Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/1358 E. 2021/1948 K. 29.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO :….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/03/2021
NUMARASI : ….Esas…. Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : ….
VEKİLİ : Av. … …

DAVALILAR : 1- …
VEKİLİ : Av. … – …
: 2- … – T.C Kimlik No: …

DAVA : Tespit , Kuyu Ruhsatının Devrinin Önlenmesi, Davalı Şirkete
Yönelik Abonelik Sözleşmesi Yapılmasının Önlenmesi

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 29/09/2021
YAZIM TARİHİ : 01/10/2021
Davacı tarafından davalılar aleyhine Konya Asliye … Ticaret Mahkemesi’nin… esas sayılı dosyası ile açılan tespit, kuyu ruhsatının devrinin önlenmesi, davalı şirkete yönelik abonelik sözleşmesi yapılmasının önlenmesi davasında 11/03/2021 tarihinde tesis edilen davanın usulden reddine ilişkin karara karşı davacının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendi;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’ın tarımsal sulama abonesi olduğunu, büyük ölçüde usulsüz (kaçak) elektrik kullanıp bedelini ödemediğini, elektrik kullanabilmek için Konya İli …. İlçesi …. … ada, … parselde kayıtlı taşınmazı … Tarım Hayvancılık Nakliye San ve Tic. Ltd. Şti’ne devrettiğini, bu taşınmazda kurulu… K koordinatlarındaki su kuyusunu şirketi devir hazırlığında bulunduğunu, davalı … adına icra takipleri başlatıldığını, yaklaşık olarak 527.812,09 TL elektrik tüketim borcunun bulunduğunu, bu tutarın 466.977,68 TL’lik tutarının kaçak kullanım kaynaklı olduğunu ve açıkladığı nedenlerle şimdilik 10.000,00 TL’den davalıların sorumlu olduğunun tespitine karar verilmesini, borç ödenmeden kuyu ruhsatının devrinin ve devirle birlikte yeni bir elektrik abonelik sözleşmesi yapılmasının men edilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı … Tar. Hay. Nak. San. ve Tic. Ltd. Şti vekili cevap dilekçesiyle özetle; davadaki alacak miktarının belli olduğunu, davacının dava değerini eksik bildirdiğini ve davasını somutlaştırmadığını, davacı şirkete bağlı Mepaş ile bahse konu abonelikler ile ilgili olarak müvekkili ile yeni bir abonelik sözleşmesi imzalandığını, davalının bu noktada talebinin yerinde olmadığını, yeni abonenin eski abonenin borcundan sorumlu olmayacağını ve açıkladığı nedenlerle davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nce “….1-Davacının, davalı …’ne yönelik tespit davasının hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine, 2-Davacının, davalı … ile davalı …’a yönelik borç ödenmeden kuyu ruhsatının devrinin önlenmesi davasının hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine, 3-Davacının, davalı …’ne yönelik elektrik abonelik sözleşmesi yapılmasının meni davasının hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece yargılama giderlerinin değerlendirilmesinde hata yapıldığını, davalıların arabuluculuk faaliyetlerine katılmamış olmasının 6325 sayılı kanunun 18/A maddesi 11.fıkrası karşısında nazara alınmadığını, davalı yararına birden fazla avukatlık ücreti hükmedilmesinde hukuki yarar bulunmadığını, delillerinin tümüyle toplanmadığını, yerel mahkeme kararının kaldırılarak davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; tespit , kuyu ruhsatının devrinin önlenmesi, davalı şirkete yönelik abonelik sözleşmesi yapılmasının önlenmesi istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Uyuşmazlığın çözümüne geçilmeden önce, tespit davasının şartları ve hukuki niteliği üzerinde durulmasında yarar vardır.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda tespit davası olarak bir çeşit davadan bahsedilmemekle beraber, müspet ve menfi tespit davasına cevaz veren hükümleri, Medeni Kanun, Türk Ticaret Kanunu, İcra ve İflas Kanunu ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda bulmak mümkündür (MK m25; İİK m69-II, m72, m89-III; HUMK m519; TK m.58/a).
Ancak uygulama, sanki tespit davalarını düzenleyen genel bir kanun hükmü varmış gibi gelişmiş ve istikrar bulmuştur (YHGK 17.3.1965 gün ve E:9/656 K:120, 20.4.1968 gün ve E:4/437 K:272)
O halde tespit davasının, bir uyuşmazlığın halli zımnında başvurulacak nizalı kazadaki üç dava çeşidinden biri olduğu, her türlü duraksamadan uzaktır.
Bu noktada tespit davasının işlevi, bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespiti olup, bundan ileri gidemez. Eda davalarında ise tespit işlevinden başka, ikinci bir (eda) bölüm vardır ki, bu bölüm tespit davalarında mevcut değildir. İşte bu nedenledir ki eda davası, aynı konudaki tespit davasını da (talebini) içeren geniş kapsamlı bir davadır. Kısaca tespit davası, eda davasının öncüsüdür.
Önemle vurgulanmalıdır ki; tespit davasının dinlenebilmesi için, genel dava şartlarından ayrı olarak özellikle şu iki unsurun da bulunması gereklidir: Tespit davasının konusu bir hukuki ilişki olmalı ve davacının, bu hukuki ilişkinin var olup olmadığının hemen tespit edilmesinde hukuki yararı bulunmalıdır.
Bir hukuki ilişkinin hemen tespit edilmesinde hukuki yararın bulunduğunun kabulü için ise; davacının bir hakkı veya hukuki durumunun hali hazır bir tehlike ile tehdit edilmiş olması, bu tehdit sebebiyle davacının hukuki durumunun tereddüt içinde bulunması, tespit davasının bekletilmesinin davacıya zarar vermesi ve tespit hükmünün bu tehlikeyi ortadan kaldıracak kabiliyette olması gerekir.
