Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/1018 E. 2023/380 K. 21.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/02/2021
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : … (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. …

İSTİNAF EDEN DAVALI : … (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 21/02/2023
YAZIM TARİHİ : 22/02/2023
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan menfi tespit davasında 17/02/2021 tarihinde tesis edilen davanın kabulüne ilişkin karara karşı davalının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalıya senet verip borcunu davalıya ait banka hesabına ödediğini, ödeme dekontunu ekte sunduklarını, 03/07/2019 tarihli havale ödemesinin senet borcuna ilişkin olduğunu, senetlerin düzenleme tarihinden sonra vade tarihinden önce açıklamasız havale yoluyla ödenmesu durumunda ödemenin senet borcuna yönelik karine teşkil ettiğini, taraflar arasında davaya konu senetten başkaca herhangi bir ticari veya alacak verecek ilişkisi bulunmadığını, müvekkili borcunu ödemesine rağmen davalının müvekkili hakkında Konya … İcra Müdürlüğünün … E. numaralı icra dosyasıyla takibe giriştiğini, karşı tarafın kötüniyetli olduğunu müvekkilini mağdur etmeye çalıştığını belirterek davanın kabulü ile müvekkilinin Konya … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasına dayanak teşkil eden senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine, alacaklının %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının davaya konu senedi ödediğine ilişkin iddiasının gerçeğe aykırı olduğunu, davacının delil olarak sunduğu havale makbuzu ile senet muhteviyatı arasındaki uyumsuzlukların davacının ödeme iddiasının gerçek dışı olduğunu ortaya koyduğunu, paranın gönderiliş nedeni hakkında herhangi bir açıklama içermeyen ve davaya konu senedin vadesi ve bedeli ile uyuşmayan havale dekontunun davacının ödeme iddiasına delil olarak kabul edilemeyeceğini, davacının iddiadan öteye gitmeyen söylemlerine hukuki itibar tanımanın mümkün olmadığını, havale makbuzunda ya da ödeme makbuzunda bir açıklama bulunmadığı takdirde, ödemenin vadesi önce gelen yani muaccel borca ilişkin olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, davacının ödeme iddialarının TTK 703-710 maddelerine aykırı düştüğünü, davacının borcun ödemesini kabul eden davalının herhangi bir ihtar, ihbar keşide etmediği, aralarında başkaca bir alacak verecek olmadığına yönelik iddialarının da gerçeklere uygun düşmediğini belirterek davanın reddi ile davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince “… Somut olayda ; davalı taraf, 09/01/2020 tarihinde, Konya … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası üzerinden, borçlusu …, kefili (avalisti) … ve lehtarı … olan, 30/10/2018 düzenleme, 30/12/2019 vade tarihli ve 70.000 Euro bedelli bonoya istinaden kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla, senet borçlusu ve avalisti aleyhine icra takibi başlatmış, davacı taraf ise bu senet bedelinin icra takibinden önce 03/07/2019 tarihinde 70.500 Euro olarak ödendiğini beyan ederek menfi tespit ve tazminat talebinde bulunmuştur.
Yargıtay 19. HD.nin 25.01.2016 gün ve 2015/8166 E. 2016/758 K. sayılı emsal içtihadına göre, “Bononun tanzim tarihinden sonra yapılan ödemelerin, taraflar arasında başka bir borç ilişkisi yoksa, mevcut borcun ifası amacıyla yapıldığının kabulü gerekir. Dolayısıyla tanzim tarihinden sonraki ödemelerin dava konusu bono dışında başka bir borca karşılık olduğu hususunda ispat yükü davalı alacaklıdadır.”
