Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2020/661 E. 2022/707 K. 26.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM .. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
.. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/10/2019
NUMARASI :…. Esas …. Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : … –
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : … – (T.C Kimlik No: … )
VEKİLLERİ : Av. … & Av. …
DAVA : İtirazın İptali

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 26/04/2022
YAZIM TARİHİ : 29/04/2022
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas sayılı dosyası ile açılan itirazın iptali davasında 23/10/2019 tarihinde tesis edilen davanın reddine ilişkin karara karşı davacının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile dava dışı … arasında genel kredi sözleşmeleri imzalandığını, imzalanan sözleşmelere istinaden kredi kullandırıldığını, davalının sözü geçen sözleşmeleri müteselsil kefil sıfatıyla imzalamasından dolayı asıl borçlu gibi sorumlu olduğunu, sözleşme yükümlülüklerinin yerine getirilmemesinden dolayı tüm ilgililere Beşiktaş .. Noterliği’ nin 06/12/2018 tarih ve …. yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edildiğini, ancak ihtarnameye rağmen yükümlülüklerin yerine getirilmediğini, bunun üzerine Konya … İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine icra takibi başlattıklarını, davalının icra takibine itiraz etmesi üzerine takibin durdurulduğunu, davalının yapmış olduğu itirazın tamamen haksız ve kötü niyetli olduğunu, icra takibinde talep edilen faiz oranının yasal dayanağının bulunduğunu, uygulanan faizlerin imzalanan sözleşmelere uygun olduğunu, bilirkişi tarafından yapılacak inceleme sonucunda müvekkilinin haklı olduğunun ortaya çıkacağını beyan ederek davanın kabulü ile icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine %20′ den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkumiyetine hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalının üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkiline dava konusu sözleşmeleri banka teminat mektubu için gerekli olan belgeleri imzalarken şirket müdürü tarafından banka şubesinde irade sakatlığı hali ile imzalatıldığını, müvekkilinin bu imzaları yapı denetim izin belgesinin yenilenmesi için gerekli olan teminatı alabilmek adına imzaladığını, kefilin kefalet sözleşmesi yaparken yanılgıya düşmüşse TBK 30. madde gereğince sözleşmeyi iptal edebileceği, müvekkilinin evrakları imzalarken esaslı bir yanılgıya düştüğünü, bu nedenle sözleşmelerin iptalinin gerektiğini, davacı tarafından dava dışı borçlu şirket ve yetkilisi aleyhine Konya … İcra Müdürlüğünün …. ve …. Esas sayılı dosyalar ile takip başlattığını, başlatılan takiplerin ipoteğin ve rehnin para çevrilmesi ile ilgili olduğunu, davacının alacağını ipotek ve rehin ile tahsil etmesi ve bakiye bir alacağı kaldı ise ondan sonra kefile yönelebileceğini beyan ederek açılan davanın reddine, dava ve takip tutarının %20 sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkumiyetine hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacının üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “….davacı vekilince davalı aleyhine açılan bu davada, davalı borçlunun Konya … İcra Müdürlüğünün …. Esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazların iptali, takibin devamı ve %20 tazminat talep edilmiş olup; mahkememizce toplanan deliller ve özellikle bankacı bilirkişinin 27/09/2019 tarihli raporuna göre; davacı banka ile dava dışı …. arasında 11/02/2016 ve 24/03/2016 tarihli iki adet genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalının bu sözleşmelerden 11/02/2016 tarihli genel kredi sözleşmesini kefil sıfatıyla imzaladığı, davalının 24/03/2016 tarihli genel kredi sözleşmesinde kefilliğinin bulunmadığı, davalının kefil olduğu 11/02/2016 tarihli sözleşmeye ilişkin kredi borcunun tamamen ödenerek kapatıldığı, davacının takip konusu yapılan 24/03/2016 tarihli genel kredi sözleşmesinde kefilliği bulunmadığından her hangi bir sorumluluğu da olmadığı anlaşıldığından, davacının davasının reddine, talep haksız olmakla birlikte kötü niyetli yapıldığı, ispatlanamadığından davalı tarafın şartları bulunmayan tazminat talebinin de reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle davacının davasının reddine, şartları bulunmadığından davalı vekilinin tazminat talebinin de reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı, söz konusu sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığından borcun tamamından asıl borçlu gibi sorumlu olduğunu, sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilmemesinden dolayı tüm ilgililere Beşiktaş … Noterliği’ nin 06/12/2018 tarih ve …. yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edildiğini, ancak ihtarnameye rağmen yükümlülüklerin yerine getirilmediğini, bunun üzerine Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine