Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2020/534 E. 2020/481 K. 11.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE … TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas – … Karar

DAVACI : … (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : Müflis … (…) adına Konya İflas İdaresi (Konya … İcra Müdürlüğü … İflas)
İFLAS İDARE MEMURU : … (T.C. Kimlik No: …)
DAVA : Kayıt Kabul

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : …
YAZIM TARİHİ : …
Davacı tarafından, davalı aleyhine Konya Asliye … Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan kayıt kabul davasında … tarihinde tesis edilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karara karşı davalının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacı vekili ilk derece mahkemesine sunduğu dava dilekçesinde özetle; müflis …’e ait … adlı şahıs şirketinde 28.07.2011 tarihinde işçi olarak çalışmaya başladığını, çalışmasını 26.03.2016 tarihinde haksız olarak fes edildiğini, fesih tarihi itibarıyla maaşının 1.815,90 TL olduğunu, müflis işverenin kıdem tazminatını ödemediğini, bu hususun iflas dosyasında da görüldüğünü, hıksız fesih sonucu net olarak 8.420,52 TL kıdem ve 2.854,09 TL ihbar tazminatı olmak üzere 11.274,61 TL net işçilik alacağının olduğunu, fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuklarını, İflas müdürlüğüne işçilik alacaklarının kaydı için başvurduklarını 22.06.2018 tarihinde taleplerinin hukuka aykırı olarak reddedildiğini belirterek; öncelikli işçilik alacaklarının iflas masasına kaydıyla en yüksek faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı iflas masası cevap dilekçesi vermemiştir.
Yargılama İşlemleri: İflas kararının verildiği Asliye … Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı gerekçeli karar dosyaya getirtilmiş ve kararın 14.04.2017 tarihinde kesinleştiği ve bahsi geçen şahsın 23.11.2016 günü saat 11.26 itibarıyla iflasına karar verildiği anlaşılmıştır.
İflas masasınca davacıya sıra cetvelinin 27.06.2018 tarihinde davacı vekili Av. …’e tebliğ edildiğinin bildirildiği, ayrıca; alacağın yargılamayı gerektirmesi nedeniyle masaya kabul edilmediği, iş yeri dosyasının da bulunmadığının bildirildiği görülmüştür.
Yargılama sürecinde SGK ve banka kayıtları celp edilmiş tanık dinlenmiş Bilirkişi Avukat …’ten rapor aldırılmış raporda özetle; davacının 28.07.2011 tarihinden 25.03.2016 tarihine kadar 4 yıl 7 ay 27 gün çalıştığı, dosyada ücret bordrosunun bulunmadığı, emsal ücret araştırması yapılmadığı, banka hesap hareketlerinden son maaşın 2015 yılı Aralık ayına ait olduğu, prime esas kazanç tutarının 1.700.-TL olarak bildirildiği, iddia ve kayıtlara göre terditli hesaplama yapıldığı, kurum kayıtlarında haksız fesihle iş akdinin sonlandırıldığına ilişkin kayıt bulunduğu, davacının kıdemine göre ihbar tazminatının 8 hafta üzerinden hesaplanması gerektiğini bildirerek iddia ve kurum kayıtlarına göre terditli hesaplama yaptığı görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davacının kıdem ve ihbar tazminatı alacağına hak kazandığı, denetime elverişli olan ve itiraza uğramayan bilirkişi raporunda belirtilen kurum kayıtları üzerinden davanın kısmen kabulüne karar vererek; davacının net 7.857,33 TL kıdem, 2.673,40 TL net ihbar tazminatının masaya kayıt ve kabulüne fazlaya ilişkin alacağın reddine karar verdiği görülmüştür.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı iflas idare memuru sunduğu istinaf dilekçesinde; işbu davada her ne kadar yazılı yargılama usulü uygulansa da kayıt kabul davalarının basit usule tabi olduğunu, zorunlu arabuluculuğa tabi olduğunu, zorunlu arabuluculuğun dava şartı olduğunu, bu dava şartının yerine getirilmediğini iddia ederek istinaf talebinde bulunduğu görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, kayıt kabul talebine ilişkindir.
