Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2020/815 E. 2022/1115 K. 28.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/09/2019
NUMARASI : …. Esas … Karar

DAVACI :
VEKİLİ : Av. … –

İSTİNAF EDEN DAVALI :
VEKİLİ : Av. …
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 28/06/2022
YAZIM TARİHİ : 05/07/2022
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile açılan itirazın iptali davasında 19/09/2019 tarihinde tesis edilen davanın kabulüne ilişkin karara karşı davalının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;müvekkili bankanın belirtilen bonolara dayalı olarak davalı borçludan alacaklı olduğunu, söz konusu alacaklar ile ilgili olarak 08.03.2019 tarih … başvuru no ile arabuluculuk başvurusunda bulunduğunu, arabuluculuk son tutanağının 27.03.2019 tarihinde “anlaşamama” şeklinde sonuçlandığıldığını, arabuluculuk numarasının ise … olduğunu, dava konusu alacağa dayanak bonoların vade tarihleri geçmiş olmasına rağmen şimdiye kadar davalı borçlu tarafından ödenmediğini, bu nedenlerle davanın kabulünü, davaya konusu toplam 18 adet bono tutarı olan toplam 6.858 TL’nin, bonoların vade tarihlerinden (TTK.m. 778/1-d, 725/1-b) tahsiline kadar 3095 sayılı kanunun 2/2. maddesinde belirtilen oranda işleyecek olan temerrüt faizi, (14/12/2014 tarihinden 31/12/2016 tarihine kadar yıllık % 10,50 oranında, 31/12/2016 tarihinden 28/06/2018 tarihine kadar yıllık % 9,75 oranında olup şuanki güncel temerrüt faiz oranı yıllık % 19,50 oranındadır) toplam bono tutarının % 0,3 oranında komisyonu ( TTK.m. 778/1-d, 725/1-d ) ve protesto masrafı ile birlikte davalı borçludan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … (…)’den takstle devre mülk satın aldığını, 09/02/2016 tarihine kadar taksitlerini düzenli ödediğini, daha sonra genel merkezi giderek borcunu peşin olarak ödediğini, ancak senet asıllatının kendisine teslim edilmediğini, davacı bankaya herhangi bir borcunun bulunmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “….nama yazılı oldukları tüketicinin yapmış olduğu işlemler nedeniyle kıymetli evrak niteliğinde sadece nama yazılı ve her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde senet düzenlenebileceği, bu fıkra hükümlerine aykırı olarak düzenlenen senetler tüketici yönünden geçersiz olacağı düzenlemesinin bulunduğu, davacı bankanın davalının tüketici olduğunu bilebilecek konumda olduğu, senet miktarlarının düşük ve Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanuna göre her bir taksit için ayrı ayrı düzenlendiği, nama yazılı senetlerin ciro yoluyla devrinin mümkün olmadığı, ayrıca davalının asıl alacaklıya karşı ileri sürebileceği def’ileri s nama yazılı senetlerde alacağın temliki hükümlerine göre iyi niyetli üçüncü kişiye karşı da ileri sürebileceği, davalı tarafından ibraz edilen belgelere göre dava konusu senet bedellerinin tamamının dava dışı … tarafından tahsil edildiği, senetlerin bedelsiz kaldığının sabit olduğu, senetlerin bedelsiz kaldığı def’ini iyi niyetli davacıya karşı da ileri sürebileceği kanaati ile davanın reddine dair karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; işbu davanın ticari dava ve işlerden kaynaklanıyor olması, müvekkili davacı bankanın her türlü iş ve işlemlerinin ticari iş niteliğinde olması sebebiyle iş bu davada ticaret mahkemelerinin görevli olduğunu, yine kıymetli evrakın nama yazılı olması için gereken koşulların düzenlendiğini, “TTK 654(1) belirli bir kişinin adına yazılı olup da onun yerine kaydını içermeyen ve kanunen de emre yazılı senetlerden sayılmayan kıymetli evrak nama yazılı senet sayılır” şeklinde düzenlendiğini, bir senedin nama yazılı olup olmadığının anlaşılabilmesi için bunun aynı zamanda kambiyo senetleri ile beraber düşünmek gerektiğini, dava konusu senetler kambiyo senetlerinden olan bono olup kanunen emre yazılı senetlerden olduğunu, yerel mahkemenin dava konusu senetlerin niteliği bono olarak kabul edildiğini, yerel mahkeme tarafından hem senetlerin niteliğinin bono kabul edilmesi hem de nama yazılı senet olarak kabul edilmesinin çelişkili olduğunu, yerel mahkeme tarafından dava konusu senetlerin niteliği konusunda tam bir kanaat oluşmadığının açık olduğunu, dava konusu senetler tüketici senedi olmadığını, çünkü senetlerin tüketici senedi olabilmesi için tüketici sözleşmesi nedeniyle verildiğine dair senette bir ibarenin yer alması gerektiğini, dava konusu senetler detaylı olarak incelendiğinde anlaşılacağı üzere senet metni “işbu bono…” olarak başladığını ve kanunen emre yazılı senet sıfatını kazandığını, emre yazılı senetlerin devrinin TTK m. 647/2’de zilyetliğin devri ve ciro yolu ile olacağının düzenlendiğini, müvekkili banka dava konusu senetleri …’den ciro yoluyla devraldığını, davalı taraf, senetleri kendi rızası ile düzenlediğini, geçersizliğine dair herhangi bir itirazı olmadığını ve müvekkili banka emre yazılı senetleri dava dışı şirketten düzgün şekilde