icra takibi başlattıklarını, davalının icra takibine itiraz etmesi üzerine takibin durdurulduğunu, davalının yapmış olduğu itirazın tamamen haksız ve kötü niyetli olduğunu, söz konusu takibin davalının ana para, faize ve tüm ferilerine ilişkin itirazları üzerine durduğunu, bunun üzerine müvekkili banka tarafından itirazın iptali davası açıldığını, yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verildiğini, davalının geçerli bir kefaleti varken, davanın reddine karar verilmesinin kabul edilemeyeceğini, kefaletin kefil sorumluluğunu ortadan kaldıran haller Türk Borçlar Kanunu 598. Md. açıkça düzenlendiğini, hal böyle iken itirazın kötü niyetli olduğunu, yerel mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu, müvekkili banka ile davalı müteselsil kefil; Türk Borçlar Kanunu 582. Md’si gereği müteselsil kefaletin sözleşme sebebiyle doğmuş borçları kapsadığı gibi ileride doğması muhtemel borçları da kapsayacağı, hususlarını kabul ettiğini, bu sebeple kefili olduğu firmanın tüm borçlarından sorumlu olacağının açık olduğunu, yine davalı tarafından verilen dilekçe cevap süresi içerisinde verilmediğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, kredi genel sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası incelendiğinde davacı tarafından davalı … ile dava dışı … genel kredi sözleşmesine dayalı olarak toplam 488.861,67 TL alacak üzerinden 04/01/2019 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı ve …., …, …., …, … krediler için davalı …’un 450.000,00 TL’den, dava dışı …’nın ise 488.861,67 TL talep edildiği davalının borca itirazı üzerine icra müdürlüğü tarafından davalı yönünden takibin durdurulmasına karar verildiği görülmüştür.
Dosya kapsamına göre, dava dışı asıl borçlu … ile davacı banka arasında 11/02/2016 tarihli ve 24/03/2016 tarihli iki farklı kredi genel sözleşmesi imzalandığı, davalının müteselsil kefil olduğu sözleşmenin 11/02/2016 tarihli sözleşme olduğu, 24/03/2016 tarihli sözleşmede davalının müteselsil kefil olarak imzasının bulunmadığı anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık dava konusu icra takibine konu kredi borcunun davalının müteselsil kefil olduğu 11/02/2016 tarihli kredi genel sözleşmesi uyarınca mı, yoksa davalının kefaletinin bulunmadığı 24/03/2016 tarihli kredi genel sözleşmesi uyarınca mı doğduğu hususundadır.
Dava konusu kredinin hangi sözleşme kapsamında kullandırılmış olduğunun belirlenmesi gerekmektedir. Zira, kredinin davalının kefaletinin bulunduğu kredi genel sözleşmesine dayanılarak kullandırıldığının saptanması halinde cari hesap şeklinde işleyen kredi genel sözleşmesinde borcun bir şekilde sıfırlanmış olması kefaletin sona ermesini gerektirmediğinden aynı sözleşme çerçevesinde yeniden kredi kullandırılması halinde kefil ya da kefillerin kefalet limiti ve kendi temerrüdlerinin hukuki sonuçları ile sınırlı olma kaydıyla sorumlu olduklarının kabulü gerekecektir. Ancak dava konusu kredinin, davalının kefaletinin bulunmadığı kredi sözleşmesi çerçevesinde kullandırılmış olduğunun saptanması halinde ise davalının sorumluluğundan söz edilemeyecektir.
Mahkemece yargılama esnasında bilirkişiye davacı bankanın ticari defter ve belgeleri üzerinde yerinde inceleme yetkisi verilerek alınan bilirkişi raporunda, davalının kefil olduğu 11/02/2016 tarihli kredi genel sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredilerin vadelerinde kapatıldığı ve risklerinin kalmadığı ,icra takibine konu kredilerin davalının kefaletinin bulunmadığı 24/03/2016 tarihli kredi genel sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredilere ilişkin olduğu bildirilmiştir.
24/03/2016 tarihli kredi genel sözleşmesinde davalı …’un kefalet imzası bulunmamaktadır. Davalının imzasını taşıyan kredi genel sözleşmesinden sonra düzenlenen ve kefaleti bulunmayan sözleşme kapsamında kullandırılan krediden dolayı davalının kefalet sorumluluğundan söz edilemez. (Yargıtay 19.HD 2014/5081 Esas 2015/2214 Karar 19/02/2015 tarihli karar, Yargıtay 19.HD 2015/4619 Esas 2016/379 karar 20/01/2016 tarihli Karar)
Tüm bu nedenlerle icra takibine konu alacak davalının kefaletinin bulunmadığı kredi sözleşmesinden kaynaklandığından davalının sorumluluğundan söz edilemeyeceği bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacının istinaf başvuru talebinin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı banka harçtan muaf olduğundan harç alınmasın yer olmadığına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4-İstinafa başvuran davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin dairemiz tarafından yapılmasına,
6-Kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde; dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince; taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine 26/04/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip … e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır

A.Ç.