebeplerle davayı ve davacıların asılsız iddialarını kabul etmediklerini, davacının kooperatifin eski yönetim kurulu başkanı olduğunu, kendi döneminde sergilediği kötü ve şaibeli yönetim dolayısıyla mevcut yönetime yerini kaptırmanın acısıyla yıllardır kavga çıkaran, işlerin önüne taş koyan, toplantılara gelen insanları manipüle etmeye çalışan şahsın, müvekkili kooperatife birçok icra dosyasından dolayı evvelden beri borçlu olup, (Konya …İcra Müdürlüğü’nün …, …, …, …) müvekkili ile aralarında husumet bulunduğunu, davacı tarafça ileri sürülen iddiaların kötü niyetli olduğunu, haksız ve mesnetsiz iddiaları kabul etmediklerini, genel kurul toplantısı için 239 üyeye taahhütlü davetiye gönderildiğini, ancak 127 üyenin katılımı ile genel kurulun toplandığını, alınan kararlar açısından da yeterli çoğunluğun sağlandığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, “…Dava dosyamıza celbedilen tüm bilgi ve belgeler, bilirkişi raporu ve tanık beyanlarına göre; 25.03.2018 tarihinde yapılan davalı kooperatifin 2017 yılı genel kurulunun kayıtlı 239 ortaktan 74 ortağın asaleten, 54 ortağın vekaleten toplamda 127 ortağın katılarak yapıldığı, 1163 sayılı K.K’nun 45/3.maddesinde öngörülen toplantı yeter sayısının sağlandığı, 25/03/2018 tarihli genel davalı kooperatifin genel kurul toplantı gündeminin 4. Maddesinde 2 adet dairenin dükkana dönüştürülmesinin karar altına alındığı, gündemin 5. Maddesinde üyelerden 30.000,00-40.000,00 TL aidat toplanmasına ilişkin karar alındığı anılan her iki kararında 1163 sayılı KK.’nun 51. Ve 52. Maddelerinde düzenlenen nitelikli çoğunluğu gerektiren kararlardan olmadığı, toplantıda alınan kararların toplantı ve karar yeter sayısına uygun olarak yapılarak karar alındığı, alınan kararların yasa ve ana sözleşme ile iyi niyet prensiplerine aykırı olmadığı, üye olmadığı halde toplantıya katılanların olduğunun, bilançoların ve raporların incelenmesine izin verilmediği veya muhalefet şerhlerinin yazdırılmasına izin verilmediği yönündeki iddialarının davacı tarafından ispat edilemediği, anılan kararların kanunun emredici hükümlerine aykırı olmadığı, butlan sebeplerinin bulunmadığı anlaşılmakla davanın reddine…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı, bilirkişinin sadece karar yeter sayılarını incelediğini, dosyadaki asıl iddia ve bilirkişiye dosyanın teslim edilme sebebinin bilançonun incelenmek suretiyle detaylı bir rapor çıkarılmasına ilişkin olduğunu ancak bilirkişinin bilançoyu hiç incelemeden rapor sunduğunu, bu nedenle raporun eksik ve hatalı olduğunu, söz konusu genel kurul toplantısının sonuna kadar kalmış olmasına rağmen toplantı tutanağında toplantıdan ayrıldığının belirtildiğini ancak böyle bir durumun söz konusu olmadığını, tutanağın sadece yönetim kurulunun bulunduğu ve başka kimsenin girmesine müsaade edilmediği başka bir yerde tutulduğunu, yapılan genel kurulun baştan sona hukuka ve usule aykırı olduğunu, aidatların aktarılmasına ilişkin kararın nitelikli çoğunlukla alınması gerekirken bu usule de riayet edilmediğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik ve hatalı olduğunu, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye göre karar verildiğini ileri sürerek, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davalı Kooperatifin 25.3.2018 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların iptali istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve re’sen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılarak, benimsenen bilirkişi raporu uyarınca davanın reddine karar verilmiştir.
