Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/1130 E. 2023/357 K. 17.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/02/2021
NUMARASI : … Esas – … Karar

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. … – …

İSTİNAF EDEN DAVALI : …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 17/02/2023
YAZIM TARİHİ : 21/02/2023
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan itirazın iptali davasında … tarihinde tesis edilen davanın kabulüne ilişkin karara karşı davalının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında … tarihinde satın alma sözleşmesi düzenlendiğini, davalı şirketin bu sözleşme ile süresi içerisinde malları 10 iş günü içinde teslim etme yükümlülüğü altında girdiğini ve mallar süresi içerisinde teslim edilmediği takdirde gecikilen her gün için mal bedelinin binde ikisi oranında gecikme cezası ödemeyi taahhüt ettiğini,teslim süresinin … tarihinde sona erdiğini, ancak malların süresi içerisinde teslim edilmediğini, bu nedenle satın alma sözleşmenin 4. maddesi gereği gecikme nedeniyle uğranılmış diğer zararlara ilişkin talepleri saklı kalmak kaydıyla malların geciktiği günlere göre mal bedelleri üzerinden bir hesaplama yapıldığını ve toplam gecikme bedeli olarak 2.721,25 Euro’nun ödenmesi için Konya … Noterliği aracılığıyla … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname düzenlenerek davalıya keşide edildiğini, ancak davalının şirkete ödeme yapmadığı gibi ihtarnameye de cevap vermediğini, sonrasında … tarihinde Konya … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını ve davalı tarafın başlatılan bu icra takibine borcu bulunmadığı gerekçesi ile itiraz ettiğini, itiraz üzerine … tarihinde icra takibinin durdurulduğunu, davalının bu itirazının haksız ve kötü niyetli olduğunu ileri sürerek Konya … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında davalı borçlu tarafından yapılan itirazın iptaline, davalının haksız itirazı nedeniyle takip bedelinin yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davacıya üstlendiği iş gereği … tarihinde davacı tarafa teklifte bulunduğunu, varılan mutabakat sonucu davacının anılan malları teklif doğrultusundan müvekkilinden almayı kabul ettiğini ve … tarihinde taraflar arasında sözleşme imzalandığını, davacı firma yetkilisinin sonradan teklif belgesi dışında taleplerde bulunduğunu, teklif dışından talep edilen malların yurt dışından gelmesi ve bazı yoğunlukları nedeniyle malların yurt dışından gelmesinde gecikme olduğunu ve bu gecikmenin doğal olduğunu, müvekkilinin iradesi dışında elde olmayan ve öngörülemeyen sebeplerden dolayı bazı malların müvekkiline geç teslim edildiğini, sevk irsaliyelerinden de anlaşılacağı üzere davacının başka işler içinde kullanmak işçin istediği ancak sözde cezai şart işleterek ceza bedelini istediği … ve … nolu iki adet irsaliyeye konu malzemelerin davacıya teslim edildiğini, davacı yanın ek-4/2 nolu delilinde sunmuş olduğu sevk irsaliyesinin kurmaca ve sahte olduğunu, davacı yanın söz konusu irsaliyedeki malzemelerin … tarihinde kendilerine teslim edildiğini iddia ettiğini, dilekçe ekinde sunmuş oldukları ek-4 nolu irsaliye ile davacı yanın sunmuş olduğu ek-4/2 nolu irsaliyenin içeriğinin aynı olduğunu, yapmış oldukları incelemeye göre müvekkili şirketin eski çalışanı …’ın müvekkili şirket yetkilisinin bilgisi dışından … tarihli … nolu irsaliyeyi iptal ettiğini ve aynı mallar için daha kullanılma sırası gelmeyen sevk irsaliyeli koçanın arasından rastgele bir sayfa seçerek ve … nolu sevk irsaliyesini düzmece hazırlayıp davacı şirkete teslim ettiğini, aynı şekilde davacı yanın sunmuş olduğu ek4/3 nolu delil belgesinin de bu şekilde düzmece