Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2020/524 E. 2022/647 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/01/2020
NUMARASI : … Esas -… Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : …
VEKİLLERİ : Av. … & Av. …

DAVALI : …
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : İtirazın İptali

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 21/04/2022
YAZIM TARİHİ : 26/04/2022
Davacı tarafından, davalı aleyhine Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası ile açılan itirazın iptali davasında 07/01/2020 tarihinde tesis edilen davanın reddine ilişkin karara karşı davacının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendi;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin her türlü lokomotif ve yük vagonu parçalarının satışını yaptığını, davalı şirketin ise müvekkilinin ticaretini yaptığı bu malların üretimini yaptığını, taraflar arasında 22.06.2015 tarihli sözleşmenin akdedildiğini, bu sözleşme kapsamında davalı tarafın müvekkili şirkete ürettiği malların satışını yaptığını, sözleşme şartlarına göre davacı şirketin davalının ürünlerini yurt içi ve yurt dışı pazarlama faaliyetlerinde tek yetkili firma olacağının kararlaştırıldığını, buna göre davalı şirketin müvekkili firma dışında hiçbir şahsa yada şirkete satış yapmayacağını taahhüt ettiğini, davalı taraf ile sözleşme kapsamında satış siparişi verilen her ürün ile ilgili ayrı ayrı olmak üzere tekrar sözleşme yapılarak ürün bedeli, adedi, miktarı teslim süresinde mutabık kalındığını, teslim sürelerinin belirlenmesinde davalının üretim kapasitesine göre bildirdiği ve belirlediği sürelerin esas alındığını, davalının bir çok defa yükümlülüğünü yerine getirmediğini, tarafların tacir olduğunu, davalı ile akdedilen sözleşme kapsamında davalının ürünlerin teslimi ile ilgili geciken ürünler dikkate alınarak sözleşmede belirtildiği oranlarda malzeme bedeli esas alınarak gecikme cezalarının hesaplanarak fatura düzenlendiğini ve cari hesaba eklendiğini, davalının gönderilen faturaları ödemeyeceğini beyan ederek müvekkili firmaya iade ettiğini, akabinde davacının Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan takibe itiraz ettiğini, yapılan itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu, açıklanan nedenlerle haksız itirazın iptali ile takibin devamına, borçlunun %20’den aşağı olmamak üzere tazminat ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının 405.317,36 TL alacaklı olduğunu iddia ettiğini, taleplerini somutlaştırmadığından davacının zarar ve sair iddialarını somut olarak açıklamasına karar verilmesini, aksi halde davanın usulden reddini talep ettiklerini, müvekkili şirkete atfı kabil bir kusur sebebiyle herhangi bir gecikme yaşanmadığını ve ayıplı ürün teslim etmediğini, müvekkili şirketin yükümlülüklerini yerine getirmede gerekli özen ve hassasiyeti gösterdiğini, 22.06.2015 tarihli sözleşmenin şirket yetkililerince imzalandığını, bu nedenle müvekkili şirketi borç altına sokamayacağını, takip dayanağı faturaların müvekkili şirketçe kabul edilmeyerek davacı tarafa iade edildiğini, davacı şirketin müvekkili şirkete 302.939,49 TL borçlu olduğunu, bu borcun talep edilmesi üzerine davacı tarafça faturalar keşide edildiğini, itiraz edilerek iade edilmesine rağmen cari hesabına işlendiğini, alacaklarından mahsup edildiğini ve neticeden 405.317,36 TL alacaklı olduğunu iddia ettiğini, müvekkili şirketin alacaklarının tahsiline yönelik açılmış olan Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında davacı müvekkili şirketin alacağı olan 302.939,49 TL’nin mahsup edildiğinin açıkça belirtildiğini, taraflar arasında yazılı cari hesap sözleşmesi bulunmadığını, şartlarının oluşmadığını ve taraflarınca davacının alacaklı olduğunun kabul edilmediğini, müvekkilinin alacaklarını talep etmesi üzerine kötü niyetli olarak ve zaman kazanmak için gündeme getirdiğini, taraflar arasında yıl sonlarında hesap mutabakatı yapıldığını, 2016 ve 2017 yıllarına dair yapılan mutabakatlarda müvekkili şirketin alacaklı olduğunun belirtildiğini, davacı tarafından herhangi bir hak ve alacak ileri sürülmediğini, ihtirazi kayıt konulmadığını, taraflar arasında akdedilen son hesap mutabakatına göre müvekkilinin 302.939,49 TL alacaklı olduğunu, davacının bu mutabakatı 14.02.2018 tarihinde imzaladığını, bu mutabakatların davacıyı bağladığını, davacı tarafın ticari ilişkinin devam ettiği süre içinde hiçbir zaman gecikme veya ürünlerdeki eksikliklerle ilgili mevzuata uygun olarak