Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2020/369 E. 2022/1074 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/11/2019
NUMARASI : … Esas – … Karar

İSTİNAF EDEN DAVACI : … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. … –

DAVALI :
DAVA : Haklı Nedenle Şirket Ortaklığından Çıkma/Fesih

İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 23/06/2022
YAZIM TARİHİ : 27/06/2022
Taraflar arasında görülen davada Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas -… Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içerisinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten ve üye hakimin görüşleri alındıktan sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin halen iş yeri hekimliği yaptığını, davalı şirkete ait hastanede hizmet sunabilmek için 03.09.2010 tarihinde, 480 paya karşılık gelen hisseyi 80.000,00 TL bedel karşılığı devralmak suretiyle şirket ortağı olduğunu, müvekkiline, şirkette geçen ortaklık hayatı boyunca artan şekilde davalı şirket müdürlerinden … ile şirket faaliyetlerinde aktif olan diğer ortak ve müdürü …’den, şirketin yasal defterleri, şirket hesapları, kamu kurum ve kuruluşları ile özel şahıs ve kuruluşlara borcu olup olmadığı, şirketin faaliyet politikası ve sair şirket yönetim ve organizasyonu ile ilgili konular hakkında hiçbir surette bilgi verilmediğini, bu konuda yıllık toplantılar organize edilmediğini, şirketin aktüel durumunu bildirir yazılı ya da sözlü açıklama yapılmadığını öte yandan, müvekkilinin talebi üzerine, son bir yıl içerisinde gerek müvekkili gerekse de taraflarınca şirket ortağı ve yetkili müdürü ile yapılan görüşmelerde şirket faaliyetlerinin durduğu, şirketin uzun süredir faaliyette olmadığının açıkça belirtildiğini, 2016 yılının Kasım ayından itibaren şirket müdürlerinden … ile ortaklıktan çıkma talebi konusunda müzakereler yürütüldüğünü, 2017 yılının Mayıs ayında şirketin diğer ortaklarına durumun bildirilmesi, çıkma talebi ile çıkma dışındaki seçimlik yolları sunan ihtarname gönderildiğini ancak, sonuç alınamadığını, müvekkiline şirket hisselerinin devralınması teklif edilmiş ise de, bunun da yerine getirilmediğini, ortaklar arasındaki güven ilişkisinin zedelendiğini ileri sürerek, müvekkilinin haklı sebeple ortaklıktan çıkmasına, kabul edilmemesi halinde şirketin yıllardır kuruluş sözleşmesinde belirtilen faaliyetleri yerine getirmediği, aktif olmadığı ve amacını gerçekleştirmediğinden feshine, müvekkilinin her durumda ayrılma payının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket, davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, “…Tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; Davacının, halen işyeri hekimliği yaptığını, 26.12.2006 tarihinde kurulmuş olan davalı …’ne, bugün faaliyet göstermeyen ancak o dönem ‘Esnaf Hastanesi’ adıyla faaliyette olan hastanenin kalp – damar cerrahisi bölümünde hizmet sunabilmek için 03.09.2010’da 480 paya karşılık hisseyi 80.000,00 TL bedel karşılığı devralmak suretiyle şirket ortağı olduğunu, şirketin 16 eylül 2010 tarihli yayımlanmış son ticaret sicil gazetesine göre ortaklarının …, …, …, … ve … olduğunu, tarafına şirket yönetim ve organizasyonu ile ilgili konular hakkında hiçbir surette sistematik, düzenli ve şeffaf bilgi verilmediğini, bu konuda yıllık toplantılar organize edilmediğini, şirketin aktüel durumunu bildirir yazılı ya da sözlü hiçbir açıklama yapılmadığını, son bir yıl içerisinde şirket faaliyetlerinin durduğunu, şirketin uzun süredir faaliyette olmadığını, Mayıs 2017’de şirketin diğer ortaklarına durumun bildirilmesi ve haklı sebeple ortaklıktan çıkma konusunda işbu dava açılmadan evvel diğer ortaklara çıkma talebi ile çıkma dışındaki seçimlik yolları sunan Kocaeli …Noterliği … yevmiye no’lu ihtarname gönderildiğini, söz konusu ihtarname, en son tarihli ticaret sicil gazetesinde belirtilen şirket merkezi adresine gönderilmiş olmasına karşın, adreste davalı şirket bulunamadığından tebliğ edilemediğini, bunun üzerine, söz konusu ihtarnamenin, şirket müdürlerinden …’na bir kez de … uygulaması ile cep telefonu üzerinden yollandığını, şirket müdürlerinden …’nın, başlangıçta sürecin uzatılmaması ve dava yoluna gidilmemesi