Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2020/532 E. 2022/648 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM .. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
.. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/06/2019
NUMARASI : … Esas …. Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : … – T.C Kimlik No: …
VEKİLİ : Av. … –

DAVALI : … – T.C Kimlik No: …

DAVA : İtirazın İptali

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 21/04/2022
YAZIM TARİHİ : 26/04/2022
Davacı tarafından davalı aleyhine Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. sayılı dosyası ile açılan itirazın iptali davasında 20/06/2019 tarihinde tesis edilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karara karşı davacının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendi;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı …’in ….’deki tüm hissesini hisse devir sözleşmesi ile 13/02/2001 tarihinde dava dışı ….’a devrettiğini, şirket hisse devrinin resmi şekilde yapılmaması nedeniyle ilgili kurumlara bildirilmediğinden sorumluluğunun vergi dairelerine karşı devam ettiğini, şirket hisse devrinin yapıldığı tarihten sonra davalının da aralarında bulunduğu şirket ortaklarınını şirketin Konya Vergi Dairesine olan borçlarını ödemediklerini, Konya Vergi Dairesince 144.000,00 TL’nin müvekkilinin de aralarında bulunduğu şirket ortaklarından tahsili yoluna gidildiğini, müvekkilinin şirket borçlarını bankadan kredi çekerek 30/11/2016 tarihinde vergi dairesine ödediğini, davacının borçları ödemek için kullandığı kredinin faizleri ile toplam 35.000,00 TL’nin tahsili amacıyla şirket ortakları aleyhine Konya .. İcra Dairesi’nin …. Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlattığını, şirket ortaklarından davalı borçlu …’ın borca itirazı üzerine takibin durduğunu, açıkladığı nedenlerle davalının itirazının iptali ile takibin devamına, davalının borca itirazında haksız olması nedeniyle icra takibine konu edilen asıl alacak 35.000,00 TL’nin %20’sinden az olmamak üzere takdir olunacak tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı cevap dilekçesinde özetle; davacının şirketin yönetim kurulu başkanı olarak tüm yetkilerin kendisine ait olduğunu, kendisinin şirketin kuruluşunda 1 yıl yada daha az bir süre bulunduğunu, 24/06/1999 tarihi öncesinde hissesini devrettiğini, bu tarihten sonra hiçbir sorumluluğunun bulunmadığını, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince; “…davanın kısmen kabul kısmen reddi ile; Konya .. İcra Müdürlüğü’nün …. E. sayılı takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin 1.593,71 TL alacağın tahsili yönüyle aynen devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, 1.593,71 TL’nin takdiren % 20’si oranında hesaplanan 318,74 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunun hükme esas alınamayacağını, davalının bahsi geçen şirkette yönetim kurulunda bulunduğu 12/06/1998-14/04/1999 tarihleri arasında şirkete tahakkuk eden borç tutarının 5.099,90 TL olduğunu, toplam borç miktarının ise 27.758,50 TL olduğunun belirtildiğini, öncelikle davanın sorumluluğu, şirketteki hissesini devrettiğinin veya şirket ortaklığından ayrıldığının Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilmesine, hatta bu hususun ilgili vergi dairesine bildirilmesine kadar devam edeceğini, bilirkişinin tespit ettiği 27.758,50 TL nin davacının “Şirketin Vergi Borcunun Yeniden Yapılandırılması” talebi üzerine tahakkuk eden miktarlar olduğunu, şirketin 144.000,00 TL civarında olan vergi borcu üzerinden davalının sorumlu olduğu miktarın hesaplanması gerekirken, somut olaya ve hakkaniyete uygun olmayan bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının doğru olmadığını, açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi; Kamu düzenini ilgilendiren konularda resen, diğer yönlerden HMK’nın 355.maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacının …’deki tüm hissesini hisse devir sözleşmesi ile 13/02/2001 tarihinde dava dışı ….’a devrettiğini, şirket hisse devrinin resmi şekilde yapılmaması nedeniyle ilgili kurumlara bildirilmediğinden sorumluluğunun vergi dairelerine karşı devam ettiğini, şirket hisse devrinin yapıldığı tarihten sonra davalının da aralarında bulunduğu şirket ortaklarınını şirketin Konya Vergi Dairesine olan borçlarını ödemediklerini, Konya Vergi Dairesince 144.000,00 TL’nin kendisinin de aralarında bulunduğu şirket ortaklarından tahsili yoluna gidildiğini, şirket borçlarını bankadan kredi çekerek 30/11/2016 tarihinde vergi dairesine ödediğini, borçları ödemek için kullandığı kredinin faizleri ile toplam 35.000,00 TL’nin tahsili amacıyla şirket ortakları aleyhine Konya .. İcra Dairesi’nin …. Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlattığını, şirket ortaklarından davalı borçlu …’ın borca itirazı üzerine takibin durduğunu, açıkladığı nedenlerle davalının itirazının iptali ile takibin devamına, davalının borca itirazında haksız olması nedeniyle icra takibine konu edilen asıl alacak 35.000,00 TL’nin %20’sinden az olmamak üzere takdir olunacak tazminatın davalıdan tahsilini talep ettiği, davalının ise davanın reddini talep ettiği,
Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 30/10/2014 tarih 2014/8501 esas 2014/16502 karar sayılı ilamında “….Tüzel kişi mükelleflerin kamu alacaklarından kaynaklanan yükümlülüklerinin yerine getirilmesinden, kanuni temsilcileri sorumlu tutulmuştur. Ancak vergi borcunun temsilciden istenebilmesi için öncelikle temsil edilen tüzel kişiden talep edilmesi ve bu tüzel kişinin ödeme kabiliyetinin olmadığını gösteren “aciz vesikasının” düzenlenmiş olması gereklidir (6183 SK. m.75). Kanuni temsilcilerin kim olduğu konusu ise tüzel kişinin türüne göre değişmektedir. Anonim şirketler ve kooperatiflerde kanuni temsilciler yönetim kurulu başkan ve üyeleri iken limited şirketlerde şirketin müdürü, kolektif şirketlerde ise ortakların her birisidir.
Limited şirketlerde kanuni temsilciler şirket müdürleri ise de getirilen bir düzenleme ile kanuni temsilciye ilaveten ortaklar da kamu borcundan sorumlu tutulmuştur. Buna göre limited şirketin mal varlığından tahsil edilemeyen kamu alacakları ortaklardan, ortaklık payı oranında istenebilecektir. (6183 SK. m.35).
Anonim şirketlerde ise böyle bir özel düzenleme yapılmadığından, şirketten tahsil edilemeyen kamu borçlarından, TTK.’nın 317. maddesi uyarınca şirketin yönetim kurulu üyelerinin tamamı, kanuni temsilci sıfatıyla ve müteselsilen sorumludur. Ancak TTK’nın 319. maddesine göre ana sözleşmeye hüküm konularak şirketin kanuni temsil yetkisi, yönetim kurulu üyelerinden birine veya birkaçına verilip, diğer yönetim kurulu üyeleri sorumluluktan kurtulabilmektedir. Böyle bir durumda kamu alacaklarından da sadece anılan yönetim kurulu üyeleri, kanuni temsilci sıfatıyla müteselsilen sorumlu tutulacaklardır. Yönetim kurulu üyesi olmayan ortakların ise kamu alacaklarından dolayı sorumlulukları bulunmamaktadır.
Tüm bu hallerde temsilcilerin, sadece ortak oldukları veya görevde bulundukları dönemde tahakkuk eden kamu alacaklarından sorumlu olacakları, diğer bir deyişle limited ve kolektif şirketlerde ortaklıktan, anonim şirketlerde ve kooperatiflerde ise yöneticilikten usulünce ayrıldıkları tarihten sonraki kamu alacağından sorumlu olmayacakları tabiidir.
Temsilcinin bu şekilde ödediği vergi için asıl mükellefe rücu etme hakkı bulunmaktadır (213 sayılı VUK. M.10). Dolayısıyla yukarıda belirtilen tüzel kişi temsilcileri, ödedikleri kamu alacağının “tamamını” öncelikle asıl mükelleften rücuen talep edebilirler. Bu aşamada kanuni temsilcilerin ödedikleri kamu alacağını, asıl mükellef olan temsil edilenden değil de diğer sorumlulardan talep etmelerinin mümkün olup olmadığı, mümkün ise rücu oranının ne olacağı konusu incelenmelidir. Kanuni temsilcilerin asıl mükellef dışındaki diğer sorumlulardan talepte bulunabilmesi için öncelikle bu kamu alacağının asıl yükümlüden tahsilinin mümkün olmaması gereklidir. Zira asıl yükümlüsünden tahsili mümkün olduğu halde bu alacağı kamu idaresine ödeyen kanuni temsilcilerin, asıl yükümlü dışındaki diğer sorumlulardan rücuen talepte bulunmaları mümkün değildir.
Ödenen kamu alacağının asıl yükümlüden tahsil imkanı bulunmadığı anlaşıldıktan sonra, diğer yükümlülerden rücu oranının ne olacağı konusunda ise bir ayrıma gidilmelidir. Buna göre limited ve kolektif şirketlerde temsilcilerin kamu alacaklarından sorumluluğu ortaklık sıfatına bağlı olduğundan, bu kişilerden ancak ortaklık payları oranında rücuen talepte bulunulabileceği kabul edilmelidir. Diğer bir deyişle limited ve kolektif şirketlerde kamu alacağından her ortak kendi payı oranında sorumlu olup bu payı haricindeki ödediği kısım için diğer ortaklara rücu edebilir.
Anonim şirketlerde ve kooperatiflerde ise yöneticilerin kamu alacağından müteselsilen sorumluluğunun sadece ilgili kamu idaresine karşı olacağı açıktır. Buna karşılık kamu alacağını ödeyen bir yönetici, diğer yöneticilere, anasözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa ancak mütesaviyen rücu edebilecektir. Diğer bir deyişle aksi kararlaştırılmamışsa iç ilişkide anılan temsilciler birbirlerine karşı kamu alacaklarından dolayı eşit oranda sorumludur….” hususlarının belirtildiği, davacının söz konusu alacağı davalıdan önce asıl mükellef olan şirketten talep ettiğini iddia ve ispat edemediği, bu nedenle ödeme anındaki şirketin mali durumu, aktif ve pasifleri, uyuşmazlık konusu borcun ödendiği tarihte borçların asıl muhatap olan şirketten tahsil imkanı olup olmadığı, davacının bu borcu hangi koşullarda ödediği, dava hakkı ve rücu koşullarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiğinde şirket kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmadığından davacının istinaf başvuru talebinin kabulüne, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde inceleme ve değerlendirme yapılmak ve sonucunda karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerektiği sonuç ve kanaatiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının istinaf başvuru talebinin KABULÜ ile; Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/06/2019 tarih …. Esas …. Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5-İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4 maddesi gereğince; kararın tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 21/04/2022 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

A.G