hazırlandığını, müvekkili tarafından … tarihinde … nolu sevk irsaliyesi ille teslim edilen malzemeler için müvekkili şirket çalışanı … ‘ın müvekkili şirketi yetkilisinin bilgisi dışında bilgisi dışında sevk irsaliyesini iptal ettiğini ve aynı mallar için daha kullanılma sırası gelmeyen sevk irsaliyeli koçanın arasından rastgele bir sayfa seçerek ve … nolu sevk irsaliyesini düzmece hazırlayıp davacı şirkete teslim ettiğini, bu şekilde müvekkili şirketi davacı yan ile zarara uğratmaya çalıştığını, ancak sözde iptal edilen sevk irsaliyelerinde belirtilen malzemelerin hiçbirinin müvekkiline iade edilmediğini, kurmaca olarak düzenlenen sevk irsaliyeleri ile aynı malzemeler sanki müvekkilinin deposundan ikinci kez çıkmış gibi gözüktüğünü, müvekkili şirket çalışanı …’ın bu işlemlerden çok kısa bir süre sonra işten ayrıldığını, sözleşmede belirtilen süre içerisinde malların davacı yana teslim edildiğini, ancak davacı tarafın kötü niyetli olarak sanki bu malları da teslim almamış gibi cezai şart işlettiğini ve haksız kazanç için teslim edilen malların bedelini de istediğini, tüm bunlar sonucu davacı taraf teklif belgesindeki malları eksiksiz ve hatta fazlasını almış olmasına rağmen icra takibi başlattığını savunarak davanın reddine, davacının %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince; taraflar arasında düzenlenen satın alma sözleşmesinin 4. maddesinin “malların teslim süreleri” başlığında “Mallar / cihazlar / sistem 10 (on) günde teslim edilecektir. Bu süreler kesin olup … tarihinden itibaren başlar. Son teslim tarihi her şart altında … tarihinden başlar. Son teslim tarihi her şart altında 01/12/2017’dir. Yaşanacak aksilikler göz önüne alındığında teslimat iki parçaya bölünebilir ve teslimatın tamamının yapılması 31/12/2017’yi geçemez, teslimde gecikme olması durumunda SATICI, herhangi bir ihtar ve ihbar keşidesine ya da mahkeme kararına lüzum olmaksızın gecikilen her gün için mal bedelinin %0,2(Binde İki)’si tutarında gecikme cezasını ALICI’ya ödemeyi ve gecikme nedeniyle ALICI’nın uğrayacağı her türlü zarar ve ziyanı tazmin edeceğini kabul, beyan ve taahhüt eder. Teslimin gecikmesi 10 günü aşar ise ALICI, malları almaktan imtina edebilir ve ayrıca sözleşme bedelinin %20’si oranında cezai tazminat ile her türlü zarar ve ziyanını SATICI’dan tazmin eden eder” şeklinde düzenlendiği, Türk Borçlar Kanunu’nda sözleşme yapma serbestisi olduğu ve tarafların kanuna aykırı olmadığı müddetçe diledikleri gibi sözleşme yapabilecekleri ve bunları şartlara bağlayabilecekleri, her iki taraf ta tacir olup, tacirlerin yapmış oldukları sözleşmeye daha fazla dikkat ve ehemmiyet göstermek zorunlulukları olduğu, her iki tarafında tacir olduğu dikkat alındığında ve taraflar arasında rızai sözleşmenin bulunduğu, sözleşme şartının da herhangi bir ahlaka ve kanunlara aykırı bir madde olmadığı, tarafların bu sözleşmeyi de rızaen imzaladıkları dikkate alındığında davalının söz konusu malları süresinde teslimi yükümlülüğünü sözleşme uyarınca üzerine aldığı, sözleşmedeki imzaya tarafların herhangi bir itirazının da bulunmadığı, her ne kadar davalı taraf ilk cevap dilekçesinde evrakta sahtekarlık ve faturaları teslim alan şahıslar hakkında suç duyurusunda bulunduklarını iddia etmişse de bu iddialarından daha sonraki aşamalarda vazgeçtikleri ve gecikmenin sadece malların yurt dışından geç gelmesi nedeniyle oluştuğunu, bunların da mücbir sebep olduğunu iddia ettikleri, ancak tarafların tacir olması nedeniyle söz konusu aksaklıkları da göz önünde bulundurmaları gerektiğinden ve bu mücbir sebepleri gecikmeden önce davacı tarafa bildirmemiş olmaları nedeniyle yapmış oldukları itirazlar yerinde görülmediği