için, söz konusu şirket hisselerini noterlik işlemlerinden ve ticaret sicil gazetesinde ilandan doğacak bu ve benzeri olası masraflarının tarafından karşılanması şartıyla devralabileceğini belirttiğini, bundan sonraki süreçte ise …’nın, basiretli bir tacire yakışmayan şekilde hisseleri ancak 25.000,00 TL bedel karşılığı devralabileceğini aksi halde hiçbir surette devralmayacağını taraflarına sözlü olarak belirttiğini, haklı sebeple çıkma için dava yoluna başvurmasını geciktirdiğini, şirket müdürlerinden … vasıtasıyla yaklaşık bir yıldır şirketin akıbeti ve geleceği ile ilgili irtibat, şahsi çabalar ile kurulmaya çalışıldıysa da müzmin iletişimsizlik ve güvensizlik atmosferinin dağılmadığını, aksine artarak nezdinde şirkete yönelik güveni ve ortaklıktan doğan bağı koparıp attığından bahisle; haklı sebeple ortaklıktan çıkmasına ilişkin karar verilmesini, terditli olarak, sunulan bilgi ve belgeler ışığında haklı nedenle çıkma koşullarının mevcut olmadığına sayın mahkeme kanaat getirir ise şirketin yıllardır kuruluş sözleşmesinde belirtilen faaliyetleri yerine getirmediği, aktif olmadığı ve amacını gerçekleştirmediğinden bahisle feshine, her durumda ayrılma payının tespitine, ortaklıktan haklı sebeple çıkma konusunda tüm yazılı ve sözlü ihtarlara karşın işbu davanın açılmasına sebebiyet verildiği için haklı nedenle ortaklıktan çıkmadan veya haklı nedenle şirketin feshi talebinden doğacak yan giderler ile bu davaya yönelik yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği, davalı şirket yöneticilerinin ise şirketin feshine karar verilmesini talep ettiklerini, mahkememiz dosyasının konusunda uzman Mali Müşavir & Bağımsız Denetçi bilirkişi …’ye tevdi edildiği; Bilirkişi tarafından düzenlenen 17.09.2018 havale tarihli bilirkişi raporunda; Davalı şirketin 2012 yılından bu yana herhangi bir faaliyetinin olmadığının vergi dairesine vermiş olduğu kurumlar vergisi beyannamelerinden anlaşıldığını, ticari defter kayıtları ile uygunluğu görülen kayıtlı bilançosuna göre davalı şirketin 31.12.2017 tarihi itibariyle öz sermayesinin 187.020,32 TL olarak tespit edildiğini, şirketin kayıtlı bilançosu üzerinden tespit edilen öz sermayesinin ortaklara hisseleri oranında dağılımı sonucunda, davacının şirketteki %4 hissesi karşılığı payına düşen öz sermaye değerinin 7.480,81 TL olduğunu, ancak şirketin aktifinde görünen iştirakler hesabındaki 250.000,00 TL’nin ne olduğu hususunda yapılan araştırmalarda, bu iştirakin 500.000,00 TL sermayeli ….’ndeki %50 hissenin olduğunun tespit edilmiş olduğunun, bunun üzerine aynı mali müşvirde kayıtları bulunan ….’nin 31.12.2017 tarihli bilançosunun temin edildiğini, ….’nin 31.12.2017 tarihi itibariyle özsermayesinin 144.075,10 TL olduğunun, davalı şirketin aktifinde görünen 250.000,00 TL iştiraki yerine %50 iştiraki olan şirketin özsermayesinin %50’si (144.075,10/2) 72.037,55 TL’nin alınması durumunda davalı şirketin 31.12.2017 tarihi itibariyle özsermayesinin 9.057,87 TL olarak hesaplandığını, davalı şirketin kayıtlı bilançosundaki 250.000,00 TL iştiraki yerine %50 iştiraki bulunan şirketin bilançosundaki öz sermaye değeri alınarak hesaplanan öz sermayesinin ortaklara hisseleri oranında dağılımı sonucunda davacının şirketteki %4 hissesi karşılığı payına düşen özsermaye değerinin 362,32 TL olmasının gerektiğini, davalı şirketin incelenen ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin süresinde yaptırılmış olduğunun, defterlerin usulüne uygun olarak tutulduğunu, yevmiye defterinin kapanış tasdikinin de olduğunu ve süresinde yaptırıldığının bildirildiği, mahkememiz dosyasının davacının itirazlarının değerlendirilmek üzere önceki bilirkişi Mali Müşavir & Bağımsız Denetçi bilirkişi …’ye tevdi edilerek ek rapor düzenlenmesinin istenildiği; Bilirkişi tarafından düzenlenen 17.09.2019 havale tarihli bilirkişi ek raporunda; Dava konusu ile ilgili olarak 17.09.2018 tarihli kök raporunda belirtilen hususlar belirlenirken gerekli belgelerin incelendiğini ve tespitlerin yapıldığını, kök rapora tarafınca ilave edilmesi gereken herhangi bir hususun olmadığının bildirildiği, 6102 sayılı TTK’nun 638/2. Maddesinde;” Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir.” şeklinde