Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/1938 E. 2023/969 K. 05.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas – … Karar

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …

İSTİNAF EDEN DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 05/05/2023
YAZIM TARİHİ : 09/05/2023
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin… esas sayılı dosyası ile açılan itirazın iptali davasında … tarihinde tesis edilen davanın kabulüne ilişkin karara karşı davalının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendi;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından davalı borçlu aleyhine Konya … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlattıklarını, davalı borçlunun takibe ve borca itiraz ederek takibi durdurduğunu, davalının itirazlarının haksız ve kötü niyetli olduğunu, davalı borçlu ile davacı müvekkili arasında 14/02/2018 tarihinde bir takım makinelerin alım satımı konusunda anlaşma imzalandığını, anlaşma bedelini KDV hariç 20.024,00 USD olduğunu, teslim süresinin 60 gün olarak belirlendiğini, tüm makinelerin 19/04/2019 tarihinde sevk irsaliyesiyle teslim edildiğini, davalı şirketin KDV dahil toplam USD karşılığı olan 96.791,05 TL’yi ödemediğini, döviz kurunu 4,0964 TL olarak belirlenerek faturanın da bu şekilde düzenlendiğini, dava konusu alacağın likit olduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına takip tarihinden itibaren en yüksek ticari reeskont avans faizi yürütülmesine ve alacağın %20’sinden az olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı taraf ile hukuki ilişkinin 14/02/2018 tarihli sözleşmeden ibaret olmadığını, ilişkinin 01/07/2016 tarihinde başladığını ve bu tarihli sözleşmelerden ve sözleşmelerin ifasından kaynaklanan ve bugüne kadar gelen hukuki ilişkiler sebebiyle davacının müvekkili şirketten alacağının bulunmadığını, davacı ile daha önce 01/07/2016 tarihli iki adet sözleşme imzalandığını, bu sözleşmelerin 8. maddesine göre davacı şirketin taahhüdünü ifa garantisi olarak ve garanti süresini kapsayacak şekilde 46.550,00 USD’lik ve 45.885,00 USD’lik 2 adet kesin teminat mektubu vereceğini, davacı şirketin bu iki teminat mektubunu 13/07/2018 tarihli olarak verdiğini, fakat davalı şirketten kaynaklanmayan nedenlerle davacının 01/07/2016 tarihli sözleşmelerden doğan edimleri bakımından kesin kabulün 11/05/2017 tarihine kadar yapılamadığını, kesin kabul 11/05/2017 tarihinden sonra yapıldığından sözleşmelerin 7. maddesine göre davacının edimlerinin garantisi olan 2 yıllık sürenin 11/05/2019 tarihinden sonra dolduğunu, bu sözleşmeler nedeniyle davacı firmadan alınan mal ve hizmetin garanti süresinin 11/05/2019 tarihinde dolduğunu, garanti süresi nedeniyle davacının vermiş olduğu 13/07/2018 tarihine kadar sürekli kesin teminat mektuplarının sürelerinin uzatılması yada yeni bir teminat mektubu verilmesi veya müvekkili şirkete nakdi teminat vermesi gerekirken, davacı firmanın teminat mektuplarının süresini uzatmadığı gibi önceki sözleşmelerden doğan garanti süresince gerekli olan teminatı nakdi olarak da karşılamadığını, ayrıca davacı firmaya sözleşme gereğince % 3 performans kesintisi olarak 13,965.00 USD, % 0,5/ gün gecikme bedeli ( % 22 , 44 gün) olarak 102,410,00 USD kesinti uygulandığını, bu sebeplerle firmanın alacağından doğan 23.628,32 USD’lik paranın davacıya ödenmediğini, müvekkili şirket tarafından teminata ve alacağa mahsuben muhafaza edildiğini, davacının müvekkili şirkete verilmesi gereken teminatların süresini uzattığında veya nakdi teminatı tamamladığında ve diğer ceza bedeli ve borçları ödediğinde muhafaza edilen paranın ödeneceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince; Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin…tarihli … E … K sayılı kararının Konya BAM… HD.’nin … E … K sayılı kararı ile kaldırıldığı, kaldırma kararı gereğince davalı vekiline cevap dilekçesinde bahsi geçen 01/07/2016 tarihli 2 adet sözleşmeyi tüm ekleri ile birlikte sunması, iddia edilen hangi vakıaların hangi delillerle ispatlanacağını açıklaması, tanıkların hangi konularda dinletilmek istendiğini açıklaması, taraflar arasındaki e-posta yazışmaları dahil tüm yazışmaları dosyaya sunması, irsaliye ve kesin kabul tutanaklarını sunması ve hangi iddianın ispatı için ticari defter kayıtlarına delil olarak dayanıldığını açıklaması için 2 hafta kesin süre verilmesine rağmen davalı tarafça herhangi bir delil sunulmadığı gibi beyanda da bulunulmadığı, her ne kadar davalı vekili 22/06/2021 tarihli dilekçesiyle davalının hapis hakkını kullandığını iddia etmiş ise de cevap dilekçesinde bu yönde bir savunma ileri sürülmediğinden bu yönde bir değerlendirme yapılmasının mümkün olmadığı, değerlendirme yapılması gerekse dahi 4721 sayılı TMK’nın 950. Maddesindeki ” Alacaklı, borçluya ait olup onun rızasıyla zilyedi bulunduğu taşınırı veya kıymetli evrakı, borcun muaccel olması ve niteliği itibarıyla bu eşyanın alacak ile bağlantısı bulunması hâlinde, borç ödeninceye kadar hapsedebilir.” şeklindeki düzenleme dikkate alındığında da davalının davacının alacağı üzerinde hapis hakkı kullanmasının mümkün olmadığı, dava konusu faturaya konu malların davalıya teslim edildiği ve davalı tarafından fatura bedelinin