Somut uyuşmazlık yönünden, genel kurul kararlarının yoklukla malul, butlan ya da iptaline sebebiyet verecek hallerin değerlendirilmesi gerekmektedir.
”Yokluk”; bir hukuki işlemin doğabilmesi için öngörülen kurucu veya şekli nitelikte olan emredici hükümlere aykırılık halidir (Mehmet Bahtiyar, Ortaklıklar Hukuku, s.196). Bu aykırılık, işlemin unsurlarında eksikliğe yol açar ve işlemi “yokluk” ile sakat hale getirir. Yok sayılan işlem, şeklen dahi meydana gelmemiştir. Yokluk, bunu ileri sürme konusunda hukuki menfaati bulunan herkes tarafından her zaman ileri sürülebilir ve tespit ettirilebilir, hâkim tarafından da re’sen dikkate alınır. Mahkemenin vereceği tespit hükmü, bu durumu açıklayıcı niteliktedir. Yokluk ve butlan hallerinin varlığı halinde bu hususun mahkemelerce re’sen gözönünde bulundurulacağı ve herkesin bu geçersizliği, 6762 sayılı TTK’nın 381. maddesinde düzenlenen koşullara tabi olmaksızın ileri sürebileceği Hukuk Genel Kurulu’nun 12.03.2008 gün ve 2008/11-246 E., 2008/239 K. sayılı ilamında da benimsenmiştir.
Mutlak butlanla batıl kararlar, baştan beri hükümsüz olan, sonradan geçerlilik kazanma olanağı olmayan, emredici kurallara, kamu düzenine veya ahlaka ve adaba aykırı veyahut konusu olanaksız olan kararlardır. Bu tür kararlar, baştan beri hüküm ifade etmezler.
6762 sayılı TTK’nın 381’nci maddesi anlamında iptali kabil kararlar ise, daha çok ortakların menfaatlerini koruyan düzenlemelere aykırılık teşkil eden, emredici kurallar dışında yorumlayıcı ve şekle ilişkin kuralların ihlal edildiği kararlardır. İptali gereken kararlar, baştan itibaren geçersiz olmadıklarından, iptal edilinceye kadar geçerli bir kararın hüküm ve sonuçlarını doğururlar.
1163 sayılı Yasa’nın 53. maddesinde kanuna, ana sözleşme hükümlerine ve iyi niyet esaslarına aykırı olduğu iddiası ile Genel Kurul kararları aleyhine bir ay içerisinde iptal davası açılabileceği düzenlenmiştir.

Anılan maddede ”Aşağıda yazılı kimseler kanuna, anasözleşme hükümlerine ve iyi niyet esaslarına aykırı olduğu iddiası ile Genel Kurul kararları aleyhine, toplantıyı kovalıyan günden başlamak üzere bir ay içinde, kooperatif merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeye başvurabilirler.
1. Toplantıda hazır bulunup da kararlara aykırı kalarak keyfiyeti tutanağa geçirten veya oyunu kullanmasına haksız olarak müsaade edilmiyen yahut toplantıya çağrının usulü dairesinde yapılmadığını veyahut gündemin gereği gibi ilan veya tebliğ edilmediğini yahut da Genel Kurul toplantısına katılmaya yetkili olmıyan kimselerin karara katılmış bulunduklarını iddia eden pay sahipleri;
2. Yönetim Kurulu;
3. Kararların yerine getirilmesi Yönetim Kurulu üyeleri ile denetçilerin şahsi sorumluluklarını mucip olduğu takdirde bunların her biri;
Bozma davasının açıldığı ve duruşmanın yapılacağı gün, Yönetim Kurulu tarafından usulen ilan olunur.
Birinci fıkrada yazılı bir aylık hak düşüren sürenin sona ermesinden önce duruşmaya başlanılamaz. Birden fazla bozma davası açıldığı takdirde, davalar birleştirilerek görülür.
