Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/1536 E. 2022/2368 K. 23.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/03/2021
NUMARASI : … Esas – … Karar

İSTİNAF EDEN
DAVACILAR : Müteveffa …’ün mirasçıları:
1- … – (T.C. Kimlik No: …)
2- … – (T.C. Kimlik No: …)
4- …
5- … (… (T.C. No:… Küçük … ve …’e Velayeten)
VEKİLİ : Av. … – …

DAVALI : …
VEKİLLERİ : Av. … & Av. …

MÜTEVEFFA : … –
TASFİYE MEMURU : … – (T.C. Kimlik No: …)

DAVA : Alacak

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 23/12/2022
YAZIM TARİHİ : 03/01/2023
Davacı tarafça davalı aleyhine Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan davada 30/03/2021 tarihinde tesis edilen karara karşı davacılar vekilinin istinaf kanun yoluna başvurması üzerine dava dosyasının dairemize geldiği anlaşılmakla üye hakimin görüşleri alındıktan sonra, dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin davalı tarafa para verdiğini, davalı şirket temsilcileri tarafından para yatırılırken, yatırılan para karşılığında yüksek kazanç elde edecekleri ve yatırdıkları paranın istendiğinde kendilerine iade edileceği konusunda güven telkin edildiğini, davalı tarafça yatırılan para karşılığında ortaklık durum belgesi ve hisse senetleri verildiğini, yatırılan para geri istediğinde paranın iade edilmediğini ileri sürerek, müvekkili ile davalı arasında eski TTK, BK, SPK ve sair mevzuata aykırı olarak kurulan ilişkinin hükümsüzlüğüne, fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkilinden tahsil edilen 3.200,69 Euro (6.260,00 DEM)’nun tahsil tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarınca devlet bankalarının yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı şirket vekili, davanın kesin hüküm, hak düşürücü süre ve zaman aşımından reddi gerektiğini, dava dilekçesinin HMK’nın 119. m. aykırı olduğunu, davacının iddialarına dayanak gösterdiği belgenin davalıyı ilzam etmeyeceğini, davacının davada bankacılık mevzuatı hükümlerinin uygulanması gerektiği yönündeki beyanlarının kabulünün mümkün olmadığını, davacının davalılarca SPK, TTK ve BK mevzuatının ihlal edildiği yönündeki iddiasının da gerçeğe aykırı olduğunu, hile iddiasının yasal dayanağının bulunmadığını, haksız fiil hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığını, davacının HMK’nın 84.maddesi gereğince teminat göstermek zorunda olduğunu, davacının aynı taleple (belgeyle)Almanya/Gelsenkirchen Yerel Mahkemesinde …, 2007 yılında dava açtığını ve taleplerinin Alman Mahkemesince yetkisizlik kararı verilerek dosyanın Essen Yerel Mahkemesi … numarası üzerinden kabul edildiğini ancak, daha sonra Almanya Haınm İstinaf Mahkemesi’nin … numarası ile davacının dosyasının bozulduğunu, bozma kararı üzerine davacının davasını geri çektiğini, işbu davanın kesinleştiğinden bu dava açısından kesin hüküm oluşturduğunu, Alman mahkeme kararının apostil şerhli suretinin yurtdışından geldiğinde tanıma tenfiz davası açılacağından, bu davanın bekletici mesele yapılmasını gerektiğini, davacının müvekkili şirkete her an geri alabileceği garantisi ile para verdiğine ilişkin iddianın gerçek olmadığını, TTK’nun 329 ve 405. maddeleri gereğince şirket ortaklarının hisse bedellerini şirketten geri istemesinin ve şirketin kendi paylarını geri almasının mümkün olmadığını, müvekkili şirketin davacı taraftan para almadığını, bankacılık mevzuatına dayanarak herhangi bir mevduat toplamadığı gibi, bunun da mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı …, davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, “…Tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; Davacıların; davalı şirket ile aralarında eski TTK, BK, SPK ve sair mevzuata aykırı olarak kurulan ilişkinin hükümsüzlüğüne, fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla kendilerinden tahsil edilen 3.200,69 Euro(6.260,00 – DEM)’nun tahsil tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarınca devlet bankalarının yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ettiği, davalı tarafın, davacı taraftan para almadığını, bankacılık mevzuatına dayanarak herhangi