oluşturulduğunu ciro zinciriyle devraldığını, izah edilenler üzere yerel mahkeme tarafından dava konusu senetlerin niteliğinin hatalı olarak değerlendirildiğini, dava konusu senetler müvekkili banka tarafından dava dışı ….’nin müvekkili bankadan kullanmış olduğu kredilerin teminatı olarak TTK 689. Maddesi uyarınca senet tevdi bordrolarına istinaden alındığını, müvekkili bankanın iyi niyetli olduğu hususu yerel mahkeme tarafından da kabul edildiğinden; müvekkili bankanın davalı ile dava dışı … arasında var olduğu iddia edilen sözleşmeyi bilmesi hayatın olağan akışı içerisinde mümkün olmadığını, bu sebeple dava dışı …’nin müvekkili bankaya kullanmış olduğu kredilerin teminatı olarak verilen bonolar müvekkilinin alacak hakkının muhafaza ettiğini belirterek ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; faturaya dayalı olarak başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali istemine lişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacı tarafından mal satışından kaynaklı 2 adet fatura nedeniyle alacaklı olduğu iddiasına dayalı, davalı hakkında Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığı ve davalı tarafından usulünce icra dairesinin yetkisine itiraz edildiği, ilk derece mahkemesince, mahkemenin yetkisine yönelik yapılan itiraz değerlendirilerek bir karar verilmiş ise de; icra dosyasında borçlu tarafından icra dairesinin yetkisine yönelik yapılan itiraz hakkında olumlu ve ya olumsuz bir karar verilmediği anlaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06.10.2004 tarih E:2004/19-410 K:2004/471 sayılı kararında belirtildiği üzere; itirazın iptali davasının görülebilmesi için, öncelikle ortada takip hukuku kuralları çerçevesinde yasaya ve yöntemine uygun şekilde yapılmış geçerli bir icra takibinin bulunması gerekir. Bir icra takibinde icra dairesinin yetkisine itiraz edilmiş ise, önce, bu itiraz incelenip sonuçlandırılmalıdır. Zira yetki itirazı karara bağlanmadıkça ortada hukuken geçerli bir takip olduğu söylenemez.
Bu nedenle, itirazın iptali davasını gören mahkeme, öncelikle, bu yönü inceleyip karara bağlamalıdır. Esasen, itirazın iptali davasına bakma yetkisi takibin yapıldığı yer mahkemesine ait olduğundan, mahkemenin, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı incelemesi zorunludur.
Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması, sonuca etkili değildir. Başka bir ifadeyle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın, mahkeme öncelikle tetkik merciinin (icra hukuk mahkemesinin) yerine geçerek, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırmalıdır. Bu yetki itirazının incelenmesi sonucunda mahkeme, kendisinin yetkili olup olmadığını da belirlemiş olacaktır (Üstündağ, S.: İcra Hukukunun Esasları, İstanbul 1995, 6. Bası, s. 101-102 ). Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.10.2018 tarihli ve 2017/13-534 E., 2018/1567 K. sayılı kararında da aynı ilkelere işaret edilmiştir.
Bu kapsamda, itirazın iptali davalarında yetkili icra dairesinde usulüne uygun olarak yapılmış icra takibi bulunması dava şartı olup, HMK’nın 138 ve 140. maddeleri gereğince dava şartlarının öncelikle incelenmesi gerekmektedir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/6097 Esas – 2020/6762 Karar sayılı ilamı)
Davalı vekilince usulünce icra dairesinin yetkisine itiraz edildiğine göre itirazın iptali davasını gören mahkemece, öncelikle yetkiye dair genel hükümler ve TBK’nın 89/1.maddesi hükmü çerçevesinde icra dairesinin takipte yetkili olup olmadığının incelenerek karara bağlanması gerekmektedir.
Somut olayda, davalı tarafça, alım satım akdine dayalı hukuki ilişkinin varlığı kabul edilmediği ve davalının alım satım akdine dayalı hukuki ilişkinin varlığını mevcut delillerle ispatlayamadığı, ancak; davacının delilleri arasında yemin delilinin de açıkça belirtildiği nazara alınmadan ve yemin delili ile ilgili bir değerlendirme yapılmadan davanın esası ile ilgili karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır. (YHGK 09/12/2015 tarih, 2014/14-516 Esas 2015/2838 Karar) Bu nedenle; davalının diğer istinaf itirazları şimdilik incelenmeksizin; davalının istinaf talebinin kabulüne, HMK’nın 353.1.a.6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK 225 vd. maddeleri gereğince yemin delili ile ilgili eksikliğin giderilmesinden sonra toplanan delillerin değerlendirilip karar verilmek üzere dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davalının istinaf talebinin KABULÜ ile Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin 19/09/2019 tarih … Esas … Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yatırılan toplam 92,59 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5- İstinaf başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4 maddesi gereğince; kararın tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 28/06/2022 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

M.Y.