gerekçesiyle davanın kabulü ile davalının Konya … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takibine yapmış olduğu itirazın iptali ile 2.905,27 Euro üzerinden takibin devamına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili davalı ile davacı arasında davacı tarafın 2017 yılı Kasım ayında … Büyükşehir Belediyesi … Daire Başkanlığı’ndan ihale ile almış olduğu “mevcut yaya üst geçitlerine kar ve buz engelleme sistemi ve taş kaplama yapılması” işinde kullanılacak olan “ısıtıcı kablo ve buz termostatları ile buz sensörlerinin” tedariği için … tarihinde sözleşme imzalandığını, davacının ana yüklenici firmanın “Elektrik Taşeronu”, müvekkili davalı şirketin ise davacı şirketin “Kar ve Buz Engelleme Malzemeleri” tedarikçisi olduğunu, malzemelerin sözleşme gereği son teslim tarihi en geç 31.12.2017 tarihi pazar gününe denk geldiğini, 01.01.2018 tarihi de Resmi tatil olduğu için esasen malların fiilen teslim tarihi bu 02.01.2018 tarihine denk geldiğini, davacı işe başladıktan sonra ve de müvekkili tarafından sözleşme malzemeleri sipariş edildikten sonra, projede eksiklikler tespit edildiğini ve bazı üst geçit kanatlarında ilave ısıtma yapılması ve iniş borularının ısıtılması gereğinin ortaya çıktığını, bunun için gerekli olan ilave malzemelerin davacı yetkilisi talebi üzerine verilen siparişlerden birisine eklendiğini, ısıtıcı kablo üreticisi olan … firmasının sevkiyatları Brüksel ana deposundan yaptığını, çözüm ortaklarından gelen siparişleri … (First In – First Out) (İlk Giren -İlk Çıkar) prensibine kayda almakta ve mevcut stok durumuna göre rezerv ederek sevk ettiğini, …’deki gibi gelen malın içerisine ilave yapmadığını, yani bir siparişe ilave yapıldığında o sipariş iptal edilip yeni şekliyle en sondan sıraya sokulduğunu, daha önceki siparişe rezerv edilmiş malzeme, sırası gelen başka siparişlere (firmalara) kaydırıldığını, Aralık ayının 3. haftasında bekledikleri malzemenin davacı şirketin acil ilave siparişleri nedeniyle 25 Ocak 2018 tarihinde müvekkili şirketin deposuna girdiğini ve aynı gün teslim edildiğini, yurt dışından gelen tüm malzemelerin İstanbul gümrükten çıktığında aynı gün davacıya teslim edildiğini, sözleşme gereği 21.615 mt ısıtıcı kablo teslim edilmesi gerekir iken talep edilen ilave ısıtıcı kablolar ile birlikte 25.01.2018 tarihinde 26.945 mt ısıtıcı kablo teslim edildiğini, davacının gelen malzemeye kabul edip sahada kullandığını ve faturasını kayıtlarına aldığını, ısıtıcı kabloların … tarihinde teslimatındaki gecikmeden müvekkilinin sorumlu olmadığını, sorumluluğun kullanılacak Isıtıcı Kablo miktarını, basiretli tacir olarak davranmayan ve saha keşfini zamanında yapmayan ve de yurtdışına noel dönemi gibi sorunlu bir zamanda, malzeme sipariş edilmiş, rezerv edilmiş ve yükleme günü beklenir iken; sonradan malzeme miktar ve tiplerini değiştiren davacı şirkete ve yetkilisine ait olduğunu, buz Termostatı ve Sensörlerinin üreticisi olan … firmasının noel tatili ve tatil sonrası dönüş tırı bulamaması nedeniyle Termostat ve Sensör teslimatının geciktiğini, ancak davacının gecikme tazminatına esas olan tarihini 02.01.2018 yerine 01.12.2017 alarak, kötü niyetli davranarak tüm mallar için gecikme cezası uyguladığını ve buna göre ihtarname gönderip icra takibine geçildiğini, bu haliyle kötü niyetli davranan ve sebepsiz zenginleşmeyle haksız şekilde cezai şart uygulayan davacının haksız şekilde icra takibi başlatması nedeniyle kötü niyet tazminatı ödemesi gerektiğini, yerel mahkemenin dosyayı 2 farklı bilirkişiye tevdi ettiğini, iki farklı bilirkişinin de davalı müvekkilin hiçbir şekilde davacıya borçlu olmadığını tespit etmiş ve bu yönde raporunu yerel mahkemeye