İstinaf incelemesi kamu düzenini ilgilendiren konularda resen, diğer yönlerden HMK’nın 355. Maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Kayıt kabul davasının açılma süresi İİK 235/1 c.1 göre 15 gündür. 15 günlük süre hak düşürücü süre olup davanın süresinde açılmış olup olmadığını mahkeme resen gözetir. Bu süre içerisinde dava açmamış olan alacaklılar yönünden sıra cetveli kesinleşir. Kayıt kabul davası açmayan alacaklı ileride iflasın kaldırılması halinde müflis borçludan alacağını isteyebilir.
-İcra İflas Kanunu’nun 234/1, 235/1 maddelerine göre; Kayık kabul davası açma süresi kural olarak sıra cetvelinin ilanından itibaren işleye başlar. İlan farklı gazetelerde, farklı tarihlerde yayınlanmışsa en son ilan tarihi başlangıç süresinin hesabında esas alınır.
-İlan İİK 166/II maddesinde öngörülen usulde yapılmamışsa dava açma süresi işlemeye başlamaz.
-İcra İflas Kanunu 223. Madde: “(Değişik üçüncü fıkra: 17/7/2003-4949/54 md.) ….. İflâs masasına alacaklı olarak müracaat eden alacaklılar, tebligata elverişli adres göstermek ve Adalet Bakanlığınca çıkarılacak tarifede gösterilecek yazı ve tebliğ masrafları için avans vermek suretiyle iflâs idaresince alınacak kararların kendilerine tebliğini isteyebilirler. Bu muameleyi yaptırmış alacaklılar hakkında iflâs idare memurunun kararlarına karşı kanun yolları kendilerine tebliğ tarihinden itibaren işlemeye başlar” hükmü gereğince maddede belirtilen formaliteyi yerine getirmemiş olan alacaklıya iflas idaresince ayrıca sıra cetveli gönderilmiş olsa bile dava açma süresi tebliğden değil ilan tarihinden itibaren işlemeye başlar. (19 H.D. 22.05.2008 Tarih 4879/5523, 22.02.2008 Tarih 10087/1590, 07.12.2006 Tarih 8814/11698)
Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 06/02/2020 tarih 2016/7985 Esas 2020/759 Karar sayılı ilamında da İİK’nın 235. maddesine göre, kural olarak sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin ilanından itibaren 15 gün içinde ticaret mahkemesine dava açabilirler. Ancak aynı Kanun’un 223. maddesi hükmüne göre alacaklı tebligata elverişli adresini bildirip kararın tebliği için avans yatırmışsa 15 günlük dava açma süresi, kararın tebliğ tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı, içtihadında bulunmuştur.
Dosyamızda ise ilk derece mahkemesi tarafından yazılan müzekkereye iflas masasınca verilen cevapta, sıra cetvelinin davacı vekiline 27.06.2018 tarihinde tebliğ edildiği bildirilmiştir.
Dosyada bulunan gazete kupüründen T.C. Konya … İcra Dairesi … iflas başlığı altında müflis … (…) ile ilgili İİK’nın 232. maddesi gereğince düzenlenen sıra cetvelinin aynı yasanın 166. maddesi gereğince 28/06/2018 tarihinde Yeni Haber ve Yeni Asır gazetelerinde ilan edildiği anlaşılmış davanın da hak düşürücü süre olan 15 günlük süre içerisinde 11/07/2018 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
İcra İflas Kanunu’nun 235/1.1.c. maddesinde; Kayıt kabul davalarında yetkili mahkeme, iflas kararı vermiş ticaret mahkemesinin bulunduğu yerdeki ticaret mahkemelerinin herhangi bir tanesinin yetkili olduğunu hüküm altına almıştır.
Kayıt kabul davalarında yetki kamu düzenine ilişkindir.
İcra İflas Kanunu’nun 235/1.1.c. maddesinde kayıt kabul davalarında görevli mahkeme, iflas kararı vermiş ticaret mahkemesinin bulunduğu yerdeki ticaret mahkemelerinin herhangi bir tanesinin yetkili olduğunu hüküm altına almıştır.
Yargılama kamu düzeni kuralları gereğince yetkili ve görevli mahkemece icra edilmiş olup, yetki ve görev konusunda usul ve yasaya uyulmuştur.