Şu hale göre; eda davası sonunda verilen hüküm ile, aynı zamanda dava konusu hukuki ilişkinin var olup olmadığı da tespit edildiğinden; eda davası açılması mümkün olan hallerde tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığı kuşkusuzdur.
Eda davası açmak mümkün ise tespit davası açılamaz kuralının geçerli olabilmesi için, eda davası sonunda verilecek hükmün tespite ilişkin bölümü ile tespit davası sonunda alınacak tespit hükmü arasında, meydana getirdikleri kesin hüküm (m.237) etkisi bakımından hiç bir fark bulunmaması gerekir. Yani tespit davası ile istenen hukuki korunma, eda davası ile tamamen elde edilebilecekse, o zaman, davacının ayrı bir tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur (Prof. Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü Cilt:II 2001 baskı s.1409-1448).
Somut olayda; davacı, davalı …’in usulsüz (kaçak) elektrik kullanım bedelini ödemediğini, elektrik kullanabilmek için aboneliğin tesis edildiği gayrimenkulü devrettiğini, taşınmaz üzerindeki su kuyusunun devri hususunda da hazırlık yaptığını, davalı …’in yaklaşık 527.812,09 TL elektrik tüketim borcunun bulunduğunu, bu borcun büyük bir kısmının kaçak kullanıma ilişkin olduğunu belirterek şimdilik 10.000,00 TL’den davalıların sorumlu olduğunun tespiti, borç ödenmeden kuyu ruhsat devrinin ve gayrimenkul devralan ile elektrik abonelik sözleşmesi yapılmasının men edilmesi talebinde bulunmuştur.
Davacı talepleri incelendiğinde; davacı taleplerinin eda davasına konu edilebilecek hususlardan olduğu, HMK’nın 106. maddesinde tanımlanan tespit davasına konu hususlardan olmadığı kanaatiyle davacı tarafın ilk derece mahkemesinin davanın tavsifine yönelik istinaf sebebi ile açılan davanın alacak ve tazminat talebini içermemesi sebebiyle zorunlu arabuluculuk dava şartına tabi olmaması sebebiyle davacı tarafın bu konulara yönelik istinaf sebebinin yerinde olmadığı, ancak; ilk derece mahkemesinin açılan davanın HMK’nın 106. maddesinde açıklanan tespit davası mahiyetinde olmadığına yönelik taktirinde hukuka aykırılık bulunmasa da, davacı tarafın her üç talebinin HMK’nın 114/h maddesine dayanılarak usulden reddine karar verilmesine rağmen, davada kendisini vekil sıfatıyla temsil eden davalı lehine üç ayrı ücret-i vekalete hükmedilmesinin hukuka uygun olmadığı, buna yönelik davacının istinaf talebinin kabulü gerektiği kanaatiyle; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince davacı talepleri ile ilgili yeniden karar verilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A) Davacının istinaf talebinin KABULÜ ile; Konya Asliye … Ticaret Mahkemesinin 11/03/2021 tarih …. Esas … Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
1- İstinaf talebinde bulunan davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
2- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
3- İstinaf talebinde bulunan davacı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf yoluna başvuru harcının davalılardan alınarak davacıya verilmesini,
B) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince davacı talebi ile ilgili YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA,
1-Davacı taleplerinin HMK’nın 114/h ve 115/2 maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE,
2-Konya …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …. D.İş. ESAS … D.İş KARAR sayılı dosyası üzerinden verilen 21/10/2020 tarihli tedbir kararının kaldırılmasına, bu hususta ilgili yerlere müzekkere yazılmasına,
3-Davalılardan … tarafından karar tarihinden itibaren 1 aylık süre içinde haksız tedbirden kaynaklı tazminat davası açılmaması ve / veya açılmasına rağmen mahkememize bildirilmemesi halinde davacı tarafça yatırılan teminatın üzerinde herhangi bir haciz/ tedbir olmaması kaydıyla davacıya iadesine,
4-Davacı tarafça yatırılan 289,38 TL harçtan alınması gereken 59,30 TL harcın mahsubu ile fazla yatırıldığı anlaşılan 230,08 TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
5- Davalı … Tarım Hayvancılık Nakliye Sanayi Ve Tic.Ltd.Şti. davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T gereğince 1.500,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
6- Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Arabuluculuk görüşmeleri nedeniyle mevcut suçüstü ödeneğinden karşılanan 1.320,00 TL’nin davacıdan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
8- Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333 ve HMKGAT’nin 5/1. maddeleri gereğince yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının gider avansını yatıran tarafa iadesine,
C) Konya … İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyası üzerinden tehiri icra talebi ile ilgili İİK’nın 36/5 maddesi gereğince yatırlan teminatın yatırana iadesine,
D) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince kararın ilk derece mahkemesi tarafından tebliğe çıkarılmasına,
E) Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 29/09/2021 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır
(Muhalif)

A.G.