sunduğunu, ancak ilk derece mahkemesi hakimliğinin hiç bir şekilde bu raporları dikkate almadığını, her iki raporda müvekkil lehineyken ilk derece hakimliğinin gerekçeli kararda “Dosya kapsamına uygun görülerek her iki tarafın ticari defterlerinde inceleme yapan bilirkişilerin 2 ayrı raporu ayrıntılı ve denetime açık olması nedeniyle hükme esas alınmıştır.” diyerek müvekkil aleyhine karar vermiş olmasının hatalı olduğunu, müvekkilinin basiretli bir tacir olarak malları … ye giriş yaptığı anda gümrükten çıkartarak malları mağduriyet oluşturmamak adına derhal davacıya teslim ettiğini, ancak görüleceği üzere yurt dışındaki gecikmelerin ve aksaklıkların müvekkilin iradesi dışında kontrol ve müdahale edemeyeceği durumlardan olduğunu, bu durumda müvekkilin iradesi dışında gelişen olaylardan kaynaklanan gecikmelerin mücbir sebep sayılacağını, ancak ilk derece mahkemesinin bu itirazları dikkate almamış müvekkili basiretsizlikle itham ederek aleyhe hüküm kurmuş olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması talebi ile istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; gecikme cezası alacağının tahsili amacıyla girişilen icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve re’sen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacı taraf, davalı ile imzalanan sözleşmede sözleşmeye konu malların süresi içinde teslim edilmemesi halinde gecikme cezası ödenmesinin kararlaştırıldığını, davalı tarafın sözleşmeye konu malları süresi içerisinde teslim etmediğini ileri sürerek gecikme tazminatı alacağının tahsili için aşlatılan icra takibine itirazın iptalini talep etmekte, davalı taraf ise mal teslimindeki gecikmenin davacının kusurundan kaynaklandığını, bu nedenle gecikme cezası istenemeyeceğini savunarak davanın reddini talep etmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2022/11-490 Esas, 2022/1184 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere;
Türk Borçlar Kanunu’nun 179. maddesi:
“…Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.
Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.
Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır…” düzenlemesini içermektedir.
Maddenin birinci bendinde seçimlik cezai şart düzenlenmiştir. Buna göre sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi hâlinde ödenmek üzere cezai şart vaad edilmiş ve aksi de sözleşmede öngörülmemiş ise alacaklı ya sözleşmenin ifasını ya da cezai şartın ödenmesini isteyebilir. Seçimlik cezai şartta alacaklı seçimlik bir yetkiye sahiptir. Buna göre o şartın gerçekleşmesi yani borçlunun asıl edimi hiç veya gereği gibi ifa etmemesi durumunda ya asıl edimin ifasını ister ya da bundan vazgeçerek cezai şartın ödenmesini talep eder. Seçimlik cezai şartta alacaklı hem asıl edimin ifasını hem de cezai şartın ödenmesini isteyemeyecektir. Örneğin, satıcının sattığı malı teslim etmemesi hâlinde alıcının mal yerine belli bir miktar para ceza koşulu isteyebileceği kararlaştırılmışsa, alıcı ister malın teslimini, isterse ceza koşulunu isteyebilir. Görüldüğü üzere burada seçimlik bir hak söz konusu olup, alacaklı ancak ya asıl borcun ifasını ya da ceza koşulunun ödenmesini isteyebilir; alacaklı aynı anda hem asıl borcun ifasını hem de ceza koşulunun ödenmesini kural olarak isteyemez. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, asıl borcun sonraki imkânsızlık nedeniyle ifâ imkânının ortadan kalkması hâlinde, alacaklıya tanınmış olan bu seçim hakkı bir anlam ifade etmez. Asıl borcun ifası imkânsız olduğunda, alacaklı koşulları varsa yalnızca tazminat isteme hakkına sahip olur. Buna göre alacaklı, ya zararının tazmin edilmesini ya da ceza koşulunun ödenmesini ister.
