Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2020/850 E. 2022/1052 K. 21.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/02/2020
NUMARASI : … Esas -… Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI :
VEKİLİ : Av. … –

DAVALI :
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : Menfi Tespit

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 21/06/2022
YAZIM TARİHİ : 23/06/2022
Davacı tarafından, davalı aleyhine Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … sayılı dosyası ile açılan menfi tespit davasında 20/02/2020 tarihinde tesis edilen karara karşı davacının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendi;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında 08/12/2017 tarihli taahhütname düzenlendiğini, taahhütname gereğince müvekkilinin dört taksit halinde toplam bedeli 500.000,00 TL olan senetler düzenleyerek davalı şirkete verdiğini, bu senetlerden ilki olan 15/02/2018 vade tarihli 100.000,00TL’lik senedin vadesinden önce 11/12/2017 tarihinde banka havalesi yoluyla ödendiğini ancak tüm görüşmelere rağmen bedeli ödenen bu senedin müvekkiline verilmediğini, bedeli ödenmiş olan bu senedin tahsili için ihtiyati haciz kararı alınarak icra takibi başlatıldığını, bu icra dosyasından müvekkilinin menkul ve gayri menkullerine haciz konulduğunu, davalı şirket hakkında savcılığa suç duyurusunda da bulunduklarını, tüm bu nedenle müvekkilinin davalıya Konya … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından dolayı borçlu olmadığının tespitine, davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile davacı arasında düzenlenen 25/08/2017 tarihli taahhütname gereğince davacının müvekkiline 700.000,00TL ödemeyi taahhüt ettiğini, ilk ödeme günü geldiğinde davacının işlerin planlandığı gibi gitmediğinden yeniden ödeme planı yapılması talebiyle tarafların yeniden bir araya geldiğini, taraflar arasında 08/12/2017 tarihinde ikinci bir taahhütname düzenlendiğini, ilk düzenlenen taahhütname gereğince ödenmesi gereken 100.000,00TL’nin banka yoluyla ödendiğini, yapılan bu ödeme sonrasında taraflar arasındaki borç miktarı ve ödeme planının güncellendiğini ve toplam 500.000,00TL bedelli dört senet düzenlendiğini, davacının iddia ettiği gibi vadesi gelmeden ilk senedinin ödendiği gerçek dışı olup ticari hayatta vadesi gelmeyen senedin ödenmesinin olağan dışı olduğunun açık olduğunu, ödenen bedel ilk düzenlenen taahhütname gereğince düzenlenen senede ilişkin olup yenilenen taahhütname ile düzenlenen senetlerin ilki olmadığını, başlatılan icra takibinin bu ilk senede ilişkin olduğunu, yapılan ödeme sonrası bedeli ödenen senedin davacı şirket yetkilisi olan…………….’ya teslim edildiğini, davacının kötüniyetli ve haksız olduğunu, açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “….Türk Borçlar Kanunu m. 555 vd. ve ardından gelen maddelerinde düzenlenmiş olan havale, hukuksal nitelikçe bir ödeme vasıtasıdır. Eş söyleyişle, havalenin, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karine mevcuttur. Bu yasal karinenin tersini (havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaçla yapıldığını) ileri süren havaleci (muhil), bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. (Arif B. Kocaman, Türk Borçlar Hukukunda Havale, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayını, Ankara 2001; Hukuk Genel Kurulunun 12.03.2003 gün ve 2003/3-118 E., 2003/158 K.; 10.10.2012 gün ve 2012/13-264 E., 2012/700 K. sayılı ilamları). Davacı, eldeki davada vadesi 15/02/2018 günü olan bononun vadesinden çok önce 11/12/2017 tarihinde davalıya ödendiğini ileri sürmüştür. Ne var ki davaya dayanak olarak gösterilen sözleşmeden anlaşıldığı üzere taraflar arasındaki alacak borç ilişkisi yalnızca bu bonodan kaynaklanmayıp vadeleri daha sonra olan üç adet daha bono vardır. Ayrıca tarafların ticari defterleri üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen heyet raporunda davacının dayandığı havale işleminin kendi ticari defterlerinde “fatura karşılığı açık hesap bakiyesine mahsuben yapıldığı ” belirtilmiştir. Havale işleminde bononun vade, tanzim, bedeli gibi ayırt edici özellikleri açıklama olarak belirtilmediği gibi tarafların ticari defterlerinde havalenin borç senedi ödemesine ilişkin olduğuna dair bir kaydın bulunmadığı tespit edilmiştir. Davalı taraf yapılan havalenin başka bir senede istinaden yapıldığını belirtmiş ve senet suretlerini dosyaya sunmuştur. Bu itibarla imzası inkar edilmeyen bononun ödendiğini ispat yükü davacı olduğundan ve yukarıda sayılan nedenlerle borcun ödendiği ispatlanamadığından davanın reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yargılama sürecinde davalı taraf müvekkilce kendilerine yapılmış olan 100.000 TL’ lik ödemenin ilk taahhütnamedeki 10.09.2017 vade tarihli senede istinaden yapıldığını iddia ettiğini, oysa ilk taahhütnamenin 08.12.2017 tarihli 2. Taahhütnamenin akdedilmesi ile