MUHALEFET ŞERHİ: Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30/03/2021 tarih … esas …. karar sayılı ilamında “…16. HMK’nın “Davaların yığılması” kenar başlıklı 110. Maddesinde; “Davacı, aynı davalıya karşı olan, birbirinden bağımsız birden fazla asli talebini, aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir. Bunun için, birlikte dava edilen taleplerin tamamının aynı yargı çeşidi içinde yer alması ve taleplerin tümü bakımından ortak yetkili bir mahkemenin bulunması şarttır.” amir hükmüne yer verilmiştir.
17. Gerekçesi açısından bugün de geçerliliğini koruyan 07.02.1945 tarihli ve …E.,….K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; dava dilekçesinin talep sonucu bölümünde davacı, neye karar verilmesini (başka bir ifade ile davalının neye mahkum edilmesini) istediğini açıkça yazar. Kuşkusuz talebin birden fazla kalemleri kapsaması hâlinde de davacının talep sonucu, asıl talep ve yardımcı (fer’i) talepler olmak üzere iki bölümden oluşur. Davacının birden fazla davasını aynı dava dilekçesi ile açması hâlinde, bu durum “objektif dava birleşmesi” olarak tanımlanır ve davacının, her davaya ait talep sonucunu açıkça ve ayrı ayrı göstermesi gerekir (Kılıç, Açıklamalı İçtihatlı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Ankara 2011, C.I, s. 1454).
18. Doktrinde objektif dava birleşmesi ya da kümülatif dava yığılması olarak adlandırılan bu kurum, HMK’da “davaların yığılması” terimi benimsenerek düzenlenmiştir. Davaların yığılmasının usul ekonomisine ve çelişkili kararlar verilmesini engellemeye hizmet ettiği kabul edilmektedir.
19. Davacının aynı davalıya karşı olan birbirinden bağımsız birden fazla talebini, aralarında bir derecelendirme ilişkisi yani aslilik-fer’ilik ilişkisi kurmadan aynı dava dilekçesinde ileri sürmesine davaların yığılması denir. Bu dava çeşidinde taleplerin tümü birbirinden bağımsız, eş değer ve aynı derecede öneme sahiptir. Her bir talep farklı edimlerin gerçekleştirilmesine yönelmiştir.
20. Davaların yığılması söz konusu olduğunda, görünüşte tek dava, gerçekte ise talep sayısınca dava mevcuttur. Her bir talep için dava dilekçesinde vakıaların ayrı ayrı belirtilmesi ve ispat edilmesi gerekir. Mahkeme de her bir talep hakkında ayrı ayrı inceleme yapacaktır, taleplerden birinin kabulüne diğerinin ise reddine karar verebilir. Yani, görünüşte tek hüküm, gerçekte ise talep sayısınca hüküm mevcuttur. Mahkeme, taleplerin tümü hakkında ayrı ayrı karar vermek ve bunları hüküm fıkrasında göstermek zorundadır. Mahkemenin, taleplerin tümü hakkında tek ve aynı şekilde karar verme zorunluluğu yoktur. Dava şartları, her bir talep bakımından ayrı ayrı belirlenir (Pekcanıtez Usul, Medeni Usul Hukuku, C. II, İstanbul 2017, s.1093 )….” hususlarının belirtildiği, davacının davalılar aleyhine tespit , kuyu ruhsatının devrinin önlenmesi, davalı şirkete yönelik abonelik sözleşmesi yapılmasının önlenmesi davası açtığı, ilk derece mahkemesi hakimi tarafından verilen süre üzerine davacı vekilinin 18/02/2021 tarihli dilekçesinde davalı …’ın borçlarından davalı şirketinde TBK 202.maddesi uyarınca borçlu olduğunun tespitine yönelik davanın her iki davalıya yönelttiğini, kuyu ruhsatının devrinin önlenmesine yönelik davayı da her iki davalıya yönelttiğini, abonelik sözleşmesi yapılmasının önlenmesine yönelik davayı ise davalı şirkete yönelttiğini, taleplerinin tercihli yada feri bir talepleri olmayıp esas itibariyle bir diğerinin doğal sonucu niteliğinde ama her birinin asli talepler olduğunu belirtiği ve her bir davası yönünden ayrı ayrı başvurma harcı ve peşin harcı yatırdığı, dava yığılmasının söz konusu olduğu, bu nedenle ilk mahkemesince her bir dava yönünden ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya uygun olduğunu düşündüğümden sayın çoğunluğun tek vekalet ücreti hükmedilmesine yönelik görüşüne katılmıyorum.

Üye …
e-imzalıdır