Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/1162 E. 2023/428 K. 24.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/04/2021
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : … –

VEKİLİ : Av. …

İSTİNAF EDEN DAVALI : … (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLLERİ : Av. …

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 24/02/2023
YAZIM TARİHİ : 27/02/2023
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan itirazın iptali davasında 08/04/2021 tarihinde tesis edilen davanın kabulüne ilişkin karara karşı davalının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında ticari ilişkisinin mevcut olduğunu, müvekkilinin faturadan kaynaklanan alacağının tahsili için davalı aleyhine Konya … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, icra takibine, borçlu vekili tarafından itiraz edildiğini, davalının itirazının haksız olduğunu, itirazın amacının sürecin uzatılması olduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takip konusu alacağın da %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Dava dilekçesi davalıya usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen davalı davaya cevap vermemiş, ancak davalı vekili 02/12/2020 tarihli beyan dilekçesiyle özetle; Taraflar arasında davaya konu hukuki ilişkinin varlığının davacı tarafından ispat edilmesi gerektiğini, tek taraflı fatura tanzimi suretiyle bir borçlandırma yapılmasının mümkün ve muhtemel olmadığını, müvekkiline faturaya konu bir ürünün teslim edilmediğini, faturadaki imzaların müvekkiline ait olmadığını, savunarak davanın reddi ile haksız icra takibi nedeniyle %20 tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece Mahkemesince; Davacı tarafın ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde düzenlenen 04/12/2020 tarihli bilirkişi raporu ile davacıya ait ticari defter ve belgelerin usul ve yasaya uygun olarak tutulduğu, takibe konu faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olduğu ve davacı defterlerine göre takip tarihi itibariyle davacının 202.657,20 TL tutarında davalıdan alacaklı olduğunun anlaşıldığı, davalı tarafın ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde düzenlenen 18/12/2020 tarihli bilirkişi raporu ile ise davalıya ait ticari defter ve belgelerin usul ve yasaya uygun olarak tutulduğu, takibe konu faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı tarafça her biri 30.000,00 TL bedelli olan toplam 8 adet çekin davacı ile olan ticari ilişkin izlendiği hesaba kaydedildiği, bu çekler dikkate alındığında davalının defterlerine göre davalının davacıdan 39.942,80 TL tutarında alacaklı olduğunun tespit edildiği, davaya ve takibe konu 200.057,20 TL bedelli faturanın her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olması ve davalının ödeme savunmasında bulunması karşısında davaya konu faturadan kaynaklanan teslim yükümlülüğünün davacı tarafça yerine getirildiğinin kabulü gerektiği, bu aşamada ispat yükünün davalı tarafa geçmiş olduğu, davalının ödeme savunmasını yazılı delillerle ispat etmesi gerektiği, davalının her biri 30.000,00’er TL bedelli olan toplam 8 adet çek ile davaya konu fatura bedelinin ödendiğini iddia ettiği, her ne kadar bu çekler davalı defterlerinde kayıtlı ise de çeklerin davacı defterlerinde kayıtlı olmaması karşısında 6100 sayılı HMK’nın 222/3 maddesi uyarınca davalı defterlerinde yer alan bu kaydın davalı lehine delil olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, ayrıca, ciro zinciri dikkate alındığında davacı çekleri dava dışı … ‘ın cirosu sonucunda iktisap ettiği anlaşıldığından davalının ödeme savunmasının yerinde görülmediği, 07/01/2021 tarihli celsede davalı vekiline, 6100 