bir mevduat toplamadığı gibi bunun da mümkün olmadığını, aynı şekilde SPK, TTK ve BK hükümlerini ihlal etmediğini, davalıya husumet yöneltilemeyeceğini, davacının aynı taleple (belgeyle) Almanya / Gelsenkirchen Yerel Mahkemesinde …, 2007 yılında dava açmış ve taleplerinin Alman Mahkemesince yetkisizlik kararı verilerek dosyanın Essen Yerel Mahkemesi …numarası üzerinden kabul edildiğini, ancak daha sonra Almanya Haınm İstinaf Mahkemesi’nin … numarası ile davacının dosyasının bozulduğunu, bozma kararı üzerine davacının davasını geri çektiğini, işbu davanın kesinleştiğinden mahkememizdeki bu dava açısından kesin hüküm oluşturduğunu mahkemece verilen kararın tanınması için Asliye Hukuk mahkemesinde dava ikame edeceklerini, tenfiz davasının kabulüne karar verildiği taktirde iş bu davanın kesin hüküm nedini ile reddi gerektiğini, hak düşürücü süre ve zamanaşımı sürelerinin geçtiğini, davacının Türkiye’de mutad meskeni olmadığını, teminat yatırılması gerektiğini davanın reddine karar verilmesini talep ettiği,
Davacı tarafın, 7194 sayılı Kanun’un 41. maddesinin (3332 sayılı Kanun’un Geçici 4. maddesinin) iptali için Mahkememiz tarafından Anayasa Mahkemesi’ne iptal başvurusu yapılmasını talep ettiği; mahkememizce söz konusu düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olmadığı kanaatine varıldığından davacı tarafın Anayasa Mahkemesi’ne bu düzenlemenin iptali için mahkememizce başvuru yapılması talebinin yerinde olmadığı,
Davalı tarafın; davacının teminat yatırması gerektiği, zamanaşımı def’i ve hak düşürücü sürenin geçtiğine yönelik itirazlarının;
7194 sayılı Kanun’un 41. maddesinin (3332 sayılı Kanun’un Geçici 4. maddesinin) yürürlüğe girmesinden (07/12/2019 tarihinden) önce yapılan değerlendirmede; teminata ilişkin itirazının HMK’nun 84/1-a maddesi gereğince değerlendirildiği, zamanaşımı defi ve hakdüşürücü süre itirazının Yargıtay 11. HD.nin 02/10/2014 gün ve 2013/13293 E. 2014/15076 K. Sayılı ilamı da dikkate alındığında davalı şirketin haksız eylemleri nedeniyle uygulanması gereken bir hak düşürücü süre bulunmadığı gibi, zamanaşımı def’inin ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğundan yerinde olmadığı,
Davalı tarafın kesin hükme yönelik itirazının;
Bir kararın kesin hüküm olarak değerlendirilebilmesi için öncelikle şekli ve maddi yönden kesinleşmiş olması, HMK 303. maddesi gereğince kesin hüküm itirazı olarak ileri sürülen karardaki taraflar ile eldeki davanın taraflarının, konusunun ve sebeplerinin ayın olmasının gerektiği, davalı tarafın kesin hüküm itirazına dayanak gösterdiği Konya … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas …. Karar sayılı dosyasının yapılan incelemesinde; davacının … A.Ş.(Eski Ünvanı:… A.Ş.), davalılarının …, …(Küçük … ve …’a velayeten), …, … olduğu, talebin Federal Almanya Cumhuriyeti Essen-Steele Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … numaralı dosyasından verilen 31.08.2011 tarihli karar ile Essen Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …. numaralı kararının tanınmasına ilişkin olduğu, yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verildiği ve kararın 04.02.2021 tarihinde kesinleştiği, kesin hüküm itirazının; bir davanın konusunu oluşturan uyuşmazlığın daha önce kesin bir hükümle çözümlenmiş olması nedeniyle mahkemece yeniden inceleme konusu yapılamayacağına ilişkin usulü bir işlem olduğu, dava şartlarına ilişkin düzenlemelerin 6100 sayılı HMK’nun 114.maddesinde düzenlendiği, HMK’nun 114/1-i maddesinde; “Aynı davanın daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması.”nın dava şartlarından olduğunun düzenlendiği, HMK’nun 115/1.ve 2.maddesinde; “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. 2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder” şeklinde düzenlendiği, kesin hüküm olarak ileri sürülen karardaki davacı ile davalıların aynı konumda taraf oldukları, her iki davanın; alacak istemine ilişkin olduğu, bu şekilde HMK 303. maddesinde kesin hüküm itirazına dayanak gösterilen Federal Almanya Cumhuriyeti Essen-Steele Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … numaralı dosyasından verilen 31.08.2011 tarihli karar ile Essen Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … numaralı kararının kesin hüküm vasıflarına sahip olduğu mahkememizce kabul edilmiş, MÖHUK 59. maddesi gereğince yabancı ilamların kesin hüküm veya kesin hüküm etkisi yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade edeceği, davacı tarafından mahkememize dava açılmadan önce aynı konuda aynı sebeplere dayanılarak davalıya karşı dava açıldığı ve yabancı mahkemece davanın reddine karar verildiği anlaşıldığından açılan davanın HMK 114/1/i ve HMK’nun 115/2. maddesi gereğince kesin hüküm dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili, bir mahkemede şekli anlamda kesinleşmiş olan bir hükmün başka bir davada maddi anlamda kesin hüküm teşkil edebilmesi konusunda HMK’nın 303. maddesinin açıklık getirdiğini, madde hükmünde de görüleceği üzere birinci dava ile ikinci davanın müdeabihinin, dava sebeplerinin ve taraflarının aynı olmasının maddi anlamda kesin hüküm oluşturacağını, her iki davanın talep sonuçlarının ve dayandığı vakıaların farklı olduğunun yabancı mahkeme kararından açıkça görüleceğini, davalı şirketin kesin hüküm itirazına konu olan Federal Almanya Cumhuriyeti’nde görülmüş olan davanın konusu ile işbu davanın dava dilekçesinin talep ve sonuç kısmının farklı olduğunu, 7194 sayılı Kanun’un 41. maddesinde belirtilen yasal düzenleme mevcut iken davanın esasına girerek kesin hüküm nedeniyle davayı reddetmenin usul ve yasaya aykırı olduğunu, söz konusu yasa kapsamında vekalet ücreti ve yargılama masraflarının da taraflarına yükletilmesinin mümkün olmadığını, aksine lehine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi gerektiğini, 7194 sayılı Kanun’un 41. maddesinin Anayasa’nın 152 ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesine göre iptali için Anayasa Mahkemesine başvurma taleplerinin bulunduğunu ileri sürerek, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında mevzuata aykırı olarak kurulduğu iddia edilen ilişkinin hükümsüzlüğü ile alacak istemine ilişkin olup, yukarıda özetlendiği şekilde karar verilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve re’sen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 303/1 maddesinde ”Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir. ” hükmü düzenlenmiştir. Anılan yasal düzenleme uyarınca, kesin hükmün oluşabilmesi için, davanın taraflarının, dava sebebinin ve dava konusunun aynı olması gerekir.
Yukarıda yapılan açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde ise, Konya … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … E- … K. dosyasının incelenmesinde, Federal Almanya Cumhuriyeti Essen-Steele Sulh Mahkemesi’nin … nolu dosyasından verilen 31.08.2011 tarihli karar ile Essen Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … numaralı kararının tanınmasına karar verildiği ve kararın 04.02.2021 tarihinde kesinleştiği, kesin hüküm itirazına dayanak gösterilen ve Konya … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …. E- … K. sayılı kesinleşmiş ilamı ile de tanınmasına karar verilen yabancı mahkeme ilamının HMK’nın 303. maddesinde belirtilen kesin hüküm şartlarını oluşturması karşısında Yargıtay 11. HD’nin 20.06.2022 tarih, 2022/315 E. – 2022/5048 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde herhangi bir isabetsizliğin bulunmadığı kanaatine varıldığından, davacılar vekilinin istinaf isteminin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacılar vekilinin istinaf başvuru taleplerinin ESASTAN REDDİNE,
2- Alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL karar ve ilam harcının davacılardan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4- İstinafa başvuran davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince kararın tebliği işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına,

6- Kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesine veya İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine 23/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır

R.T