Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2021/1016 E. 2021/1410 K. 18.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :
TARİHİ :
NUMARASI :

İSTİNAF EDEN DAVACI :
VEKİLİ :

DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVA : Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 18/06/2021
YAZIM TARİHİ : 22/06/2021
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya Asliye … Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile açılan menfi tespit davasında 03/03/2021 tarihinde tesis edilen karara karşı davacının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı banka ile mevlana Üniversitesi arasında 18/02/2014 tarihinde 15.000.000,00 TL bedelli Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığını, iş bu sözleşmeye … A.Ş’nin de müteselsil kefil ve müşterek müteselsil borçlu olarak imza attığını, talep eden davacı müvekkil şirket … A.Ş’nin aval olarak imza attığını, müvekkil şirketin finansal kiralama sözleşmesinde imzasının olmadığını, bu sözleşmeden dolayı müvekkil şirketin sorumlu olmasının mümkün olmadığını, davalı bankanın genel kredi sözleşmesi kapsamında kredi kullandırması mümkün iken, finansal kiralama sözleşmesi ile kredi kullandırması nedeniyle bu ayrı sözleşmeden ilgisi, bilgisi ve imzası olmayan müvekkil şirketin sorumluluğunun düşünülmesinin mümkün olmadığını, teminat olarak verilen bononun davalı banka tarafından işleme konulmasının an meselesi olduğunu, ödeme için kendilerine 24 saat içerisinde ödenmesi için keşide edilen ihtarnamenin de bu durumu teyit ettiğini, potansiyel olarak icra tehdidi ile karşı karşıya olduklarını, müvekkili şirketten 200 kişinin çalıştığını, bononun icraya konulması halinde şirketin ve çalışanlarının mağdur olacağını belirterek, 18/02/2014 tarihli genel kredi sözleşmesinin teminatı olarak davalı bankaya verilen 18/02/2014 düzenleme tarihli, alacaklısının davalı banka olan, 15.000.000,00 TL bedelli, … borçlu olduğu, …, …. A.Ş., … Şti. ile müvekkili şirket ile… A.Ş.’nin aval veren olarak imzaladığı ve vade kısmı boş bırakılan bononun müvekkili şirket açısından icraya konulmaması ya da müvekkili şirket açısından icra takibine konu edilmesi halinde, icra takibinin müvekkili açsından durdurulması için teminatsız yada teminatlı olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve borçlu bulunmadıklarının tespitini dava ve talep ettikleri görülmüştür.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; sair cevaplarının haricinde, mahkemenin huzurdaki haksız davaya bakmaya yetkili olmadığını, davaya bakmaya yetkili mahkemenin İstanbul Mahkemeleri olduğunu, yapılan sözleşmede İstanbul (Merkez/Çağlayan) mahkeme ve icra dairelerinin yetkili kılındığını, belirterek yetkisizlik kararı verilmesini savundukları görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince “…Davalı bankanın da cevap süresi içerisinde usulüne uygun yetki itirazında bulunarak yetkili Mahkemeyi gösterdiği belirlendiğinden, bonodaki tarafları bağlayıcı münhasır yetki düzenlemesi nedeniyle davalı tarafın yetki itirazının yerinde olduğu ve Mahkememizin yetkili olmadığı belirlenmiş, yetki itirazının reddine ilişkin ara kararından son duruşmada dönülmüştür.
Davacı tarafın dava konusu bononun teminat amacıyla verildiğini iddia etmesi, davalı tarafın ise davacıya gönderdiği Üsküdar … Noterliği’nin 18/03/2020 gün ve… yevmiye nolu ihtarnamesinde genel kredi sözleşmesinden doğan borcun ödenmesinin temini amacıyla verilen bonodan söz etmesi, bu bononun teminat bonosu olup olmadığının genel kredi sözleşmesi ile birlikte değerlendirilmesinin gerekmesi, bonoya ilişkin talepler ile genel kredi sözleşmesine ve finansal kiralama sözleşmesi ile finansal kiralama ek sözleşmesine ilişkin talepler arasında sıkı bağ bulunması, davacının bu sözleşmeler ve bonodan dolayı davalı bankaya borçlu olup olmadığının tespiti için bonoya ilişkin talepler ile sözleşmelere ilişkin taleplerin birlikte değerlendirilmesinde usul ekonomisi açısından faydalar görülmesi nedeniyle, bonoya yönelik talepler ile sözleşmelere yönelik talepler tefrik edilmemiş, davada bir bütün halinde yetkisizlik kararı verilmesi gerektiği sonucuna varılmış ve oluşan vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle
1-Mahkememizin yetkisiz olması nedeniyle davacının davasının dava şartı yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE, karar kesinleştiğinde ve istek halinde dosyanın yetkili ve görevli İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE, …” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin yetkisizlik kararının hukuka ve dosya delillerine aykırı olduğunu, 25/11/2020 tarihli duruşmada davalı tarafın, yetki itirazını ret etmesine rağmen ara kararından dönülerek 03/03/2021 tarihli duruşmada yetkisizlik kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davalarının sadece genel kredi sözleşmesinin teminatı olan bonoya yönelik olmayıp, ayrıca genel kredi sözleşmesi, finansal kiralama sözleşmesi ve finansal kiralama ek tadil sözleşmesinden dolayıda borçlu bulunmadıklarının tespitine yönelik olduğunu, cevap süresi içerisinde yetki itirazının ileri sürülmediğini, bono keşidecisi olan … tacir olmaması nedeniyle yetki sözleşmesinin de geçerli olmadığını, avalist konumunda olan müvekkili davacı şirket yönünden de yetki düzenlemesinin bağlayıcılığının bulunmadığını, işlem yapan şubenin Konya da bulunması nedeniyle sözleşme ifa yerinin Konya olduğu, HMK 10 maddesine göre Konya da dava açılmasında hukuken bir engel bulunmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin yetkisizlik kararının kaldırılması için istinaf talebinde bulundukları görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; ticari satımdan kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi; Kamu düzenini ilgilendiren konularda resen, diğer yönlerden HMK’nın 355.maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacı şirket, davalı bankaya karşı açtığı menfi tespit davasında taraflar arısında yapılan Genel Kredi Sözleşmesi vade kısmı boş bırakılan 1 adet bono, Finansal Kiralama Sözleşmesi ve Finansal Kiralama Ek ve Tadil Sözleşmelerinden dolayı davalı bankaya borçlu olmadığının tespiti için dava ikame etmiştir.
Dava dilekçesi, davalı bankaya tebliğ edildikten sonra davala tarafından sunulan cevap dilekçesinde; sair hususların haricinde, mahkemenin davaya bakmaya yetkili olmadığı, davaya bakmaya yetkili mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerinin olduğu, Genel Kredi Sözleşmesinde, sözleşmeden doğacak anlaşmazlıkların çözümünde İstanbul Merkez Çağlayan mahkeme ve icra dairelerinin yetkili olduğuna dair yetki şartı bulunduğu, ayrıca bonoda da ihtilaf hukukunda İstanbul mahkemelerinin yetkisini şimdiden kabul ediyoruz şeklinde yetki şartı olması nedeniyle yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini savundukları görülmüştür.
İlk derece mahkemesince; davacı tarafın dava konusu bononun teminat amacıyla verildiğini iddia ettiği, davalı tarafın ise genel kredi sözleşmesinden doğan borcun ödenmesinin temini amacıyla verilen bonodan söz ettiği, bu bononun teminat bonosu olup olmadığının genel kredi sözleşmesi ile birlikte değerlendirilmesinin gerektiği, bonoya ilişkin talepler ile genel kredi sözleşmesine ve finansal kiralama sözleşmesi ile finansal kiralama ek sözleşmesine ilişkin talepler arasında sıkı bağ bulunduğu, davacının bu sözleşmeler ve bonodan dolayı davalı bankaya borçlu olup olmadığının tespiti için bonoya ilişkin talepler ile sözleşmelere ilişkin taleplerin birlikte değerlendirilmesinde usul ekonomisi açısından faydalı görüldüğü, gerekçeleriyle yetkisizlik kararı verdiği anlaşılmıştır.