sayılı HMK’nın 31. Maddesi uyarınca, davalı vekili tarafından dosyaya sunulan çek suretlerinde çeklerini hamiline yazılı olarak düzenlendiği, ilk cirantanın dava dışı … olduğu ve çeklerin bu şahıs tarafından davacıya devredildiğinin anlaşılması karşısında; ilgili çeklerin davacı ile davalı arasındaki ticari ilişki kapsamında davaya konu faturaya istinaden davalı tarafından davacıya devredildiği iddiasına dayanak delillerini sunması ve beyanda bulunması için 2 hafta süre verildiği, davalı vekilinin de davacının çekleri iktisap ettikten sonra dava dışı … ‘a ciro ettirildiğini savunmuş ancak bu yönde bir delil sunmadığı, her ne kadar davalı vekili son celse de davacı ile davalının ticari defterlerinde inceleme yaptırılarak dava dışı … ile taraflar arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığının tespit edilmesini istemiş ise de çeklerin sebepten mücerret olması ve davacı defterlerinde davalı ile ticari ilişkinin izlendiği hesapta çeklerin kayıtlı olmaması karşısında tarafların defter kayıtlarına göre taraflar ile dava dışı … arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığının tespitinin eldeki uyuşmazlığın çözümü yönünden esasa etkili olmadığı kabul edildiğinden davalı vekilin talepleri yerinde görülmediği, tüm dosya kapsamı ve toplanan deliller bir bütün halinde değerlendirildiğinde; davaya ve takibe konu faturadaki malın davalıya teslim edildiği, davalının ödeme savunmasında bulunmasına rağmen bu iddianın ispatına yarayan çek suretleri dışında bir delil sunmadığı, çeklerin davacı defterlerinde kayıtlı olmaması karşısında davalı defterlerinde kaydın davalı lehine yorumlanmasının mümkün olmadığı, davalının çekleri dava dışı … ‘ın cirosu ile iktisap etmesi karşısında davalının çek ile ödeme yapıldığı savunmasına itibar edilmesinin mümkün olmadığı, davalının çeklerde yer alan ciro imzasının davacı tarafından kötüniyetli olarak dava dışı şahsa attırıldığı iddiasını ve sonuç itibariyle ödeme iddiasını ispatlayamadığı sonucuna varıldığından davanın kabulüne karar vermek gerektiği, alacağın likit olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile Konya … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin 200.057,20 TL asıl alacağın davalıdan tahsili yönüyle devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, 200.057,20 TL’nin % 20’si oranında hesaplanan 40.011,44 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemenin, görevsiz olmasına rağmen re’sen yapması gereken görev incelemesini yapmadığını, bu hususta tarafların tacir olup olmadıklarına yönelik herhangi bir araştırma yapılmadan yargılama yaparak hüküm kurulduğunu, davanın her ne kadar ticari alım satımdan kaynaklı itirazın iptali davası sanılarak ticaret mahkemesinde açılsa da aslında görevli mahkeme ticaret mahkemesinin olmayıp Asliye hukuk mahkemesi olduğunu, zira müvekkili …’nun … Esnaf Odasına üye olup hukuken tacir hükmünde olmadığını, davalının esnaf olması halinde görevli mahkemenin Asliye Hukuk mahkemesi olduğunu, işbu davada ilk derece mahkemesinin re’sen gözetmesi gereken bu hususun gözetilmeden işin esasına girilmesi ve nihai kararda yazılı şekilde hüküm tesis edilmesinin usule uygun olmadığını, görev hususu kamu düzenini ilgilendirmesi sebebiyle davanın her aşamasında ileri sürülebilmekte olup bu hususa ilişkin istinaf isteminin kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini, bilirkişi incelemesinde müvekkilin ticari defterlerini usulüne uygun olarak tuttuğu kayıt altına alındığı ve müvekkilin dava konusu fatura borcuna istinaden toplam 8 adet hamiline çek verdiğini, iş bu çeklerin de müvekkilin defterinde ödeme kaydı olarak yer aldığının açıkça ifade edildiğini, sözkonusu