Buradaki “seçimlik” ifadesinden, ceza koşulu ile asıl borç arasındaki ilişkinin, seçimlik borçlarda yer alan birden çok edim arasındaki ilişkiye benzediği sanılmamalıdır. Asıl borç ile ceza koşulu arasında gerçek anlamda bir seçimlik borç (alacak) ilişkisi söz konusu olmayıp, yalnızca alacaklıya tanınmış bir seçim hakkı söz konusudur. Bunun önemi şu noktada ortaya çıkar: Borçlu asıl borcun ifasıyla yükümlü olmakla birlikte, alacaklı asıl borcun ifasından vazgeçerek ceza koşulunun ödenmesini istediğini borçluya bildirebilir. Borçlu ceza koşulu kendisinden istenmedikçe yalnız asıl borcu ifa edebilir. Bu seçim hakkı, teknik anlamdaki seçimlik borçtan (alacaktan) farklıdır (Kocaağa, s. 133-136).
İkinci bentte düzenlenen ifaya ekli cezai şartta ise alacaklı, açıkça feragat etmiş veya ifayı kayıtsız şartsız kabul etmiş olmadıkça, hem sözleşmenin ifasını hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilir.
Dönme (fesih) cezası olarak da adlandırılan ifayı engelleyen cezai şart ise maddenin üçüncü bendinde hükme bağlanmıştır. Burada borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle tek taraflı olarak sözleşmeden dönme hakkına sahip olduğunu ispat yetkisi saklı tutulmuştur. Böylece borçlu, alacaklı ile yaptığı anlaşmada dilerse sözleşmeden dönmeyi ve alacaklıya sadece cezai şart ödemeyi kararlaştırabilir. Bu tür cezai şartta borçlu cezayı ödemek suretiyle sözleşmeden dönebileceği gibi, alacaklı da sadece cezai şartın ödenmesini talep edebilir. Bu durumda artık alacaklı borçludan asıl edimin ifasını isteyemeyecektir.
Seçimlik ve ifaya eklenen ceza koşulu, borçlunun borcunu ihlâl etmesine karşı alacaklıya bir talep hakkı sağlarken, dönme cezası borcun ihlâli koşulu aranmaksızın, belirli bir meblağı ödemek suretiyle borçluya sözleşmeyi sona erdirme imkânı verir. Borçlu, borca aykırı davranışı bulunmasa bile, ceza koşulunu ödeyerek sözleşmeyi ortadan kaldırabilir. Burada asıl borcun ifasının yerini dönme (fesih) cezası almaktadır. Bundan dolayı dönme cezasının, asıl borcun alacaklı lehine ifasını teminat altına almak gibi bir işlevinin bulunmadığı, aksine onu zayıflatıcı rol oynadığı söylenebilir. Gerçekten, “borcumu ifa etmekten vazgeçersem 1.000TL ödeyeceğim” ifadesinde yerini bulan dönme cezasında asıl borcun ifasının teminat altına alınması suretiyle alacaklının hukukî durumunun güçlendirilmesi değil, aksine dönme cezasını ödemek ve sözleşmeden dönmek (veya sözleşmeyi feshetmek) suretiyle borçlunun durumunun iyileştirilmesi söz konusudur (Kocaağa, s. 145-154).