İcra İflas Kanunu 235/3-2.c. maddesi gereği kayıt kabul davaları basit yargılama usulüyle görülür. Yargılama usulü de kamu düzenine ilişkindir. İlk derece mahkemesi 13.07.2018 tarihli tensip tutanağının 1. Maddesinde davanın basit yargılama usulüne göre yürütülmesi şeklinde tensiben karar verdiği ve yargılamayı basit usulle icra ettiğinden, yargılama usulüne ilişkin kamu düzeni kurallarına uyulduğu, iflas idaresinin bu konuya ilişkin istinafının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Davacı tarafından dava açılırken, iflas idaresince de istinaf kanun yoluna giderken, maktu harçları ayrı ayrı yatırılması Yargıtay uygulamalarıyla usul ve yasaya uygundur.
Kayıt kabul davalarında istinaf süresi, İİK’nın 164/2 maddesi gereğince 10 gündür. Gerekçeli karar iflas idare memuruna 26.11.2019 tarihinde tebliğ edilmiştir. İflas idare memuru tarafından kaleme alınan istinaf dilekçesi ön büroya 28.11.2019 tarihinde … istinaf numarasıyla istinaf etme süresi içerisinde kaydedilmiş, istinaf harcı ise istinaf etme süresinden sonra 20.02.2020 tarihinde yatırılmıştır.
Davalının davanın arabuluculuk dava şartına tabi olduğuna ilişkin istinaf talebinin incelenmesinde; Uyuşmazlık, iflas sıra cetveline itiraz davasında arabuluculuğun dava şartı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
7155 sayılı Kanununun 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa eklenen 5/A maddesi ticari davalarda dava şartı olarak zorunlu arabuluculuğu öngörmüştür.
Anılan maddenin 1 numaralı fıkrası şu şekildedir:
“Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır”.
Eldeki kayıt kabul (iflas sıra cetveline itiraz ya da alacağın sıra cetveline yazdırılması) davası bakımından düzenleme iki yönden incelenmelidir.
İlk olarak anılan hükümle Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114. maddesinde gösterilen genel dava şartlarına ek olarak özel bir dava şartı getirildiğinden, bu dava şartının ne şekilde anlaşılıp uygulanacağı üzerinde durmak gerekir.
Bilindiği gibi, dava şartları mahkemece bir davanın esasına girilebilmesi için varlığı ya da yokluğu zorunlu şartlardır. Dava şartları taraflarca ileri sürülmese dahi hakim tarafından re’sen dikkate alınır. Dava şartı tamamlanmıyor ya da tamamlanamıyor ise mahkemece davanın reddine karar verilir (HMK m.115).
Bu bakımdan dava şartlarının yanlış uygulanması bir dava engeli ve mahkemeye erişim hakkı ile bu kapsamda adil yargılanma hakkına saldırı sayılır (AİHS m.6).
Özel dava şartlarının bu niteliği gereği dar biçimde yorumlanmaları gerekir.
Türk Ticaret Kanununun 5/A maddesi zorunlu arabuluculuk dava şartını “…konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri…” ile sınırlı tutmuştur.
Somut olayda dava bir alacak ya da tazminat davası olmayıp masaya kayıt davasıdır. Bilindiği gibi kayıt kabul davası bir para alacağının tahsili amacını gütmez; bu dava ile o alacağın o iflas tasfiyesinden pay alıp almayacağı hususu belirlenir.
Nitekim doktrinde de sıra cetveline itiraz davasının, iflas idaresi tarafından düzenlenen sıra cetveline karşı tanınmış bir kanun yolu olduğu ve yalnızca sıra cetvelinin düzeltilmesi amacını taşıdığı; bu dava ile alacaklının, iflas idaresinin bir alacağı kabulü veya reddi, miktarı ve sırası ile sınırlı bir aynî hakkın mevcudiyeti ve mahiyeti hakkında vermiş olduğu kararın doğru olmadığını ileri sürerek, iflas alacaklılarından birinin maddî hukuka uygun bir şekilde garameye dâhil edilip edilmemesini talep ettiği kabul edilmektedir. Bu dava ile güdülen amaç, alacak hakkında kesin hüküm oluşturacak bir karar verilmesi olmayıp, sadece ortak borçlunun (müflisin) aktiflerinin paraya çevrilmesi sonucu elde edilen paranın dağıtımında alacaklının hangi ölçüde dikkate alınacağıdır. Davanın kabul edilmesi belirli bir para alacağının tahsilini değil sadece sıra cetvelinin düzeltilmesi sonucunu doğurur (bkz., Hunkeler/Sprecher: Kurzkommentar, 2. Bası, Basel 2014, m.250, kn.1).