zaten geçersiz olduğunu, davalının cevap dilekçesinden de anlaşılacağı üzere 2. Taahhütname ile taraflar arasındaki borç miktarı ve ödeme planının yeniden kararlaştırıldığını, bu nedenle davacı müvekkilce karşı tarafın sözlü beyanlarına güvenilerek gerçekleştirilen ödemenin davalı yanın iddia ettiği gibi ilk taahhütnamedeki ilk senede istinaden yapıldığının kabulünün mümkün olmadığını, zira ilk taahhütnameye konu senetlerin alacaklısı … iken 2. Taahhütnameye konu senetlerin alacaklısının davalı firma olduğunu, müvekkili 2. Taahhüdün imza anından sonra …’ın hesabına ödeme çıkartmış ve akabinde vermiş olduğu senetlerin alacaklısının davalı firma olduğunu anlayıp hemen …’a bilgi verdiğini, yerel mahkemece bu hususa ilişkin iddialarının hiçbir şekilde dikkate alınmadığını, taraflar arasında akdedilen 08.12.2017 tarihli 2. Taahhütnameye göre davacı müvekkilin davalı tarafa olan borcunun 500.000 TL’ olduğunu, müvekkilinin takibe konu senede ilişkin ödemeyi ise vade tarihinden önce dava dışı …’ a, …’nın da davalı firmaya sehven “ödeme” şeklinde gönderdiğini, bu ödemenin ilk takside ilişkin yapılan bir ödeme olduğunu, bunun aksi yöndeki ilk derece mahkemesi kararının ise hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davaya konu kambiyo senedinin taraflar arasında akdedilen taahhütnameye istinaden verildiğinin ortada olduğunu, taraflar arasında akdedilen 2. Taahhütnamenin 1. Taahhütnameden bağımsız olduğunu ve inşai bir etkisinin olduğunu tespit etmek gerektiğini, zira 2. Taahhütname taraflar arasındaki borcun yeniden kararlaştırılmış olduğunu gösterdiğini, açıklanan nedenlerle istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesince davacı müvekkil aleyhine verilmiş olan hükmün itirazları doğrultusunda düzeltilmesini, düzeltilmesinin mümkün olmaması halinde ortadan kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi; Kamu düzenini ilgilendiren konularda resen, diğer yönlerden HMK’nın 355.maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispatla yükümlüdür.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddesine göre; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklindedir.
Menfi tespit davasında da anılan Yasa hükümlerindeki ispat yüküne ilişkin kuralın uygulanması gerekir. Buna göre, menfi tespit davasında ispat yükü kural olarak alacaklı olduğunu iddia eden tarafa yani davalıya düşer. Ancak davalının alacağı senede dayanıyorsa ispat yükü yer değiştirerek senetten dolayı borçlu olmadığını iddia eden davacı tarafa düşer (Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2017/3521 Esas 2019/1844 Karar sayılı ilamı).
Davacının davalı tarafından Konya …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında takibe konulan 15/02/2018 vade tarihli 100.000,00 TL bedelli senedi 11/12/2017 tarihinde banka havalesi ile ödediğini belirterek borçlu olmadığının tespitini talep ettiği, davalının ise davacı tarafından yapılan ödemenin taraflar arasında 25/08/2017 tarihinde yapılan taahhütname uyarınca alınan 10/09/2017 ödeme tarihli 100.000,00 TL bedelli senede istinaden yapıldığını beyan ederek davanın reddini talep ettiği, havalenin kural olarak bir ödeme vasıtası olduğu, başka bir ifade ile havalenin, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal bir karine mevcut olduğu, bu karinenin aksini iddia edenin bu iddiasını kanıtlamakla yükümlü olduğu, taraflar arasında 25/08/2017 tarihinde yapılan taahhütname ile davacının davalıya 700.000,00 TL’yi ödemeyi taahhüt ettiği, taraflar arasında yeni ödeme planı çıkarılmak amacıyla 08/12/2017 tarihinde yapılan taahhütname ile davacının davalıya 500.000,00 TL’yi ödemeyi taahhüt ettiği, davacı tarafından dava dışı …’a gönderilen havale de takibe konu senet için yapıldığına dair bir açıklamanın bulunmadığı, davacı tarafın iddia ettiği gibi ödemenin, 11/12/2017 tarihinde yapılmadığı protokolün düzenlendiği ve kambiyo senetlerinin tanzim tarihi olan 08/12/2017 günü saat 17.09 da yapıldığı, 08/12/2017 tarihinde yapılan ödemeyle ilgili aynı tarihte 15/02/2018 vade tarihli kambiyo senedi düzenlenmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, ayrıca dava defterlerinde protokolün ve kambiyo senetlerin düzenleme tarihi olan 08/12/2017 tarihinde açık hesap fatura karşılığı yapıldığının yazılı olduğu nazara alındığında davacı tarafın yaptığı ödemenin 08/12/2017 tanzim tarihli 15/02/2018 vade tarihli senede istinaden yapıldığını yazılı delille ispat edemediği, davacının davalıya yemin teklifinde de bulunmadığı, bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacının istinaf başvuru talebinin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4-İstinafa başvuran davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
6-Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 21/06/2022 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 362/1.a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

A.G