çeklerin hamiline yazılı olduğunu, takip konusu faturaların hamiline yazılı çekler ile ödendiğini, davacı tarafın ticari defterlerinin incelendiğinde ise dava konusu fatura deftere işlenmişken borca istinaden bir ödeme aracı olarak teslim edilen hamiline yazılı çeklerin deftere işlenmediğinin görüldüğünü, bunun üzerine mahkemece çeklerin akıbetlerinin hakkında bankadan bilgi istenildiğini, banka tarafından verilen cevaba göre çeklerin müvekkilden … adında bir şahsa ondan da davacıya ciro edildiğinin görüldüğünü, bunun üzerine müvekkilin hiçbir şekilde tanımadığı ve ticari bir faaliyette bulunmadığı bu şahıs arasında bir ticari ilişki olup olmadığının araştırılması talep edilmişse de mahkemece kambiyo senetlerinde illetten mücerretlik ilkesinin mevcut olduğu gerekçesiyle gerekli araştırma yapılmayarak yazılı şekilde hüküm kurulduğunu, müvekkili tarafından davacıya verilen çeklerin bir kısmının davacı tarafından bankaya ibraz edildiğini, bir kısmının ise üçüncü kişilere ciro edildiğini, hamiline yazılı çeklerin zilyetliğin devri yoluyla elden teslim edilmesinin kanun gereği mümkün olmadığını, ilk derece mahkemesince bu hususun gözetilmediğini, çek üzerindeki görüntüye aldanılarak ve sanki emre yazılmışcasına bir değerlendirme yapıldığını, bu hatalı değerlendirmeye göre çeklerin sanki müvekkilden direkt … adlı şahsa teslim edildiğini, ancak ne tesadüftür ki davacının da bu şahıstan çekleri ciro yoluyla teslim almış hatta bir kısmını kendisi bankaya ibraz ederek tahsil ettiğini, müvekkilinin, ticari defterlerde kayıtlı olan ve bilirkişi raporunda da açıkça yer alan 8 adet hamiline çeki doğrudan davacıya verdiğini, ancak davacının kötü niyetli bir şekilde çeki önce müvekkilin tanımadığı ve ticari ilişkisinin olmadığı … isimli şahsa cirolattığını, sonrasında ise kendisinin cirolayarak tahsil ettiğini, müvekkilinin defterleri incelendiğinde … isimli şahıs ile hiçbir ticaretinin olmadığının açıkça ortaya çıkacağını, şayet uyuşmazlık konusu kıymetli evrakların hamiline yazılı çekler yerine emre yazılı bir senet olsaydı mahkemenin illetten mücerretlik ilkesini gerekçe göstermesinin doğru olacağını, zira senetin belirli bir kişi emrine yazılı olup senedi düzenleyen ile lehtarın belirli kişiler olduğunu, bu sebeple keşideci ile lehtar arasında illetten mücerretlik ilkesinin geçerli olacağını, Ancak uyuşmazlık konusu hamiline yazılı çeklerin belirli bir kişi emrine yazılı olmayıp ilk hamilin kim olduğunun belirsiz olduğunu, bu sebeple ilk hamilin senet metnine bakılarak anlaşılmasının imkânsız olduğunu, yine bu sebeple senet metninden hareketle müvekkili ile … adlı şahıs arasında illetten mücerretlik ilkesinin mevzubahis edilmesinin doğru olmadığını, ilk derece mahkemesinin bu hususu göz ardı ederek ve illetten mücerretlik ilkesini gerekçe göstererek müvekkili ile çekler üzerindeki ciro silsilesini başlatan … arasında gerçekleştirilmiş bir alışverişin olup olmadığını araştırmadan hüküm tesis etmesi verilen nihai kararın bozulmasını gerektirdiğini, müvekkilinin defterleri incelendiğinde, … isimli bir şahıs ile herhangi bir ticaretinin olmadığı hususunun açıkça ortaya çıkacağını, davacı tarafından 04.01.2021 tarihli bilirkişi raporuna beyan dilekçesinde (EK – 3) şu ifadelerin yer aldığını, ”İş bu çekler ciro yolu ile dahi müvekkil şirkete ödeme maksadı ile gelen çekler olmadığını, müvekkilinin haricen yaptığı araştırmada davalı tarafın bu çekleri … isminde birisine düzenleyerek verdiğinin tespit edildiğini, davacı tarafça her ne kadar bilirkişi raporunda belirtilen çeklerin ciro yolu ile dahi kendilerine teslim edilmediği ifade edilmiş olsa da, dosyada mevcut banka cevap yazılarında da açıkça