Cezai şarta ilişkin hükümler emredici nitelikte değildir. Taraflar bunların aksini kararlaştırabilirler. Borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi dışında kalan diğer borca aykırılık hâlleri için ifaya eklenen ceza koşulu kararlaştırabilecekleri gibi; bu iki ihlâl durumu için seçimlik ceza koşulu da kararlaştırabilirler. Örneğin satıcının ayıplı mal teslim etmesi hâlinde, alacaklıya hem ayıpsız bir mal teslim edileceği hem de ceza koşulu ödeneceği kararlaştırılabilir. Ayrıca tarafların, ceza koşulu anlaşmasında, seçimlik ceza koşulu ile ifaya eklenen ceza koşuluna birlikte yer vermeleri de mümkündür (Kocaağa, s. 138-139). İstisnası cezanın tenkisiyle (indirilmesiyle) ilgili TBK’nın 182. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci bendinde ceza miktarını tarafların serbestçe belirleyebilecekleri belirtildikten sonra, üçüncü bendinde bu ceza miktarının hâkim kararı ile azaltılabileceği öngörülmüştür.
Türk Borçlar Kanunu’nun 179/2. maddesinde ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir denilmek suretiyle ifaya ekli cezayı düzenlemiştir. Bu cezaya, gecikme cezası da denmektedir.
Anılan hükme göre borçlunun borca aykırı davranışı hâlinde, alacaklı hem aynen ifayı, hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilecektir. Bu nedenle, burada ceza koşulunun aynen ifaya ilave olarak (kümülatif) talep edilebilmesi olanaklıdır. Örneğin, bir inşaat sözleşmesinde yüklenici, işin teslim edilmesi gerektiği tarihten itibaren geciktiği her gün için iş sahibine 10.000TL ceza koşulu ödemeyi taahhüt etmişse, yüklenicinin borcunu ifada gecikmesi hâlinde, iş sahibi hem gecikilen her gün için 10.000TL ceza koşulunu hem de inşaatın bitirilmesini isteyebilir. İfaya eklenen ceza koşulu, özellikle borcun geç ifa edilmesi hâlinde uygulanır ve uygulamada en çok rastlanan ceza koşulu türüdür.
Ceza koşulunun amacı da onun ifaya eklenen nitelikte olup olmadığının tespitinde önemli rol oynayabilir
Borçlunun borca aykırı davranışı hâlinde alacaklının ifaya ek olarak talep ettiği alacak bir ceza koşulu alacağı ise, zarar koşulunu gerektirmez. Alacaklı borçlunun borca aykırı davranışı nedeniyle zarara uğramasa dahi kararlaştırılan ceza koşulunu talep edebilir.
İfaya ekli cezai şartın istenebilmesi için sözleşmede açıkça kararlaştırılmış olmadıkça gecikmiş ifanın çekincesiz olarak kabul edilmemesi gerekir. Aksi hâlde cezai şartı isteme hakkı düşer.
Cezayı isteme hakkının saklı tutulması (çekince, ihtirazı kayıt), yenilik doğuran bir irade beyanı olup, ifa anında açıkça yapılmalıdır. Saklı tutma, teslim-kabul tutanağına düşülecek bir kayıtla veya ifayı kabulden önce yapılacak yazılı bildirimle yahut iş bedelinin ceza alacağı kesilerek ödenmesi gibi buna delalet eden bir eylem veya işlem ile gerçekleştirilebilir.
Açık feragat ise, borçluya yöneltilen ve varması gereken bir irade beyanıyla veya sözleşmeye önceden ifanın çekincesiz kabul edileceğine ilişkin bir hükmün konulmasıyla olur. Bazen de, çekincenin varlığı bazı koşulların gerçekleşmesine bağlanabilir (Selimoğlu, Yaşar Engin; Eser Sözleşmesi, 4. Baskı, Ankara 2017, s. 350-353).