bir bildirimde bulunmadığını hatta gecikme ve eksiklikler ile ilgili herhangi bir bilgi vermediğini, hata raporu göndermediğini, kabul manasına gelmemekle birlikte varsa bir gecikme veya ayıplı mal teslimi hakkında hukuken yapması gereken temerrüt ihtarı ve ayıp ihbarında bulunmadığını, davacının gecikme veya ayıptan kaynaklı talep hakkının bulunmadığını, davacının tüm iddia ve taleplerinin reddine ve fazlaya dair hakları ile davacının yeni beyanlarına karşı savunma haklarının saklı tutularak öncelikle davacının somutlaştırma yükümlülüğüne uymadığına dair itirazlarının dikkate alınarak davacının taleplerinin usulden reddine, davacının iddia ve taleplerinin hukuka uygun olmaması sebebiyle esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince; “…taraflar arasında düzenlenen herhangi bir cari hesap sözleşmesinin bulunmadığı, davacı tarafından davalıya yapılan herhangi bir ayıp veya gecikme ihtar veya ihbarın bulunmadığı, ihtilaf konusu faturaların davacı şirket tarafından kesildikten sonra 14/02/2018 tarihinde davacı şirket ile davalı şirket arasında hesap mutabakatı yapıldığı, dosyaya sunulan ihtilaf konusu fatura tarihlerinden sonra yapılan ve her iki tarafça imza altına alınan hesap mutabakatı ile davalı şirketin davacı şirkete borcunun olmadığı, takip konusu faturalar ile ilgili olarak takip tarihi itibari ile davalının davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığı, davalının icra takibine itirazında haklı olduğu…” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı yanın cari hesap şeklinde anlaşma olmadığı beyanı ile ilgili olarak davalı tarafından davacı şirkete gönderilen maile delil olarak dosyaya sunduklarını, sonuç olarak hesapların cari hesap olarak tutulduğunun her iki tarafın defter kayıt ve beyanları ile bilirkişi incelemesi ile sabit olduğunu, ancak yerel mahkemenin cari hesap mutabakatını kabul etmesine rağmen cari hesap sözleşmesini kabul etmediğini, taraflar arasındaki sözleşme nedeniyle davalının gecikme cezası ödeme yükümlülüğü var iken, kamu kurumlarına ödenen gecikme cezaları nedeni ile davalının TBK 112, 118 ve 125.madde hükümleri gereğince tanzim yükümlülüğünün olduğunu, kamu kurumlarına ödenen gecikme cezaları resmi belgeler ile sabit olmasına rağmen bu hususun mahkemece hiçbir şekilde dikkate alınmadığını, satış sözleşmelerinde satış konusu ürünün teslimi ve teslimin yapıldığının ispatının satıcının (davalının) yükümlülüğünde olduğunu, bilirkişi raporunda teslime dair belge olmadığından bahisle hesaplama yapılamadığının belirtildiğini, ancak mahkemece bu eksikliğin giderilmediğini, dosyada bulunan imzasız irsaliye örneklerinin malın teslim tarihini göstermediğini, davalının sözleşmelerin şirket yetkilisi tarafından onaylanmadığı hususundaki itirazlarının doğru olmadığını, sözleşmeler ile onay işlemlerinin davalı kurum yetkililerine ve “fmc.com.tr” adresine cc edildiğini, davalı teslim ve ayıp ile ilgili ihtar gönderilmediğini iddia etmiş olsa da sözleşme akdedilir iken teslim süresi belirlenen işlerde ek ihtar ve süre verilmesi gerekmemesine rağmen davacı tarafından sürekli mail ile teslim süreleri ve gecikme cezaları yönünden ihtar edildiğini, dava konusu alacağı doğuran faturaların davalının malzemeleri geç teslim etmesinden kaynaklı ödenen gecikme cezaları, gecikme tazminatları ve taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklı gecikme cezaları ve diğer zararlar (sözleşmede belirtilen boyanın yapılmaması, çatlak kontrolü yapılmaması vb.gibi) nedeni ile düzenlendiğini, gecikme ceza oranlarının sözleşmede belirlendiğini, “Order Confirmation” isimli belgede davalının ürünleri 31/07/2015 günü teslim etmeyi taahhüt ettiğini, davalının bu belge ve taahhüde itirazının bulunmadığını, hatta bu belgenin davalı tarafından dosyaya sunulduğunu, ancak burada kararlaştırılan malzeme miktarının 2500 adet değil 500 adet olduğunun belirtildiğini, davalının sözleşme numarasını basarak ürettiği markaladığı ürünleri süresinde teslim etmemesi nedeniyle müvekkili şirketin sözleşme nedeni ile kamu kurumuna ceza ödediğini, bu ceza faturaları ile resmi yazışmaları dosyaya sunduklarını, davalı En Standardına Uygunluk ve TSİ belgesini almak için müracaatını 23/01/2017 günü yaptığını belirttiğini, nitekim bu belgeyi 2018 yılında aldığını, bu tarihten önce sözleşmeye uygun bir teslimat bulunmadığını, mahkemece bu hususun incelenmediğini, bilirkişi tarafından bir kısım hesaplamalar yapıldığını, imzasız olan irsaliyeler ile ilgili hesaplama