Mahkeme, kooperatifin isteği üzerine muhtemel zararlarına karşı davacıların teminat göstermesine karar verebilir. Teminatın mahiyet ve miktarını belirtmek mahkemeye aittir.
Bir kararın bozulması bütün ortaklar için hüküm ifade eder.” hükmü yer almaktadır.
Ayrıca; Husumet, dava konusu subjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen kişiler, şeklen o davanın tarafları olmakla birlikte mahkemenin bu taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatına sahip olmaları gerekir aksi halde dava konusu hakkın esasına ilişkin bir karar verilemeyeceğinden dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir.
Bir subjektif hakkı dava etme yetkisi kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da o hakkın sahibine aittir. (aktif husumet). Bir subjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü olan kişidir (davalı sıfatı, pasif husumet). Bir subjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu tamamen maddi hukuka göre belirlenir ve nitelik itibariyle husumet, davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vâkıf olunduğu takdirde re’sen nazara alınması gerekli bir itirazdır.
Yukarıda yapılan açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde ise; Öncelikle, iptal talebi yönünden davacının toplantıya katıldığı ve muhalefetini sunduğu 3 no’lu karar sonrasına ilişkin olarak aktif husumeti bulunmamaktadır. Zira, toplantı tutanağının incelenmesinde, davacının 3. maddenin görüşülmesinden sonra alınacak tüm kararlara muhalefet şerhinin olduğunu ifade ederek salondan ayrıldığının belirtildiği anlaşılmakla, karara önceden muhalefet olamayacağından ve toplantıya katılan davacı için iptali talep edilen karara muhalefet şerhi koymak dava şartı olduğundan, iptal talebi yönünden 3. gündem maddesi dışındaki maddelere yönelik davasında aktif husumeti bulunmadığı, davacının toplantıyı terk etmediği ve muhalefetinin tutanağa yazdırılmadığına yönelik iddialarının ise, üç bakanlık temsilcisinin huzuru ile yapılan toplantı olması ve tutanağın aksinin davacı tarafından ispat edilememesi nedeniyle yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Ancak, genel kurul toplantısının 3. nolu gündem maddesinde; yönetim kurulu faaliyet raporu, denetim raporu ve bilançonun onaylanmasının görüşüldüğü, davacının bilançonun gerçek durumu yansıtmadığına ilişkin itirazlarının bulunduğu, mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmış ise de, bilirkişi tarafından bilanço ve faaliyet raporu yönünden herhangi bir inceleme yapılmadığından, kararın iptali gereken bir karar olup olmadığının denetlenemediği kanaatine varılmıştır.
Ayrıca, 1163 sayılı Yasa’nın 52/1 maddesinde de ”Ortakların şahsi sorumluluklarının ağırlaştırılması veya ek ödeme yükümleri ihdası hakkında alınacak kararlar için bütün ortakların 3/4’ünün rızası gereklidir.” hükmü düzenlenmiş olmakla, dava konusu genel kurul toplantısının 5 nolu gündem maddesi gereğince alınan kararın, karar nisabı ve bu itibarla, butlan sebebinin bulunup bulunmadığının tespiti yönünden de yapılan incelemenin yetersiz olduğu zira, alınan kararın ortakların kişisel sorumluluklarının arttırılması ve ek ödeme yükümlülüğü mahiyetinde olduğu kanaatine varılması halinde, olması gereken nisapla alınmadığından butlanı gerektiği, mahkemece bu kapsamda bir inceleme ve değerlendirme yapılmaması, kooperatifin faaliyet raporlarının incelenmemesi ve bu kapsamda, kararın mahiyetinin tartışılmaması da yerinde görülmediğinden, davacının istinaf isteminin kabulü ile eksik incelemeye dayalı ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dava dosyasının mahkemesine gönderilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacının istinaf talebinin KABULÜ ile; Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … tarih, … Esas-… Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4 maddesi gereğince kararın tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 21/06/2023 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır

R.T