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, taraflar arasında … tarihinde elektik malzemeleri satışına ilişkin sözleşme imzalanmıştır. Sözleşmenin 4. maddesinde “Mallar / cihazlar / sistem 10 (on) günde teslim edilecektir. Bu süreler kesin olup … tarihinden itibaren başlar. Son teslim tarihi her şart altında … tarihinden başlar. Son teslim tarihi her şart altında …’dir. Yaşanacak aksilikler göz önüne alındığında teslimat iki parçaya bölünebilir ve teslimatın tamamının yapılması 31/12/2017’yi geçemez, teslimde gecikme olması durumunda SATICI, herhangi bir ihtar ve ihbar keşidesine ya da mahkeme kararına lüzum olmaksızın gecikilen her gün için mal bedelinin %0,2(Binde İki)’si tutarında gecikme cezasını ALICI’ya ödemeyi ve gecikme nedeniyle ALICI’nın uğrayacağı her türlü zarar ve ziyanı tazmin edeceğini kabul, beyan ve taahhüt eder. Teslimin gecikmesi 10 günü aşar ise ALICI, malları almaktan imtina edebilir ve ayrıca sözleşme bedelinin %20’si oranında cezai tazminat ile her türlü zarar ve ziyanını SATICI’dan tazmin eden eder” denilmiştir. Bu sözleşme hükmünün ifaya ekli cezai şart mahiyetinde olduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere Türk Borçlar Kanunu’nun 179/2. Maddesi gereğince ifaya ekli cezai şartın istenebilmesi için, bu haktan açıkça feragat edilmemiş veya ifanın çekincesiz olarak kabul edilmemiş olması gerekmektedir. Dosyada mevcut sevk irsaliyelerinin incelenmesinde sözkonusu sevk irsaliyelerinde yer alan “yukarıda kayıtlı malları tam ve eksiksiz aldım” şeklindeki kısmın davacı şirket çalışanı tarafından imzalandığı, sevk irsaliyelerinde herhangi bir ihtirazi kayıt yer almadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı şirketin, sözleşme ilişkisinin devamı süresince ifayı çekince koymadan kabul ettiği, bir başka deyişle cezai şart talep etme hakkını saklı tutmadığı anlaşılmakla cezai şart talebi yerinde değildir. Sözleşmede herhangi bir ihtar ve ihbar keşidesine ya da mahkeme kararına lüzum olmadığının belirtilmiş olması, cezai şart istenebilmesinin ifanın ihtirazi kayıtla kabul edilmesine bağlı olduğu kuralını ortadan kaldıracak bir husus değildir. Mahkemece ifayı ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin kabul eden davacının gecikme cezası isteyemeyeceği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğnice yerel mahkeme kararının kaldırılması gerektiği, ancak mahkemece yapılan yanlışlık yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davanın esası hakkında yeniden hüküm kurularak yukarıda belirtilen gerekçe doğrultusunda davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A) Davalının istinaf talebinin KABULÜ ile; Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/02/2021 tarih, … Esas – … Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
1- İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yatırılan 305,41 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
2- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflara ücreti vekalet taktirine yer olmadığına,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf yoluna başvuru harcı ile 11,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 173,11 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
B) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince davacı talebi ile ilgili YENİDEN HÜKÜM KURULMASINA,
1- Davanın REDDİNE,
2- Davacı tarafından peşin olarak alınan 305,41 TL harçtan, karar tarihi itibariyle alınması gereken 179,90 TL harcın mahsubu ile fazla yatırıldığı anlaşılan 125,51 TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
3- Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5- Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
6- Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7- HMK’nın 333 ve HMKGAT’nin 5/1. maddeleri gereğince yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının gider avansını yatıran tarafa iadesine,
C) İlk derece mahkemesince 30/04/2021 tarihinde yazılan harç tahsil müzekkeresinin bila ikmal iadesinin ilk derece mahkemesince istenmesine,
D) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince kararın ilk derece mahkemesi tarafından tebliğe çıkarılmasına,
E) Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 17/02/2023 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 353 ve 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır

O.B