görüleceği üzere çeklerin … isimli şahsın cirosundan sonra davacıya geçmiş ve çeklerin bir kısmının doğrudan davacı tarafça bankaya ibraz edildiğini, bir kısmı ise yine davacı tarafça başka firmalara ciro edildiğini, dolayısıyla davacının beyanındaki bu ifadelerin gerçeği yansıtmadığının açık olduğunu, ayrıca mahkemece henüz bankaya çekler ile ilgili müzekkere yazılmamışken davacının haricen yaptığı araştırmada çeklerin … isimli şahsa verildiğininin tespit ettiğini ifade ettiğini, müvekkili tarafça keşide edilen çeklerin kime teslim edildiğine ilişkin bilgilerin mahkeme tarafından yazılan bir müzekkere olmadığı sürece banka tarafından çeki keşide eden müvekkile bile verilmezken, davacının bu hususu bankadan öğrenmesinin mümkün olmadığını, davacının bu hususu bilmesinin tek yolunun, müvekkilden almış olduğu iş bu çekleri kötü niyetli olarak kendi tanıdığı … isimli şahsa ciro ettirmiş olması olduğunu, salt bu beyanın bile müvekkili tarafından davacıya verilen çeklerin davacı tarafça kötü niyetli olarak müvekkili ile hiçbir ticari ilişkisi olmayan … isimli şahsa cirolatıldığının açık bir delili olduğunu, hamiline yazılı çeklerin ciro yolu ile devredilmesinin çekleri emre yazılı hale getirmeyeceğini, hamiline yazılı çeklerde teslim yolu ile hak geçişi sağlandığını, dolayısıyla sırf başka birisi tarafından ciro yapıldığı için mahkemece iş bu çeklerin emre yazılı senet gibi değerlendirilerek senetlerin illetten mücerret olduğu gerekçesi ile müvekkil ile çeki cirolayan şahis arasında ticari ilişki olup olmadığının araştırılmadan hüküm kurulmasının hatalı olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması talebi ile istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava faturadan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla girişilen icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklara ve gerekçe içeriğine göre, mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın somut olayın özelliklerine uygun olarak belirlendiği, yargılamanın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda belirtilen usullere uygun olarak yürütüldüğü, taraflarca gösterilen hükme etki edecek delillerin usulüne uygun olarak toplandığı, toplanan delillere göre davacının bilanço esasına göre defter tuttuğu ve ticaret siciline kayıtlı olduğu, davacı ve davalı tacir olduğundan davanın nispi ticari dava niteliğinde olduğu, bu nedenle davacının mahkemenin görevli olmadığı yönündeki istinaf talebinin yerinde olmadığı, dava konusu faturalar davalı tarafa ait ticari defterlerde kayıtlı olduğundan fatura bedellerinin ödendiğini ispat yükünün davalı tarafta olduğu, davalı tarafça fatura bedelinin sekiz adet çekle ödendiği savunulmuşsa da hamiline düzenlenen ve ilk cirantası … olan sözkonusu çeklerin takip dayanağı faturalar karşılığında davalıya verildiği yönündeki savunmanın ispat edilemediği, bu nedenle mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, davalı tarafça ileri sürülen istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı, mahkemece delillerin takdirinde ve yasa kurallarının olaya uygulanmasında bir isabetsizlik görülmediği, davanın kabulüne ilişkin kararda kamu düzenine aykırı herhangi bir husus bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davalının istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
2- Alınması gereken 13.665,91 TL harçtan peşin alınan 3.416,48 TL harcın mahsubu ile bakiye 10.249,43‬ TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4- İstinafa başvuran davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
6- Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 24/02/2023 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır

O.B.