Yukarıda yazılı Yargıtay emsal içtihadında da belirtildiği üzere, dava konusu bononun tanzim tarihinden sonra ve vade tarihinden önce davacının yaptığı (bono bedelini de aşan) 70.500 Euro’luk ödemenin başka bir borca istinaden yapıldığını ispat yükünün davalı tarafta olması nedeniyle, kendilerine 25/11/2020 tarihli duruşmada bu konudaki yazılı delillerini bildirmeleri ve yazılı delilleri yok ise yemin deliline dayanıp dayanmayacaklarını bildirmeleri için süre verilmiş, davalı taraf söz konusu ödemenin başka bir borca ilişkin olduğuna ilişkin her hangi bir delil sunamadığı gibi yemin deliline de dayanmayacaklarını bildirmiştir. Davalı tarafından aksi ispat edilemediğinden, davacı tarafından bono tanzim tarihinden sonra yapılan bu ödemenin dava konusu bono için yapıldığı, davacının söz konusu bono ve takipten dolayı davalıya borçlu olmadığı sonucuna varılarak, davacının davasının kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Davacı taraf, ayrıca feri nitelikte tazminat talebinde bulunmuştur. Davalı lehtarın alacaklı olmadığını bildiği halde senedi düzenleyen davacıya karşı (da) icra takibi başlatmakla, hem haksız hem de kötü niyetli olarak takip yaptığı, bu nedenle 2004 s. İİK’nın 72/5. maddesi gereğince tazminattan sorumlu olduğu sonucuna varılarak, davacının feri nitelikteki tazminat talebinin de kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Yargıtay 19. HD’nin 26/01/2017 gün ve 2016/16832 E. 2017/509 K. sayılı emsal içtihadına göre de, “Dava bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti ile 10.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminatın tahsili talebine ilişkindir… Davanın kabul edilen kısmı için talebin yabancı paraya ilişkin olduğu ve dava tarihindeki kur üzerinden karar ve ilam harcının alınması ve karar yerinde bunun gösterilmesi gerekirken, denetime elverişli olmayacak şekilde karar verilmesi hatalıdır.”
Davacı taraf, her ne kadar dava değerini, 70.000 Euro’luk bono bedeli üzerinden 464.100 TL. olarak göstermiş ise de: T.C. Merkez Bankası efektif satış kuruna göre dava tarihi itibariyle dava değerinin 70.000 Euro’nun TL. karşılığının (70.000 Euro x 6.5734 TL. =) 460.138 TL. olduğu tespit edilmiş, vekalet ücreti ve tazminatlar ile harçlar bu değer üzerinden hesaplanmıştır.
Davacı taraf, feri nitelikte bono iptali talebinde de bulunmuş ise de ; bononun bir ödeme aracı olması, davalı ile 3. kişiler arasındaki ilişkilerin bozulmasının önlenmesinin gerekmesi, icra takibinin davacı düzenleyen dışında avaliste karşı da yapılması ve avalistin her hangi bir menfi tespit davası açtığının belirlenememesi nedeniyle, davacının feri nitelikteki bono iptali talebi reddedilmiştir.
Yargıtay HGK’nun 28.02.2019 gün ve 2017/2-3004 E. 2019/217 K. sayılı emsal içtihadına göre de, “Davacının süresinde başvurusu üzerine yetkili mahkemede davaya devam edilmiş ve dava esastan kabul edilmiştir. Davanın kabulü ile davacı lehine vekâlet ücretine ve haksız çıkan taraf olan davalı aleyhine yargılama giderlerine hükmolunmuştur. Yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alındığında yetkili mahkemede devam eden davada, “kabul görmüş bir yetki itirazının varlığı” dikkate alınarak davalı lehine ayrıca bir yargılama giderlerine hükmedilmeyeceğine ilişkin direnme gerekçesi yerindedir.”
Dava, görevsizlik kararı ile Mahkememize gelmiş ise de, yukarıda yazılı Yargıtay emsal içtihadında da belirtildiği üzere, davanın kabulüne karar verilmesi karşısında, görevsizlik kararından dolayı davalı lehine ayrıca vekalet ücretine hükmedilemeyeceği sonucuna varılmış…” gerekçesiyle davanın kabulü ile Konya … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takibine dayanak teşkil eden, borçlusu …, kefili … , lehtarı … olan, 30/10/2018 tanzim ve 30/12/2019 vade tarihli ve 70.000 Euro bedelli bonodan dolayı davacı …’nın davalı …’e borçlu olmadığının tespitine, davacının feri nitelikteki senet (bono) iptali talebinin reddine, dava konusu senet bedeli olan 70.000 Euro’nun dava tarihi itibariyle TL karşılığı olan 460.138 TL üzerinden %20 olarak hesap edilen 92.027,60 TL tazminatın davalı …’ten alınarak davacı …’ya verilmesine, Konya … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takibinin davacı … yönünden derhal durdurulmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davada ispat yükünün davacıdan olduğunu, 70.500 Euro bedelin havalesinin herhangi bir havale sebebi belirtilmeden yapıldığını, davacı tarafından yapılan havalenin bonodaki borç muaccel olmadan yapıldığını, senedin iadesinin talep edilmemiş olmasının davacının yaptığı havalenin bono bedeli için yapılmadığına karine olduğunu, Yargıtay 19. HD 2016/19599 E. Sayılı kararı dikkate alındığında da davacının yaptığı ödemenin senet bedeline ait olduğu iddiasının kabulünün hukuka uygun olmadığını, karşı tarafın eşinin tedavisi amacıyla Türkiye ye geldiği ve ödemeyi bu sebeple daha erken yaptığı iddiasına dair somut delillerin mahkemece araştırılmadığı gibi, davacı tarafından da dosyaya sunulmadığını belirterek davanın reddini istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Menfi Tespit istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacı tarafça, davalının Konya … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası üzerinden, borçlusu …, kefili (avalisti) … ve lehtarı … olan, 30/10/2018 düzenleme, 30/12/2019 vade tarihli ve 70.000 Euro bedelli bonoya istinaden 09/01/2020 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla, senet borçlusu ve avalisti aleyhine icra takibi başlattığı, takibe konu bono bedelinin icra takibinden önce 03/07/2019 tarihinde 70.500 Euro olarak ödendiğini beyan ederek menfi tespit ve tazminat talebinde bulunduğu, 03.07.2019 tarihli ödeme dekontunda herhangi bir açıklamaya yer verilmediği görülmüştür.