Dava dilekçesi ve eklerinin davalıya 21/06/2020 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekili, 2 haftalık cevap süresi içerisinde 23/06/2020 tarihinde cevap süresinin uzatılması için talepte bulunduğu, ilk derece mahkemesince 24/06/2020 tarihinde HMK’nın 127. Maddesi gereğince cevap dilekçesi süresinin, cevap verme yasal süresinin sona ermesinden itibaren 15 gün süreyle uzatılmasına karar verdiği, normal cevap verme süresinin 05/07/2020 tarihinde dolduğu, 15 gün uzatılma kararı verilmesi nedeniyle cevap verme sürenin 19/07/2020 tarihine kadar uzatıldığı, yetki itirazını içerir cevap dilekçesinin dosyaya UYAP üzerinden 13/07/2020 tarihinde, cevap dilekçesi süresinin uzatıldığı dönemde verildiği, yetki itirazının HMK 116. maddesinde ilk itiraz olarak belirtildiği ve aynı yasanın 117. maddesinde ilk itirazların cevap dilekçesinde ileri sürülme zorunluluğu hükmünün getirildiği, iş bu dosyada da bu zorunluluğa uyulduğu, bu nedenle yetki itirazının süresinde yapıldığının anlaşıldığı, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 21/02/2017 tarih, 2016/25603 Esas 2017/1753 Karar sayılı içtihadı da bu yöndedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2008/10-392 E. 2008/334 K. sayılı kararında; ” …Davalı Kurumun yöntemince yetki itirazında bulunduğu ve Konya’da davalı Genel Müdürlüğün şubesinin olduğu, Kurum Avukatlarının Genel Müdürlüğü temsilen şubenin bulunduğu yerde davaya girdikleri uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, hükmü şahsın şubesinin bulunduğu yerde dava açabilmesi için uyuşmazlığın dava açılan şubenin muamelesinden kaynaklanmasının gerekip gerekmeyeceği noktasında toplanmaktadır. Bu yönüyle davanın yasal dayanağı, 5521 sayılı Yasanın yollamada bulunduğu Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 17. maddesidir. Anılan maddede, hakiki veya hükmi bir şahsın muhtelif mahallerde şubeleri bulunduğu takdirde, o şubenin muamelesinden dolayı, o şubenin bulunduğu mahalde dahi davanın ikame edilebileceği hükmü öngörülmüştür. Maddede, öngörülen şube muamelesinden amaç Genel Müdürlük adına işlem yapmaktır. Başka bir anlatımla, “muamelenin doğrudan şube işleminden kaynaklanması zorunlu olmayıp genel müdürlük adına işlem yapmak üzere dava ikame edilen yerde şubenin bulunması yeterlidir. Zira, Anayasanın 141/son maddesi gereğince hakim en az giderle ve en kısa sürede davayı sonuçlandırmakla yükümlüdür. Esasen, şubenin bulunduğu yerlerde, davalara, Genel Müdürlüğü temsilen Kurum Avukatlarının katıldığı da söz götürmez. Hal böyle olunca, davanın yetkili mahkemede açıldığı kabul edilerek, davanın görülmesi gerekirken, yetkisizlik kararı verilmesi isabetli değildir….”
Somut olayda; dava dışı … ile davalı bankanın Konya şubesi arasında davaya konu genel kredi sözleşmesi, finansal kiralama sözleşmesi, finansal kiralama ek sözleşmesi ve cebri icraya konu edilmemesi talep edilen bononun düzenlendiği tartışmasızdır. Yukarıda sayı ve kısmen metni belirtilen Yargıtay kararları ile HMK’nın 14/1 ve 17. maddelerindeki düzenlemeler nazara alındığında davacının kredi sözleşmelerinden dolayı borçlu olmadığının tespiti talebi ile Konya Ticaret Mahkemesi’nde dava açmasında hukuka aykırılık bulunmadığı, bir an davaya konu bonoyu avalist olarak imzalayan davacı ile davalı arasında yetki sözleşmesi kurulduğu kabul edilse bile; davacının kredi sözleşmelerine yönelik açtığı dava tefrik edilmeden davacının bütün talepleri yönünden yetkisizlik dava şartı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesinin hukuka uygun olmadığı sonuç ve kanaatiyle davacının istinaf talebinin kabulü ile HMK’nın 353/1.a.3 maddesi gereğince; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dava dosyasının, taraflar arasındaki ihtilaf ile ilgili esasa ilişkin delillerin toplanması ve değerlendirilmesi sonucunda karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacının istinaf talebinin KABULÜ ile; Konya Asliye … Ticaret Mahkemesinin 03/03/2021 tarih…Esas … Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3 maddesi gereğince; kararın tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 18/06/2021 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

e-imzalıdır

e-imzalıdır

e-imzalıdır

e-imzalıdır