Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2020/399 E. 2020/327 K. 05.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 6. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: …- …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :…
KARAR NO :…

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :…
ÜYE :…
ÜYE :…
KATİP :…

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ASLİYE … TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/12/2019
NUMARASI : … Esas – … Karar

DAVACILAR : 1- … – (T.C. Kimlik No: …)
2- … İnş. San. ve Tic. A.Ş.
VEKİLİ : Av. … – …

DAVALI : … A.Ş.
VEKİLİ : Av. …- …
DAVA : İpotek (İpoteğin Kaldırılması (Fekki))

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 05/03/2020
YAZIM TARİHİ : 05/03/2020
Davacılar tarafından, davalı aleyhine Konya Asliye … Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile açılan ipotek davasında 31/12/2019 tarihinde tesis edilen davanın usulden reddine ilişkin karara karşı davacıların istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında bir kısım ekipman temini için ticari sözleşme akdedildiğini, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri gereğince; davalının müvekkiline akaryakıt, akaryakıt pompaları, hava-su saati, kompresör ve kurumsal kimlik ekipmanları temin edeceğini, temin edilecek ekipmanların teminatı olarak müvekkili …’in sahibi olduğu Konya İli Karatay İlçesi … Köyü … parsel nolu taşınmazın üzerine davalı tarafından ipotek tesis edildiğini, ancak davalının teslim etmesi gereken ekipmanları müvekkiline teslim etmediğini, müvekkilinin sözü geçen ekipmanları kendi imkanları ile temin ettiğini, davalının edimlerini yerine getirmediği gibi müvekkiline gönderdiği ihtarname ile 1.368.193,55 TL tahsilini talep ettiğini, akabinde davalı şirket tarafından müvekkilleri aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi başlatıldığını, davalı şirketin müvekkiline gönderdiği bir kısım akaryakıt bedelini ödeyeceklerini bildirmelerine rağmen davalı tarafın kötü niyetli davranarak bu miktarı kabul etmediğini, tüm bu nedenlerle davalı lehine konulan ipoteğin İİK 153. maddesi gereğince kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… 7155 Sayılı Kanunun 18/A-2 maddesi gereğince arabuluculuk belge aslı sunulmadığından dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın menfi tespit istemi sonucuna göre ipoteğin iptali davası olduğunu, TTK’nın 5/A maddesine göre konusu bir miktar para alacağın tahsili veya tazminat olduğu durumlarda arabuluculuğun dava şartı olduğunu, menfi tespit davalarının bu kapsamda değerlendirilemeyeceğini, yerel mahkemenin arabulucuya başvurmak için taraflarına süre vermesi gerektiğini beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; menfi tespit niteliğinde ipoteğin kaldırılması davasıdır.
İstinaf incelemesi HMK 355. Madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Resmi Gazete’de 18/12/2018 tarihinde yayımlanan 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na (TTK) eklenen dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 5/A maddesinde; “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır” düzenlemesi ile, TTK’nın geçici 12. maddesinde; “(1) Bu Kanunun dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümleri, bu hükümlerin yürürlüğe girdiği (01/01/2019) tarih itibarıyla ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay’da görülmekte olan davalar hakkında uygulanmaz” düzenlemesi getirilmiştir.
Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na (HUAK) dava şartı olarak arabuluculuk başlıklı 18/A-2 maddesinde, “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Menfi tespit davasında arabulucuya başvurunun zorunlu olup olmamasının incelenmesinde öncelikle menfi tespit davasıyla ilgili genel bir açıklama yapılmasına ve ilgili yasa düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nın 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır. Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonra da ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Borçlu belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi dayanaksız kalır ve borcu ödemekten kurtulur. Ancak borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır. (Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 02/05/2019 tarih 2017/7853 Esas- 2019/4067 Karar sayılı ilamı). Menfi tespit davasında öncelikli olarak bir alacağın varlığının tartışıldığı bu nedenle alacaklıya dava açarken arabulucuya başvurma dava şartının tabi tutulması ancak aynı konu ve alacakla ilgili borçlu tarafından açılacak menfi tespit davasının arabuluculuğa başvurma dava şartına tabi tutulmaması hak arama yönünden eşitsizliğe yol açacağından menfi tespit davasında zorunlu arabuluculuk kapsamında olduğunun kabulü gerekir.
Somut uyuşmazlıkta, davanın bayilik sözleşmesi nedeniyle menfi tespit davası niteliğinde ipoteğin kaldırılmasına yönelik olduğu, bu tür davaların TTK’nın 3 ve 4(1) maddeleri uyarınca nispi ticari dava niteliğinde olduğundan, taraflar dava konusu hak üzerinde serbestçe tasarruf edebilmektedirler. Her ne kadar davacı eldeki menfi tespit niteliğindeki davasının alacak ve tazminat davası olmaması sebebi ile zorunlu dava şartı arabuluculuk kapsamında kalmadığını ileri sürmüş ise de, TTK’nın 5/A maddesindeki düzenleme ile talep sonucuna değil dava konusuna açıkça vurgu yapılarak dava konusunun bir miktar paranın ödenmesi olması şartı aranmış olduğundan menfi tespit davası niteliğindeki ipoteğin kaldırılması davasının sonuç itibariyle bir miktar paranın ödenmesi/ödenmemesi istemine ilişkin olduğu nazara alındığında; yasal düzenleme gereğince bu tür davalarda dava açılmadan önce arabulucuya başvurma zorunluluğunun bulunduğunun kabulü gerekir.
Açıklanan nedenlerle mahkemece dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir durum bulunmadığı sonuç ve kanaatiyle davacının istinaf talebinin HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacının istinaf talebinin ESASTAN REDDİNE,
2- Davacının icranın durdurulmasına yönelik tedbir talebinin reddine,
3- Alınan harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin dairemiz tarafından yapılmasına,
7- Kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde; dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen kararın HMK’nın 361/1 maddesi gereğince; taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dairemize, temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne veya ilk derece mahkemesine verilecek dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurma talebinde bulunulabileceğine 05/03/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip…
e-imzalıdır