düzenleme yapıldığı, davacı tarafın şirket yöneticilerinin şirketle ilgili faaliyet politikası, şirket yönetim ve organizasyonu ile ilgili konular hakkında hiç bir surette sistematik bilgi verilmediğini, yıllık toplantıların yapılmadığını, yazılı ya da sözlü hiç bir açıklama yapılmadığını, şirketin uzun süredir faaliyette olmadığını, davacının şirkete yönelik güven ve bağının kalmadığını iddia etmiş ise de TTK’nın 614. maddesi gereğince müdürün şirket işleri ve hesapları hakkında bilgi vermemesi halinde ortağın şirket genel kuruluna başvurması, genel kurulun karar vermemesi halinde de mahkemeden karar almasının gerektiği, davacının bu yönde de bir iddiasının bulunmadığı, davacının kendisine bilgi verilmediği, güven ve bağın kalmadığı yönündeki iddiasını soyut iddia olduğu, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 24/10/2018 tarih ve 2018/4372 Es. 2018/6663 Kar. Sayılı ilamının da benzer mahiyette olduğu, davacının TTK’nın 638/2 maddesi gereğince haklı sebepleri ispatlayamadığından davacının davalı şirket ortaklığından çıkmaya izin verilmesi talebinin reddine,
Davacının terditli talebi olan şirketin feshine yönelik talebine gelince mahkememizce davacı tarafa ilerde şirketin feshine ve tasfiye memuru atanması ihtimali bulunduğundan şimdilik 10.000,00 TL tasfiye memuruna verilecek ücrete karşılık gider avansı depo etmek üzere iki haftalık kesin süre verildiği, verilen kesin süre içerisinde belirlenen gider avansının depo edilmemesi halinde şirket feshine yönelik talebi açısından davasının dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verileceği hususunun davacı vekiline ihtar edildiği, yine davacı vekiline ilerde şirketin feshine karar verilmesi ihtimaline binaen varsa tasfiye memuru yapabilecek kişilerin isim ve adreslerini bildirmek üzere iki haftalık kesin süre verildiği, kesin süre içerisinde davacı tarafça ara karar gereklerinin yerine getirilmediği, şirketin feshi halinde tasfiye memuru atanması gerekeceğinden tasfiye memuruna verilecek ücretin HMK’nun 120.maddesi kapsamında gider avansı mahiyetinde olup HMK’nun 114-1/g maddesinde düzenlenen dava şartlarından olduğu anlaşılmakla davacı tarafın davalı şirket ortaklığından çıkmaya yönelik talebinin reddine, davacı tarafın şirketin feshine yönelik talebinin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, davacı tarafın ayrılma payının tespitine yönelik talebinin feri nitelikte bulunduğundan karar verilmesine yer olmadığına…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, mahkemece davanın esasıyla ilgili olarak bazı deliller toplanmadan karar verildiğini, tarafların TTK ve VUK gereğince tutmakla mükellef oldukları defter ve kayıtların talep edildiğini ancak, davalı tarafından dosyaya kayıt veya defter ibraz edilmediğini, davalı şirketin defter tutma yükümlülüğü bulunduğunu, mahkemece verilen süre içerisinde de defterlerin ibraz edilmediğini, bilirkişi raporunda defterlerin tamamının ibraz edilip edilmediği ya da incelenip incelenmediğinin belirtilmediğini, davalı şirket müdürlerinin duruşmada şirketin pasif olduğunu bildirdiklerini, defterlerin bulunduğu muhasebeci bilgisini paylaştıklarını, esas taleplerinin haklı sebeple şirket ortağından çıkma ve ayrılma payının tespiti, fer’i taleplerinin ise, şirketin tasfiyesi ve giderlerine müşterek katılımı olduğu, asli talepleri incelenmeksizin fer’i talepler için gider avansının sadece müvekkiline yükletilerek ödenmesinin talep edildiğini, ödenmediğinde dava şartı yokluğundan esas incelenmeksizin fer’i talepten vazgeçildiğinin peşinen kabul edildiğini, mahkemece taleplerini aydınlatacak maddi vakıaları açığa çıkarması için doğru alanda uzman bilirkişiler görevlendirilmediği gibi, dava konusu taleplerini destekleyen ve incelenmesi gereken belgelerin incelemesinin yapılmadığını ileri sürerek, mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacının haklı nedenle ortaklıktan çıkmasına karar verilmesi, işbu talebin kabul edilmemesi halinde ise, davalı şirketin feshi istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda özetlendiği şekilde karar verilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve re’sen kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacı tarafça, terditli taleplere dayalı olarak açılan işbu davada, öncelikli olarak haklı nedenle davalı şirket ortaklığından çıkmasına karar verilmesi, bu talebin kabul edilmemesi halinde ise, davalı şirketin fesih ve tasfiyesi talep edilmiş, davalı şirket tarafından davaya cevap verilmemiş, davalı şirket temsilcileri olduğunu beyanla 17/04/2018 tarihli celseye katılanlarca, davalı şirketin yaklaşık 5-6 yıldır herhangi bir faaliyetinin bulunmadığı, şirketin defterlerinin … isimli mali müşavirde olduğu, davalı şirketin şu anda bildikleri kadarıyla hiçbir mal varlığının bulunmadığı, kendilerinin de şirketin feshini istemelerine rağmen ortakların bir araya gelip karar alamadıkları, şirketin feshine karar verilmesini talep ettikleri, şirketin devlete olan borçlarını iki yönetici olarak yapılandırdıkları, son taksitini de ödedikleri, defterlerin incelenmesini kendilerinin de istediklerini beyan ettikleri anlaşılmış ancak, dosyada davalı şirketin tüm sicil kayıtları ve en son yetkililerini gösterir belgeler bulunmadığından işbu şahısların şirketi temsile yetkili kimseler olup olmadığı ve şirketin başka temsilcisi bulunup bulunmadığı ve dahi temsilin şekli konusunda herhangi bir bilgiye ulaşılamamıştır.
Mahkemece yargılama sırasında bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve yazılı olduğu şekilde karar verilmiş ise de, yapılan inceleme ve değerlendirme hüküm kurmaya elverişli olmadığı gibi, davacının fesih talebinin dava şartı yokluğundan reddi kararı da yerinde değildir.
Zira, somut olayda, her iki talep yönünden de haklı nedenlerin varlığını ispat yükü davacıda olup, davacının haklı neden olarak ileri sürdüğü hususlarda delilleri toplanılarak, özellikle davalı şirketin mali yapısı, faaliyetlerini devam ettirip ettirmediği, faal olup olmadığı ve amacını gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceği konusunda, davalı şirketin tüm ticari defter ve belgeleri üzerinde, defterlerin Memiş Arslan isimli mali müşavirde bulunduğunun bildirildiği de nazara alınarak, ilgili şahıstan ibrazı istenilerek ya da yerinde inceleme yetkisi verilerek, bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre karar vermek gerekirken eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde karar verilmesi yerinde olmamıştır.
Ayrıca, fesih talebi yönünden davanın dava şartı yokluğundan reddi kararı da yerinde değildir. Her ne kadar mahkemece, tasfiye memuruna verilecek ücretin gider avansı mahiyetinde olup, HMK’nın 114-1/g maddesinde düzenlenen dava şartlarından olduğundan bahisle yazılı olduğu şekilde karar verilmiş ise de, tasfiye ücretinin limited şirkete ait bir borç olup, yine tasfiye sürecinde değerlendirilip, sonuca bağlanması ve şirket mal varlığından tasfiye süreci içerisinde tahsili gerektiği yani tasfiye memuru ücretinin tasfiyeye dahil olduğu ayrıca, mahkemece yapılacak yargılama sonucunda şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesi halinde ileride tasfiye giderlerine eklenmek üzere davacı tarafından yatırılmasına da karar verilebileceği nazara alınarak davacının haklı sebeplerin varlığına yönelik delilleri toplanarak işin esasının incelenmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile talebin dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi de yerinde olmamıştır.
Bu durum karşında mahkemece, yukarıda da açıklandığı üzere davacı talepleri yönünden haklı sebeplerin varlığı hususunda inceleme yapılarak ve ayrıca TTK’nın 636/3 maddesi uyarınca da değerlendirme yapılıp sonucuna göre karar vermek gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmediğinden davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılması gerektiği sonuç ve kanaatiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile, Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/11/2019 tarih, … Esas- … Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5- İstinaf başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6- Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4 maddesi gereğince kararın tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/06/2022 tarihinde oybirliği ile HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır

R.T