İlk derece mahkemecesince, yapılan yargılama sonucu yazılı gerekçe ile davanın kabulüne, senet bedelinin %20’si oranında kötüniyet tazminatın davalıdan alınmasına karar verildiği, karara karşı davalı vekilince bono bedelinin, bononun vade tarihinden önce ödenmesi sebebi olarak davacı tarafından bildirilen sebebin mahkemece araştırılmadığı, ispat yükünün davacıda olduğu sebeplerine dayalı olarak istinaf isteminde bulunulduğu, kötüniyet tazminatı ödenmesine yönelik bir istinaf istemi bulunmadığı anlaşılmıştır.
Somut olayda, davacının keşideci olduğu 70.000,00 EURO bedelli bononun düzenleme tarihinin 30.10.2018, vade tarihinin 30.12.2019 tarihi olduğu, banka kanalıyla ödemenin ise bononun keşide tarihinden sonra 03.07.2019 tarihinde yapıldığı, açıklama kısmının boş olmasının mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığına karine teşkil edeceği, bononun tanzim tarihinden sonra yapılan ödemelerin, taraflar arasında başka bir borç ilişkisi yoksa, mevcut borcun ifası amacıyla yapıldığının kabulü gerektiği, dolayısıyla tanzim tarihinden sonraki ödemelerin dava konusu bono dışında başka bir borca karşılık olduğu hususunda ispat yükü davalı alacaklıda olacağı, ilk derece mahkemesinin bu gerekçe ile davalıya delillerini sunma imkanı verildiği, davalının bu hususa ilişkin olarak herhangi bir delil ileri sürmediği, mahkemece yemin delilin hatırlatılmasına rağmen karşı tarafa da yemin teklifin de bulunulmadığı, bononun keşide tarihinden sonra yapılan ödemenin başka bir alacağa ilişkin olduğu iddiasında ispat yükü üzerinde olan davalının, bu savunmasını usulünce ileri sürülen delillerle ispatlayamadığı, yine istinaf başvuru dilekçesinde de taraflara arasında başka bir borç bulunduğuna yönelik bir iddiada bulunmadığı, davalı vekilince istinaf başvurusundan sonra sunulan 30.06.2019 tarihli suret belgenin incelenmesinde davalı ile dava dışı … arasında “… ” isimli şirketin dava dışı … ‘ya devrine ilişkin olduğu, sözleşmede devir bedelinin yazılı olmadığı, 3. Maddesinde “mal sayımında borç-mal farkına göre … anlaşılan para miktarından ya fazla ödeyecektir ya da borç farkı fazlaysa …’e daha az ödecektir” şeklinde mutabakat olduğu, davacının sözleşmede taraf olarak yada kefil sıfatıyla yer almadığı, dairemize sunulan suret belgenin, davalı tarafça delil olarak bildirilmediği gibi yargılama sırasında da ileri sürülmediği, yargılamada ileri sürülmeyen hususların istinaf sebebi yapılamayacağı, bu itibarla, dosya kapsamı, mevcut delil durumu, ileri sürülen istinaf istemleri nazara alındığında, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde herhangi bir isabetsizliğin bulunmadığı kanaatine varıldığından davalının yerinde görülmeyen tüm istinaf istemlerinin HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davalının istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
2- Alınması gereken 31.432,03 TL harçtan peşin alınan 7.858,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 23.574,03 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4- İstinafa başvuran davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4.maddesi gereğince kararın dairemiz tarafından tebliğe çıkarılmasına,
6-Dava dosyasının temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince; taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine 21/02/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

M.Y.