ödenmediği hususunda taraflar arasında bir ihtilaf bulunmadığı, taraflar arasındaki ihtilafın 19/04/2018 tarihli fatura bedeli olan 96.791,05 TL’nin 01/07/2016 tarihli iki ayrı sözleşme kapsamında teminat olarak davalı tarafından muhafazasının mümkün olup olmadığı noktasında toplandığı, taraflar arasındaki ihtilafın niteliği dikkate alındığında davalı tarafın tanık dinletme talebi yerinde görülmediği, yine ticari defter ve belgelerdeki kayıtların da ihtilafın çözümüne bir katkı sağlamayacağı kabul edilerek ticari defter ve belge incelemesi yaptırılmasına gerek duyulmadığı, taraflar arasında imzalanan 01/07/2016 tarihli sözlemelerin 8. Maddesinde; ”Taahhüdün ifa garantisi olarak yüklenici işin toplam bedelinin %10’u tutarında kesin ve garanti süresini kapsayacak süreli teminat mektubunu veya nakit teminatı sözleşme akdi sırasında şirkete verecektir. Teminat garanti süresi boyunca iade edilmeyecektir.. Yüklenici bu süre sonunda yazılı olarak talepte bulunduğu takdirde ilgili teknik servis tarafından iadesinde sakınca görülmediği takdirde iade edilebilir” denildiği, sözleşme metninden de anlaşıldığı üzere teminat mektubunun süresinin uzatılmaması halinde yapılacak olan işleme dair bir düzenleme bulunmadığı, taraflar arasında imzalanan 14/02/2018 tarihli sözleşmeye göre; teminat mektubu verilmediği takdirde teminatın davacının ilk alacağından tahsil edileceğinin hüküm altına alındığı, bu hükmün sadece bu sözleşme (14/02/2018 tarihli sözleşme) kapsamında teminat mektubu verilmemesi haline ilişkin olarak düzenlenmiş olduğu, bu hükmün taraflar arasındaki diğer sözleşmelerden kaynaklı (özellikle 01/07/2016 tarihli iki ayrı sözleşmeden kaynaklı) teminata ilişkin ihtilaflara uygulanmasının mümkün olmadığı, her ne kadar 14/02/2018 tarihli sözleşme ile teminat mektubu verilmediği takdirde teminatın davacının ilk alacağından tahsil edileceği kararlaştırılmış ise de 01/07/2016 tarihli iki ayrı sözleşmede böyle bir hükmün bulunmadığı, dolayısıyla 01/07/2016 tarihli sözleşmeler kapsamında verilen teminat mektuplarının süresinin uzatılmaması nedeniyle davaya konu fatura bedelinin teminat olarak muhafaza edilmesi mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile itirazın iptaline, takibin devamına karar verilmiş, İİK 67. Maddesinde belirtilen şartların oluştuğu gerekçesiyle de davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; cevap dilekçesindeki beyanlarını tekrarla yerel mahkemenin yeni esas ile Konya Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi Başkanlığının …-Esas sayılı ve … tarihli … Karar ilamındaki eksiklikleri tamamlamadan, usule, yasaya, hukuka ve dosya kapsamına aykırı olarak araştırma dahi yapmadan eksik inceleme ile delilleri toplamadan, davanın kabulüne dair yeniden hüküm kurduğunu, bu kararın da kaldırılması gerektiğini, davalı tarafın delillerinin toplanmadığını, tanıklarının dinlenmediğini, ticari defterlerinin ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi dahi yapılmadığını, uyuşmazlığın davacının dava konusu ettiği paranın, 11.07.2016 tarihli sözleşmelerinin kapsamındaki teminatlar gereği davalı tarafça muhafazasının mümkün olup olmadığı noktasında toplandığını, davacı şirketten 01.07.2016 tarihli sözleşmelerin 7. ve 8. maddeleri gereğince teminatların sürelerinin uzatılması veya nakdi teminat verilmesi talep edildiğini, bu talebe karşılık davacı şirketin daha önceden uygulanan cezai şartlar ve teminatlar için ödenen komisyonlar sebebiyle teminatın süresinin uzatılamayacağını ve nakdi olarak ta teminat veremeyeceklerini bildirdiklerini, bu sürelerin sonunda davacı firma teminat mektuplarının kendilerine iade edilmesini istemesi sebebiyle şirketimizin ilgili birimi ile yazışma yapılmış ve bu yazışmanın sonunda ilgili birimden gelen bilgiye istinaden ve sözleşmenin 8. Maddesindeki teminat getirmez ise nakit olarak vermesi gerektiğinin belirtilmesine istinaden firmanın alacağı tutar olan 23.628,32 USD teminat olarak kayda alındığını, taraflar arasındaki 11.07.2016 tarihli sözlemelerin 8. Maddesine göre davacının işin toplam bedelinin % 10 u oranında teminatı davalıya vereceğini, teminatın garanti süresi boyunca iade edilmeyeceğinin belli olduğunu, davacının taahhüdü altındaki işin garanti süresinin sonuna kadar davalı şirkette sözleşmeyle hüküm altına alınan teminatı bulundurması gerektiği konusunda taraflar arasında ihtilaf bulunmadığını, bu husus mahkemenin de kabulünde olduğunu, ayrıca, 14.02.2018 tarihli sözleşmede de, teminat verilmemesi halinde teminatın yüklenicinin ilk alacağından tahsil edileceğinin hüküm altına alındığının açık olduğunu, mahkemenin bu hususları gözeterek davanın reddine karar vermesi gerekirken davanın kabulüne karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, yine, dava konusu alacağın varlığı yargılamayı gerektirdiğinden davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesi de doğru olmadığını ileri sürerek belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve davanın davanın reddine karar verilmesi talebi ile istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava faturadan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla girişilen icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkindir.

İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacı taraf, davalının 14/02/2018 tarihli sözleşme ile satın aldığı makinelerin bedelini ödenmediğini, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine de haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptalini talep etmekte, davalı taraf ise davacı ile 11/07/2016 tarihinde yaptıkları iki adet sözleşme gereğince verilmesi gereken teminat mektuplarının verilmediğini, sözleşmeler gereğince davacının ödemesi gereken cezai şartların ödenmediğini, dava konusu alacağın bu nedenle ödenmediğini savunarak davanın reddini talep etmektedir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 139. Maddesinde; “İki kişi, karşılıklı olarak bir miktar para veya özdeş diğer edimleri birbirine borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise her biri alacağını borcuyla takas edebilir.
Alacaklardan biri çekişmeli olsa bile takas ileri sürülebilir.
Zamanaşımına uğramış bir alacağın takası, ancak takas edilebileceği anda henüz zamanaşımına uğramamış olması koşuluyla ileri sürülebilir.” düzenlemesi bulunmaktadır. Bu madde hükmü gereğince iki kişi karşılıklı olarak bir miktar parayı veya konuları itibari ile aynı türden malı birbirine borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise iki tarafın her biri borcunu alacağı ile takas edebilir. Sonuçta her iki borç da az olanı oranında sona erer. Takas edilecek alacaklar aynı nitelikte, aynı türden olmalıdır. Borçlar doğdukları anda aynı türden olabileceği gibi, sonradan da aynı türden olabilirler. Ancak takas hakkının kullanıldığı anda, mutlaka aynı türden olmaları zorunludur. Takas için gerekli olan bir diğer şart da alacağın muaccel olmasıdır. Alacaklı tarafından zaman itibarıyla ifası istenebilir bir borç olması gerekir. Takas edilecek alacağın muaccel olması, buna karşılık asıl alacağın (karşı taraf asıl alacağının) sadece ifa edilebilir bulunması yeterlidir. Takas hakkını ileri sürenin alacağı, dava edilebilir bir alacak olmalıdır. Takası ileri süren tarafın alacağının tartışmalı olması, takas ileri sürülmesine engel değildir.
Bu açıklamalar doğrultusunda dava konusu somut olay değerlendirildiğinde; davacı taraf 14/02/2018 tarihli sözleşme gereğince davalıdan alacaklı olduğunu, davalı taraf, 14/02/2018 tarihli sözleşme nedeniyle borçlu olduğunu kabul etmekle birlikte 11/07/2016 tarihli iki adet sözleşme nedeniyle davalıdan alacaklı olduğunu savunduğuna göre davalının savunmasının takas def’i niteliğinde olduğu açıkça ortadadır. Bu nedenle takas şartlarının mevcut olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Mahkemece dairemizin …-Esas sayılı ve … tarihli … Kararı doğrultusunda taraflara ait ticari defter ve belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak davalının 11/07/2016 iki adet sözleşmeden kaynaklanan cezai şart ve teminat alacağının olup olmadığının, varsa sözkonusu alacakların muaccel olup olmadığı, dava edilebilir alacak olup olmadığı hususlarının değerlendirilmesinden sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken dairemiz kararı doğrultusunda işlem yapılmadan davalı tarafın ticari defterler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması talebinin reddine karar verilmesi ve dava konusu somut olayda uygulama yeri olmayan hapis hakkına ilişkin değerlendirmeler sonucu davalının hapis hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davalının istinaf talebinin KABULÜ ile; Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … tarih, … Esas, … Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yatırılan 1.653,00 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5- İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6- Konya … İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyası üzerinden tehiri icra talebi ile ilgili İİK’nın 36/5 maddesi gereğince yatırlan teminatın yatırana iadesine,
7- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4 maddesi gereğince; kararın tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 05/05/2023 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır

O.B