yapılmadığını, mahkemece bu eksikliğin giderilmediğini, açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne, davalının %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatı ödemesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf incelemesi; Kamu düzenini ilgilendiren konularda resen, diğer yönlerden HMK’nın 355.maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacının her türlü lokomotif ve yük vagonu parçalarının satışını yaptığını, davalı şirketin ise kendisinin ticaretini yaptığı bu malların üretimini yaptığını, taraflar arasında 22.06.2015 tarihli sözleşmenin akdedildiğini, bu sözleşme kapsamında davalı tarafın kendisine ürettiği malların satışını yaptığını, sözleşme şartlarına göre davacı şirketin davalının ürünlerini yurt içi ve yurt dışı pazarlama faaliyetlerinde tek yetkili firma olacağının kararlaştırıldığını, buna göre davalı şirketin kendisi dışında hiçbir şahsa yada şirkete satış yapmayacağını taahhüt ettiğini, davalı taraf ile sözleşme kapsamında satış siparişi verilen her ürün ile ilgili ayrı ayrı olmak üzere tekrar sözleşme yapılarak ürün bedeli, adedi, miktarı teslim süresinde mutabık kalındığını, teslim sürelerinin belirlenmesinde davalının üretim kapasitesine göre bildirdiği ve belirlediği sürelerin esas alındığını, davalının bir çok defa yükümlülüğünü yerine getirmediğini, tarafların tacir olduğunu, davalı ile akdedilen sözleşme kapsamında davalının ürünlerin teslimi ile ilgili geciken ürünler dikkate alınarak sözleşmede belirtildiği oranlarda malzeme bedeli esas alınarak gecikme cezalarının hesaplanarak fatura düzenlendiğini ve cari hesaba eklendiğini, davalının gönderilen faturaları ödemeyeceğini beyan ederek müvekkili firmaya iade ettiğini, akabinde davacının Konya … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan takibe itiraz ettiğini, yapılan itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu, açıklanan nedenlerle haksız itirazın iptali ile takibin devamına, borçlunun %20’den aşağı olmamak üzere tazminat ödemesine karar verilmesini talep ettiği, davalının ise taraflar arasında yıl sonlarında hesap mutabakatı yapıldığını, 2016 ve 2017 yıllarına dair yapılan mutabakatlarda müvekkili şirketin alacaklı olduğunun belirtildiğini, davacı tarafından herhangi bir hak ve alacak ileri sürülmediğini, ihtirazi kayıt konulmadığını, taraflar arasında akdedilen son hesap mutabakatına göre müvekkilinin 302.939,49 TL alacaklı olduğunu, davacının bu mutabakatı 14.02.2018 tarihinde imzaladığını, bu mutabakatların davacıyı bağladığını, davacı tarafın ticari ilişkinin devam ettiği süre içinde hiçbir zaman gecikme veya ürünlerdeki eksikliklerle ilgili mevzuata uygun olarak bir bildirimde bulunmadığını hatta gecikme ve eksiklikler ile ilgili herhangi bir bilgi vermediğini, hata raporu göndermediğini, kabul manasına gelmemekle birlikte varsa bir gecikme veya ayıplı mal teslimi hakkında hukuken yapması gereken temerrüt ihtarı ve ayıp ihbarında bulunmadığını, davacının gecikme veya ayıptan kaynaklı talep hakkının bulunmadığını, davacının tüm iddia ve taleplerinin reddine ve fazlaya dair hakları ile davacının yeni beyanlarına karşı savunma haklarının saklı tutularak öncelikle davacının somutlaştırma yükümlülüğüne uymadığına dair itirazlarının dikkate alınarak davacının taleplerinin usulden reddine, davacının iddia ve taleplerinin hukuka uygun olmaması sebebiyle esastan reddini talep ettiği,
Taraflar arasında 14/10/2018 tarihli hesap mutabakatı yapıldığı, bu hesap mutabakatına göre davalının davacıdan 302.939,49 TL alacaklı olduğu, hesap mutabakatından sonra taraflar arasında bir mal alış-verişinin bulunmadığı, davacı tarafından kesilen faturaların daha önceki malların geç teslim edilmesi nedeniyle gecikme bedeline ilişkin olduğu, bu faturaların tanzim tarihinden sonra hesap mutabakatının düzenlendiği, bu faturaların davalı tarafından kabul edilmediği, bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacının istinaf başvuru talebinin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacının istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
2- Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
4- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin dairemiz tarafından yapılmasına,
6-Kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde; dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince; taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine 21/04/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır

A.G