Eldeki dava on beş günlük hakdüşürücü süreye tâbi tutulmuş olmakla birlikte dava süresinde açılmasa dahi tasfiye sonucunda tasfiye artığı kalması halinde alacaklının bu kısma müracaat edebileceği kabul edilmektedir. Diğer bir ifade ile kayıt kabul davası subjektif bir hakkı konu almakta ve maddi hukuk hükümlerine göre incelenmekle birlikte maksadı bu tutarın “tahsili” değildir.
Yargıtay uygulaması da aynı yönde olup, davanın bu niteliği gereği alacak davalarından farklı olarak, alacak tutarı üzerinden nispi harç ve vekalet ücretine değil maktu harç ve vekalet ücretine hükmedileceği ilkesi benimsenmiştir.
Açıklanan nedenlerle kayıt kabul davası “konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri” cümlesinden olmayıp, zorunlu arabuluculuk dava şartına tâbi değildir.
İkinci olarak dava öncesi sürecin de dikkate alınması gerekir.
Borçlu davalının iflası üzerine iflas dairesince ilanlar yapılmakta ve alacaklı davacı alacağının masaya kaydı için iflas idaresine başvurmaktadır. Sınırsız bir tahkik ve tetkik yetkisiyle donatılan iflas idaresi (İİK m.230) alacaklı tarafından sunulan belgeleri değerlendirerek alacağın tamamını veya bir kısmını reddetmektedir. İflas idaresinin bu şekildeki incelemesi üzerine red ve bu durumu sıra cetveli ile ilan ettiği bir alacağın arabuluculuk sürecinde varlığını kabul etmesi çelişkili kararlara neden olacaktır.
İflas idaresinin arabuluculuk sürecinde masayı ne şekilde temsil edebileceği hususuna gelince:

İcra ve İflâs Kanunu’nun 226’ncı maddesine göre iflas idaresi masanın yasal temsilcisidir. Ancak bu temsil yetkisi masanın menfaatlerinin gözetilmesi ve tasfiye ile sınırlıdır.
İflas idaresinin iki bin liraya kadar olan alacaklardan doğrudan doğruya, “daha ziyade alacaklardan” alacaklılar toplanmasının vereceği yetkiyle sulh olabileceğine ve tahkim yapabileceğine ilişkin düzenleme ise masanın borçlu olduğu halleri değil, aksine masanın alacaklı olduğu halleri ifade etmek üzere yasaya konulmuştur (İİK m.226/II). Bu nedenle masanın borçlu olduğu hallerde iflas idaresinin bir sulh ve tahkim yetkisi olduğu da düşünülemez. Bu yetkiyi haiz olmayan iflas idaresinin arabuluculukta masayı temsil etmesi ve uzlaşma suretiyle belirlenecek tutarı masaya kaydetmesi de mümkün değildir.
Alacağı bir kez reddettikten sonra arabuluculuk sürecinde ve diğer alacaklıların katılımı olmaksızın alacağın kabulü, masanın menfaatine bir temsil biçimi olarak kabul edilemez.
Yukarıda açıklanan nedenlerle kayıt kabul davası açılmadan önce zorunlu arabuluculuğa başvurulmasının bir dava şartı olmadığı ve iflas idaresinin arabuluculuk görüşmesine katılma yetkisinin bulunmadığı, (Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 25/10/2019 tarih 2019/1849 Esas 2019/1239 Karar ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk dairesinin 06/11/2019 tarih 2019/2369 Esas 2019/1791 Karar sayılı ilamı.) bilirkişinin SGK ve banka kayıtlarını inceleyerek rapor sunduğu, iflas karanının 14/04/2017 tarihinde kesinleştiği, sıra cetvelinin 28/06/2018 tarihinde ilan edildiği, iş bu istinafa konu dosyanın ise İDM’ye 11/07/2018 tarihinde ikame edildiğinin ve 15 günlük hak düşürücü süre içerisinde açıldığının anlaşıldığı, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğundan iflas idare memurunun istinaf kanun yoluna başvurma talebinin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddi gerektiği sonuç ve kanaatiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davalı İflas İdaresinin istinaf talebinin ESASTAN REDDİNE,
2- Alınan harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4- İstinaf başvurusunda bulunan İflas İdaresi tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
6- Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda … tarihinde oybirliği ile HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır